Bu yazı, belki sizi heyecanla
yerinizden zıplatmayacak. Ama dikkatli okursanız, hangi geçmiş
hatalar nedeniyle bugün yaşananları hak ettiğimizi algılayıp
yarınlarımız için farklı senaryoları nasıl sağlayacağımızı
görebilirsiniz.
Her gün, birçok sıkıntılı konunun
kuşatması altındayız. Her birini hatırlamak için sürekli artan
bir belleğe sahip olmanız lazım. Sevgili “Barışlar” başta
olmak üzere gazetecilerin özgürlük mücadeleleri, dev Atatürk
fotoğraflarını bilerek kimi eğitim kurumlarına ters asan ve
sonra bunun “sehven” yapıldığını savunanlara duyduğumuz
nefret, sürekli “oğlunun evlendiği kadının, eski kocasından
olan kızı, kişiye haram değildir” tarzında söylemlerle
Diyanet’in toplumda uyandırdığı tepkiler, dünyaları
yemiş olsalar da doymayan yeni
siyaset anlayışına kendini kaptıran açgözlüler, hangi eksende
olursa olsun yönettikleri siyasi parti içinde üstü kapalı ya da
açık diktatörlük peşinde olanlar ve her an bunlara eklenen
sayısız bahtsız hikayeler…
Son yarım yüzyılda, ülkenin bu
zihniyete teslim olmasının ana nedenleri arasında “bizim
mahallenin de” ciddi suçları olduğunun farkında mısınız?
Solu bölerek gün gibi açık ihanetleri kahramanlık makyajı
altında yürütenlerden sosyal demokrasi söylemini alnına yazıp
ardından faşizm tarihinde bile görülmemiş sefil yöntemlerle
koltuğunu koruma onursuzluğuna düşenlere; Atatürk’ün
partisinde Atatürkçü avına çıkacak kadar kendini kaybedenlerden
bu zihniyete yüzü kızarmadan destek olanlara kadar tarihimize
geçmiş sayısız hikaye var. Sanmayın ki, genç toplumları
umutsuzluğa itenler yalnız beyin yıkayan tarikatlar, satılmışlar
veya yobazlardır.
İLERİCİ GENÇLERİNİ
KULLANAMAYAN TÜRKİYE
Ne yazık ki Türkiye’de sol-sosyal
demokrat geleneğin, sanat ve düşünce insanlarına birer “renk”
olarak kullanılmak dışında gereksinimi yok! Türkiye’de siyaset
yapıyorsanız doktor, mühendis, avukat, işadamı her şey
olabilirsiniz, ama sanatçı, yazar, oyuncu olmamanızda
“tepedekilere” göre büyük fayda vardır. Vazgeçtim kendi
deneyimlerimden, CHP’de Zülfü Livaneli’yi de, Mario
Levi’yi, Enver Aysever’i, Uğur
Dündar’ı, Hüsamettin Koçan’ı, başka ünlü
yazarları, aktörleri ve gazetecileri de barındırmazlar. Çünkü
bu yaratıcı kişilerin tek ortak özellikleri vardır: Kendilerini
bir liderin emrinde hareket etmeye zorunlu hissetmezler,
inanmadıkları düşünce veya projelere tepki verirler. Bu tip
kişilikler siyasette sevilmez. Açık konuşmak gerekirse Türkiye’de
siyaset, koltuk savaşları üstüne kuruludur. Bu hedefler uğrunda,
kalıcı dostluk yok denecek kadar azdır.
Bu nedenle, 1987’de Türkiye’ye
döndüğümden bu yana ömrüm sağlam Atatürkçü gençler
aramakla geçti. Aslında onlar da beni arayıp buldular. Türkiye’de
bir partide ilk defa resmi Gençlik Kolları’nı kuran ve Kurucu
Başkanlığı’nı yapan babam Dr. Suphi Baykam ve o ilk
dönemlerin müthiş kadrosunun (Bülent Ecevit, Altan Öymen, Ali
İhsan Göğüş, Yekta Güngör Özden, Hikmet Çetin) gerek
1960 Devrimi öncesinde gerek sonrasında genç siyasetçiler olarak
neler başardıklarını içinden biliyorum. Bu nedenle 33 yıldır,
sırayla Devinim Dergisi’ne, Aydınlanma 1923 Dergisi’ne, ADD’li,
ÇYDD’li gençlere, CHP Gençlik Kolları’na hep yakın oldum,
elimden geldiği kadar girişimlerine yardım ettim. Onlar da kah
1993-94’te solu birleştirme çabalarımıza destek verdiler, kah
CHP’yi veya tüzüğünü demokratikleştirme gayretlerimize…
Her birinin adını tekrarlamama gerek yok, kimi genç arkadaşım
şimdi Cumhuriyet’te yazıyor, kimi televizyonlarda muhabir, kimi
parti ve derneklerde, kimi başka alanlarda aktif ve başarılı.
Bu uzun süreçten sayısız anekdotum
var. Ama bu yazıda tek birini aktarayım: Devinim’in zorluklarla
çıktığı günlerde dergiyi kuran ve yöneten Alptekin Gündüz,
destek arayışıyla İstanbul’un çok önemli bir “sosyal
demokrat müteahhit”ine gitti. O milyarder bey, Alptekin’e 100
Dolar uzatmıştı, “hayrını görün”
diye! Devinim iki bin yerine 20 bin basılsa, üniversite gençliği
arasında yayılsa, fikirleri çok daha fazla sohbet masasında
yeşerse, belki 90’ların sonlarına doğru farklı bir noktada
olacaktık. Daha sonra bu beyefendi binbir pişmanlık duyacağı
olağandışı şeyler yaşadı, ancak burada pas geçiyorum. Diyelim
ki, Devinim gibi bir derginin gür bir sesle çıkamamasının,
istediğimiz gibi yayılamamasının bedelini ağır ödedi.
Türkiye nasıl adım adım
tarikatlara teslim oldu diye merak mı ediyorsunuz, Atatürkçü
gençliğe yönelik yapılanmaları küçük gördüğü, ciddiye
almadığı için bu hallere düştü! O gençliği yüreklendirip
siyasete üst noktalardan sokamadığı için! Sözde
liderlerimiz, İsmet İnönü’nün onda biri kadar olamayıp 35 yaş
civarında zıpkın gibi genç milletvekillerini yetiştiremedikleri
için!
ŞİMDİ ÇÖZÜMLEME ZAMANI!
Her biri 30 yıla yayılan bu güzel
ilişkilerden biri de, sevgili genç dostum Utku Erişik... Onunla
dostluğumuz 25. yılına yaklaşıyor. Tanıştığımız ilk
yıllarda, kendisi gibi tiyatrocu olan Barbaros Uzunöner ile
birlikte daha o günlerde kurulan Tiyatro Birileri ile çok
güzel işler çıkarıyorlardı.
Utku Erişik artık 40’larına
yaklaşan, taşıdığı sonsuz Kemalist ruhla daima genç bir enerji
küpü. Üstelik bu enerjiyi doğru kanalize etmeyi fazlasıyla
öğrenmiş değerli bir insan. Yayınlanmış 8 kitabı arasında
“Tünel Korkusu” ve önsözünü 2009’da büyük bir
gururla yazmış olduğum “Mustafa Kemal’in Yürekli
Çocukları” da var. Bu çalışmalarının yanı sıra, birçok
tiyatro oyununun yazarı ve oyuncusu olarak da iz bırakmaya devam
ediyor.
Mustafa Kemal’in yürekli çocuğu
Utku, şimdi de harika bir dergi çıkardı: “Çözümleme”...
Büyük format, çok kaliteli bir grafik anlayışla hazırlanmış,
yazarları arasında gazetemizden benim dışımda Ataol
Behramoğlu, Ayşe Emel Mestçi, Barış Doster, Deniz Banoğlu, Işık
Kansu gibi değerli isimler var. Tarihten gelen isimlere kulak
vermek isterseniz, Doğan Avcıoğlu, Attila İlhan, Ceyhun Atıf
Kansu, Sabahattin Ali; bunun yanısıra, Bertolt Brecht ve
Sartre’dan Suay Karaman’a, Doç. Dr Türkan
Başyiğit’e kadar yerli yabancı birçok önemli yazarı da
sayabilirim.
Bugün, geçmişte benzer konularda bu
tip girişimleri desteklememiş ‘80 sonrası kuşağın hatalarına
düşmeyin. Türkiye’nin yakın tarihine ve güncel siyasetine bir
Çözümleme getirmek isteyen bu gençleri ciddiye alın.
Örneğin 19 Mayıs’ta Atatürk üstüne konuşmalar yaparken,
bu dergiye 20 abone kazandırmak için de mesai ayırın. Kemalist
düşüncenin içerikli söylemini yeni kuşaklara taşımak için
lütfen biraz terleyin. Bu çabalar olmadan gelecek kuşaklara yelken
açamazsınız. Atatürk fotoğrafları paylaşmanız güzel, ama
yetmez! İşinizi kolaylaştırayım: +905308803157 no’lu
telefondan abone olmanız mümkün. Şimdiden teşekkürler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.