Nadal,
her şeye rağmen beklenildiği gibi Federer’i rahat bir şekilde
yendikten sonra, sıra ana tabloda işgal ettikleri yerin hakkını
vererek yarı finale çıkan iki diğer ismin maçına geldi: Sırp
Djokovic ve Avusturyalı Thiem. Burada da beklenen, bu maçı
Djokovic’in belki tek set vererek kazanmasıydı. Zaten ilk dört
favorinin beklenilen sıralarda yarı finale çıkmaları, teniste
her zaman görülen bir olay değil. Mesela bu sene Paris’te
kadınlarda ilk dört favorinin hiçbiri yarı finali göremedi.
Gözümüzde,
Federer ve Nadal’ın arkasından geldiği için hep genç görünen
ama artık 32 yaşında olan Djokovic ve kendisinden on yaş daha
genç olan rakibinin maçı beklenilen ritimde başlasa da,
Avusturyalı oyuncu rakibinin servisini üst üste kırdı ve seti
beklenilmedik bir şekilde 6/2 ile kapadı. Bu herkes için bir
sürprizdi.
Djokovic,
bundan sonra rüzgârdan ciddi olarak rahatsız olduğunu belirtti ve
hakemden maçın tatil edilmesini istedi. Tabi bu talebi ciddi bir
karşılık bulamadı. Çünkü ortada yıldırım tehlikesi veya
büyük bir fırtına yoktu.
İkinci
setin başında Thiem, üç kere rakibinin servisini kırma şansını
kullanamadı, ondan sonra ise 3/2 Djokovic öndeyken ve servisinde
30-0 ileride iken yağmur başlar başlamaz bu fırsatı bekleyen
Sırp raket anında pılını pırtısını toplayıp hakeme yan
gözle bile bakmadan soyunma odasına kaçtı! Bu tenis oynamış
herkes tarafından onun adına tartışmasız büyük bir şans
olarak nitelendi. Ancak ara yalnız 10 dakika kadar sürünce yağmur,
tozu bastırdığı ile kaldı. Djokovic 30/30’u görmesine rağmen
Avusturyalı oyuncu servisine tutunmayı başardı. Ardından
Djokovic biraz adına yakışır puanlar oynayarak tam çizgileri
buldu ve 4/3 öne geçti. O noktada Thiem önemli mental hatalar
yaptı. İnisiyatifi ele alması gereken birçok noktada fileye
çıkmaktan çekindiği için rakibinin arkadan oyunun kontrolünü
eline almasına olanak verdi. 15/40’ta ilk defa servis kırma
puanına erişen Sırp raket, Thiem bir forehand’i dışarı atınca
5/3 öne geçmeyi başardı ve ardından kendi servisinde rahatça
seti 6/3’le bitirdi.
Üçüncü
setin ilk oyununu aldıktan sonra Thiem, nefis bir savunmanın
ardından harika bir kısa topla rakibinin servisini kırma fırsatını
ele geçirdi. Bu puan turnuvanın en iyileri arasında yer alacak bir
sayıydı. Ama ardından üst üste basit hatalar yaparak skorun
1/1’e gelmesine neden oldu. Thiem, ardından kendi servisinde
vitesi yükseltti ve oyunun iplerini elinde tutmak istediğini
gösterircesine kolayca kazandı. Arkasından aynı hızla rakibinin
servisini çok güçlü bir geri oyunla kırdı ve 3/1 öne geçti. O
noktada şaka gibi yağmur yeniden başlar başlamaz, Sırp raket
hakemle göz teması bile kurmadan rakibini alarak adeta korttan
kaçtı.
SKANDAL
NASIL YAŞANDI?
Önce
naklen yayını yapan Eurosport, Türkiye saati ile 18.15’ten
itibaren maçın tekrar başlayacağını belirtiyor, ardından
birden Boris Becker’den gelen bir “iç” haberle, Djokovic’in
turnua mekanından ayrılmakta olduğunun bilgisi etrafa yayılıyor.
Bunun hemen ardından da turnua yönetimi, maçın yarına
ertelendiği haberini resmi olarak veriyor.
Şimdi,
bakın şu andan itibaren yazdıklarım yarım asırlık profesyonel
tenis tecrübem ve bilgime dayanıyor, olayın “kahramanları”ndan
gelen birebir söylem ve gözleme değil.
Hibir
oyuncu, adı ister Djokovic olsun, ister Thiem, ister geçmişte Rod
Laver, istisnasız hiçbir oyuncu “hava
kötü maç çok kesildi, en iyisi biz bunu yarın oynayalım”
deme hakkına sahip değildir. Saha uygun ve hava şartları tekrar
müsait olduktan sonra, hava da kararmadıysa, o günkü maçlar
bitene kadar devam eder. Hava kararması veya mesela saha veya
tribünlerde yaşanacak olağanüstü bir güvenlik veya ağır
disiplin ihlali ve kaos yaşanması dışında, hiçbir güç
maç(lar)ın akışını durduramaz. O ülkenin cumhurbaşkanı gelse
de durduramaz, Spor Bakanı gelse de. Her turnuanın bir disiplini,
her günün parası ödenmiş biletleri ve seyircisi vardır. Her
turnuanın bir ciddiyeti vardır. Daha doğrusu normalde vardır.
Bugün Roland Garros bunları biraz kaybetti. Çünkü, size verdiğim
kesin bilgidir: maç yarına kalacak denildikten sonra saha müsaitti
ve 1,5 saat yağmur yağmadı. Arkasından kısa bir sağanaktan
sonra en az 1 saat maç devam edebilirdi. Dolayısıyla yaşanan, bir
slam turnuasında görülmemiş üzücü bir olaydı. Yarın bize
verebilecekleri hangi ek bilgi bu yargımı değiştirebilir, çok
merak ediyorum. Bence hiçbir şey!
Olasılıkları
gözden geçirelim...
İLK
ALTERNATİF, bize yansıyan ve genel tenis dünyasının yansımasını
yaşadığı şekilde, Djokovic’in “işler kötü gittiği için”
maçı bugün bırakıp yarın devam etmek istemiş olmasıdır. Bu
tabii ki rezalet ötesi bir iflas getirir böylesine büyük bir
turnuaya... Bir slam turnuası, “Dingo’nun
Ahırı değildir”.
Köklü, asır devirmiş geleneklerin devamıdır. Kimsenin dünya 1
numarası oldu diye bir ayrıcalığı olamaz. Hiç kimsenin kapris
hakkı yoktur.
İKİNCİ
ALTERNATİF: her iki oyuncu da “yarın
devam edelim”
demiştir.
Hiç
fark etmez, ikisi de bunu istemiş olsa da, turnuanın başhakemi
bunu kabul edemez. Gerekçeler yukarıda belirtilenlerle aynıdır.
Maçlar “force majeure”ler dışında, başladığı gün biter,
bunu hiçbir güç değiştiremez.
THİEM
VE EKİBİ HANGİ TEPKİYİ VERDİ?
Bu
sorunun yanıtını bilmiyoruz henüz. Djokovic bu şekilde
davrandıysa, Thiem ekibinin bu dayatmayı boynu bükük kabul etmiş
olması, tam bir tecrübesizlik ötesi anti-profesyonellik örneğidir.
Thiem’in ekibi ile konuştuktan sonra “ben
pazar final oynayacaksam, cumartesi yorulmak istemiyorum, kazansam da
kaybetsem de bugün oynamam lazım”
demesi ve sözlerinin arkasında durması lazımdı. Turnua
yönetiminin de ya Djokovic’i oynamaya ikna etmesi ya da oynamayı
reddederse, hükmen mağlup ilan etmesi lazımdı.
Şayet
Thiem ve ekibi, kendi kararlarıyla Djokovic’in oldu bittiye
getirme stratejilerine “he” dediyseler, Thiem’in yarın derhal
tüm ekibini değiştirmesi lazım. Setler 1/1 iken 3. sette 3/1
ilerideyken servis atacak formda bir Thiem, kendisi dahil herkesle
kavga halinde olan bir Djokovic’in bu ucuz kaçışını nasıl
seyreder, nasıl izin verir? Ayrıca sakat da değildir, hasta da
değildir Sırp şampiyon. Bu tipik bir formsuzluk ve kötü giden
maçın ayarını değiştirmek için yapılmış basit taktik
hamlelerden biridir! Her profesyonel bunları bilir.
İLK
SKANDAL BASIN ODASINDA YAŞANMIŞTI
Thiem,
bu turnuada daha önce başka bir rezalet daha yaşamıştır. Ana
röportaj odasında basınla konuşurken, kendisinden salonu terk
etmesi istenmiş ve Serena Williams’ın basın toplantısına yer
açması gerektiği belirtilmiştir. Bu da ayrıca korkunç bir gaf
olarak 2019 turnuasına damgasını vurmuştur. Aynı Thiem, bugünkü
rezalete ve küstahlığa tepki veremiyorsa, suç kendisinde değil,
ekibindedir, daha doğrusu ekibi yoktur. Hiçbir kuvvet tecrübeli
bir menajere, bir hocaya bunları dayatamaz.
Uzun
lafın kısası: Roland Garros, bu alternatiflerden hangisi olmuş
olursa olsun faka basmıştır ve imajından maalesef ciddi anlamda
bir şeyler kaybetmiştir.
Hangi
biletlerin parası hangi şekilde geri ödenirse ödensin, bu rezalet
pek kolay örtülemez. Bugün-yarın Cumartesi günü Thiem, maçı
bu noktadan kaybederse, bunun sebebi turnua yönetimi ve kendi
ekibidir. Bu yazık olur. Roland Garros’un imajı açısından
umarım Avusturyalı tenisçi bu maçı yarın kazanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.