Maçın kırılma anı, ya da tuzla buz olma anı konusunda kimsenin bir tereddüdü yok. Dakika 44, Fenerbahçe kendi sahasından top çıkarmaktadır. Top Stoch’a gelir. Stoch aynen rakip kaleye asist yapar gibi, geri döner ve… kendi ceza sahasındaki Sernat’ı bulur. Sernat, “al da at” der gibi gelen bu hediyeyi, ters çevirmez ve cezayı nefis bir vuruşla keser. (Herhalde dünya haber kanalları, bu jeneriklik asistin hakkını vereceklerdir!) Bu ilk golün ardından devrenin son anlarında Fenerbahçe can havliyle kendini rakip sahaya atar. Ama Alex’den Serdar’a kazandırılamayan top 7 saniyede gol olarak Fener ağlarına dönüş yapar. 2-0.
Aslında bu gol hakkında söylenecek çok şey var. Dün Karabük, hep hızlı kontrataklarla Fener ceza sahasına girerek buna benzer başka pozisyonlarda da gol şansları buldu. Fenerbahçe ise yine ısrarla kendi sahasından sözde kontratağa kalkıştığında, o hantal, alaturka paslarla, hareket etmeye çalışan 1000 tonluk tırlar gibiydi.
2. Yarıda futbol Tanrıları, 66 ve 67. dakikaları arasında iki duran toptan o kara dakikanın bir rövanşını vermek istedi sarı-lacivertlilere… Alex, zor olanı yaptı, frikik’i gole çevirdi ama ardından ekrana fısıldadıklarımı duyamayıp farklı köşeyi seçince, penaltıyı kaçırıverdi. (Oldum olası solakların mükemmel frikikçiliklerine rağmen iyi penaltı atamayacağını tekrarlarım)
Hani gazeteler ballandıra ballandıra Semih’in kadro dışı bırakılışını anlattılar ya? Dün düşündüm de, Sow’un formasının içinde Semih olaydı, ne azarlar işitirdi yine… Senegalli santrforun yokları oynayışı tabii forma ve takıma alışamamak şeklinde izah edilebilir ama bir de şu var: kendisinin hep sırtı kaleye dönük olarak topla buluşması, ne kadar sağlıklıydı ki?( Fener’in öz evladı Semih, şu krizler yaşanırken harcanırsa büyük hata olur) Sarı lacivertliler mesela dünkü Karabük’lü oyuncuların hem kontratak hızını, hem topu (Mehmet Yıldız gibi) önlerine alıp kaleye bodoslama yönelişlerini iyice etüd etmeliler derim… Uzun lafın kısası, deplasman kabusu sürer, sürer, sürer!
Aslında bu gol hakkında söylenecek çok şey var. Dün Karabük, hep hızlı kontrataklarla Fener ceza sahasına girerek buna benzer başka pozisyonlarda da gol şansları buldu. Fenerbahçe ise yine ısrarla kendi sahasından sözde kontratağa kalkıştığında, o hantal, alaturka paslarla, hareket etmeye çalışan 1000 tonluk tırlar gibiydi.
2. Yarıda futbol Tanrıları, 66 ve 67. dakikaları arasında iki duran toptan o kara dakikanın bir rövanşını vermek istedi sarı-lacivertlilere… Alex, zor olanı yaptı, frikik’i gole çevirdi ama ardından ekrana fısıldadıklarımı duyamayıp farklı köşeyi seçince, penaltıyı kaçırıverdi. (Oldum olası solakların mükemmel frikikçiliklerine rağmen iyi penaltı atamayacağını tekrarlarım)
Hani gazeteler ballandıra ballandıra Semih’in kadro dışı bırakılışını anlattılar ya? Dün düşündüm de, Sow’un formasının içinde Semih olaydı, ne azarlar işitirdi yine… Senegalli santrforun yokları oynayışı tabii forma ve takıma alışamamak şeklinde izah edilebilir ama bir de şu var: kendisinin hep sırtı kaleye dönük olarak topla buluşması, ne kadar sağlıklıydı ki?( Fener’in öz evladı Semih, şu krizler yaşanırken harcanırsa büyük hata olur) Sarı lacivertliler mesela dünkü Karabük’lü oyuncuların hem kontratak hızını, hem topu (Mehmet Yıldız gibi) önlerine alıp kaleye bodoslama yönelişlerini iyice etüd etmeliler derim… Uzun lafın kısası, deplasman kabusu sürer, sürer, sürer!
Sow'un Fenerbahçe sistemine uymadığını Galatasaray'lı olarak devamlı söyledim. Fakat henüz iki maç oynadı kendisi. Hemen silmemek lazım.
YanıtlaSilHakem hataları üzerinde durmak yanlıştır fakat Alex'in penaltıyı kaçırması ilahi adaletten başka bir şey değildir. Hatırlar mısınız bilmiyorum ama Bülent Korkmaz yorumculuk yaptığı dönemde Alex'in penaltı vuruşları bir gün başa bela açacak demişti.