Günlerdir gündemi, CHP belediyeleri
içerisinde yapılan hatır ve özellikle akraba, eş, oğul, kardeş
atamaları oluşturuyor. Burada isimlerle örneklendirilmiş
hatırlatmalar yapmayacağım. Zaten yeterince yazılıyor,
çiziliyor. Bunları okuduğumda, üzülüyorum. Ama bu
tartışmaların yol yakınken ortaya çıktığına da çok
mutluyum. CHP altyapısı ve üst yönetiminin de basınla aynı anda
gereken tepkiyi vermiş olmaları, çok önemli bir refleks kanıtı.
CHP, unutulmaz bir atılımla, 1994’ün
rövanşını çeyrek asırdan sonra alarak siyasi tarihimize bir
damga vurdu.
Gazetelerin manşetlerine yansıyan
bu defolu atamalar, solun iç muhasebesi ve kendisiyle hesaplaşması.
AKP’nin buradan nemalanabileceği pek bir malzeme yok. Çünkü
AKP’nin tüm varlığı bu akraba, eş dost, yakın aile efradının
uygun yerlere yerleştirilmesi üzerine kurulu. Dün Sözcü
Gazetesi, Aile eski Bakanı Fatma Betül Sayan’ın çeşitli
yerlere en üst düzeylerden atanmış 3 kardeşinin dökümlerini
ve buna benzer diğer milletvekillerinin aile efratlarına yönelik
“becerikli sevgi ve ilgi kanıtlarını” ortaya koyan bir haber
kullanmıştı, “Bunlar da AKP’nin atamaları”
başlığıyla, “bakın yalnız CHP’de olmuyor, işte AKP’de
de var” diyerek hatırlatmış oluyordu Sözcü. İyi de bence
ancak tersinin haber değeri olabilirdi: “Bakın AKP’de şu
belediyelerde, şu isimlerde hiçbir yakın ataması yoktur” diye
bir haber olsa çok daha ilgili okurdum. Çünkü
Cumhurbaşkanı’nın kızı ve damadından başlayarak, mahdumların
vakıflarına ve onlara sürekli tahsis edilen belediye arazilerine
kadar, AKP bu dallanıp budaklanmalar üzerine kurulu! Dolayısıyla
hiçbir yandaş basın kalemşörünün zaten bu konularda ağzını
açacak hali yok! Aynen AKP milletvekillerinin susmak ve izlemekten
başka seçenekleri olmadığı gibi! Hiç kimse, yarın öbür
gün Kılıçdaroğlu’nun yeniden gündeme getirdiği “Etik-siyasi
ahlak yasası”nın Parlamento’da alkışlar arasında kabul
edilmesini beklemesin!
Ama CHP, bir AKP olmadığı için bu
haklı tepkiler, daha baştan bu sorumsuz işaretlere dur demiş
oldu. Bunda yarar var, çünkü SHP döneminde 1989 zaferinin, nasıl
5 yıl sonra bir acı mağlubiyete dönüştüğünü ve İSKİ
skandalının en az 10 yıl nasıl ağır bir iz bıraktığını
hepimiz hatırlıyoruz.
Şimdi eş dost atamaları dışında
ülkemizin 3 büyük ili haricindeki önemli noktalardan tüten
dumanlar, bazı ilçe başkanlarını yok sayan bazı Büyükşehir
Başkanları ve bunun ötesinde bazı özel hayat dedikodularına
işaret ediyor. Ben de duyarlı başka arkadaşlarım gibi uyarmak
istiyorum. Bu yıl yaşanan CHP ve “muhalefet koalisyonu” çıkışı,
iyi değerlendirilirse, gerek Parlamento, gerek başkanlık seçiminde
muhalefet önemli bir başarı devamını yakalayabilir. Ama tersine,
bu fırsat değerlendirilmezse, CHP bir dahaki genel ve başkanlık
seçimlerinde umut olamadan sahnede iddiasını önden kaybeder.
Parti’nin özeleştiri yaparken “Biz
nasıl bu hatayı yaptık?” diye ciddi olarak bir sorgulama
yapması lazım. Acaba AKP’nin açtığı yoldan kötü örnekleme
ile bir kopyacılığa mı girildi? “Nasıl olsa bu tip olaylar
artık Türkiye’de normal karşılanıyor AKP yapıyorsa biz neden
yapmayalım?” diyen farklı bir sosyal demokrat kuşak mı
yetişti? CHP’liler şayet izlenecek örnek arıyorlarsa, İsmet
İnönü’yü veya Ahmet Necdet Sezer’i hatırlasınlar, yanlış
ufuklara bakmak yerine...
KÜLTÜR VE LİYAKAT!
Liyakat. Son derece önemli diyor
herkes. Ne kadar uygulanıyor, bilemiyorum. “Şu arkadaş
eskiden beri benle çalışıyor, onu da kültürün başına atasak
ne olur ki?” tavrı, pek hayra alamet değil. CHP, kültürle
olan ilişkilerinde, maalesef sınıfta kalmayı seven bir yapıya
sahip. Şöyle izah edeyim, mesela dışişleri masasına, partinin
uygun göreceği donanımlı, deneyimli eksper bir emekli büyükelçi
seçme konusunda fazla hata yapılmaz ama kültür genellikle “Ne
yapsak olur, abartmamak lazım çok da önemli değil aslında, kimi
koysak götürür o işi” mantığıyla geçiştirilen bir alan
olarak kalır... Örneğin, bu konulardaki özeni ve sanatçılarla
ilişkileri mükemmel düzeyde olan Ercan Karakaş’ın artık
kültür konusunda muhatap alınmaması düşündürücüden öte
üzücü! İşte buyurun size liyakat örneği! Sizin ister Genel
Merkez’de, ister büyük belediyelerde kültür konusunda
kullanacağınız isimlerin mesela Karakaş seviyesinde veya onun
tavsiyeleri, yorumları ve çevresinden geçmiş insanlar olması
lazım. Ama bunun bile yapılabilmesi için, Genel Merkez’in neden
Karakaş’ın görevine devam etmediğini ve yerine kimin niçin
atandığını veya neden kimsenin atanmasına bile lüzum
görülmediğini açıklaması lazım. CHP, bugüne kadar
sanatçılardan çok destek gördü ve görmeye devam ediyor, gerek
kurumsal olarak gerek bireysel olarak. Ama bu sevgi, özen ve ilgi
karşılıksız kalmamalı, “Bu arkadaşlar zaten
yanımızda” şeklinde bir umursamazlığa girilmemeli.
Gerek kültür konusunda yapılacak her atama, gerek kültüre
alışıldık festival açılışları ve resepsiyonlar ötesinde
ayrılacak çok ciddi bütçeler ve iddialı evrensel boyutta
projeler hızla gündeme alınmalı.
SONUÇ:
Gerek İmamoğlu rüzgarı, gerek yerel
seçimdeki yurt çapında genel başarı, şu son günlerde su yüzüne
çıkan bu kötü haberler, alakasız atamalar, “yaptım
oldu”larla gölgelenmemeli...
Her CHP’linin “Onlar yeteri
kadar yedi, şimdi sıra bizde” yaklaşımından büyük
dikkatle uzak durması lazım. Şimdi liyakat, etik, ahlak,
mantık egemen olmalı. Örneğin tabii ki geçmişte CHP’li diye
üzeri çizilen şirketler ihalelere eşit şartlarda girmeli ve en
iyi teklifi verdiyse almalı veya ülkenin farklı yerlerinde
eğitimde laik ve Atatürkçü olduğu için dışlanmış dernekler,
vakıflar, kurumlar kişiler, tabii ki artık bu negatif ayrımcılıkla
muhatap olmamalılar ve herkes hak ettiğini almalı!
Gerek parti
gerek belediyelerimiz, atamalarda da, seçimlerinde de, ihalelerde
de, yeni imtiyazlılar sınıfı yaratmadan, hak edenlere doğal
sosyal demokrat felsefeler doğrultusunda hak ettiğini vermeli.
Toplum bu şekilde CHP’nin hak-hukuk-adalet yürüyüşlerinin
Atatürkçü ve sosyal demokrat pencereden nasıl topluma yansıdığını
inandırıcı bir şekilde yaşamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.