16 Temmuz 2013 Salı

YANILIYORSUNUZ SN. BAŞBAKAN, BAKIN NİYE... / BEDRİ BAYKAM / 16 Temmuz 2013 tarihli Cumhuriyet makalesi..


           Sn. Başbakan, ayrı siyasi kutuplarda olduğumuzu yıllardır biliyoruz. Kimsenin de sizi farklı bir ideolojiye çekme niyeti olamaz. Ama özellikle Bingöl Havaalanı açılışındaki konuşmanızı dinledikten sonra, bir yazar olarak size bazı hatırlatmalar yapmam gerekti.
          Maalesef bu ülkenin “Başbakanı” olduğunuzu unutmuş, salt AKP Başkanı gibi konuşuyorsunuz, üstelik bir de vatandaş seçiyorsunuz. Bingöl Havaalanı, her siyasi partiden insanın kullanacağı bir alan. Burada kalkıp “
Eğer onların bir tuzağı varsa, Allah’ın da, milletin de bir tuzağı var, inanıyorum ki bu oyunları bundan sonra da bozacaksınız” demenize anlam veremiyorum. Çünkü siz orada bir parti konuşması yapmıyorsunuz; Türkiye’ye hitap ediyorsunuz. Olsa olsa, iktidarınızın varsa THY’ye yaptırdığı hamleleri veya hosteslere getirilen baskıların gerekçelerini anlatabilirsiniz. Şayet siz ülkenin Başbakanı iseniz, o kürsü, bir siyasi çekişme alanı değildir.
         İçeriğe dönersek, sevdiğiniz tabirle, “
velev ki” orası AKP İl Binası... Sn Başbakan, laik bir ülkede, yüce dini duygular siyasete karıştırılamaz. Bu hem Anayasa ve Partiler Kanunu’ndaki laiklik ilkesi ile ters düşen bir fiildir, hem de zaten Allah’ın -konu hangi ülke olursa olsun- siyasi partiler arasında “taraf olması” mevzubahis değildir. Din gibi ulvi ve birleştirici yüce duygular, siyasi ayrıştırıcı çekişmelere alet edilemez. Nedense, herkesin dilinde olan “Korku İmparatorluğu”nu kurmuş olmaktan mutlu görünüyorsunuz. “Öyle bir şey yok, nereden çıktı” demediğiniz gibi, polisin her gün daha da sertleşeceğinin “müjdesini” veriyorsunuz! Bunun yerine ülkenize sevgi ve anlayışla yaklaşmak o kadar zor mu?
        Geçen hafta Çağlayan’da, yetkilerini budadığınız Mimarlar Odası’nın ve Taksim Dayanışması’nın parçası olan arkadaşlarla beraber, değerli dostumuz Mücella Yapıcı’nın duruşmasını izledim: Lafını esirgemeden “
iç çamaşırlarının çıkartılıp domaltıldığını ve öksürtüldüğünü” anlattı. Bilmiyorum Sn Başbakan, 62 yaşında saygın bir hanımefendiye yapılan bu muameleden dolayı üzüldünüz mü, hükümetin başı olarak özür dilemeyi düşündünüz mü? Bırakın yakın çevrenizi, bu muamele diyelim bir Türban Dayanışması’nın başındaki bir başka muhterem hanımefendiye, başka bir hükümet zamanında yapılmış olsaydı, hangi haklı tepkileri verirdiniz acaba? Vatandaş seçiyorsunuz Sn. Başbakan...
         Gezi olaylarında beş gencecik insanımızı kaybettik. Annelerin feryadı yürek yaktı. Bir başsağlığı ziyaretini programınıza alabilirdiniz, yapmadınız. Aynen şahsıma yapılan saldırıda beni aramayı gündeminize almadığınız gibi. Size söylenenler hoşunuza gitmediği zaman "
Ne zamandan beri ayaklar baş oldu?" bile diyebildiniz. Halbuki kimse ayak veya baş değil, hepimiz Allah'ın birer eşit kuluyuz. Sizin ise tek farkınız her vatandaşı mutlu etmek için çok daha fazla sorumluluk üstlenmiş olmanız olmalıydı. Herkese eşit mesafede olmaya mecbursunuz. Halbuki siz, vatandaş seçiyorsunuz Sn. Başbakan...
         Bütün bunlar, sizde ve ekibinizde empati duygusunun hiç bulunmamasından yaşanıyor. Hani her gün “halk iradesine saygı” diye demeçler verip, hükümete hiçbir gerekçeyle karşı çıkılamayacağını söylüyorsunuz ya? Bakın nasıl yanıldığınızı izin verin size kanıtlayayım: “
Velev ki” siz muhalefettesiniz ve başka bir hükümet var. Ve o hükümet, diyelim ki, akıl almaz bir şekilde iktidara gelişinin daha altıncı ayında “18 yaşından küçükler Kur’an okumasın / dini bayram veya cenazeler dışında haftada birden fazla camiye gitmek yasaklansın” gibi kabul edilemez saçmalıkları yasa olarak çıkartmaya başladı. O zaman da siz ve partiniz, “ne yapabiliriz ki, daha üç yıl seçim yok, şikayet etsek de katlanacağız” der misiniz? Hayır, demezsiniz Sn. Başbakan. Seçmenleriniz de demez. Sabırla bu yıkıcı tahribatların süregelmesini beklemezsiniz. Demek ki illa “seçim beklemek” demokrasilerde her zaman geçerli olmuyor Sn. Başbakan. Şimdi siz diyebilirsiniz ki, “Bu örneğin ne alakası var, din zaten hepimizin tartışılmaz ortak değeridir”. Evet, bu çok doğru. İyi de, bu ülkenin çoğunluğu için Atatürk de tartışılmaz ortak değer ve hükümetinizin 19 Mayıs veya 29 Ekim kutlamalarını yasaklamaya kalkması ile bir başka hükümetin yapabileceği teorik sapkın yasakları arasında fark yok! İşte belki bu örnekle, yarattığınız infiali daha iyi hissedebilirsiniz! Neymiş? Demek ki, ancak o ülkenin herkes açısından yerleşik değerlerine ve rejimine dokunulmadığı sürece siyaset anlamlı bir dokunulmazlık kazanabilir!           Sürekli olarak halkın yarısını diğer yarısına şikayet ederek bir yere varılmaz Sn. Başbakan. Bu tavırla ne ülkeye huzur gelir ne de olaylar biter. Tarih hep göstermiştir ki, bazen doğru zamanlarda istifa etmek çok önemli bir çıkış yolu kazandırabilir herkese...

 Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.