No: 2016/53 22.07.2016
DARBE GİRİŞİMİ VE OHAL HAKKINDA UPSD BASIN BİLDİRİSİ
15 Temmuz 2016, Cuma gecesi Cumhuriyetimize, devletimize karşı yapılan anti-demokratik, ilkel, akıldışı, trajikomik FETÖ’cu darbe girişiminin karşısında durduğumuzu, bu ilkel dayatmayı asla ve katiyen kabul etmediğimizi-etmeyeceğimizi, UNESCO resmi partneri International Association of Art, Türkiye Ulusal Komitesi, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Yönetimi olarak Türkiye’ye duyurmayı görev biliriz. UPSD olarak, “Sivil Darbe” de dâhil olmak üzere, demokrasiye ve rejime yönelik her darbeye karşı olduğumuzu bu vesileyle üstüne basarak bir daha toplumumuza duyururuz.
Bizler daima insan hak ve özgürlüklerinin, demokrasinin, insan yaşamının, düşünce özgürlüğü ve özgür sanatın yılmaz birer savunucusuyuz. Basın özgürlüğüne, demokrasiye, insan hak ve hukukuna, laik ve Cumhuriyet devleti anlayışının savunulmasına, korunmasına, Atatürk ilke ve inkılâplarının yaşatılmasının gerekliliğine inanan sanatçılar olarak, yaşadığımız vahim olayların derin üzüntüsü içindeyiz.
270’e yakın vatandaşımızın korkunç şartlarda yaşamını kaybettiği elim olayların ardından TBMM’deki muhalefet parti temsilci ile liderlerin birlikte ve derhal aynı akıl ve mantık ile meseleyi kınıyor olmaları bizleri umutlandırmıştır. Bütün parti liderlerine teşekkür ediyoruz. Ancak olayın sonrasını da düşünerek, hak ve özgürlüklerin, demokratik, laik devlet anlayışının korunması için gerekli somut çabaları iktidar partisinden ve Cumhurbaşkanı’ndan beklemek de her vatandaşın hakkı. Savunduğumuz temel değer Cumhuriyet ve demokrasi olduğuna göre, bu darbe girişimine verilen tepki oranında, gerçek temel hak ve özgürlükleri yükseltmek ve geliştirmek de herkesin görevi. Bu şartlar altında ülkemizde alınan ve dün TBMM’de kabul edilen 3 aylık “OHAL” kararı maalesef bildiğimiz gibi her an çeşitli zaaflarla yüklü veya kötü niyetle fırsat kollayan kimi şahıs ve oluşumlar açısından suistimallere açık ve demokrasimiz açısından tehlikeli bir durum yaratmıştır. “OHAL”, iddia edildiği gibi demokratik şartları hızla tesis etmek yerine, tersine her uygulamasıyla halkı huzur, barış ve demokrasiden uzaklaştıran bir gerginlik ve ağır baskı vesilesi olacaksa, bunun toplumumuza sağlayacağı iyileştirici bir yarar olmaz. Bu nedenle devlet birimleri, muhalif oylara karşın kabul edilen OHAL’in, her uygulama ve düzenlemede son derece özenli ve dikkatli olmalı, suçlu arayışının bir “muhaliflere cadı avı” sendromuna dönüşmesinin kesinlikle önüne geçmesi lazımdır.
Ne yazık ki, darbe girişimi sonrası sözde “Demokrasi Bekçiliği” adına sokağa çıkan kitlelerin içinde, toplumun farklı katmanlarına sataşan, saldıran, saldırgan tavırlar gösteren, şeriatçı bayraklara sarılan ve sosyal medyada tehdit-kin yağdıran bir grup ortaya çıkmıştır. Yetkililerimiz öncelikle genç askerlerimize yönelik yapılmış linç girişimlerini de göz önüne alarak, derhal iç huzurumuzu tehdit eden bu duruma el koymalıdır.
Yine bizleri üzen başka bir nokta şudur: Yaşanan elim olaydan sonra, siyasi partiler tam bir söz birliği içinde ve toplum demokratik birlik arayışındayken, Cumhurbaşkanı’nın yine ısrarla Gezi günlerine meydan okurcasına “Topçu Kışlası’nın inşa edileceği, Taksim’e camii yapılacağını”ısrarla anlatması ve yine bizleri tepkiye itercesine, Atatürk Kültür Merkezi’nden söz etmeden “Opera Binası” yapılacağını bildirmesi, vahim ve düşündürücüdür. Türkiye’de toplumun, artık daha fazla gerginlik ve ayrıştırmaya katlanacak takati yoktur. Bu nedenle, iktidar ve muhalefetin somut diyaloglara girerek yeni kavgalardan ülkemizi uzak tutması lazımdır.
Özellikle bu tavrın, devletin ve Kültür Bakanlığı’nın başta tiyatro, opera ve bale olmak üzere tüm sanat kurumlarını tasfiye etmek istercesine bizlere yaşattığı bir sürecin peşinden gelmesi son derece önemlidir. Halen çeşitli kurumlarda yer alan ve muhalif kimlikleriyle bilinen birçok sanatçı hakkında inandırıcı olmaktan uzak gerekçelerle soruşturma açan ve ceza yağdıran bir anlayış vardır. Bu tavrın artık derhal terkedilmesi ve sanatçılara reva görülen bu ilkel tavrın tarihe gömülmesi lazımdır. Aksi takdirde “demokrasi zaferi” iddiaları ile geçen darbe girişimi sonrası dönem tabii ki inandırıcı olmaz.
Artık bu ülkede, demokrasi, barış ve huzurdan söz eden herkesin, ciddi ve güvenilir şekilde sözlerinin arkasında durması, sanat ve düşünce ortamının hak ve özgürlüklerine karşı, en az kendi bölgelerine tanıdıkları saygı ve özgürlüğü göstermesi lazımdır.
Ayrıca başta PKK ve IŞİD olmak üzere, ülkenin barışını, güvenliğini ve huzurunu tesis etmek için diğer terör örgütleriyle de sürekli olarak sahada mücadele veren değerli TSK mensuplarına ve polislerimize de sahip çıkılması, yaşanan vahim olayların toplumun bu kademelerinde güven ve diyaloğu yerle bir etmemesi gerekir. Kimse şunu unutmamalıdır ki, hangi siyasi anlayıştan olursa olsun, kentlerimizde huzur içinde yaşayıp çalışabilmemiz ancak asker ve polisin başarılı görevleriyle mümkün olabilir.
Darbe girişimi yüzünden olağanüstü ve kahramanca bir direnç gösteren ve yaşamını kaybeden kıymetli TSK mensuplarımızı, polislerimizi, güvenlik güçlerini, her yaştan vatandaşlarımızı, şehitlerimizi sevgi, saygı ve rahmetle anıyor, ailelerine sabır ve metanet diliyoruz. Kalbimiz onlarla beraber...
Bizler, bu vesile ile, ülkemizde sanat ve özgür düşüncenin toplumun aydınlanmasında temel ana rolünden feragat etmeden hangi şart altında olursa olsun, kararlılık ve inançla mesleğimizin tüm gerekleri doğrultusunda çalışmaya devam edeceğimizi değerli halkımıza ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Saygılarımızla…
Bedri Baykam
UPSD Başkanı
IAA Dünya Başkanı
IAA -UNESCO resmi partneri
UPSD Yönetim Kurulu
Bahri Genç
Tijen Şikar
Murat Havan
Fazilet Kendirici
Ceylan Mutlu
Aslı Özok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.