Daha önce ikisi Paris’te olmak
üzere, 3 Grand Slam finali kaybeden Romen tenisçi Simona Halep, bu
sefer elindeki fırsatı kaçırmadı ve daha önce ABD Açık’ta
şampiyonluğu bulunan Amerikalı rakibi Sloane Stephens’i 3 sette
3/6, 6/4, 6/1 mağlup ederek ilk Slam şampiyonluğa uzandı.
Böylece Halep, bir türlü büyük bir
kupaya uzanamayan dünya bir numaraları listesinden bir isim daha
eksildi, aynen bu yıl Avustralya’da kendisini yenerek ilk büyük
şampiyonluğunu kazanan Caroline Wozniacki gibi! Maçtan önce “Daha
önce üç final kaybettiniz, bunu da kaybedersiniz ne olur?”
sorusuna Halep’in verdiği yanıt çok ilginçti: “Daha önce üç
finali kaybettim ve kimse ölmedi herhalde yine kimseye bir şey
olmaz!”
Paris’te finale giden yol, Halep için
çok kolay olmamıştı yine zaten. Henüz ilk turda Riske’ye karşı
kaybettiği giriş seti, çeyrek finalde Alman şampiyon Kerber’e
karşı zorlanarak 6/7, 6/3, 6/2 kazandığı maç, nihayet yarı
finalde, diğer çeyrek finalde Sharapova’yı resmen dağıtan eski
şampiyon Muguruza’yı beklenilenden çok daha kolay bir şekilde
6/1, 6/4 yenmesi, onu yine geçen seneki gibi finale çıkarmıştı.
Geçen seneki finalde ise Jelena Ostapenko’ya karşı beklenilmedik
şekilde kaybettiği maç, hala yaralı tilki gibi beyninin içinde
gezinip duruyordu. Zaten bunlara ek olarak 2014’te Paris’te
Sharapova’ya karşı kaybettiği finali de düşündüğümüzde,
bugünkü finalde, dünya 1 numarası olarak gelen Romen şampiyonun
üzerinde endişe duyacağı çok şey olduğu ortaya çıkıyordu.
Finalde ona moral vermeye gelenler arasında Georghe Hagi, Nadia
Comaneci gibi Romen spor dünyasının ilahları vardı; her biri
bugün 1.68 boyunda ki bu küçücük kızın adını devler
listesine yazdırmasını ve yerinde izlemek için gelmiş, onun
ailesi, takımı ve hocası Daren Cahill’in yanında tribünlerde
yerini almıştı.
Geçen yılın Amerikan Açık
şampiyonu Sloane Stephens ise, hiçbir final maçı kaybetmemiş bir
tenisçi olmanın özgüvenini yaşıyordu maçtan önce.
SLOANE STEPHENS’İN ISRARLI VE
BAŞARILI “AGRESİF MÜDAFAA OYUNU”
Maça her iki tenisçi servislerini
kazanarak girdikten sonra forehandini fileye takan Halep’in bu
hediyesiyle, rakibinin servisini kırarak durumu 3/1’e getirdi ve
ardından 5/3’e kadar da bu avantajını korudu. İlk setin son
oyununda kendi servisinde zorlanan Stephens, sonuçta ilk seti 6/3
kapanmayı başardı ve hatta bu hızla ikinci setin giriş oyununda
de rakibinin servisini tekrar kırdı ve 2. sette de 2/0 öne geçti.
O ana kadar oynanan maçın akışına baktığımızda şunu
görüyorduk: Amerikalı tenisçi çok iyi müdafaa yapıyor, ortaya
derin toplar atıyor ve gerektiğinde geriden olmadık açılar
yaratarak güçlü bir direnç oyununa sahip rakibesi karşısında
kontrolü elden bırakmıyordu. O anda Halep, kendi oyunu ve taktiği
içerisinde çaresiz görünüyordu ve herhalde stadyumda ve
televizyon başında hala kendisinden bugün şampiyonluk bekleyen
insan sayısı %10’u geçmezdi.
HALEP’İN KADERE DOĞRUDAN
MÜDAHALE KARARI
İşte o anlarda Halep, maçın
gidişatına müdahale etmeye karar verdi. “Asılacaksan İngiliz
sicimiyle asıl” der gibi oyunu hızlandırdı ve birden sık sık
fileye gelmeye başladı. Üst üste köşelere giden “stroke”
voleler, rakibini hataya zorlayarak patlayan forehandler ve
backhandler, ortaya bambaşka bir tablo çıkardı. Aklında geçen
sene kaybettiği maç vardı ve benzer hatalar yapmamaya karar
vermişti bir anda. Maçı kazansa da, kaybetse de, dizginleri kendi
elinde tutmaya karar vermişti. Önce Stephens’in servisini 0’a
karşı kıran Halep, ardından kendi servisini de aynı şekilde
tamamlayıp, şaşkınlık yaşayan Amerikalı’yı tekrar kırdı
ve 4/2 öne geçti. Her ne kadar skor 4/4 de eşitlense de, agresif
oyununu ve hatta bu başarıya aç öldürücü ruh halini (killer
spirit) kaybetmeyen Halep, direkt sayıya dönüşen geri
vuruşlarıyla ve her topa yetişmeye kararlı ayaklarıyla, seti 6/4
kapadı.
3. sete Halep, ikinci setin aksine
oyuna hakim ve morali yerine gelmiş bir dünya birincisi gibi
başladı. Her puanı dikkatli ve ısrarla ayrı ayrı düşünerek
konsantre bir şekilde oynadığı her halinden belli olan Halep,
skoru inanılmaz bir hızla 5/0’a taşıdı. O andan itibaren
Sloane Stephens’in tek yapabildiği son setin onurunu kurtarmak
için “halka”yı kırabilmekti. Bunu başardı da. Ama kararlı
Romen maçı 3/6, 6/4, 6/1 kapayarak üzerindeki o büyük yükten
kurtulmayı başardı! Artık bugün “kimse ölmediği gibi”,
bütün Romanya sokaklarda ve barlarda bu zaferi kutlayabilecekti!
Simona ise mikrofonda artık son oyunda zor nefes alabildiğini ve
tenise başladığı günden beri bu anı beklediğini herkese
açıklayabilirdi. Mağlubiyeti çok zarif bir şekilde karşılayan
rakibi Stephens ise “zaten kaybedeceksem dünya bir numaraya
kaybetmeliydim” diyerek kendisine bir çiçek daha yolladı...
Halep’ten tam
40 yıl önce bir başka Romen’in Virginia Ruzici’nin kazandığı
Paris Açık’ı kazanan tek diğer Romen ise, en hayran olduğum
stilin sahibi, İlie Nastase idi ve yıl 1973’tü..
Kazanılan büyük şampiyonlukların
en güzel tarafı, tarihin o sayfasına kalıcı bir giriş yapma
onuruna kavuşmaktır. Halep’in bundan sonra kariyerinin geri kalan
kısmında çok daha rahatlamış olarak yoluna devam edeceği ve bu
gece güzel uyuyacağı kesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.