Rafael Nadal, beklenildiği gibi Paris
Roland Garros turnuasını 11. kere kazandı ve her zamanki güler
yüzü ve centilmen mutluluğunu yansıtan havasıyla kupayı eski
büyük şampiyon Avustralyalı Ken Rosewall’dan aldı. Avusturyalı
rakibi Thiem ise, yine görmeye alışık olduğumuz tüm
kaybedenlerin zarafetiyle rakibini tebrik ediyor ve acısını kendi
içine görmüyordu. Burada maçın analizine girmeden önce hepimizi
ilgilendiren esas olguyu vurgulamak istiyorum. Ben tenisten
geliyorum. Bu sporun asaleti ve centilmenliğiyle büyüdüm. İşte
bu nedenle üç büyüklerin yaptıkları maçlarda, stadyuma gelen
rakibi neden yuhaladıklarını bilmiyorum ve anlamıyorum. Ben her
defasında stadımıza gelen rakibi alkışlayarak karşılıyorum.
İşte bu nedenle Ali Koç’un seçilirken verdiği dostluk, barış
ve centilmenlik mesajlarının hayati önemi vardı. Şimdi buradan
yola çıkarak Paris’e dönersek, o kupa töreninde büyük hayat
dersleri vardı yine. Sanki konumuz oynanan bir tenis maçı değil,
üç kişi arasında yaşanan bir centilmenlik yarışıydı. Sanki
kim rakibini, kazananı veya kaybedeni, daha çok ve daha güzel
sözlerle överse, o kazanacaktı! Eski büyük şampiyon Rosewall
kasılacağına, “ İyi ki bugün sahada değildim” diyordu. Her
iki oyuncu birbirlerini ve hocalarını, ailelerini övüyor ve
onları yere göğe sığdıramıyordu. Thiem Nadal’ı, o da
Thiem’i sözleriyle kucaklıyordu. Bu ortam tenisin çok büyük
bir üstünlüğünün ifadesidir bu dünyada... Thiem, 2005’te
Rafa ilk Paris finalini oynadığında, henüz 11 yaşında bir çocuk
olarak maçı seyrettiğini ve bir gün onunla kendisinin de bir
final oynama şansı yakalayabileceğine hiçbir şekilde ihtimal
vermediğini söyledi. Nadal ise ona “Sen çok iyi bir insansın,
ekibin de öyle” diye yanıt veriyordu. Kuşakların buluşması
böyle güzel bir şey...
MAÇIN AKIŞI
İlk sete Nadal hızlı başladı ve
yalnız tek puan vererek ilk iki oyunu aldı. Bunun ardından Thiem
sert forehandlerle rakibinin servisini geri kırmayı başardı ve
yine servisini de alarak durumu 2-2’ye getirdi. Nadal 3/2 ileride
iken Thiem’in servisinde 13 dakika süren çok uzun ve çekişmeli
bir oyun izledik. Nadal iki kere rakibinin servisini kırma puanı
kaçırdı. Ardından her iki tenisçi de servislerini kazanarak
5/4’e kadar geldiler. Ancak o noktada Thiem, akıl almaz bir
şekilde üst üste dört basit hata yaparak kendi servisi ile
beraber seti neredeyse Nadal’a hediye etti.
İkinci sete servisini kazanarak giren
Nadal, Thiem’in gösterdiği dirence rağmen 5. servis kırma
puanında bunu başardı ve bu avantajını sonuna kadar koruyarak
ikinci seti 6/3 ile kapadı.
Üçüncü setin giriş oyununda, Thiem
4 servisini kırdırma puanını aslanın ağzından kurtardı ve
oyunu müthiş bir forehandle kapadı. İspanyol şampiyon, eşitliği
sağladıktan sonra, Thiem tekrar 30/40 geriye düştü ve bu sefer
bir kısa top ve ardından bir forehandle durumu kurtardı. Ancak
“Rafa”nın sürekliliği, konsantrasyon ve hedefe kilitlenme
ciddiyeti uzun süren bu oyunu Thiem’in kendi servisinde
kaybetmesine neden oldu. Nadal bir sonraki oyunda, raketi tuttuğu
sol elinin orta parmağında bir kramp yaşadı ve oyun birkaç
dakika durdu. Fakat sağlık görevlisi kortu terk ettikten hemen
sonra Nadal, “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” mantığıyla
yoluna aynı hızla devam etti. Nadal kendi servisini alıp 4/2 öne
geçtikten sonra Thiem’e karşı müthiş röturlarla onun
servisini son defa kırdı ve 5/2 de maç için servis oyununu
başlattı. 40 saniye sonra 40-0 ileri geçti ve eline üç maç topu
geçti. O anda stadyumda fotoğrafçıların anlamaya çalıştıkları
konu, acaba yine kendisini yere mi bırakacak yoksa havaya mı
zıplayacak sorusuna yanıt aramaktı. Maçın neredeyse tamamı oyun
çok kaliteli olmasına rağmen yoğun bir heyecan kasırgasına
yaklaşmaktan uzaktı. Ama son bir nefeste, Thiem o maç toplarını
kurtararak maça son bir heyecan taşıdı. 5. maç topunda, Thiem’in
karşıladığı servis bir kaç santim dışarı çıkınca,
Nadal’ın gözleri ışıldadı!
MUHTEŞEM PUANLAR
6/4, 6/3, 6/2 ile gelen 3-0’lık net
ve kolay maç havası veren skora rağmen aslında maçtaki sayılar
kıran kırana yaşandı. Jeneriklik bir çok puan vardı. Maç iki
muhteşem forehandin yarışı şeklinde geçti. Acımasızca,
toprağa gömülürcesine çakılan o düz vuruşlar, inanılmaz
açılar, fizik olarak mükemmel derecede hızlı ayaklar, tenis
severlere tam bir göz ziyafeti çekti. Thiem ise skora rağmen,
yükselmekte olan gerçek bir şampiyon olduğunu herkese
hissettirdi.
11. kez ulaştığı bu Paris mutlu
sonunda, oynadığı 11 finalin dokuzunu orada canlı seyretmiş biri
olarak, onun adına sevindim. Çalışkanlığı, mütevaziliği ve
sevimliliği ile hep örnek bir sporcu olmayı başarmıştı.
Avustralya Açık Turnuası’nı on bir kere kazanan büyük sporcu
Margaret Court’un rekorunu egale etmişti ve artık kendisi ve
Federer arasında yalnız üç Slam şampiyonluğu farkı kalmıştı:
20-17.
2018 Paris unutulmaz bir final veya
turnua olmadı. Ama gerek oyun, gerek centilmenlik seviyesiyle, gerek
yarınlara taşıdığı umutlarla tenisin yine her zamanki kadar
canlı ve önü açık olduğunu gösterdi. Zverev, turnuanın büyük
sürprizi İtalyan Cecchinato, uslanmaz ihtiyar Del Potro, her biri,
bir sonraki durakta, Thiem ve Nadal ile Kral Federer’e karşı
savaşa hazır olduklarının işaretini verdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.