20 Mayıs 2014 Salı

SOMA-TOMA-OHA! | Bedri Baykam | 20 Mayıs 2014 tarihli Cumhuriyet makalesi..


            Yaşanan facia, en azından elde edilebilen bilgiler ışığında artık herkes tarafından tüm zaaflarıyla biliniyor. "Elde edilebilen" diyoruz, çünkü AKP hükümetinin her zaman tercih ettiği bilgi blokajları, laf salataları, demagojik karşı suçlama ve "en iyi müdafaa taarruzdur" uygulamaları, tabii ki gerçekleri karartıyor. Ama buna rağmen yaşanan felaketin boyutlarını ve dehşet verici ihmalleri hemen herkes öğrendi. Üretim ve kâr oranlarını iki misline çıkarmaya çalışan, iktidarla iç içe ve işçilerine ilkel şartlarda hükmeden vahşi kapitalizmin karanlık yüzü bu vesileyle tekrar su yüzüne çıktı. Artık her birinizin çeşitli yöntemlerle edindiği bu malum bilgileri, yeniden önünüze getirmeyeyim!
          Ancak konunun diğer boyutunu ne kadar yazsak, ne kadar tekrarlasak fazla olmaz, hatta yetmez. Oğlunu, kardeşini, eşini, babasını, sevgilisini böylesine korkunç bir olayda kaybetmiş insanların acısına bile tahammül edemeyen, onlara dahi "protesto ettikleri için" aynen Fenerbahçe taraftarlarına, Gezi gençliğine ve ya tepkili işçilere uyguladığı faşist yöntemlerle gaz bombaları, Toma’lar, cop ve sille-tokat-tekme-dayakla saldıran bir hükümetin baskısı altındayız! Bu dünyada, böyle bir "ahval ve şerait"in ortasında yaşıyoruz! Emin olun tarihte herkese nasip olmaz! Böylesine zalim kararları bırakın uygulamayı, düşünebilen kaç "dünya lideri" vardır yeryüzünde! Bu bir doruktur! Tarihsel değerini bilelim ve not edelim...
           Bildiğiniz gibi, CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, faciadan 3 hafta önce Parlamento’da bekleyen araştırma önergesini kürsüde savunuyor ve Soma'da bekleyen tehlikeleri sıralıyor. Hükümetin tavrı alay, ilgisizlik ve tabii ki ret! Dünyada bu sorumsuz tavır ve takip eden felaketin ardından istifa etmeyecek hükümet bulamazsınız! Bildiğiniz gibi Japonya gibi onuruna düşkün, insana saygılı, sorumluluk duygusu tavan yapmış ülkeler bu senaryoyu yaşasalar, aynı gün özür diledikten sonra intihar ederler. Bizim hükümetimiz ise, kendisini suçlarıyla yüzleştirme cüretini gösterenlere karşı dişlerini bileyerek saldırıya geçebiliyor! Arkadaşlar, tekrarlıyorum: Bu bir doruktur! Tarih kayda almıştır. Soma'da işçilerin ve darp edilen ailelerin hakkını arayan avukatları gözaltına almakla yetinmeyen Erdoğan Hükümeti, üstüne onları "bir güzel dövüp kollarını kırmayı" gururla başarı hanesine yazabilmektedir! Yani RTE polisi, Gezi'nin ardından Soma'da da
 "destan yazmaya” devam etmektedir! Helal olsun ananızdan emdiğiniz "ak sütler", ne diyelim ki size başka? Halkın acısı ile "empati yapmayı" herhalde siz yanlış tercüme edip "alay etme" olarak anladınız! Çağdaş Hukukçular Derneği'ne de geçmiş olsun... Soma'da yaşananlara tepki koyan başta barolarımız olmak üzere tüm parti ve kurumlara da teşekkürler.
           İşte tam bu noktada kendi muhalif kesimlerimize bir eleştiri yapmak istiyorum: Dostlarım, nedir bu CHP kompleksiniz? CHP ciddi bir hata yaptığı zaman, başta ben olmak üzere herkes ana muhalefet partisini yerden yere vurabiliyor, değil mi? Peki, CHP alkışlanacak şekilde iş işten geçmeden, o günlerde medyatik güncelliği de olmayan Soma konusunda bu kadar tarihi bir çıkış yapmışken, muhalif kesimler, - "aman CHP'ye bundan bir alkış gelmesin" diye herhalde - neden bu hatırlatmalarda partinin adını ağızlarına almıyorlar? Hadi isimlerini yazıp ben zarar vermiş olmayayım: Neden bazı muhalif gazetelerimiz, bu konuyu haberleştirirken CHP adını kullanmıyorlar? Neden bazı sanatçı örgütleri, Soma konusunda bildiri yazarken CHP'ye bu konuda sansür uygulamayı akıllarına getirebiliyorlar? Neden bazı MHP'li vekiller aynı hataya düşüyorlar? Lütfen herkes aklını başına alsın ve bu gereksiz, anlamsız CHP kompleksini bıraksın. Bu muhalefetin yöntemi olamaz, yakışmıyor; somut konularda eleştiri hakkı varsa, hakkı teslim etme yiğitliği de olacaktır, olmalıdır!
           AKP yeni bir deyim kazandırdı Türkçemize: 
"Bir gün herkes biber gazını tadacaktır"... O zaman soruyorum değerli halkımıza: Sizlerin bu konularda tepki vermeniz, uygulanan şiddete dur demeniz için, illa o gazı, o copu, o kurşunu bizzat tatmanız mı gerekiyor? Hükümetin artık yalnız asker-polis karışımı bir şiddet politikası ile ayakta durduğunu hala göremiyor musunuz?
            Dün 19 Mayıs'tı. Büyük lider, güzel insan, ebedi genç, yürekli devrimci, sonsuza kadar her birimizin candan arkadaşı, mücadele yoldaşı Mustafa Kemal Atatürk'ü hasret ve sevgiyle andık. Bu vesileyle hatırlatırım ki, eleştirilerim devlete değil, bu hükümetedir! Bu devlet, Atatürk Cumhuriyeti, bizimdir, bizim kalacaktır, kimse şüphe duymasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.