13 Ocak 2016 Çarşamba

CHP KURULTAYI’NIN TOMOGRAFİSİ | BEDRİ BAYKAM | 12.01.2015

KURULTAY’DAN CHP NE BEKLİYOR, HALK NE BEKLİYOR?
35. Olağan CHP Kurultayı bu hafta sonu 16-17 Ocak’ta Ankara’da toplanacak. CHP Kurultayı dendiğinde demokrasi düşmanı siyasi ortamımızın içinde, akla hiç olmazsa göreceli bir demokrasi şöleni gelmesi lazım. Bu Kurultay’ın hazırlık safhası, malum tartışmalarla başladı. Sonunun sorunsuz geçmesini diliyorum. Bunun olabilmesinin birinci ve olmazsa olmaz şartı ise tabii ki çarşaf liste. İstanbul İl Kongresi’nde blok listeye gidilmesi o büyük buluşmanın güdük kalmasına neden oldu.
Bu Kurultay’dan Parti yönetimi ne bekliyor, örgüt ne bekliyor?” sorusu gündeme geliyor... Şu aşamada, Parti üst kademeleri, yeniden yetki belgelerini elde ederek yola devam etmeyi bekliyorlar. Halkın ne beklediği ise apayrı bir hikaye. Halk, sorunların üstüne giden, AKP’nin gündem oyunlarına gelmeyen, topluma kendisini gerçekten demokrasinin garantörü olarak kanıtlayan, gençlere güven veren, toplum katmanlarında taze heyecan yaratan yenilenmeyi başarmış bir kadro istiyor.
Üst üste yaşanan dört seçim ve bunlarla beraber gelen mağlubiyetlerden sonra, artık AKP tokadı yemekten bunalmış seçmen kitlelerinin, CHP’de bir değişim aramaları tabii ki normalden öte, kaçınılmaz bir tepki. Zaten her partide her dönem yaşanması gereken bu taze kan akışı arayışının, ülkesinin tarihinin bu kadar kritik bir anında tek umut olan bir partide doruğa çıkması normal. Oyuncular ligde sonuç alamadığında takımlar nasıl hemen transfere, genç kadroya şans vermeye ya da hoca değişimine gidiyorlarsa, partilerin de doğal olarak bunları yapmaları gerekir. Ne var ki, siyaset ülkemizde koltuğuna yapışmış insanların değişmez mesleğidir. Her seçimde herkes koltuğunu korumak için savaş verir.
Bugüne dek Kılıçdaroğlu yönetimini gereken her noktada en detaylı şekliyle eleştirdiğimi herkes biliyor. Öte yandan bu Kurultay’ın da büyük favorisinin Kılıçdaroğlu olduğu görüşü hakim. Genel Başkan’ın, yakın çevresi ne derse desin bu olguları dikkate alması, halk ve örgüte umut veren bir yenileşmeye gitmesi son derece önemli.


CHP KENDİ KÖKLERİYLE BULUŞMAYA MECBUR
Şimdi önümüzde yoğun ve sıcak bir parlamento ve kamuoyu tartışma dönemi var. Evet, daha yerel seçimlere çok var, ama bu dönemi Parti çıkış yöntemlerini, yeniden yapılanmasını ve iç sorunlarını çözme çabalarını sağlıklı bir noktaya taşımak için kullanabilmeli. Hepsinden önemlisi, artık toplumun geniş kesimlerine yetemeyen “yeni CHP” yerine, “kendi kökleriyle, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi değerleriyle barışık bir CHP” formülüne dönmek lazım. Diğeri, eşyanın tabiatına aykırı. Partinin seçim sonuçları karnesine karşın, halk katmanlarında Kılıçdaroğlu’nun genel imajının beklenenden çok daha iyi olmasının nedeni, Genel Başkan’ın mütevazılığının yanı sıra, “sakin güç” kimliğini bir şekilde kitlelere kabul ettirmiş olması. Özellikle CHP’nin geç de olsa kadın ve gençlik kotalarını devreye sokmuş ve tüm üyelerin katkısıyla ön seçime büyük ölçüde gidebilmiş olması çok önemli bir merhale. Parti’nin bu demokratikleşme çabalarını ısrarla sürdürmesi önünü açacak en önemli faktör.


TEK MUHALEFET ADAYI, BALBAY
Evet, şu anda halk bundan çok daha fazlasını istiyor, ama zaten Muharrem İnce’nin benmerkezci ve diyaloğa kapalı kimliği, parti içi muhalefetin yolunu başlayamadan çıkmaz sokağa attı. Kendi abartılı tavır hatalarıyla duvara toslayacağı aşikardı. Başlangıçta önü tıkalı görünen Mustafa Balbay ise, son viraja girilirken hala yarışın içinde olan diğer isim olarak öne çıkıyor. Türk demokrasisi için 5 yıl Silivri’de mertçe nöbet tutan Balbay’ın CHP’nin demokratik arenasına renk ve güç vererek bu yarışın içinde bulunması, Parti için olduğu kadar, Türkiye için de bir büyük şans. Kaç oy alıp almayacağı tartışmasının ötesinde, CHP örgütünün bu güzel insanı yine kucaklaması lazım. Balbay’ın bu demokrasi mücadelesini ne kadar centilmence ve kendine yakışan üslupta götürdüğü ortada. Allah için Kılıçdaroğlu da aynı şekilde karşılık verdiğinden, oluşan tablo diğer partiler için ders niteliğinde. Mesela MHP’yi düşünüyorum da... Neyse geçelim!


GAYRI RESMİ (?) İÇ SAVAŞ SÜRERKEN
Ülke şu anda “gayrı-resmîlik” durumunu bile artık arkada bırakmış bir iç savaş yaşıyor. Ne yazık ki, aynen 1980’lerdeki çatışmalardan bildiğimiz gibi, PKK Güneydoğu’daki krizi süreklileştirme haline çalışıyor. Hiç kimse burada TSK’nın verdiği kayıpları, yani şehitlerimizi yok sayarak solculuk yapmaya kalkmasın. Çünkü bu ortamda, çatışmaları kimin başlattığı ortada... Burada çok önemli bir tehlike var. Aslında Beyaz’ın başına canlı yayında gelenler, bu konuyu iyi özetliyor. Terör örgütünün beyin yıkayarak ölüme yolladığı gencecik çocuklara halkın hiç üzülmemesini beklemek mümkün değil. Dolayısıyla, sürekli olarak toplumun özellikle CHP seçmeni olan genişçe bir kesimi başta olmak üzere, toplumda bu konuda sık sık “sen şimdi ne demek istiyorsun?” tarzında gerilimler olması kaçınılmaz. İşte bu noktada herkesin sükûnetini koruyarak yangına körükle gitmemeyi bilmesi lazım. Aksi takdirde her an bu kriz Parti içi gereksiz kavga yaratır. CHP, ülkede doğrudan sebep olmadığı ağır bir durumun kendisini ideolojik olarak bölmesine izin vermemeli; kendisine yakışan soğukkanlılıkla sorumluluğu elden bırakmayan bir uzlaşma aramalı.


AKP İLE ANAYASA PAZARLIĞI OLMAZ
CHP Kurultayı’nın tek bir saniye dahi unutmaması gereken konu şu: Karşıda duran ana problem, rejimi toptan değiştirmek için her kuraldışı baskıyı tehdit, şiddet ve devlet gücü kullanarak, kendi vatandaşlarını rehin almaktan çekinmeyen bir yapı. İşte bu noktada, Kurultay üstünden soruyorum: Ne sanıyorsunuz? AKP sizinle Anayasa masasına, daha demokrat bir Türkiye için mi oturuyor? Aranızda buna inanacak insan hala var mı? CHP’nin o masaya oturması, takiyye ve sahte demokratlık dolu bir tilkiler sofrasında, “Türklük” gibi bir dokunulmaz temel konu hakkında ödün verip ardından AKP-HDP hattının kirli pazarlıkları üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin toptan kimlik değiştirmesine aracı olması demektir. Özellikle CHP’nin her gün giderek HDP’ye benzemesini isteyen malum sözde demokratik medya organları, tehlikeli bir beyin yıkama uygularken, Parti’nin yere sağlam basması lazım. Benim bu konuda Kurultay’dan çıkacak yönetim kadrosuna naçizane önerim, bu hedefi malum “Sultanlık-Başkanlık”(!) olan boş tartışmalardan uzak durmaları.



SONUÇ: CHP, Parti’nin yönünü sorgulamak, değişimi olumlu ve zorunlu bir proje olarak görerek ülke gündemine “tam saha pres” ile dalıp halkın beklediği girişi yapabilecek bir Parti Meclisi’ni seçmeyi başarmalı. Genel Başkan yarışında ise, her kim seçilirse seçilsin, kimse şu kolaycılığa düşmemeli: “Kabahat çevrede! ”. Dolayısıyla ne kimse “Kılıçdaroğlu çok iyi, çevresi yetersiz” diyebilir, ne de “Balbay iyiydi ama, sağlam bir kadro toparlayamadı”. Dolayısıyla her aday, şunu bilsin ki, yalnız kendisinden değil, seçtiği isimlerden de sorumlu. İşte delegeler, bunu unutmadan seçimlerini objektif olarak yapmalılar. Önemli olan karanlığın üzerine demokrasinin ve Atatürkçülüğün tüm kararlılığıyla gidebilmek. CHP’ye yakışan, hangi kadrolar seçilirse seçilsin, Parti’nin tüm üyeleriyle Türkiye için demokratik mücadeleye Pazartesi sabahtan itibaren devam etmesi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.