14 Eylül 2019 Cumartesi

GENÇ KOLEKSİYONERLERE ÖĞÜTLER... | Bedri Baykam | 12.09.2019


Dünyanın en iyi sanatçısının veya en zengin adamının şayet zekiyse, ancak mütevazı bir varlık olduğunun farkına varabileceğini unutmayın.
Koleksiyonerliğin “borsa” ile bir ilgisi olmadığını anlayın.
Sanatsal değeri anlayarak zamanla koleksiyonunun içeriğiyle o sanatçılarla birlikte benzer saygıdeğer statüye ulaşacak olan SİZSİNİZ.
Etrafınızda pervane olup “Şunun fiyatları yükselecek, bunun fiyatları alçalacak diyen herkesi içinizden acıyarak izleyin. “Siz Menkul Kıymetler Borsası’nda harika bir portföy yöneticisi olursunuz” diye iltifat edin ve uzaklaşın.
Eserleri ister tutkuyla beğendiğiniz için, ister evinizi dekore etmek için alın, yeter ki eserleri ya çok iyi anlayın, ya çok sevin ya da içgüdüsel bir mıknatısla onları iç derinliklerinizde hissettiğiniz çekim alanını yaşayın. 
Kendinizi sürekli geliştirin, hayatınızı sanatla doldurun. Sergi gezip kitap okuyun, yapıtların fotoğraflarını çekin; kendinize bir defter edinin. Kitaplarda ilginizi çeken bölümlerin altını en pahalı sayfalara zerre acımadan çizin, yanına not alın. Hiçbir kitabın dokunulmazlığı, sizin kendinizle kurduğunuz sanat serüveninin gelişiminden ve bırakacağı izlerden daha değerli değildir. Zaten, kendi düşüncelerinizle gelişecek olan ilgi alanınızda kendinize güvenerek ilerleyemiyorsanız, gerçekten bu işi ciddi olarak yapmayın!
Kendisine “sanat danışmanı” sıfatını layık görüp, sözde koleksiyoner çıkarlarını korumak için müzayedecilerin türkülerini söyleyenlerden uzak durun. Sanat eserinin daha az para ödenecek olanını değil, en kalitelisini, en “sanat tarihsel kilit-açarını”, zevkinize, kültürel birikiminize en çok hitap edenini arayın.
Müzayedelerde satılan çoğu eserin pazarlanma yöntemlerinin, sanatçılar tarafından lanetlenmiş, koleksiyonerin bir sebeple elinden çıkarmak istediği için çaresizce giriştiği, sürümden kazanmak için piyasaya ucuza sunulan, sanatçının ve koleksiyonerlerinin ticari ve manevi itibarını zedeleyen, sanatsal haklarını hiçe sayan yöntemler olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Çevrenizde müzayedelerde satılan ve ardından eser sahibine parası ödenmeyen kaç isimle ilgili kaç dava olduğunu araştırın!
Orijinallik sertifikası ve Epiveron’u (Eser Piyasaya Veriliş Onayı) olmayan işlerden uzak durun.
Dedikodulardan ve başkalarının değer yargılardan etkilenmeyin. Zevkiniz, ruhunuz ve zekanız başkalarına bağlı olamaz.
Bir sanatçı çok ünlü diye ondan yapıt almayın, anlarsanız ve severseniz alın.
Tam tersine bir genç sanatçı ünlü değil diye ondan yapıt almazlık etmeyin. “Onu ilk ben anladım” diye kendinize haklı bir kredi açın.
Makul ölçülerde pazarlık yapın. Sanatçı ile para konuşmaktan, hatta vade ya da takas teklif etmekten bile çekinmeyin. Sanatçılar size çeşitli eserler sunabiliyorlarsa, daha önce başka koleksiyonerlerle para konuşup, satış yapıp, o para ile yeni resimler ürettikleri için bunu gerçekleştirebiliyorlar. Ama pazarlık yaparken “para sahibi” olarak şımarıklık yapmayın, sanatçıyı ezmeye kalkışmayın. Saygı çok kolay kaybolur, ama asla kolayca yerine geri konamaz.
Mühim olan alışverişiniz bittikten sonra sanatçıların size içlerinde gerçek saygıyı duymalarıdır. Buna önem verecekseniz koleksiyoner olun.
Paraya ihtiyacı olduğunu gördüğünüz veya hissettiğiniz bir sanatçının bu durumunu suiistimal etmeye kalkışmayın!
Yıllar sonra topladığınız sanat eserlerine baktığınızda hepsinin bir hikayesi olsun. İlk gördüğünüz andaki hisleriniz, neden çok hoşunuza gittiği, nasıl aldığınız, sanatçısı ile olan diyalogunuz, eserin size çağrıştırdıkları... Ünlü sanatçı veya piyasanın size dayattığı sanatçılardan, sırf o da bulunsun diye, arada “değer kazanmış mı” diye bakmak için eser almayın.
Resim size hemen yarın para kazandırmak için bir yatırım değildir; sizin onurunuzdur, zevkinizdir, kimliğinizdir, prestijinizdir! Salt yatırım gözüyle bakarsak olsa olsa çocuğunuz veya torununuz için “muhteşem” olabilecek bir yatırımdır. Zengin olmak için koleksiyon yapmayın, kültürel zenginliğiniz için yapın.
Koleksiyonerliği başkalarına hava atmak için değil, kendiniz için yapın. Bu sizin içsel gururunuz olsun. Sosyal medyada “like” biriktirmeye meraklı yuppie’lerin triplerine girmeyin.
— “Yalnız yabancı sanatçılardan resim al” diye size baskı yapmaya kalkışan bahtsızlara, “Ben geceleri içki sofrasında Atatürk’e hesap veriyorum, ‘Kültür emperyalizmine, sömürgeciliğe dur demek için ne yaptın bugün?’ diye soruyor” deyin. Kendi ülkenizin sanatçısını ve sanatını yok sayıp satın aldığınız yabancı eserlerle övünürken, gerçek eğitimli “yabancı” koleksiyonerler sorarlar, “Sizin ülkenizde hiç mi sanat yapılmıyor, hiç mi destek vermiyorsunuz gelişmesi için” diye, yanıt bulamayabilirsiniz!
Bir galerici veya sanatçı ile bir resim üzerine el sıkışıp anlaştıysanız, hiçbir gerekçeyle sözünüzden dönmeyin. Şunu unutmayın ki, el sıkıştıktan sonra artık o resim sanatçının değildir, bahsedilen para da sizin değildir. Burada sözünden dönmek ve anlaşmaları iptal etmek her iki taraf için de affedilmez bir bayağılıktır.
Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın: Hayat tesadüfleri farklı akabilirdi ve siz koleksiyoner, sanatçı veya galerici olacağınıza, ayakkabı boyacısı olabilirdiniz. Bunun farkına varıp her meslekten her insana da saygılı davranmayacaksanız sanat işine zaten girmeyin. Sanatın gerçek içeriğini hiç anlamamışsınız demektir.
Ne kadar paranız olursa olsun, bir sanatçının, bir şairin, bir yazarın, bir sinemacının kalıcılığına ulaşmanız mümkün değil. 19. Yüzyılın zengin şirket ve banka sahipleri, şimdi çoktan toprak oldular. Ama Delacroix, Rimbaud, Pissarro, Osman Hamdi, Toulouse Lautrec ve Nazım Hikmet hala güncel ve gözdeler!
Bir eser alırken sanat tarihinin bir sayfasının tapusunu aldığınızı unutmayın.
Bir eser alırken, sanatçının o ödemeyle günlük hayatını sürdürdüğünü aklınızdan çıkarmayarak, hiçbir eserin satış kararını uzun süre muallakta bırakmayın, satışının önünü kapatmayın ve kararınızı nazik bir şekilde bir an önce verin.
Çocuklarınıza, koleksiyonunuzdaki eserler hakkında anlatacak hikayeleriniz olsun. Sanatçısıyla, eserle, o günün koşulları ya da sizin nelere rağmen o eseri elde ettiğinizle ilgili. Kimin kolunu nasıl büküp, hangi işi nasıl bedavaya getirdiğinizi anlatacağınız alan sanat olmamalı. Bence zaten hiç olmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.