Bütün gece uyumadım, çünkü yarın
Cumhuriyet’te yayınlanacak sanatla ilgili köşe yazımı kaleme
alıyordum. Ama 4 saat boyunca itiraf edeyim ki aklımda en az
makalem kadar, büyük ekranda izlediğim Federer-Dimitrov maçı
vardı! Birçok insanın aksine ben Dimitrov’un bu maçta Federer’e
soğuk terler döktürebileceğini düşünenler arasındaydım.
Biliyorum bunu şimdi kanıtlayamam ama inanmıyorsanız oğluma
sorun!
Muhteşem bir dört saat yaşattılar
bize... Tenise yaşamının önemli bir kısmını vermiş eski bir
yarı profesyonel ve sonsuz amatör/profesyonel izleyici olarak
söylüyorum, ikisine de ancak büyük bir coşkuyla teşekkür
edebiliriz. Bu maçı normalde yazmak üzere seyretmedim. Ama o kadar
olağanüstü ve tenis tarihinde hatırlanacak bir karşılaşma oldu
ki, kısa da olsa bunu sizlere aktarmadan edemedim...
Sondan başlayalım: Değerli
“komşu”muz, birbirimizi komşu diye seslendiğimiz
Bulgaristan’ın kükreyen yıldızı, Balkanların Djokovic’ten
sonra herhalde en büyük yıldızı, bir zamanlar dünya 3
numarasına çıkmış Grigor Dimitrov, dünyanın en sevilen
sporcularından Roger Federer’i 5 sette yenerek eledi: 3/6, 6/4,
3/6, 6/4, 6/2 biten bu maçın tamamını diğer makalemi yazarken
nefesimi tutarak, tualet molası bile almayarak (!) izledim. Hadi
itiraf edeyim: Son yıllarda giderek artan büyük Federer sevgime
rağmen Dimitrov’u tuttum. Çünkü “komşu”, bizim bölgenin
yıllarca dünyada pek varlık gösterememiş Balkanların sesiydi.
Onu izlerken aklıma sürekli İstanbul ve Ankara Uluslararası
Turnualarında karşılaştığımız Pampoulov kardeşler veya Genov
gibi rakipler veya o günlerde bizim yıldızlarımız olan Bülent
Altınkaya, Remzi Aydın gibi isimler geliyordu. Marcel İlhan’ın
Wimbledon veya Roland Garros’ta oynadığı çekişmeli maçları
düşünüyorum da, bu gece onu izleseydik neler hissederdik
kimbilir... Uzun lafın kısası Dimitrov, sizler mışıl mışıl
uyurken bu sabah onlar adına, hepimiz adına, Federerci seyircinin
%90’ına karşı direnerek o mücadeleyi veriyordu.
Dimitrov, Federer’den 10 yaş daha
küçük; dolayısıyla Federer ilk büyük şampiyonluklarını
kazanırken Dimitrov ilkokul ve ortaokulda onu izleyen genç bir
çocuk tenisçiden başka bir şey değildi. Onu örnek alarak
kendini yetiştirdiği ve tenis oynadığı stilinden o kadar belli
ki! Her ikisi de çok şık vuruşlarla tek el backhand’le, sürekli
olarak inanılmaz açılar kollayarak sahaya zarif olduğu kadar
güçlü bir kimlik yansıtıyorlar. Bu nedenle ona “yavru Federer”
lakabını bile uygun gören oldu, her ne kadar bu Grigor’un hiç
hoşuna gitmese de...
Son 2,5 yılda
Dimitrov benim gibi onun içerisine hayran olan insanları hayal
kırıklığına uğrattı. Bu yıla ilk 20 içinde başlamasına
rağmen hızla irtifa kaybetmesi ve hepsinin ötesinde geçtiğimiz
Temmuz ayında Atlanta’da Dünya 405 numarası Kevin King’e
yenilmiş olması akıl alır gibi değil! Wimbledon dahil, slam yarı
finalleri görmüş büyük bir şampiyon adayının ATP
sıralamasında 74 numaraya düşmesi tabii ki kolay izah edilir bir
şey değil. Ama işte o 74. numaranın çıkıp hayatında ilk defa
dünyanın en büyük yıldızını yenmesi de bir o kadar
şaşırtıcı... gelebiliyor! Benim için ise bu durum, sadece
Dimitrov’un bu turnuada nihayet gerçek kimliğine dönmesi ile
ilgili. Onun dünkünü andıran muhteşem maçlarını daha önce
çok seyretmiş bir tenissever olarak, şimdiden Medvedev’le
oynayacağı maç için heyecanlanıyorum!
Bugünkü maçta Federer, er ya da geç
düzenini “tebaasına” dayatacak bir kral gibi oyuna başladı.
Aslında işler kralın istediği gibi giderken idolü ile oynamanın
keyifli zevkine kendini kaptıran Dimitrov, giderek maça ısındı.
Maç benzer stil ve taktiklerle muhteşem tenis oynayan iki büyük
sporcunun harika bir kapışması olarak geçti. Uzun süren
puanların çoğunu beklenilenin aksine Dimitrov kazandı. Öte
yandan Bulgar sporcu neredeyse servisini her kaybettiği oyunda
sürekli çift hatalar yaptı! Size setlerin akışını puan puan
anlatmayacağım. Ama şunu bilin ki sürekli 0-40’dan dönen
oyunlar, yetişilen inanılmaz toplar ve yapılan olağan dışı
sayılar! Mesela 3/6 5/2’de Dimitrov’un adeta bacaklarını 180
derece açarak sağladığı anlaşılmaz destekle yetişip filedeki
ustasını geçtiği an... 3. sette Federer’in harika spin lobu ve
arkadan vurduğu nefis smaçla seti bitirmesi... 4. sette 4/2’de
Federer’in vurduğu açılı backhand voleye Dimitrov’un yetişip
vurduğu akla hayale sığmaz “tarihi” backhand passing shot!
Lütfen bana hepsini anlattırmayın, şu maçı bulun ve izleyin!
Kolay kolay bu seviyeye çıkılmıyor SLAM turnualarında bile!
Bulgar tenisçi, 4. seti kazandıktan hemen sonra, Federer doktor
desteği talep etti ve herhalde kendi ekibi dahil kimsenin ne
olduğunu anlamadığı birkaç dakika doktorla içeri giderek bir
muayene geçirdi. Döndükten sonra suratından düşen bin parçaydı
ama bunu fazla belli etmiyordu. Üst üste iki kere servisini
kaybedip son sette 4-0 geriye düşerken maçı kafasında herhalde
fizik sorunları nedeniyle artık bıraktığı her halinden
belliydi. Dimitrov son seti 6/2, maçı setlerde 3/2 kazanırken
eminim temkinli de olsa, artık kendisine hedef olarak ilk Slam
finalini ve belki şampiyonluğunu koymuş oluyordu. Maç boyu bir
tek saniye oyunu bırakmadan mücadelesini sürdüren Bulgar sporcu
herhalde ilk tebriklerini ülkesinden gelen sayısız telefondan ve
eski sevgilisi, çok yakın arkadaşı Maria Sharapova’dan
almıştır! Hafta sonu Cuma ve Pazar geceleri tek erkekler yarı
final ve finalini, Cumartesi de tek kadınlar finalini sakın
kaçırmayın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.