9 Haziran 2019 Pazar

PARİS ŞAMPİYONU AVUSTRALYALI ASHLEİGH BARTY! | Bedri Baykam | 08.06.2019



Bazı maçların teknik analizini yapmaya fazla gerek görmezsiniz. Maç akışının hatırlatmaları veya taktik ve strateji yorumlarının önüne geçer; daha doğrusu bu diğerlerine gerek kalmaz. İşte Avustralyalı Ashleigh Barty’nin Paris’te Çek rakibi Marketa Vondrousova’yı 6/1, 6/3 yendiği ve şampiyonluğa ulaştığı maç bunlardan biriydi. Size itiraf edeyim ki, ben bu turnuada bu balık eti kıvamında, sempatik, güler yüzlü, yaramaz tatlı çocuk suratlı Avustralyalıyı tutuyordum. Maçı ilk dakikasından sonuna kadar sorunsuz şekilde önde götürdü ve kupasına uzandı.

Vondrousova, yıllardır tenis sahalarında gördüğümüz solak, sert geri vuruşlu güzel servisli, her an her turnuvayı kazanabilecek kapasitede, eski doğu bloku ülkelerinden gelen tenisçi geleneğinin doğrudan bir devamı. Rus, Çek, Slovak, Letonya, Estonya, Ukrayna, saymakla bitmez. Ama ilginç bir gerçek var: Barty, finalde onu yenerken, sanki liseli bir kıza ders verir kıvamda oynadı. O kadar sahaya hakim ve kendi tekniğini ve kapasitelerini iyi biliyor ki, sahada sanki kendini sudaki balık gibi hissediyor. Tenisi kolay bir spor gibi gösteriyor. Aynen ebedi şampiyon Federer gibi. İlginç bir şekilde Mats Wilander, kendi yorumlarında biraz abartmış ve onun tekniğini Federer ile kıyaslamış! Maçı seyrederken onun kazanacağından hiçbir şüphem yoktu. Sakin, eline koluna hakim, ayakları hızlı, sanki sinirleri alınmış, ve antrenman maçı oynayan, kendisi ile barışık bir genç kız... Aynen Avustralyalı diğer bir oyuncu Sam Stosur gibi.. O da gerek röportaj yaparken gerek seyrederken insanı hayran bırakan bir sporcu olarak iz bıraktı bende; Barty’den önce son Slam turnuası kazanan şampiyon Stosur’dü zaten. 
Barty, en sempatik halleriyle Paris’teki kupayı kaldırırken, herkesin aklına 46 yıl önce en son bunu başaran Avustralyalı Margaret Court geldi. Hala en çok slam turnuası kazanan Court’un rekoruna ulaşmak Federer için bile çok zor: 24 şampiyonluk...
Tenis artık beni heyecanlandırmıyor” diyen, iki yıl boyunca 2014-2016 arasında bu sporu bırakmış ve profesyonel kriket oynamış, hem de ülkesinin milli takımına seçilecek kadar. Ardından tekrar üç yıl önce tenise dönmeye karar vermiş. Ekibiyle, Craig Tyzzer ve Jason Stoltenberg’le olan güzel serüveni başlıyor. 
Daha önce Amerikalı tenisçi Coco Wandeweghe ile geçen yıl ABD Açık’ta çift şampiyonluğu kazanan Barty, bu başarıya teklerde ilk defa Paris’te uzandı. Halbuki tenis otoriteleri onun hızlı kortlarda daha başarılı olacağına inanıyorlardı. Tabii bundan sonra Barty’nin Wimbledon veya Avustralya başarıları da ardarda gelebilir! Oyunu her sahaya müsait. Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim tenis otoritelerinin neler dediğine çok fazla önem vermemek lazım. Mesela Bjorn Borg ve Nadal’ın önce yalnız toprak sahaya uygun bir oyunları olduklarını düşünen çok kişi vardı. 1976 Wimbledon finalinde, ilk sette Nastase Borg’a karşı ilk sette 3-0 ileri geçince tüm dünya “gördünüz mü, bu çocuktan çimde bir halt olmaz” diye ukalalığa başladıktan sonra İsveçli o maçı 3 sette kazanmış, arkasından da bu turnuayı toplamda altı kere kazanmıştı. Dolayısıyla Barty’nin de oyununun her sahaya adapte olabileceğini görmek zor değil. 
Barty için kazandığı 2.710.000 Dolar’dan çok daha önemlisi, koca kıtasını temsil ederek Melbourne’da, Sydney’de milyonları bugün ağlatmış olması. Ayrıca onun yerli Aborijin kökeninin de Avustralya’da birleştirici bir unsur haline dönüşebileceği konuşuluyor. Tebrikler küçük tatlı yaramaz! 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.