Sayın Rakel Dink, size bu satırları Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde yazıyorum. Bildiğiniz gibi, rahmetli eşiniz Hrant Dink dışında, öldürülen bir çok yazarımız oldu. Atatürkçü veya farklı kimliklere sahip değerli insanlardı. Bu saldırılardan tesadüfen kurtulan tek isim ben oldum. Bu cinayetler hakkında, hem bir çok arkadaşımı kaybettiğim, hem de hedef olduğum için, uzunca düşünme fırsatım oldu, özellikle sizin “bir bebekten bir katil yaratmak”la ilgili sözleriniz üzerine…
O menfur suikast günü, kara haberi öğrenir öğrenmez Agos gazetesine gelmiştim. Gerek gazetedekilere, gerek basına bu alçak cinayet hakkında tepkimizi kendim ve temsil ettiğim kurumlar adına bildirdim. Fakat ne yazık ki, o gün bazı densizler demeç verirken ve daha sonra cenazede bana laf atmışlardı!. Sanki benim ve temsil ettiğim ideolojinin herhangi bir suçlanacak noktası varmış gibi! İşi büyütmedim, çünkü eşinize son görev yapılırken o ortam, 3-5 haddini bilmezin kuru gürültüsüyle kirletilemezdi. Ürettikleri zavallı dedikodulara gelince, hiçbir zaman eşinizin 301 davasında ona hakaret edenler arasında olmadım. Zaten o davalara gitmedim. Maalesef o davalar vesilesiyle her ulusalcıyı, hatta her Atatürkçüyü aynı sepete atarak karalama merakı o günlerde başladı. Orhan Pamuk yargılanırken bu davanın gereksizliğini anlatmak için yazmış ve onun davasına gitmiştim. Bu farklı verileri istedikleri sahte imajı elde etmek için harmanlayan utanmazların medya kirletme taktiğiydi bu.
Eşinizle yakın görüşmüyorduk, ama entelektüel saygılı diyalog çerçevesinde bir ilişkimiz vardı. Atölyem de daha önce bir Ermeni Vakfı binasındaydı ve kendisi orada beni ziyaret etti. Birçok TV tartışmasına katıldık, hepsi son derece uygarca geçti. Hrant yaşasaydı Fransa’nın özürlü anti-demokratik kararına daha önce yaptığı gibi karşı çıkardı. Demokrasi kültürü almış, güzel bir insandı.
Dink davasında hakimin “Örgüt olmadığına” dair kararı, vicdanı olan herkesi isyan ettirdi Rakel Hanım. Eşinizin ölüm yıldönümünde yürüyenler de bu vurguyu doğal olarak yaptılar. Çünkü bu cinayetin her noktası tersini bağırıyordu. Ancak bunun üstüne bir de öyle rahatsız edici bir vurgu yaptılar ki, bu sefer vicdanlar farklı sızladı. Dink cinayetini o anlamsız-belirsiz “Ergenekon” sözcüğüyle birleştirmek, gözümde gerek eşinize, gerek onca başka gerçek aydına bir büyük hukuk tecavüzüydü. Bu cinayette örgüt var demek, önümüze konulacak her gerçekötesi senaryoya “evet” demek olamaz. Akıl var, mantık var. Dinci, aşırı milliyetçi, baskıcı, aşırı sağ gruplarla, onlarla hem siyasi aidiyet, hem ideoloji, hem laiklik, hem yaşam tarzı olarak 100% ters ve hatta karşıt düşen Atatürkçü, sol, ulusalcı gruba ait kişileri aynı kanıtsız dev “Ergenekon” şemsiyesi altında toplamak mümkün mü? Bu gruplar arasında görüntü olarak belki tek ortak payda Türk bayrağını sevmeleri ve çoğunlukla “soykırım” iddialarını kabul etmemeleri. Bunlar üzerinden mantıklı bir insan bu gruplara “ortak” gözlükle bakabilir mi? Samast, Tuncel ve Hayal’in ait oldukları geçmiş, ideoloji, parti nerede, Balbay, Haberal, Özkan, Perinçek gibi isimler nerede?
Sayın Dink, biraz empati rica ediyorum: Mesela kendinizi biraz da Sayın Gülşah Balbay’ın yerine koyun. Mesela Balbay, Haberal, Özkan, Perinçek, ve Soner Yalçın’ın aileleri, çevrenizdeki insanlar, Sayın Karin Karakaşlı, Dink cinayetinde “Ergenekon” adını telaffuz ettiğinde, ne düşünüyorlardır? Barışı bu ülkede böyle mi tesis edeceğiz? (Eşinizin 301 davasına gelerek aleyhine duruş sergilemiş olarak adı geçenlerin bile, tetikçilerle bağı olduğu bilgisine rastlamadım hiç) Sanki Dink ailesi “yetmez ama evet”çilerin kuşatması altında Rakel Hanım. Onların bugünkü yargıdan şikayetleri size ne derece inandırıcı geliyor bilmiyorum. Çevrenizde bugün yargıya çok güvenen fazla insan var mı? Her fikre inanabilirsiniz. Ama bence eşinizin aziz hatırasını, bu ülkede o referandumdan sonra mahcubiyet içinde yıllarca kıvranmaya devam edecek bir gruba indirgemek çok yetersiz kalır.Son olarak: Aydınlık’ın genel yorumlarından hiç haz etmeyebilirsiniz. Ama çok net ve somut verilerle Dink cinayetinin “F-Tipi Gladyo” ile ilişkisini ortaya koyuyorlar. Naçizane önerim, sizin ve avukatınızın önyargısızca kendileriyle görüşmeleri ve bu ciddi belgelere dikkatle eğilmeleri. Belki bu buluşma, insaf ve mantık duygularını yok eden sözünü ettiğim iddialarla aranıza biraz mesafe koyabilir. Bu ülkede davası ne yazık ki tutarsızlıklarla dolu tek dosya eşinizin ki değil Sn Dink dayanışma, adalet adına beraberce yaşama geçirilmeli. Saygılarımla.
O menfur suikast günü, kara haberi öğrenir öğrenmez Agos gazetesine gelmiştim. Gerek gazetedekilere, gerek basına bu alçak cinayet hakkında tepkimizi kendim ve temsil ettiğim kurumlar adına bildirdim. Fakat ne yazık ki, o gün bazı densizler demeç verirken ve daha sonra cenazede bana laf atmışlardı!. Sanki benim ve temsil ettiğim ideolojinin herhangi bir suçlanacak noktası varmış gibi! İşi büyütmedim, çünkü eşinize son görev yapılırken o ortam, 3-5 haddini bilmezin kuru gürültüsüyle kirletilemezdi. Ürettikleri zavallı dedikodulara gelince, hiçbir zaman eşinizin 301 davasında ona hakaret edenler arasında olmadım. Zaten o davalara gitmedim. Maalesef o davalar vesilesiyle her ulusalcıyı, hatta her Atatürkçüyü aynı sepete atarak karalama merakı o günlerde başladı. Orhan Pamuk yargılanırken bu davanın gereksizliğini anlatmak için yazmış ve onun davasına gitmiştim. Bu farklı verileri istedikleri sahte imajı elde etmek için harmanlayan utanmazların medya kirletme taktiğiydi bu.
Eşinizle yakın görüşmüyorduk, ama entelektüel saygılı diyalog çerçevesinde bir ilişkimiz vardı. Atölyem de daha önce bir Ermeni Vakfı binasındaydı ve kendisi orada beni ziyaret etti. Birçok TV tartışmasına katıldık, hepsi son derece uygarca geçti. Hrant yaşasaydı Fransa’nın özürlü anti-demokratik kararına daha önce yaptığı gibi karşı çıkardı. Demokrasi kültürü almış, güzel bir insandı.
Dink davasında hakimin “Örgüt olmadığına” dair kararı, vicdanı olan herkesi isyan ettirdi Rakel Hanım. Eşinizin ölüm yıldönümünde yürüyenler de bu vurguyu doğal olarak yaptılar. Çünkü bu cinayetin her noktası tersini bağırıyordu. Ancak bunun üstüne bir de öyle rahatsız edici bir vurgu yaptılar ki, bu sefer vicdanlar farklı sızladı. Dink cinayetini o anlamsız-belirsiz “Ergenekon” sözcüğüyle birleştirmek, gözümde gerek eşinize, gerek onca başka gerçek aydına bir büyük hukuk tecavüzüydü. Bu cinayette örgüt var demek, önümüze konulacak her gerçekötesi senaryoya “evet” demek olamaz. Akıl var, mantık var. Dinci, aşırı milliyetçi, baskıcı, aşırı sağ gruplarla, onlarla hem siyasi aidiyet, hem ideoloji, hem laiklik, hem yaşam tarzı olarak 100% ters ve hatta karşıt düşen Atatürkçü, sol, ulusalcı gruba ait kişileri aynı kanıtsız dev “Ergenekon” şemsiyesi altında toplamak mümkün mü? Bu gruplar arasında görüntü olarak belki tek ortak payda Türk bayrağını sevmeleri ve çoğunlukla “soykırım” iddialarını kabul etmemeleri. Bunlar üzerinden mantıklı bir insan bu gruplara “ortak” gözlükle bakabilir mi? Samast, Tuncel ve Hayal’in ait oldukları geçmiş, ideoloji, parti nerede, Balbay, Haberal, Özkan, Perinçek gibi isimler nerede?
Sayın Dink, biraz empati rica ediyorum: Mesela kendinizi biraz da Sayın Gülşah Balbay’ın yerine koyun. Mesela Balbay, Haberal, Özkan, Perinçek, ve Soner Yalçın’ın aileleri, çevrenizdeki insanlar, Sayın Karin Karakaşlı, Dink cinayetinde “Ergenekon” adını telaffuz ettiğinde, ne düşünüyorlardır? Barışı bu ülkede böyle mi tesis edeceğiz? (Eşinizin 301 davasına gelerek aleyhine duruş sergilemiş olarak adı geçenlerin bile, tetikçilerle bağı olduğu bilgisine rastlamadım hiç) Sanki Dink ailesi “yetmez ama evet”çilerin kuşatması altında Rakel Hanım. Onların bugünkü yargıdan şikayetleri size ne derece inandırıcı geliyor bilmiyorum. Çevrenizde bugün yargıya çok güvenen fazla insan var mı? Her fikre inanabilirsiniz. Ama bence eşinizin aziz hatırasını, bu ülkede o referandumdan sonra mahcubiyet içinde yıllarca kıvranmaya devam edecek bir gruba indirgemek çok yetersiz kalır.Son olarak: Aydınlık’ın genel yorumlarından hiç haz etmeyebilirsiniz. Ama çok net ve somut verilerle Dink cinayetinin “F-Tipi Gladyo” ile ilişkisini ortaya koyuyorlar. Naçizane önerim, sizin ve avukatınızın önyargısızca kendileriyle görüşmeleri ve bu ciddi belgelere dikkatle eğilmeleri. Belki bu buluşma, insaf ve mantık duygularını yok eden sözünü ettiğim iddialarla aranıza biraz mesafe koyabilir. Bu ülkede davası ne yazık ki tutarsızlıklarla dolu tek dosya eşinizin ki değil Sn Dink dayanışma, adalet adına beraberce yaşama geçirilmeli. Saygılarımla.
Çok haklısınız... Bu yazıyı paylaşıyorum...
YanıtlaSil