1 Nisan 2014 Salı

30 MART GECESİNDEN DERSLER... / BEDRİ BAYKAM / 1 Nisan 2014 tarihli Cumhuriyet makalesi..


  Seçim gecesi elimde twitter hattım, gözüm televizyonda sabahın ilk ışıkları ile uyuyakalırken, "Ankara'nın CHP'ye verilmeyeceğini" fazlasıyla anlamıştım. AKP'nin yarım puana 20 yıllık Ankara saltanatını devretmeyeceği ortadaydı. Yine her türlü şaibe, beklenilmedik "ziyaret", baskı yaşandı. Yoksa İçişleri Bakanı Efkan Ala veya Genel Başkan Yardımcısı Emrullah İşler’in ne işi vardı sabahın köründe YSK makamlarında! Seçimi Mansur Yavaş kazansa, 20 yıllık Gökçek icraatının arkeolojik kazısının iktidara getireceği zarar bedeli olağan dışı boyutlarda olacağı için, duruma el koymaya mecburlardı. Psikolojik harekat, merkez medyaya Yavaş oylarının yansıtılmasının durdurulmasıyla başladı... Anlaşılan Yavaş'ın Ankara'yı alabilmesi için en az 3-5 puan fark atabilmesi lazımdı...
            Seçimlerden önce katıldığım son Halk Tv programımda, malum elektrik kesintilerini hatırlatıp, Enerji Bakanı Yıldız’dan
"gerekli önlemleri almasını" (!) rica etmiştim! Heyhaatt! Dün yine büyük tesadüfler sonucu, yurdumun 40'ı aşkın bölgesinde zırt pırt elektrik kesintileri devreye giriverdi! Aksilik bu ya, yine mum ışığında hokus pokuslar yaşandı dört bir yanımızda! Demek Yıldız sözettiğim önlemleri yanlış anlamış!
            Yürütülen psikolojik savaş, daha birinci anından itibaren iyi planlanmıştı. Anadolu Ajansı harekatın ön ayağıydı. YSK ile iyi paslaştılar! Başkentin merkezinde Çankaya'daki sandıkların sabahın kör saatlerine kadar seçim tablosuna yansıtılmamasının başka bir mantıklı izahati olabilir mi? Ya da, Cihan Haber Ajansı ve Doğan Haber Ajansı'nın YSK'dan verilere anında ulaşamamalarının tatmin edici bir açıklaması olabilir mi?
Bu resmen kapalı bir rejime geçişin itirafıdır. Ne işe mi yarar? Mesela işte böyle Ankara'yı kurtarmaya yarar!
               Bu sütunda aylardır yazdım ve hatırlattım keskin muhaliflere...
"Seçim gecesi yeni bir balkon zafer konuşmasıyla karşılaşmak istemiyorsanız, gereğini sandıkta yapın" dedim. Pazar gecesi gerek Ankara'da, gerek Yalova'da, gerek Antalya'da foto-finişle başkanlık yarışı CHP ve AKP arasında gidip gelirken, gerçekten çok merak ediyorum, yüreği cız eden kaç kişi oldu? CHP'ye oy vermediğine ve her zerresiyle karşı olduğunu söylediği bu iktidarı dolaylı olarak katkı vermiş olduğuna kaç muhalif seçmenimiz pişman oldu? Sürekli olarak hatırlattık. "Seçim, bir matematik olayıdır. İlkokul bilgilerinizi tazeleyin" dedik. İnandıramadık inatçı bazı arkadaşları. Ne işe yaradı merak ediyorum kimilerinin adaylığı. Afişlerde suratlarını görme tatmini miydi acaba? Dün umarım bu ülkenin genç muhalifleri "seçim-siyaset" 'ikilisinin ne işe yaradığını acı bir ders alarak görmüşlerdir. Gezi gücünü kazanabilecek bir siyasi güce aktarmazsanız, bizler daha çok demokrasi şehidi yaşarız, çok eziliriz... Maalesef siyaset, mantık  kullanmayanları affetmez, ezer geçer. Şimdi soruyorum, mutlu oldular mı, dinledikleri "Bilalli, aile boyu fırça düzeni" ile yaşanan imparatorluğun balkon hitabetinden... “Diktatörün balkon tehdidlerinden” dem vuran Kılıçdaroğlu, o tabloya “İstanbul’da parayı sıfırlayanlar da toplanmıştı yanına” diye değindi. Ben ise “Allah’tan bu sefer hiç olmazsa sahte demokratlığa soyunmadı” diyerek izledim o acınası sahneyi...
            Peki CHP'nin hiç mi hatası yoktu? Tabi ki çok vardı!
En önemlisi de bu küçük parti ve oluşumları ciddiye almamaktı. Yalova olayı, bunun dersini en pahallı şekilde vermiş oldu! Bir oya kaybedilen bir anakent belediyesi! Şaka gibi...  Ya da seçmenlerin sandıkta CHP ve MHP muhalefetlerini buluşturma kararı tam yapılabilseydi, sonuçlar AKP için tam bir felaket olurdu. Şimdi bunu uygulamayanlar nasıl hissediyorlar kendilerini?
            Pazartesi sabah Ankara Başkanlığı CHP'nin elinden çalınırken, MHP'li gençlerin olay yerine destek vermek için gelmiş olmaları güzel bir dayanışma örneğiydi. Keşke bu seçimde partiler düzeyinde bu işbirliği yapılabilseydi ve şaşırtıcı bir dayanışma zaferi yaşama geçebilseydi.
Ama belki bu mantık evliliği, bu temel üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başlayarak yapılabilir. Bu mağlubiyetin dersi de böylece bir işe yarar!
          Bir de neyi öğrenmiş olduk? Bu halkın büyük kısmının kendini soyanlara karşı açık bir hayranlık beslediklerini ve hatta belki Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle
“Haramzedelerin” bu şekilde eriştikleri güce taptıklarını öğrendik. İşte sosyoloji öğrencilerine büyük dönem ödevi!
   
      RTE boş yere hayal kurmasın. Bu seçim 17 Aralık suçlamalarını aklamadı! Muhalefet ise bırakın yılgınlığa düşmeyi, giderek güçlenecek ve ödün vermeden yoluna devam edecek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.