Her ne kadar her tenissever ve birçok tenis eleştirmeninin farklı beklentileri olsa da, Wimbledon yarı finallerinde sürpriz yaşanmadı ve rakiplerini yenen Djokovic ve Federer, finale yükseldiler.
Günün birinci maçında, Dünya bir numarası Sırp Djokoviç, son yıllarda hareketlenen Fransız tenisinin flaş isimlerinden Richard Gasquet ile karşılaştı. Djokovic'in hem dayanıklı, hem güçlü oyunu "günümüz tenisi"ne karşı incelikli vuruşlarıyla klasik tenisi temsil eden Gasquet, Wavrinka'nın oyununun bir benzerini oynadığı için Sırp rakete potansiyel bir tehlike olabilirdi. Roland-Garros finalinde, Djokovic'i yenen Wavrinka'yı Wimbledon çeyrek finalinde eleyen Fransız raket, bu maça da büyük umutla başladı. Son yıllarda Wimbledon'da yalnız iki kadın şampiyon çıkarabilen ülkesinin "makus talihini" yenmek isteyen Gasquet, 2-0 geriye düştüğü ilk sette, hemen rakibinin servisini geri almayı başararak maça denge getirdi. 2/2 den itibaren her iki tenisçi de arada zorlansalar da, servislerine tutundular. Çok kaliteli geçen bu sette, Gasquet arada üst üste çıkardığı winner vuruşlarla Djokovic'i sürklase etse de, rakibinin servisini zorlayabileceği puanlarda gereksiz hatalar yaparak maça ağırlığını koyma şansını kaçırdı. Özellikle kritik tie-break'i rakibine hiç şans tanımadan 7-2 alan Djokovic, ilk seti böylece zor da olsa hanesine yazdı. İkinci sete girer girmez yine servisini kırdıran Gasquet, karşısında, arada adale ağrılarına karşı sahaya fizyoterapistinden yardım istese de, giderek özgüveni artan ve makine gibi işleyen bir "Djoko" buldu. Alman eski büyük şampiyon Becker'in çalıştırdığı ve maçın en zor anlarında en iyi birinci servislerini çıkaran Sırp şampiyon, o andan itibaren maçın sonuna kadar fazla zorlanmadan yolunda yürüyerek diğer iki seti de 6/4-6/4 kazanmayı bildi. Bir zamanlar fransız tenisinin gençlerde dünyayı sarsan umudu olan ve Kohlschreiber ve Wavrinka ile beraber "eski tenisin" en göze hoş gelen oyuncuları arasında olan Gasquet, belki de Djokovic'i 2007'den beri yenememiş olmasının getirdiği bilinçaltı freni aşamadığı için kaybetti. Çünkü bir maç, önce, hem stratejik hem psikolojik olarak kafada kazanılır..
Günün ikinci maçı, dünya tenisseverlerinin tartışmasız "umumi sevgilisi", ekselansları Roger Federer ile Büyük Britanya'ya uzun yıllar sonra bir Wimbledon şampiyonluğu kazandıran Londralılar'ın sevgilisi Roger Murray arasındaydı. Eski Wimbledon şampiyonu kadın tenisçi Amelie Mauresmo'nun koçluğunu yaptığı ve "çevremde yalnız kadınlar olunca kendimi daha iyi hissediyorum" diyen Britanyalı raket, son üç-dört yılda yaptığı büyük çıkışa rağmen, hala ciddi bir uluslararası gerçek "fan" paketi oluşturacak bir karizmaya sahip değil. Bunun nedenleri farklı. Rakibi Federer'i ise, yalnız yukarıda anlattığım "klasik tenis"le izah etmek mümkün değil. Dünyanın en agresif ve en şık tenisini oynayan Federer, dünkü maça son iki-üç yılda giderek alıştığımız şekilde "Federer Express" formatında başladı: Yani puanları uzatmadan, bulduğu her kısa topta derhal kendini fileye atarak rakibi bunaltan ve cezalandıran bir "centilmen terminatör"!
3/3de rakibinin servisini kırma şansını kullanamayan Federer, 6/5 ilerideyken nefis bir dekruaze forehand ile rakibinin servisinde iki set topu kazandı. İlkinde filede geçilse de, ikinciyi kaçırmayan İsviçreli tenisçi ilk seti 7/5 aldı.
İkinci sette 2/1'de yine rakibinin servisini kırma topu yakalayan Federer'e karşı Murray, santrkort seyircisinin futbol maçlarını andıran abartılı desteğiyle ayakta kalmayı başardı. 2. setin en ilginç oyunu, 5/4 de yaşandı. 0-40 dan geri gelerek önce 3, toplamda 5 set topunu müthiş servisler ve korkunç izleyici desteğiyle kurtaran Murray durumu eşitliğe taşısa da, "ekselans" bir sonraki rakip servisinde cezayı keserek setleri 2-0'a taşıdı: 7/5
Üçüncü set, 5/4 e kadar maç aynı tempoda geldi. Maçı bitirme puanları yaklaştıkça giderek baskıyı arttıran Federer, Murray'a bu sefer fazla şans tanımadan seti 6/4, maçı 3-0 alarak finale çıktı. Bakalım geçen yıl 5 set süren ve bir heyecan kasırgası yaratan bu büyük kapışmayı Pazar günü kim kazanacak? Yaşlandıkça hızlanan ve herkesi şaşırtan Federer mi, yoksa "1" numara sıfatını teyid etmek isteyecek olan Djokovic mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.