CHP yöneticileri, bu kurultayın,
partinin “iktidara yürüyüş” sürecindeki önemini sık sık
vurguladılar. Cumhuriyetin 100. yılı yaklaşırken, CHP’nin
güçlü bir sesle örgüte ve halka sağlam kadrolarla umut vermesi
lazım.
Son dönemlerdeki anketler, AKP
seçmenlerinin neredeyse dörtte birinin desteklerini çektiğini
söylüyor. Z kuşağı, yasakçı-tek adamcı zihniyete dur demek
için tepkisini ortaya koyuyor. Halkla, kitle örgütleriyle, muhalif
sendikalarla ve öğrencilerle bütünleşmenin tam zamanı diyoruz,
hangi Türkiye’de? Baroların, adalet
ve hukukun sesi avukatlarımızın yine yoğun bir mitinge
mecbur kaldıkları malum baro bölünmesi dayatmalarının ana
gündem olduğu, sendikaların kıdem tazminatı
değişikliklerine karşı sokağa döküldüğü bir
Türkiye’de…
Peki, ülkeye demokrasi getirme
iddiasında olan bir parti, önce kendi içinde demokrasiye
inandığını kanıtlamak ve hukuka saygılı olmak durumunda değil
mi?
Dev bir demokrasi
şöleni olarak geçmesi gereken CHP Kurultayı, Covid riski içeren
ortamlarda yapılabilir mi? Tabii ki hayır. Düne kadar CHP’nin
MYK üyeleri “YKS yapılırsa bu bir intihardır” derken,
kendileri 48 saat boyunca aynı ortamda Sağlık Kurulu genelgelerine
karşı belki 3.500 kişiyi nasıl tutabilecekler? Mümkün mü bu? O
sıkışık nizamda, kim alacak yaşlı delegelerin sorumluluğunu? O
koltuklara, katılımcıların “bir boş-bir dolu” olarak
oturtulabileceğine inanan var mı? Bilkent’in verdiği rakamlara
göre salonun faydalı alanı 2.000 m2 ve alınan
kararlarına göre o alana en fazla 900 kişi girebilecek. 1.300
delegenin üzerine örgüt, gençlik-kadın kolları, medya, kitle
örgütleri temsilcileri, teknik ekip ve görevliler eklendiğinde
sayı kaça ulaşacak? Gerçekçilik taşımayan, yasalara saygısız
ve anti-demokrat bir girişim bu! 65 yaş üstü delegelerin
yalnız 10.00-20.00 arası sokağa çıkma hakları olduğunu
hatırlarsanız, olay daha da saçma! Bilkent bile kendi mezuniyet
törenini 3 seansta, 1000’er kişilik düzende gerçekleştirdi.
- Pazartesi günü, Oğuz Kaan
Salıcı, kurultaya CHP Onur Üyeleri’nin katılamayacağını
açıkladı. Onur Üyeleri, (yani partinin eski genel başkanları,
milletvekilleri, parti meclisi üyeleri) partinin hafızasıdır,
vicdanıdır, onurudur. CHP Tüzüğü’ne göre, Onur Üyeleri,
kurultayın doğal katılımcıları arasındadır, konuşma hakkına
sahiptirler ve sıfat peşinde koşmadıklarından özgürce eleştiri
yaparlar. Son 10 yıla baktığımda, CHP Tüzüğü’nde özellikle
genel başkan seçimi konusundaki tutarsızlıklar ya da “Ekmek
için Ekmeleddin” projesindeki eleştirilerimiz, o serbest
kürsüde dillendirilmeden CHP kurultay yapmış sayılmaz. Hiçbir
yöneticinin, kafasına göre aldığı bir kararla, kurultay
katılımcılarını budamak, haklarını gaspetmek, haddi değildir.
Partinin en büyük organı, genel başkan değil, kurultaydır.
- Parti Meclisi, partinin kalbidir;
partinin yörüngesi ve geleceği orada çizilir. Oysa
yapılan tüzük değişiklikleri
ile işler yokuşa sürülmüş, artık
Parti Meclisi’ne aday
olanların, 10 delegeden imza
toplaması şartı getirilmiştir. Kim
kendini nasıl ve ne zaman tanıtabilecektir?
Mekana sığması mümkün olmayan
diğer katılımcılara karşın, PM adayları salonda delegelerden
imza avcılığı yapmak durumunda kalacaklardır. Şayet parti içi
demokrasinin ilkelerine inanıyorsanız, her üyenin PM adayı olma
hakkını kabul edeceksiniz. Bu da demek oluyor ki, belki delegeler
dışında 350 kişi o salona girip delegelerden imza istemek ve
doğal olarak divan başkanlığına adaylıklarını sunmak
isteyecekler. O salonda bu uygulanabilecek mi? Hayır! Peki Yüksek
Disiplin Kurulu’na aday olmak isteyen en az 100 kişinin durumu
farklı mı olacak? Kurultay yapmaya çalışan olursa, oradan ancak,
kaos, gürültü ve sonuçta CHP’ye karşı propagandaya dönüşen
korkunç görüntüler gelecek, başka da bir şey mümkün değil.
Kurultayda,
üyelerin PM’ye seçilme
haklarının sağlıklı bir
şekilde uygulanamadığı ve belki de önceden
saptanmış bir genel merkez blok listesi ile
anti-demokrat ve kaotik bir ortam yaşanacak. Ayrıca,
kurultay salonuna haklı olarak girmek isteyenlerin polis ve
görevlilerle sertleşmeler yaşaması ve buna benzer olayların
yöneticiler tarafından öngörülememesi mümkün değil! CHP’nin
“iktidar yürüyüşü”, böylesine yüz kızartıcı sahnelerin
birbirini takip ettiği bir kaos ortamında mı gerçekleşecek?
-Bu kurultayda, genel başkanlığa
adaylığını koymak isteyen bir muhalefet kanadı adayı, ekibiyle
beraber salona nasıl girecek, nasıl propaganda yapacak? Bu yarış
eşit şartlarda yaşanmış olacak mı?
- Ne seçmenin, ne üyelerin, ne
örgütün, ne parti büyüklerinin, ne kitle örgütlerinin katkı
veremeyeceği bir kurultay, üstelik pandemi sürerken, PM adayları
salona bile giremezken, niçin toplanır? Genel Merkez’in önerdiği
adaylar firesiz blok liste ile seçilsin diye mi? Rahmetli Orhan
Birgit ve Ali Topuz yaşasalardı, bu kurultaya katılamayacaklardı!
Önder Sav gibi, Hasan Fehmi Güneş gibi, partinin son 50 yıllık
tarihini yansıtan efsanelerin, Fikri Sağlar, Onur Öymen, Algan
Hacaloğlu, Mustafa Özyürek, Sabri Ergül, Kadir Gökmen Öğüt,
Berhan Şimşek, Oktay Ekşi, Necla Arat, Umut Oran gibi eski bakan
ve milletvekillerinin veya şahsım dışında, Mustafa Balbay gibi
eski genel başkan adaylarının bile salona alınmayacağı,
neredeyse parti içi muhalif seslerin yok sayılacağı bir kurultayı
alelacele, oldu bittiye getirerek toplamak, kime ne kazandırır?
Evet Kılıçdaroğlu ve ekibi, bu sayede belki geçen seçimlerden
“içlerinde kalmış cumhurbaşkanı adayını”, bu sefer
muhalefetten çatlak sesler çıkmadan ortaya atabilmeyi deneyebilir!
Muharrem Sarıkaya iki gün önce HaberTürk’te, “Yeni
PM’nin potansiyel bir yeni ittifaka ve Babacan ile çalışmaya
uyumlu, Gül’e ve kentli muhafazakarlara, liberal sağ siyasete
açılabilen bir profilde olması istendiğini” yazdı!
Kaynağı da, Kılıçdaroğlu’nun yakın çalışma
arkadaşlarından biri! Ama bu yöntemlerle gerçek halk
muhalefetinin yüksek güvenini almış bir CHP’yi yansıtamayacağı
ortada.
- PM eski üyesi ve milletvekili Şahin
Mengü’nün Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı dava
değil yalnız konu, başka davalar da kesin açılacaktır. Olayın
hukuki boyutlarının çok ötesinde,
ideal konjonktüre rağmen,
en kötü zamanlamada,
tarihine en yakışmayacak
tavrı göstererek kendisini
örgütünden ve seçmeninden izole eden bir hasır altı kurultayına
girişmek CHP
yönetiminin aklına nasıl gelebilir,
anlayamıyorum.
- “Tepkileri gördük. Bazı
yanlış anlamalar oldu, sehven bir karar almıştık” deyip
vazgeçin, bu karar daha fazla gündemde kalmasın.
Birkaç ay sonra, uygun bir yerde partiye yakışan bir
kurultay yapın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.