Bildiğiniz gibi imam Mustafa Demirkan, Ayasofya Camii’ndeki hafızlık töreninde Atatürk’ü açıkça ima ederek “Öyle bir zaman geldi ki, bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir... Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma...” şeklinde hakaretler kullandı. Muhalif siyasiler ve yazarlar kendisine büyük bir tepki gösterdi. Siyasi partiler, ADD, çeşitli Atatürkçü kişi ve kuruluşlar, barolar, “eski imam” Demirkan hakkında peş peşe suç duyuruları yaptılar.
Ama maşa gibi kullanılan, eski imam değil olsa olsa “imam eskisi” veya Faik Öztrak’ın vurguladığı gibi “imam müsveddesi” olabilecek bu zattan ziyade başka bir şeyden söz etmek istiyorum.
Ülke bu konuda birbirine girmişken, AKP’liler gerek olay yerinde gerek daha sonrasında bu konular karşısında dut yemiş bülbül gibi kaldılar ve hakaret edilirken devletin zirvesi bunu seyretmekle yetindi. Bu sözlerin “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” sıfatını taşıyan bir insan önünde sarf edilebilmiş olması, olayın failinin cüret, küstahlık ve vurdumduymazlık seviyesini göklere taşıyordu. Ama tek ses yükselmedi. O “hafızlık töreninde” bu sefillik yaşanırken, hazirun içinden tek bir kişi kalkıp “sen kim oluyorsun da Cumhuriyetimizin kurucusuna karşı bu nankörce ve alçakça sözleri sarf edebiliyorsun” diyemedi!
Acı olan bu! İmam hatip okullarında nasıl bir kabul edilemez bir eğitim alıyorlarsa, dün Ayasofya İmamı, daha sonra Yalova Çınarcık’ta bir imam, şimdi de eski Yıldırım Beyazıt Camii İmamı Atatürk hakkında ağza alınamayacak sözler söyledi, alçakça sataşmalar yaptı; bu maalesef onların artık onarılamaz cerahatli beyinlerinin sonucu. Ama şayet bu isimler bu kadar serbestçe, üst üste bu kabul edilemez rezaletlere imza atabiliyorlarsa, demek ki birilerinden güç buluyorlar. İlla siyasi erkle bir iş birliği ve sürekli iletişim ve koordinasyon içinde olduklarını söylemiyorum, belli ki örümcekli ruhundan ortak payda bulan bir eş zamanlılık içinde birbirlerine bir çeşit hizmet taşıyorlar!
Niye mi bunu söylüyorum? Çünkü bu son Demirkan saldırısı yaşandıktan sonra yalnız Bakan Ömer Çelik Atatürk hakkında bazı müspet ifadeler kullandı ama ne Demirkan topuna hiç girdi ne de bu adamı lanetledi. Cumhurbaşkanı deseniz zaten olay kendisinin önünde gerçekleşti, Demirkan’ın suç mahallinin en önündeydi!
Uzun lafın kısası ben artık Türkiye’nin gündemini sürekli olarak yazıklar olsun dedirten ve en ağır davaları hak eden bu sözde imam zavallıların üstünden meşgul etmeyi doğru bulmuyorum. Konumuz onlar değil. Konumuz artık onlara tepki vermeyerek onay ve destek vermiş olan, onlara doğrudan veya dolaylı olarak yeşil ışık yakmış olan siyasi erkin ta kendisi!
Benim en başta onlara bir çift sözüm var: “Din adamı” sıfatının altında bulunan itibarsız utanmazlar, Atatürk’ü en zavallı şekilde ağızlarına doluyorlar ya, bakın onlara ağır tepkiler vermediğiniz zaman, olay kamuoyuna şu şekilde yansıyor: “Bizim aslında bu söylemlere bir itirazımız yok ama biz bu cümleleri kendimiz kullanamıyoruz, onlar bizim adımıza bunları söylemiş oluyorlar. Hem de olay dini mekanlarda olduğu için kimse de müdahale edemiyor, alan memnun satan memnun”. Sayın Cumhurbaşkanı da AKP’li diğer bakanlar ve milletvekilleri de bu doğru değil diye itiraz edebilirler! O zaman soruyorum, biz niye Sayın Kılıçdaroğlu’nun, sayın Özgür Özel’in, sayın İnce’nin, sayın Enginyurt’un, sayın Akşener’in tepkilerini okuyoruz da sizinkileri göremiyoruz? Üstelik toplumun bu kadar hassas olduğu bir konuda herhalde bu bir unutkanlık olamaz! Olsa olsa “işine gelme” şeklinde gelişen bir oportünizm olabilir! Aksini ispat etmek AKP’lilerin görevi. Biz onların gerçekleşmeyen tepkilerini niyet okumayla bulup çıkaramayız!
Son sözümü şöyle bağlamak istiyorum: Tepki vermediğiniz bu cümleler, imamların yanı sıra sizin de düşüncelerinizse, bunu açıkça ortaya koyun; kim olduğunuzu daha net görelim ve anlayalım… Lütfen şeffaf olun ve toplum neler cereyan ettiğini açık şekilde görsün, anlasın! Herkes mert olsun, razı mısınız?
SAYIN BAHÇELİ’YE YÖNELTİLECEK SORULAR
Şimdi burada sayın Bahçeli’ye oturup çok ciddi bir soru sormak gerekir: Sayın Bahçeli, evvelsi gün o imama ağır tepkiler verip, FETÖ bağlantılarının bile araştırılmasını isteyerek şunları ifade etti: “Herkes bilsin ki Atatürk bizim ve milletimizin kırmızı çizgisidir”. CHP lideri Kılıçdaroğlu hemen kendisine sordu: “Sizin kırmızı çizginiz Saray’a yaklaştıkça renk mi değiştiriyor?” Bahçeli daha önce benzer ifadeleri andımız içinde kullanmıştı ama Saray çok farklı yorumlarla karşılık verdikten sonra andımızın kırmızı çizgisinin “renk değiştirmesine” hiçbir tepki vermemiş, olay da gündemin girdabı içinde sulandırılıp yok edilmişti. Şimdi burada sayın Bahçeli’ye sormak istiyorum, bu tepkiniz ne kadar geçerli? Yine gündemin değişmesini bekleyerek yok edilecek bir tepki mi yoksa sarayda ortağınızla baş başa verip Atatürk hakkında süregelen bu din adamları adı altında sıklaşan saldırılara toptan dur demek için elinizi masaya sertçe vuracak mısınız, yoksa pas mı geçeceksiniz? Uzun lafın kısası bir alışkanlık haline gelen bu kabul edilemez durumun devlet katında devlet memuru olan imamlar eliyle sürdürülmesine de seyirci kalacak mısınız? Örneğin fikri takip yapacak bu konuyu Bahçeli’den ısrarla beklemeyi sürdüreceğim.
İMAMOĞLU’NA DAVA
İmamoğlu’nun varlığı ve çeşitli girişimlere rağmen bir türlü istenilen şekilde gölgelenemeyen imajı ve o yüzdeleri nedeniyle iktidar ve yandaşları kendisine kafayı fena takmışlar. Lütfen biri bana anlatsın 1,5 yıl sonra durup dururken bu YSK davası neyin davası? Bu soruşturmanın (veya davanın) çok normal bir zamanlama ve mantıkta açılmasının benim gözümde inandırıcılığı, ancak “Erkam Yıldırım’ın Venezuela’ya maske ve Korona kiti taşıması” kadar olabilir. Bilmem anlatabildim mi?
İktidara son bir çift sözüm var: Oy kaybettiğinizi ve seçim virajına kaygan zeminde yaklaştığınızı siz de biliyorsunuz, herkes de biliyor. Anlaşılan aranızda daha da fazla oy kaybetmek için durmadan Atatürk’le uğraşan, mantıklı hiçbir ilişkisi olmayan davalar ve yasaklara kafa yoran birileri var! Artık sizin Türkiye’yi ne kadar anlamadığınızı görmek ilginç bile gelmiyor. Halkı ve gençleri kendinizden yani muhalefete fazla iş bırakmadan soğutmak için her şeyi yapıyorsunuz, tebrikler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.