Muharrem
İnce cumhurbaşkanlığı yarışında en azından konunun medyatik
kısmında rakiplerini sürklase etti. Hepimizin bildiği şeyleri
tekrarlayıp ego cilalaması yapmayalım birbirimize. İnce’nin
kürsü performansı, esprileri, halk edebiyatı ve dili kullanması,
cesareti, sevecenliği, güler yüzü, herkesi aynı anda
kucaklaması, söylemlerinin içinin dolu oluşu ve benzeri onca
nokta üzerinden her birimiz onunla gurur duyduk.
Belki CHP’liler birazcık daha gurur duydu ama onu da şimdi
abartmanın sırası değil. Sonuçta muhalif seçmenlerde umut,
inanç ve heyecan yarattı İnce. Hatta o kulvarda çok başarılı
şekilde yarışan Meral Akşener’i de ikinci planda bıraktı. Ama
o konuya şimdi girmeyelim çünkü Akşener de medya tarafından
büyük sabotaja uğradı. Sonuçta İnce, kitlelerin gözünü
yaşartan umut oldu. Onun kampanyasının cephesinde işler iyi
gittikçe herkes çalıştı, hepimiz fikir üreticisi haline geldik,
gençler her gün sistematik olarak yeni grafikler, sloganlar ve
konular ürettiler ve üretmeye de devam ediyorlar..
“TAYYİPGİL”
İÇİN HERŞEY TERS GİTTİ
Tayyip
Erdoğan’ın geniş ailesi olan MHP ile kurduğu ittifak, sözde
Bahçeli’nin baskısı ile ortasına fırlatıldığı seçim
yolunda, büyük umuduydu. Rakibi
ana muhalefet partisinin ancak HDP ile bir ortaklığa girebileceğini
ve bunun da zaten AKP lehine bir gelişme olabileceğini düşünüyordu.
Ama işler düşündüğü gibi olmadı ve CHP merkez sağ ve hatta
Saadet’i yanına almayı başararak beklenilmedik şekilde seçim
restini vidolu olarak gördü.
Üstelik HDP bu ittifaka girmedi ama Millet İttifakı ile “terso”
bir duruma da düşmedi. Halbuki HDP bu ittifaka girse, bundan herkes
zararlı çıkabilirdi. Şimdi barajı geçtiği anda, HDP,
muhalefetin doğal partneri konumuna gelecek, en azından AKP karşıtı
olmak konusunda. Seçilen
muhalefet stratejisi, hele HDP buna bir de AKP ve MHP’nin şaşırtıcı
polemikleri eklendi.
Karşılıklı suçlamalar, tehditler belirli dozlarda gündeme
sirayet etti. RTE’nin
üst üste yaptığı gaflar, bilerek verdiği yanlış bilgiler
(“Adnan Menderes Havaalanını biz yaptık” gibisinden) onun ve
Saray çevresinin yaşadığı, hiç alışık olmadığımız ve
suratına yansıyan açık tedirginlik, muhalefet kesimlerinin olumlu
heyecanını ve kararlılığını teyit etti.
RTE, kendi ekibiyle yaptığı kapalı toplantıda iki-üç somut
bilgiyi açıklıyor: Birincisi, HDP’nin baraj altında kalmaya
mahkum edilmesi gereği. Erdoğan o konuda, HDP’nin barajı
aşamaması konusunda şunları söylüyor: “Arkadaşlar,
HDP üzerinden parti teşkilatımızın çok farklı çalışma
yapması lazım. Bunu dışarıda konuşmam. Burada sizlerle
konuşuyorum. Niye sizlerle konuşuyorum? Çünkü onların baraj
altı kalması demek, bizim durumumuzun çok daha iyi bir noktaya
gelmesi demektir. Dolayısıyla da, her ilçede arkadaşlarım,
özellikle onlar üzerinde çok farklı çalışması lazım.
(...)Markaja
almak diyoruz ya, markaja alacaksınız”.
RTE’nin kapalı oturuma taşıdığı diğer konu sandık
hakimiyeti. Sandıklara hakim olmanın, o sabah oraya erken gelmenin
önemini ısrarla anlatıyor AKP örgütüne Erdoğan. Orada da
kullandığı kelimeler aynen şöyle “Bizim
arkadaşlarımızdan önce onlar gelmemeli. (…) Sandık
kurulundaki hakimiyeti biz elde etmiş oluruz. Yani burada çok
hassas olmamız lazım. Bu işi hiç hafife almamamız gerekir. Yani
bunları geçmişte çok yaşadık. Eğer bunu sağlama alırsak,
İstanbul’da başlamadan işi bitirmiş oluruz.”
Uzun
lafın kısası, Saray fena gerilmiş vaziyette. Ve ihanet içeriden
öyle başlamış ki, onun bu sözlerin tüm ülke duydu ve birbirine
yolladı, sosyal medyaya koydu.
ERKEN
REHAVET SENDROMU
Bir
açıdan işler iki ay içerisinde beklenilmedik şekilde iyi gitmeye
başlamışken, her zamankinin tersine, muhalefet seçmenlerinin
arasında, ilk defa büyük oranda olumlu ve seçimler açısından
bundan da öte bir iyimser hava esmeye başladı. Özellikle birçok
internet anketinde ve ağızdan kulağa yayılan başka kamuoyu
araştırmalarında, durumun RTE açısından sanıldığı gibi
parlak gitmemesi, AKP’nin onun durumundan da daha aşağıda
sinyaller vermesi, muhalefet kanadının ilk defa ciddi zafer
ışıklarını tünelin ucunda görmesine olanak verdi. Şimdi
daha açık konuşmak gerekirse, bana sorarsanız, bugün gerek
Parlamento seçimlerinde, gerek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde,
bizler açısından en büyük olası sorun, bazılarımızın
şimdiden zafer rehavetine düşercesine kutlama hazırlıklarını
umutla planlıyor olabilmesi! “İnşallah
bu sefer başaracağız” duaları arasında süren heyecanlı bir
24 Haziran bekleyişi yaşıyoruz. Demokrasinin en zorlu sınavı
gelirken bu kadar yerleşik ve yerini kaybetmemeye yeminli bir
iktidar görev başındayken, belki bu en ideal tavır değil, ne
dersiniz?
SEÇİM
ÖNCESİ BİZ MUHALİFLERE DÜŞEN...
Bize
bugün düşen, kutlama rüyalarına kapılmak, o uzun gecenin
sabahında Taksim veya Kızılay’da halay veya Rock’n Roll
seanslarını nerelerde örgütleyeceğimizi konuşmak değil. Bize
düşen, her koldan sandık denetiminin tüm ülkede istisnasız her
sandıkta iyi gideceğinden emin olmak. Ayrıca muhalif hiçbir
parti, diğerine güvenmeden, tek sorumlu kendisiymiş gibi
davranmalı. Sandıkları hem seçim günü, hem sandıklar açılıp
oylar sayılırken, hem her sandığın imzalı sonuçları kayıtlara
geçip fotoğrafı çekilirken, orada bulunan ister kitle örgütü
mensuplarının, ister parti temsilcilerinin tam bir güç birliği
ve dayanışma içinde olmaları lazım. Onları
dışlarcasına veya sindirmek istercesine tehdit eder gözlerle
bakanlar olacaksa, bunlara pabuç bırakmayacak kadar birbirine ve
kendilerine güvenen kararlı ve demokrasi bekçisi gençlerden
oluşması lazımdır.
Ama şunu unutmayın, hak savunmak demek, kavga-gürültü-tartışma
demek değil. Gerekirse kavga da edilir, ama ilk aşamada bize
yakışır şekilde tatlı dilli ve işi oluruna getirmeye odaklı
hareket etmemiz gerekir.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde tarif ettiği gençlerden
oluşması lazım gün boyu ve tüm gece sandıklara
sahip çıkıp,
ardından “sandık
peşine düşecek”
bu gençlerin. Ayrıca resmi müşahitlerin ıslak imzalı tutanak
almaları şart. Diğer bekçi ve görevliler de teyit için fotoğraf
çekmelidir ama unutmayın ki, fotoğraf hukuken geçerli değil,
resmi olarak yetmez. Bütün ıslak imzalı tutanaklar elimizde
olduğunda, bu sonuçlara kimsenin kötü bir şey yapma şansı yok.
Deneme şansı var, gerçekleştirme şansı yok. O gün ve o gece
boyunca sürecek maratona katılacak her muhalif insan, diğer parti
temsilcileriyle ve resmi makamlarla iyi geçinmeye mecbur. Tabii ki
oylarla ilgili herhangi bir şüpheli tavır ve olumsuz davranış
gördükleri ana kadar. O noktada her biri, birbirleriyle güç
birliği yaparak en cesur ve kararlı adımlarıyla hukuksuzluğa
geçit vermeyeceklerini dosta düşmana haykırmaya mecburlar. Her ne
pahasına olursa olsun. Zarfların ve oy pusulaların mühürlü
olduğunun denetlenmesi, seçmenlere üzerine mühür basılmamış
Burada CHP, Sandık Gücü, Oy ve Ötesi, İYİ Parti, HDP, Saadet,
hatta İttifak’ın dışında olan Vatan Partisi... Her birine
büyük görevler düşüyor. Herkesin,
YSK’nın sitesinde olan genelgeleri okuması lazım. Siz ne kadar
bilgili olursanız, onlara o kadar söz hakkınız geçer.
Partilerin hatta halkın sandık görevlilerine, bekçilerine
sandviç, ayran, su, gofret getirmesi son derece önemli. Aman
dikkat edin! Sizi sabote etmek için uğraşanlar olabilir. Yani
güvenmediğiniz, tanımadığınız kimseden de birşey alıp
yemeyin.
O gün kimse, İnce’nin de vurguladığı gibi, hastalanmamalı,
sandıkları bırakmamalı, tualete giderken bile yerine 10
dakikalığına insan bırakmalı. Orada her okulda, her koridorda,
her odacıkta korunan Mustafa Kemal’in mirası, en büyük hediyesi
olan bilimsel laik demokratik Cumhuriyet ve onun özgür yarınlara
açılan dünyası.
24
HAZİRAN’DA EN BÜYÜK TEHLİKE:
19.00’DA
MEDYADA “ERDOĞAN VE AKP KAZANDI” NAKARATI
Bunun
böyle yaşanacağını çok iyi biliyoruz. Bundan hiçbirinizin bir
gram şüphesi olmasın. 24 Haziran akşamüstü, biliyoruz ki önce
saat mesela 20.00’ye kadar yayın yasağı var denecek. Ardından
belki 19.00 veya 19.30’dan itibaren TRT, ATV başta olmak üzere,
birden devlet kanalları ve yandaş kanallar, AKP ve Erdoğan’ın
nasıl net bir farkla seçimlerde ileri gittiklerini ve kazanmış
sayılabileceklerini söylemeye başlayacaklar. Onların
hedefi, daha önceki yıllardaki gibi, sandık görevlileri ve hatta
müşahitlerin moral bozukluğuyla “cephe”lerini terk etmeleri,
meydanı boş bırakmaları. Bu senaryonun bu şekilde yürüyeceği
konusunda tereddüdümüz sıfır. Yani, saat 19.00’dan itibaren
“Bu iş bitti, Erdoğan yine kazandı” haberleri ısrarla
yayılırken, sizler bunları olumlu “iyi haber” olarak
alacaksınız. Üzülmeyeceksiniz, kahkahalarla gülüp geçeceksiniz!
“İşte yine aynı tiyatro başladı” diyeceksiniz. Bizi
ilgilendiren tek sonuç, CHP, İYİ Parti, SÖZCÜ, CUMHURİYET,
SAADET PARTİSİ, DEMOKRAT PARTİ, Halk
Tv, FoxTv
gibi merkezlerden gelecek haberler. Onları almaya başlayana kadar,
etrafa yandaş borazanlardan yayılacak bilgiler, yalnız mizahi
seçim parodileri olarak görülebilir. İşte bu yazının da en can
alıcı ikinci noktası burada yatmaktadır. Sandıkları
koruyacak yüzbinlerce vatan evladının yanı sıra, “organize
kötü haberler”e inanmayacak kadar bilinçli milyonlarca başka
vatan evladı, gerçek haberleri sabaha kadar dikkatle izlemeye
dikkat edecekler ve ülkenin Demokratik Devrim gecesinin şahidi
olarak bu tarihi geceyi dikkatle izlemeye devam edecekler.
DAHA NASIL VE KAÇ KERE TEKRARLAYALIM BUNU: ERDOĞAN AÇIK ARA
KAZANIYOR HABERLERİNE GÜLEREK BAKMAYACAKSANIZ, O GÜN HABER
İZLEMEYİN. KENDİ MORALİNİZİ VE ÇEVRENİZİNKİNİ BOZMAYIN.
ŞAYET BU HABERLERE SORGULAMADAN BAKIP SÜNGÜNÜZ DÜŞECEKSE, OY
VERDİKTEN SONRA UYKU HAPI ALIP YATIN!
“ENTEL
OYVERMEZLER PARTİSİ”NE EL ATIN, ONLARI +1TAMAM GRUBUNA ÇEKİN!
Sinan
Bozdemir, çok faklı bir şekilde, sandığa gitmeyen “Entel
Oyvermezler Partisi” nin
bu seçimlerin akıbetini belirleyecek. Genelde laik bir yaşam tarzı
sürdüren, aydın veya merkez gazeteler okuyan bu grup, siyasi görüş
olarak en çok CHP’ye yakınlık duyuyor. Eğitimli, ortalama
vatandaştan daha çok para kazanan beyaz yakalılar olduklarını
açıklıyor Bozdemir bu büyük ve önemli hatta tarihi
araştırmasında. Seçimlerde oy vermeye gitmemek için buldukları
bahaneler arasında, seyahatte olmak, hasta olmak, seçmen kütüğünün
veya kağıdının nerede olduğunu bilmemek, seçimlerde partisine
veya onun zaferine güvenememek, tek bir oyun bir şey
değiştireceğine inanmamak gibi özetleyebileceğimiz gerekçeler
var.
BAKIN
SİZE DÜŞEN İŞLERE!
Gelelim
size düşene... Son 5 güne girdiğimiz bu seçimlerde -ki 2. tur da
olursa buna bir hafta daha eklemeniz lazım- son düzlükte tam saha
pres uygulamaya mecbursunuz! Unutmayın ki mesela at yarışlarında
veya 5000 metre koşularında, herşey son düzlükte belli olur!
Hem
müdafaada, hem hücumda. Hem sokakta, hem sosyal medyada,
internette, telefonda, aile veya sokak esnaf ziyaretlerinizde.
OTURDUĞUNUZ BİNA, MAHALLENİZİN ESNAFI, TAKSİSİ, SOKAK,
KOMŞULAR, AKRABALAR... Daha saydırmayın bana. Her
biri bu “tam saha pres” döneminde sizin doğal oy isteme
hedefiniz. Tabii ki ilk hedefiniz onların sandığa gitmesini
sağlamak. İşte bunun için ENTEL OYVERMEZLER PARTİSİ’nin
sağda solda yakalayacağınız her üyesine, veya bu partiye
“mensup” (!) olabileceğini düşündüğünüz her insanı
gündeminize alarak onu #+1TAMAM grubunun bir üyesi haline getirmeye
çalışın.
Yani
onu oyunun ne kadar önemli olduğuna, Türkiye’nin ona ne kadar
gereksinimi olduğuna inandırın. Onu heyecanlarınıza ortak edin.
Onun rüya görmesinde mahsur yok. Özgürlük kazanırsa, şöyle
kutlarız, böyle kutlarız muhabbetini bu ilginç kesimle yapmanızda
hiçbir mahsur yok! Siz bu gruptan kaç kişi bulup ikna ederseniz,
seçimlerde demokratik devrimin kazanma ihtimali o kadar fazla!
KÖPRÜDEN
ÖNCE SON ÇIKIŞTA SOMUT BİLGİLER:
Arzu
ederseniz, sandık görevlisi, müşahidi olabilirsiniz.
Sandıklar
için, ortalıkta dönen internet başvuru odakları arasındakileri
bulabilirsiniz. Benden size katkı: bilgi@sandikgucu.com
Twitter’da:
Bu konuyla ilgilenen sevgili Parti Meclisi Üyemiz “Teğmen”
Mehmet Ali Çelebi’nin Twitter’ı:
@tgmcelebi
Yine
Twitter’da: @sandikgucu
Telefon:
05365201923.
Görev
almak isteyenler lütfen bildirsin. Zor yerler seçme hakkınız var.
Ayrıca
bana (baykambedri@yahoo.com)
WhatsApp numaralarını yollayanlara hangi illerde, hangi sandıklarda
açığımız var, onun listesini yollayacağım.
Lütfen
ayın 24’ü ve 8’i için sürekli çalışın. Aslında bu
çalışmanız, bu toprakların 10.000’lerce yıl yaşayabileceği
özgürlüğün teminatı olacak, lütfen adımlarınızı ona göre
atın. HİÇBİR bahaneyi kabul etmeyin: “4
ay önceden Londra’ya bilet almıştım” ya
da
“oğlum-kızım dil öğrenmeye gidiyor”, “Şakire Teyzenin
kızı Amsterdam’da evleniyor, ben n’apimm?”. Bu
ve buna benzer her bahane, bugün artık maalesef bir ihanettir!
Lütfen
öncelikle İnce’nin başta 23 Haziran Büyük Maltepe Mitingi
olmak üzere tüm mitinglerine, ardından da 24 Haziran seçimlerine
kaç +1TAMAM ekleyebildiğinize bakın ve ülkeyi heyecanlandırın.
Bu
memleket hepimizin ve özgür bir ülkede yaşamanın keyfi hiç bir
şeyle kıyaslanamaz!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.