Paris'te geçirdiğim iki
haftanın sonuna gelirken, Fransa'ya bir göz atalım: Bildiğiniz
gibi Cumhurbaşkanı Hollande'a olan desteğin yerlerde gezinmesi
(%3!) artık esprilerin ana konusu. Mesela Liberation’un kapağında
şaşkın bir Hollande fotoğrafı ve altında yazı: "Elysee
Sarayı: Pardon çıkış nereden?".
Zaten Hollande'ın tek günlük kaçış imkanları gündemin kendi
kabusunu örtme ihtimali; ki o da zor! Mesela Normandiya çıkartması
anma gününde bile "Er
Ryan'ı Kurtarmak"
filmine gönderme yaparak "D-Day
(O-gün) er Hollande'ı kurtarmak için gerekli"
manşetleri atılıyor. Ya da Rodez kentinde Hollande'ın ünlü
Fransız ressamı Pierre Soulages'ın müzesini açması basında
"Hollande ışığı
Soulages'da arıyor"
başlıklarıyla yer buluyor! Yani Obama ve Putin'in, Ukrayna
krizinden beri ilk defa görüşmeleri bile Hollande şamatasının
gölgesinde kalıyor. Fransız basını istediğinde çok acımasız
olabiliyor. Çünkü burada "Alo
Fatih" hattı
yok!
Tabii Hollande'ın Elysee Sarayı'nı daha yolun ortasında emekli barınağına çevirmesi Fransa'nın iç politikasını başka türlü hızlandırdı. Marine Le Pen'in başkanlığındaki Milliyetçi Cephe'nin Avrupa seçimlerinde aldığı %25’lik şaşırtıcı oy, hem Fransızları ürküttü hem de yeni tetiklerin çekilmesi gündeme geldi. Merkez sağda UMP'de hiç beklenilmedik şekilde Sarkozy öne çıkmaya başladı. Çünkü alternatif arayışlar hızlanıyor; her ülke Türkiye değil ki! Bu arada Brüksel'de yaşanan katliamın Fransa'da yakalanan zanlısı Mehdi Nemmouche ve bu bağlı olarak her gün İslami terörün Avrupa'da artan potansiyeli, bir yerde le Pen'in elini güçlendiren bir konu. Fransa artık adım adım "Demokrasi- İslam-Terör-İfade özgürlüğü" sarmalında polemiklerin ortasında kaybolmuş dengelerini karanlık bir tünelde arıyor.
Fransa bu arada Türkiye'de Gezi'nin 1.yılında yaşanan ağır sokak görüntülerine de tepki verdi. Malum şiddet fotoğrafları eşliğinde Erdoğan Hükümeti'nin dünyaya vermeyi seçtiği imaj kendilerine neye mal oluyor farkındalar mı bilmiyorum. Veya tersine bu imajı yaymaya çalışıyorlar da biz mi anlayamıyoruz!
Burada bizi ilgilendiren vahim bir perspektif var: Fransız basınının bir kısmı Türkiye'de olup bitenleri hala Orhan Pamuk üzerinden anlamaya çalışıyor (!). Pamuk "Cevdet Bey ve Oğulları" kitabının Fransa'da yayınlanması vesilesiyle Nouvel Observateur dergisiyle görüşmüş; burası normal. Ama röportajı yapan François Armanet, Erdoğan diktasından Gezi'ye ve tabii yaklaşan 2015 Ermeni Soykırım iddialarının 100. yılı konularına kadar her şeyi Pamuk üzerinden çözümlemeye çalışmış! Sonuç çelişki dolu acıklı bir fiyasko! Burada amacım Pamuk'un Türkiye hakkında bildiği yanıldığına yetmeyen 20. yüzyıl siyasetimizin tarihi derinliğinden uzak kolaj iddialarını ciddiye alıp yanıtlamak olamaz. Oraları çoktan aştık. Sorun Fransa gibi bir ülkenin bu acıdığım kafa karışıklığı üzerinden bizi veya Gezi’yi algılamaya kalkışması! Fransız basınına buradan bir ödev veriyorum: Lütfen Orhan Pamuk'un son 10 yıldaki röportajlarını elden geçirin. Ne ilginçtir ki Pamuk'un "zamanın ruhu"na uyarak bugün yaptığı Erdoğan eleştirileri, kendi söyleminde kökü veya bağlantıları olmayan belirsiz şeyler! Ne zaman kendisinin AKP veya Erdoğan aleyhine, vazgeçtim büyük bir suçlamadan, en küçük bir eleştiri yaptığını Gezi'nin 20. gününe kadar gördünüz? Tam tersine her fırsatta Atatürk Devrimleri'nin getirilerine ve Cumhuriyet'e sığ ezber suçlamalar getirip, "Erdoğan'ın şimdi bizi farklı bir Avrupa Hukuku medeniyetine taşıdığı" masalını anlattığını ne çabuk unuttunuz? Batı basını bu konuda ne kadar balık hafızalıymış meğer!
Tabii Hollande'ın Elysee Sarayı'nı daha yolun ortasında emekli barınağına çevirmesi Fransa'nın iç politikasını başka türlü hızlandırdı. Marine Le Pen'in başkanlığındaki Milliyetçi Cephe'nin Avrupa seçimlerinde aldığı %25’lik şaşırtıcı oy, hem Fransızları ürküttü hem de yeni tetiklerin çekilmesi gündeme geldi. Merkez sağda UMP'de hiç beklenilmedik şekilde Sarkozy öne çıkmaya başladı. Çünkü alternatif arayışlar hızlanıyor; her ülke Türkiye değil ki! Bu arada Brüksel'de yaşanan katliamın Fransa'da yakalanan zanlısı Mehdi Nemmouche ve bu bağlı olarak her gün İslami terörün Avrupa'da artan potansiyeli, bir yerde le Pen'in elini güçlendiren bir konu. Fransa artık adım adım "Demokrasi- İslam-Terör-İfade özgürlüğü" sarmalında polemiklerin ortasında kaybolmuş dengelerini karanlık bir tünelde arıyor.
Fransa bu arada Türkiye'de Gezi'nin 1.yılında yaşanan ağır sokak görüntülerine de tepki verdi. Malum şiddet fotoğrafları eşliğinde Erdoğan Hükümeti'nin dünyaya vermeyi seçtiği imaj kendilerine neye mal oluyor farkındalar mı bilmiyorum. Veya tersine bu imajı yaymaya çalışıyorlar da biz mi anlayamıyoruz!
Burada bizi ilgilendiren vahim bir perspektif var: Fransız basınının bir kısmı Türkiye'de olup bitenleri hala Orhan Pamuk üzerinden anlamaya çalışıyor (!). Pamuk "Cevdet Bey ve Oğulları" kitabının Fransa'da yayınlanması vesilesiyle Nouvel Observateur dergisiyle görüşmüş; burası normal. Ama röportajı yapan François Armanet, Erdoğan diktasından Gezi'ye ve tabii yaklaşan 2015 Ermeni Soykırım iddialarının 100. yılı konularına kadar her şeyi Pamuk üzerinden çözümlemeye çalışmış! Sonuç çelişki dolu acıklı bir fiyasko! Burada amacım Pamuk'un Türkiye hakkında bildiği yanıldığına yetmeyen 20. yüzyıl siyasetimizin tarihi derinliğinden uzak kolaj iddialarını ciddiye alıp yanıtlamak olamaz. Oraları çoktan aştık. Sorun Fransa gibi bir ülkenin bu acıdığım kafa karışıklığı üzerinden bizi veya Gezi’yi algılamaya kalkışması! Fransız basınına buradan bir ödev veriyorum: Lütfen Orhan Pamuk'un son 10 yıldaki röportajlarını elden geçirin. Ne ilginçtir ki Pamuk'un "zamanın ruhu"na uyarak bugün yaptığı Erdoğan eleştirileri, kendi söyleminde kökü veya bağlantıları olmayan belirsiz şeyler! Ne zaman kendisinin AKP veya Erdoğan aleyhine, vazgeçtim büyük bir suçlamadan, en küçük bir eleştiri yaptığını Gezi'nin 20. gününe kadar gördünüz? Tam tersine her fırsatta Atatürk Devrimleri'nin getirilerine ve Cumhuriyet'e sığ ezber suçlamalar getirip, "Erdoğan'ın şimdi bizi farklı bir Avrupa Hukuku medeniyetine taşıdığı" masalını anlattığını ne çabuk unuttunuz? Batı basını bu konuda ne kadar balık hafızalıymış meğer!
Yine Pamuk'un kafasına takmış olduğu standard (!) konular bu röportajın da birçok yerine eklenmiş. Mesela hep suçlayıcı bir tonla ele aldığı "Türkiye'nin laik Avrupai hayat yaşayan burjua kesimleri" ve onların içki içmeleri veya oruç tutmamaları! Pamuk kendisinin de bu sınıftan çıkmış olmasını neredeyse utanıp aştığı bir geçmiş olarak aktarıyor! Hadi diyelim ki bu eksantrik "yeni Türkiye a la Erdoğan" yorumu da hazmettik, iyi de o zaman sen de git Cat Stevens gibi bir hamle yap, kapan, malum tarikatlardan birine gir ve "Osmanlı köküme döndüm, bize askeri mantıkla dayatılan yaşam tarzını reddettim" filan de de, hiç olmazsa o yeni bölgendeki samimiyetine inanalım! Hayır tabii ki öyle bir şey de yok tabii ki. Zaten bölgesini o da bilmiyor. Pamuk keyif ve heyecanla Ermeni Soykırım iddiaları ve 2015 perspektifine de tek yönlü ve standard Fransız dar bakışından balıklama giriş yapıyor ama o da ileri bir yazıya bırakacağımız ayrı bir başlık olsun! Yani anlayacağınız Avrupa imajlarımız "Pamuk ipliğine" bağlı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.