Murray hıçkırıklarla muzaffer bitirdiği Wimbledon finalinde, 25 yaşındaki genç rakibi Kanadalı Milos Raonic’i 3 sette 6/4, 7/6, 7/6 yenerek dünyanın en prestijli tenis turnuasını 2. defa kendi aktifine geçirmeyi başardı. Tabii tenis turneleri içinde kalan son büyük çim turnuası olarak bilinen Wimbledon’a artık çim demek biraz zor. Çünkü bugünkü final dahil, son turlarda, çimin arka çizgiyle buluştuğu tüm alanlar ve civarı, neredeyse turnuanın 2. haftasından itibaren topları kötü zıplatan bir toprak saha halini alıyor. Oyuncuların artık eskisi kadar fileye çıkmayıp bir çok puanı geride oynamaları da belki bu olguyu hızlandırdı. Sonuçta bugünkü finalde geriye düşen uzun toplardaki bir çok yanlış zıplama, oyuncuları arada deli etmeye yetti.
CENTİLMEN
RAONİC, KÜFÜRBAZ ANDY’YE KARŞI!
Size
önden itiraf etmem lazım ki, ben bu yazıyı salt bir tenis eleştirmeni ve eski
tenisçi olarak değil, tuttuğu oyuncu kaybetmiş bir koyu taraftar olarak
yazıyorum. Raonic, 2008’den beri profesyonel turda oynuyor ve ilk büyük başarılarını
almaya başladığı 2011 yılından beri sürekli olarak tenis dünyasının en iyileri
arasında. Bu turnuada 6 numaralı seribaşı olan Raonic, geçen yıl da dünya
klasmanında ilk dörtte yer almıştı. Sonuçta son derece efendi, işimi yapan,
tenisini oynayan, sahaya hiç bir negatif enerji taşımayan bir oyuncu Raonic.
Son derece centilmen, sakin ve iyi anlamda “profesyonel”... Karşısındaki rakibi
Murray’e gelince... Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bir sporcu bu kadar mı antipatik
olur? Bu kadar mı sahada kendi ekibine, kendisine ve bazen herkese küfrederek
bu “asil” sporu ifa, ya da... iğfal eder!! Bu kadar mı fizik olarak imaj fakiri
bir şekilde kendisini milyonların önüne en kötü saç-başla çıkar? Rakibinin
kazandığı her puandan sonra Murray’i izlerken izleyici ister istemez hep şu
sonuca varıyor: “demek rakibi almamış puanı, Murray vermiş. Ya hakem yüzünden,
ya dizi yüzünden, ya bir seyirci yüzünden, ya yağmur yüzünden... Rakip hiç bir
şey “kazanmış” olamaz!
MAÇIN
AKIŞI
Maçın
ilk seti başlarken buna
benzer sebeplerle neredeyse bir futbol fanatiği gibi Raonic’i tutuyordum.
Kanadalı tenisçinin servisiyle başlayan oyunda, her iki isim de servis
kıramadan skor 3/3’e kadar geldi. O noktada Murray 15-40’ta ilk servis kırma
puanını kaçırsa da. 2.sinde Raonic, nispeten kolay bir forehand voleyi fileye
takarak servisini kaybetti. İlk setin sonuna kadar da rakibine kaptırdığı bu
avantajı geri alamayınca, Murray ilk seti 41 dakikada 6-4 kazanmayı başardı.
2.
sete yine Raonic başladı ve ilk setin kopyası gibi gelişen bu sette skor 3/3’e
kadar karşılıklı kazanılan servislerle geldi. Bu noktada Murray yine rakibinin
servisini kırma puanına ulaşınca, set benzerliğinin abartılı olacağını düşündüm.
Ama Raonic bu durumu kurtardı. Aynı Raonic, 4/4’te de yine iki kez servisini kaybetme
noktasına geldi ve yine işin içinden çıkmayı başardı. Her iki tenisçi de, 6/6’ya
kadar birbirlerini rahatsız edemediler ve eşitlik bozulmadı. Tie-break’e
başlayan Raonic oldu ve ilk puanda nefis bir servis çıkardı. Murray topu zar
zor çeldi. İşte o kolayca ezeceği basit
topu Raonic alakasız bir şekilde backhandiyle fileye taktı ve servis puanını
kaybetti. Arkası çorap söküğü gibi geldi ve Murray tie-break’i 7-3, seti de
böylece 66 dakikada 7/6 alarak maçı 2-0’a taşıdı.
3.
Sete farklı olarak Murray başladı. Bu sefer 2/2’de oyunu 15-40’a getiren Raonic
oldu. İlk break ball’ı rakibini dışarı atan bir sert servisle kurtaran Murray, ikinci
kritik puanda ralide üstünlük sağlayarak zor durumdan sıyrıldı. Bu setin sonuna
kadar, aynen 2. Sette olduğu gibi taraflar birbirlerinin servisini kırmayı
başaramadılar. Bu tie-break ya maça heyecan getirip Raonic’i tekrar oyuna
sokacak, ya da Şampiyonluk 2. defa büyük Britanyalının olacaktı. Benim gibi
“Raonicciler” yine büyük hayal kırıklığı yaşadılar! Aynen 2.set tie-break’in
kopyası gibi, Murray yine bir anda kendini 5-0 önde buldu ve rakibinin fileye
taktığı bir backhand’le de şampiyonluğunu gözyaşları içinde ilan etti. Büyük Britanyalı tenisçi, böylece 2 milyon paund
ödülü kazanmanın ötesinde, 1968 sonrası “açık tenis döneminde Wimbledon’u en az
2 kez kazanan 12. Tenisçi olmanın hazzını yaşadı.
Bitmez
tükenmez hırsıyla da eminim kendisine hemen yeni hedefler koydu!
MURRAY
NEDEN MAÇI ALDI?
Raonic,
şu anda profesyonel tenis turunda, John İsner ve Ivo Karlovic’le beraber en sert
ve en iyi servislere sahip tenisçi. Wimbledon’da da bu yıl ilk 6 maçında
servisten direkt 137 puan yazdı, ki bu da maç başına 23 ace civarı ediyor! Halbuki
bugünkü finalde Raonic, galiba 8 ace de kaldı! Böyle bir finalde kimse bunu
beklemezdi. Bunun ilk nedeni tabii Raonic’in ilk defa böylesine büyük bir final
oynuyor olmasının getirdiği psikolojik baskı. Bir diğer nedeni de Murray’in
finalde Alman tankı mükemmeliyetinde çalışan servis karşılamaları ve
backhandiyle yazdığı direkt puanlar. Raonic herhalde içinden isyan etmiştir
rakibinin vurduğu olağandışı toplara, passing-shotlara.. Bunun sonucunda
Raonic’in gereksiz hatalar yüzdesi de çok arttı. Filede vole ve smaçlarla kazandığı
puanları böylece fazlasıyla çoğunlukla kendi basit hatalarından verdi.
Murray’in inatçı ve sert geri oyunu onun aldığı riskleri arttırdı, mağlubiyeti
hazırladı. Raonic, bir çok puanda hazırlamadığı toplarla fileye çıkıp üst üste
moralini bozan passing shotlar yedi. Ayrıca kötü servisin getirdiği moral bozukluğu,
tie-breaklerde fazlasıyla çöküşü hazırlayan güvensizliğin mimarı oldu. Ama
Raonic, maçı kaybetti, gönülleri kazandı. Wimbleon’a önümüzdeki yıllarda adını
yazdıramazsa yazık olur..
LENDL-MURRAY
İLİŞKİSİ:TENCERE/KAPAK DURUMLARI!
Bana
o kadar antipatik geldiğini söylediğim Murray’in bu önemli şampiyonada hocası
kimdi dersiniz? 1980’lerin soğuk buzkesen şampiyonu Çek İvan Lendl. Kendi
döneminin en antipatik tenisçisi olan Lendl, Fransız Açık’ta santrkorta maçını
oynamaya girdiği zaman, resmen santrkort neredeyse boşalır, herkes yan
kortlardaki maçları izlemeye giderdi! Lendl’in Murray’i büyük turnualarda
önceki kadın tenisçi Amelie Mauresmo’nun ardından çalıştırdığını duyunca şaşırmasam da, “bu
kadarına pes” dedim! İki insan negatif emerji konusında bir birbirini, bu kadar
mı iyi tamamlar! Bu kadar mı seyircilerin hayranlık ve nefret ilişkisi yaşadığı
iki insan tencere kapağını bulmuş misali bir araya gelir?
MURRAY’İN
“NİŞANLISI” KİM’İN TRAJİK KÜFÜR GAFI:
Murray’in
artık sahalarda kanıksanan bağırış çağırışına, küfürlerine insanlar alıştı da,
bunu da sollayan bir traji komedi yaşandı Wimbledon’da! Murray’in “kraliyet
ailesi gelini” tipolojili sevgilisi-nişanşlısı-eşi, Kim Sears, Murray’in Berdych
ile oynadığı maçta, Çek tenisçiye yine küfrediyordu, hem de ...Çekliğini öne
çıkaran ırkçı ağır sözlerle! Durun daha bitmedi! Bunları yaparken aynı Murray
locasında biraz uzağında kim svardı? Üstteki paragrafta kimliğini aktardığımız
Çek eski şampiyon Ivan Lendl! Durun gülmeye başladınız ama biraz daha sabredin?
Bugünkü maçta Murray’in küfürlerinden kim nasibini aldı? Ivan Lendl! Sebep mi?
Tie-break oynanırken tualete gitmeye mecbur kalmış, yerini 2-3 dakika terk
etmiş de ondan! Yanlış anlamayın, belki bilmezsiniz, tenisçiler eşlerinin antrenörlerinin
anne-babalarının yerlerini terk etmesine dayanamazlar, orasını bilen tenisçiler
bilir, hepimiz bu duyguyu yaşamışızdır. Ama Wimbledon sitesinde jurnal olacak
kadar, kendi antrenörünüze milyonlar seyrederken sövemezsiniz! Ama Murray yapar
mı, yapar! Kim tutar onu!
Siz
yine de bakmayın benim bütün anti-propagandama!
Adam 2. Kere Wimbledon kazanmış, daha ne olsun? Olacak o kadar artık, o
kazanacak, dedikodulara da katlanacak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.