Kendilerinden görmedikleri, bu yüzden herhalde adamdan saymadıkları
herkesin sabrını test ediyorlar. Sadece son bir haftadaki olaylar
iki-üç makaleye sığmaz. Samsun’da Atatürk heykeline çelenk
bırakmayı Kovid-19 bahanesiyle engellemek nedir yahu? Uzaydan mı
geldiniz? Neyin peşindesiniz? Yeni yazılan 30 köşe yazısını da
mı okumadınız; Samsun’da atılan o ilk adım olmasa, Osmanlı
İmparatorluğu nasıl emperyalist devletler tarafından
paylaşılacaktı, camilerde nasıl “Tanrı,
Kraliçe’yi Korusun” mahyaları yer
alacaktı, tekrar mı anlatmak gerekiyor? Gerçekten, aranızda
birileri çetele mi tutuyor? Mesela Atatürk’e yapılan her
saygısızlık, yok sayma, sözde “sehven” ağızdan kaçan her
kötü sözde, birileri sicilinize artı puanlar mı ekliyor? Daha
mı havalı yürüyorsunuz kendi aranızda? Çevrenizde daha mı
kolay makam ya da iş kapıyorsunuz? “Bak bu, Atatürkçüleri
mermi gösterip tehdit eden adam”, “Bak şu, ‘bizim
mahallede 50 tanesini indirmeye hazırız’ adresleri
belli diyen kadın”, “Bak, o yürüyen ikili, bizim yurtta
Atatürk posterini (bilerek) binadan ters asan çocuklar”, “Bak
şu, kızların 12 yaşında hamile kalmalarında mahsur yok diyen
büyüğümüz”, “Bak, şu ‘19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı’
lafıyla Atatürkçüleri deli eden TRT ekibinin başı!” Gerçekten
bunları yapanlara yazıklar olsun! Hem nankör, hem seviyesizsiniz!
Elbet, bu ucuz tavır ve yıpratma yöntemlerinizden utanıp onları
saklamaya çalışacağınız günleri de göreceğiz.
19 Mayıs’ta Anıtkabir’e CHP Genel Başkanı ile giden
aralarında Mahmut Tanal’ın, Oğuz Kaan Salıcı’nın da olduğu
dört milletvekilini Ata’nın huzuruna almamak ne demek? “Daha
önce isimleri bize bildirilmemişti”
şeklinde bir bahanenin ardına saklanmak da nesi? Soruyu
şöyle soralım: Şayet oraya gelen AKP Genel Başkanı (yani
Cumhurbaşkanı) yanında da adı daha önce verilmemiş dört
milletvekili olsa, Anıtkabir kapı denetimi aynı tavrı mı
gösterecekti?
Her kanun, her uygulama, kesime ve
kişiye özel. RTÜK kararları, para cezaları, ekran kapatmalar,
hepsi hangi kesimden olduğunuza bağlı! Rakamlar açıklandı: Dört
muhalif kanala, son bir buçuk yılda 11 milyon lira ceza kesilmiş.
Yandaş kanallarına verilen ise iki küçük uyarı! Atatürkçüleri
tehdit etmek, adını vererek hedef göstermek “büyütülecek
bir şey değil” yorumuyla cezasız geçiştirilen basit
bir vaka, ama Atatürkçü gençler küçük bir eleştiri tweet’i
attıklarında bile ev baskınları, gözaltılar, tutuklamalar…
Genç yol
arkadaşlarım Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın akıl ve
mantığa sığmayan gerekçelerle hala tutuklu olmaları kalbimde
hala büyük bir yara... Ne onların ne de diğer tutuklu
gazetecilerin durumuna alışamıyorum ve alışmayacağım. Aynen
Balbay’ın gazetemizde yayınlanan Silivri dönemi yazıları gibi,
Terkoğlu, Pehlivan ve Murat Ağırel’in içeriden yazdıkları da
basın ve demokrasi tarihimizin altın sayfalarına girecek, hatta
girdi bile. Hangi konsantrasyonla, o zorlukların ortasında bu
satırları kaleme alabiliyorlar, inanamıyorum. Pehlivan’ın “Yok
Artık Deyip, Volta Atıyorum” başlıklı yazısı, mantığa
meydan okuyan hangi gerekçelerle hapse atıldıklarını tekrar
kanıtlıyor. Terkoğlu’nun son iki yazısı yine muhteşem…
“Terörle Yargılayan Terör” yazısını arşivden
mutlaka okuyun! Evet Türkiye adına, basın tarihimiz adına, onlar
ve diğer tüm tutuklu gazeteciler “demokrasi nöbeti”
tutuyorlar. Bir an önce her birinin özgürlüklerine kavuşmalarını
bekliyoruz…
Ben aslen Adanalı’yım. Baba tarafım
Karşıyaka-Yüreğirli ve nüfus kaydım da hala Adana’da. Dr.
Suphi Baykam’ın ilk milletvekilliği de Adana’dan. İşte o
güzel Yüreğirimiz’in CHP Gençlik Kolları Başkanı Eren
Yıldırım, kaymakamlığın önünde tehdit edildiği için
şikayetçi olarak polisi aramışken, önce gözaltına alınıp
serbest bırakıldı, ardından malum gözdağı verme meraklısı
baskılar devreye sokulunca birden tutuklama kararı çıktı! Dün
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, çok açık bir meydan
okuma yaptı: “Yüreğir Kaymakamlığı’nın önündeki
kamera kayıtlarını ortaya koyun, Eren Yıldırım bu olayın
mağduru mu yoksa suçlusu mu, ortaya çıksın.”
Gerçekten de en doğru yöntem bu! Böylece genç bir arkadaşımız
boş yere içeride tutulmamış olur, adalet tecelli eder!
5 PENALTI MI, 11 PENALTI MI?
Türkiye Super Ligi’nin kalan 8
haftalık maçları nasıl bitirilecek, lig ne zaman başlayacak? TFF
Başkanı Nihat Özdemir, 12 Haziran diye açıkladı ama her yerden
itirazlar yağdı. Neredeyse kulüplerin yarısı oynamak istemiyor.
Üstelik bunun bir de alt ligleri var! 1. 2. 3. Ligler, Amatör
Ligler, Bölgesel Amatör Ligler…
Bir yandan Allah’a şükür ki
kaybettiğimiz yurttaşların sayısı her gün azalıyor, ama
futbolcular hala tedirgin ve ailelerinin morali bozuk. Futbolun
korona şartları çerçevesinde oynanması mümkün değil! İki
hafta kadar önce, ilk kez Ertem Şener’in Youtube kanalında dile
getirdim, ardından bu fikirlerim Arif Kızılyalın’ın yazısıyla
Cumhuriyet portalda ve konuk yazar olarak görüşlerimi yansıtan
Sözcü’de yer aldı. Çok basit: Futboldaki nefes nefese
temaslı çekişmeleri ekarte etmenin tek yolu, maçları oynamadan
penaltı atışları yaparak karşılaşmaları tamamlamak! Böylece
sosyal mesafeye uyarak, her karşılaşmanın sonucu alınmış
olacak. Üstelik, seyircisiz karşılaşmalar inanılmaz sıkıcı,
bezdirici yankı sesleri insanı futboldan soğutuyor. Halbuki maçlar
5’er veya 11’er penaltı atışı ile belirlense televizyonlarda
seyirci rekoru kırılır, maç öncesi ve sonrası bir saate yakın
yayınlarla ekranlarda yer alır, yayıncı kuruluş tarafından
ödemeler yapılır, kimse de hastalık riski taşımamış olur.
Sezon böylece geciktirilmeden sonuca ulaşır. Zaten herhalde diğer
iki seçenek de gerçekten çok kötü! Nedir onlar? Ligi şu andaki
puan cetveliyle tescil etmek veya oynanmamış saymak… Birincisi
yarışan takımlara büyük bir haksızlık olur, ikincisi de bugüne
kadar harcanan emeklere… Önerdiğim formül, herkese kazandıran
“win-win” şeklinde bir sonucu beraberinde getiriyor.
Maçlar oynanır ve ağır vakalar yaşanırsa, ceza davaları
açılabileceğinden söz ediliyor! Ayrıca, oynanan maçlarda tek
bir kişide Korona çıksa, o takımlar iki hafta karantinaya mı
alınacak sorusunun yanıtı da verilemiyor… Dün Sivas teknik
direktörü Rıza Çalımbay’la konuştum, fikrin ona çok yakın
geldiğini bana aktardı. Daha iyi formülü olan varsa, dinlemek
isterim. Acaba UEFA bu işe ne der?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.