Haftaya açıklayacağım bir nedenle,
Titanik’in batışının detayına iniyorum. Titanik, buzdağına
çarptıktan yalnızca 2 saat 40 dakika sonra Atlantik sularına
gömüldü. Felaket göz göre göre geldi. Bugüne dönersek, biz
korona buzdağına çarptık ve ufukta görünen olasılık şu ki,
üç ay civarında Titanikvari bir ekonomik batış yaşayabiliriz.
Yalnız biz değil, tüm dünya iflas bayrağı çekebilir. Ülkemizin
farkı şu: Bu korkunç krizi yaşayan diğer büyük ülkeler,
korona mücadelesi için ortalama 30 mislimiz para ayırmışken,
bizler el açıp IBAN numaraları servis etmekle meşgulüz. Bizim
geminin batacağı sular çok daha derin olabilir!
“KARA GÜN AKÇELERİ” Mİ
DEDİNİZ?
Siyasal açıdan kaos dolu bir ortamda
yüzdüğümüzü hatırlarsak, bu tsunaminin nasıl bir felaket
yaratabileceğini öngörebiliriz. Ülkemiz, batılı devlerin maddi
gücüyle kıyaslanamaz bir yetersizlik içinde kıvranırken,
elindeki imkanlara bakmadan kah Suriye’de, kah Libya’da, kah
Kanal İstanbul topraklarında maceralara koşan, bunlar
yetmezmişçesine dün Yılmaz Özdil’in hatırlattığı gibi
müsrif bir gösteriş meraklısı gibi milyarlarca doları başka
ülkelere “yardım” diye yollayan, elindeki milyarlarca doları
“benim etim ne, budum ne?” demeden har vurup harman
savuran bir “anlayış”la yönetiliyor. Ömür boyu şu sahneyi
unutmayacağım: Millet korona paniği ile evlerine çekilmişken,
“Maskeli Beşler” filminin aktörlerine benzer bir grup,
yangından mal kaçırırcasına Kanal İstanbul ihale masasına
koşmuşsa (hem de “sokağa çıkmayın” uyarıları bangır
bangır yapılırken), siz de o ülkede “yangın var, yetişin a
dostlar tutuşuyorum!” diye çığlık atarak kaçışabilirsiniz!
Atasözümüz der ki, “Ak akçe
kara gün içindir”… İşte bütün ciddi ülkeler, o
birikmiş ak akçelere şimdi ihtiyaç duydular. Biz ise geçmişte
kara günler için ayırdığımız fonların nereye gittiğini
bilemiyoruz! Önerilen üç aylık SGK ertelemeleri de pek bir anlam
taşımadığına göre, bu sefer IBAN’la para isteme dönemi
başlattık! Yani devlet baba, diğer ülkelerde olduğu gibi 500
milyar Euro’luk fonlar kullanamadığı için, halka çağrı
yaparak “birbirinize yardım edin bakalım!” demiş
oluyor. Bu arada, yarın IMF veya BM veya AB bize 100 milyar Euro
akıtsa -ha mesela- “Sizce bu para ihtiyaç sahiplerine ve
hedefine anında ulaşır mı?” dendiği zaman, neredeyse hiç
kimse gönül rahatlığıyla “Merak etmeyin, sorun olmaz”
yanıtını veremiyor. Çünkü devlet katında neyin nereye
harcandığının hesabı anlaşılan tutulamıyor veya…
unutuluveriyor! Herhalde o karışık sistem bozulmasın diye,
belediyelerin de yardım toplayıp ulaştırmasına dur
deyiverdiler (!).
KAVGALARA SON VERMEK: CHP/CNNTURK,
FUTBOL DÜNYAMIZ VE HEPİMİZ
Ortada büyük bir ortak düşman var,
ilk defa! Yani sağcı-solcu-Batıcı-Doğucu-Rusçu-Çinci-kinci
tanımıyor! Büyük ülkeler de bir aydır barış çağrıları
peşindeler! BM Genel Sekreteri, “Savaşları durdurun”
çağrısı yapıyor. Profesör Vamık Volkan “Dünya
liderlerinin virüs tehlikesi hakkında konuşması barışı sağlar”
diyor! Kimsenin aklına gelmeyecek
senaryolar şu anda gündemde. Dünyanın boş meydanlarını,
sokaklarını şu anda binlerce insan kayda alıyor, ilerde “korona
günleri” filmlerinde görsel altyapı olarak kullanmak için!
Binlerce insan yaşadığımız sürece dair kitaplar yazıyor. (Ben
yazmıyorum, çünkü zaten üzerinde çalıştığım 15 kitabım
var). Şu anda sevişen çiftler de ilerde “korona kuşağı”
olarak adlandırılacak bebekleri imal etmekle meşguller. Aralık
ayındaki “baby boom”u görürsünüz!
Hayatta her şeyin göreceli olduğunu
bir daha öğrendik: Para köleliği, rakibe takılan çelmeler,
kendi hırsının peşinde koşarken 1 veya 1 milyon kişiyi
öldürmekten çekinmeyenler… İrili ufaklı kavgalar, savaşlar,
polemikler her tarafımızı kuşatmış. Mesela CHP/CNNTurk krizi…
Sorunun çıkma anında CHP’nin haklı olduğunu düşünüyorum.
Ama işi uzatmaya gerek yok. Bu tartışmadan herkes dersini çıkardı.
Ben başka kanallarda da dört kişiye karşı tek başıma mücadele
ettiğim çok programa katıldım! CHP’li veya sol görüşlü
Atatürkçü hiçbir ismin çıkarılmadığı başka haber
kanallarını görmezden gelebilir miyiz? Onlar daha mı iyi sanki?
CNNTurk’ün davet ettiği konuşmacı profilinde bazen düştüğü
iktidar yanlısı hataları biliyoruz. Ama bunun çözümü, iki
kurum arasındaki hattı koparmak olamaz. Bu ne demokrasi eğilimine
ne de diyalogla sorun çözme mantığına uyar. CHP’liler yine
ekrana çıksınlar, konuşma sürelerinde dengesizlikler veya
haberlerde değinilmesi gereken konularda eksiklikler varsa,
acımasızca eleştirsinler. Böylece, halk da şeffaflık içerisinde
doğruları öğrenmiş olur. Küsmek veya hat koparmak,
Türkiye’de oturtmak istediğimiz ifade özgürlüğü ve demokrasi
seviyesine uymuyor. Bu diyaloğun, artık kavgaların anlamsızlaştığı
şu günlerde sağlanmasını ümit ediyorum.
Türk sporunun en değerli isimlerinden
Fatih Terim ve Rüştü Reçber korona teşhisiyle hastanedeydiler.
Şükür ki Fatih Hoca çıktı, Rüştü’nün de bir an önce
sağlığına kavuşmasını diliyoruz. Bu iki isim, Fatih Terim ile
ilgili birkaç yıl önceki polemikte karşılıklı sert yazışmalar
yapmışlardı. Bugün eminim her ikisi de bu tartışmalardan
uzaklaşmışlardır ve hepimizin aynı gemide, aynı zorluklara
karşı mücadele içinde olduğumuzu görüyorlardır. Belki
aralarında diyalog çoktan düzeldi bilemem, ama şu yeryüzünde
her birimiz sivri yönlerimizi törpülemekte büyük yarar olduğunu
bir defa daha keşfettik. Aynı mantıkla Nihat Özdemir’e de
Kayserili Avukat Seyit Halil Yüzgeç’in dava açmasını gereksiz
buluyorum. Dünyada her karar aynı anda alınmadı diye kalıcı
“korona kinleri” icat etmenin sonu yok. Rica ediyorum, aranızın
“limoni” olduğu insanları şu günlerde arayın, onlara iki
çift güzel söz söyleyin. İnanın uzun vadede değmiyor.
Değineceğim
son konu, #evdekal kampanyaları hakkında… Devlet, her gün toplu
ulaşım kullanarak evinden çıkmaya mecbur kalan ve göreve devam
eden ister memur, ister özel sektör görevlisi veya işçilere bir
çözüm getiremediği zaman, ortada büyük bir tutarsızlık
oluyor. Bu vatandaşlarımızla hiçbir empati kurmadan onların
hem işe gitmelerini hem de evde kalmalarını aynı anda beklemek,
ikiyüzlü olduğu kadar mantıksız ve insafsız bir karar. Çalışmak
zorunda olan vatandaşlarımızın psikolojisi hiçe sayılarak
onlara şu denmiş oluyor: “Konu çok
vahim, sakın kimse
dışarda dolaşmasın,
ama seni işe
bekliyoruz!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.