(Bu makaleyi
yayına verirken bile boğazı kocası tarafından kesilerek
öldürülen bir kadının, Kadriye Ecim’in haberini geçtiler.)
Söyleyecek söz bulamıyorum. “1
Ekim 2019 günü, akşam haberlerinde dinlediğim çok üzücü bir
yerel haber” diyerek sayfayı çevirmem imkansız. Her
defasında “Yok artık bu kadar alçaklık da olacak şey
değil!” diyorum. Hemen ardından ortaya yeni bir
alçak çıkıyor. Sözünü ettiğim en taze alçak Manisa’nın
Salihli ilçesinde ortaya çıktı. Henüz 34 yaşında genç bir
baba olan Eren Erbahçeciler, Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi’nde
çalışan sade bir vatandaşımızdı. O gün, 9-10 yaşlarındaki
kızına güzel bir gün geçirtmek için lunaparka götürdü. Belki
bütçesinden ayırdığı mütevazi parayla onu kaç değişik oyuna
sokabileceğini ondan sonra da neler yedirebileceğinin hesabını
yapıyordu. Sonra bir jeton tartışması çıkmış, şerefsiz
görevli jeton atmadığını iddia etmiş. Erbahçeciler ise tabii
ki attığını söylemiş, kavga çıkar çıkmaz da K.S.,
silahını çıkarıp genç babayı kurşun yağmuruna tutmuş.
Lütfen geleneksel “Aman
Allah’ım ne korkunç ya!” diyerek sayfayı çevirme
alışkanlıklarınızı köşeye kaldırın, kendinizi o küçük
kızın yerine koyun. Ömür boyu, o yaşadığı kabus ötesi dramı
unutma şansı var mı? Daha sonra hangi siyasi lider kim
hakkında hangi ağır lafları etmiş, Ali ne cevap vermiş, Veli ne
demiş, herhangi bir şekilde bunları umursama fırsatı olacak mı
bu kızımızın? Hangimizde onu ömür boyu teselli edecek kapasite
var? Yalnız kızı mı? Arkasında bıraktığı babasını,
ailesini, yakınlarını izledim cenaze videosu boyunca... Sözün
bittiği yer! Empati duygunuzu, yani karşınızdaki insanın o anda
ne hissettiğini algılama çabanızı, her an canlı tutun lütfen.
Sayılamayacak kadar faydasını göreceksiniz.
Maalesef cezalar caydırıcı değil.
Ama ben herhangi bir hükümetin basit tuzaklarına düşmem.
Düşüncesiz dernekler gibi “Hadi idam cezası konulsun”
diye tempo tutmam. İdam cezasını bir hükümet buna benzer
gerekçelerle devreye sokup geri getirse, yarın öbür gün uydurma
bahanelerle bunu hangi siyasi karşıtlarına karşı
kullanabileceğini çok iyi bilirim. Yani konumuz idam tartışması
yapmak değil. Ama lütfen başka yaratıcı fikirler bulun. Böyle
bir alçağa ne ceza verirsiniz? Üç kuruşluk jeton tartışmasından
kızının önünde bir babaya önce iftira atıp, ardından ona son
nefesini verdirten bir mikrop var karşınızda...
HANGİSİNİ SAYALIM?
Size yalnız son bir çarpıcı örneği
hatırlattım. Hangisini sayalım? Yalnız son iki yılda buna benzer
yaşanan adilikleri saymaya kalksanız ortaya ansiklopedi çıkar.
Daha birkaç hafta önce kızının önünde “Ölmek
istemiyorum” feryatları içerisinde son nefesini veren
annemizi mi hatırlayalım? Ya da annesinin sevgilisi tarafından
dövülerek öldürülen beş yaşındaki küçük Eymen’in son
anlarını düşünüp insanlığımızdan mı utanalım? Peki ya
İstiklal Caddesi’nde iki alçak tarafından bıçaklanarak
öldürülen İTÜ’lü Halit Ayar kardeşimiz? Onu unutmadınız
herhalde... Sokak ortasında kendisinden para talep eden iki cani
serserinin kurbanı olmuştu. Onun acısı ve utancı geçti mi
içinizden? Onun ailesinin acıları hiç dinecek mi sanki?
BOKS DEĞİL, CİNAYET SEYREYLEYEN
“POLİS”LER...
Bir ay önce Batman Otogarı’nda
yaşanmış Suat Yüksekbağ cinayeti ise inanın saydıklarımdan
bile daha korkunç: Bir “ödenmemiş kan parası”
bahanesiyle, masum bir genç, binmiş olduğu otobüsten alçaklar
tarafından indiriliyor, otobüs şirketinden, otogar yetkililerinden
hiçbir tık yok; ama durum daha da vahim: Abisi bir başka kavgada
birini bıçaklayıp öldürdü diye, o ailenin mensubu olmaktan
başka suçu olmayan Suat Yüksekbağ, otogarda bıçaklanarak
yerlerde can çekişirken, kamuya açık alanda bilinçli olarak
öldürülürken 5 polis, o anda işlenmekte olan cinayeti
seyrediyor. Şimdi haklarında soruşturma açılmış veya açığa
alınmışlar, ne işe yarar? Bana sorarsanız onların suçu
katilden daha fazla! Onlar vatandaşın malını ve canını korumak
için devletten maaş alıyorlar. Ama çarpık uygulamalı bazı
tartışmalı yasalardan korktukları bahanesiyle başlarına bir
idari soruşturma veya ceza gelmesin diye silahlarını çıkarıp
katliamı durdurmuyorlar. Tam tersine belki insanlığını devreye
sokacak olan başka vatandaşların yaralıya yaklaşmasını
engelliyorlar! Sanki katil işini kimse karışmadan rahat bitirsin
diye... Halkın arasından “vurun şunu lan” diye
insanlar bağırırken, maaşını ödediğiniz polis, “bir
şey yok” diyor. Katil ne kadar ceza alırsa, o polislere
bence bunun net iki katını vermeniz lazım! Katilin ortalıkta
görüntülü video-telefon konuşması geziyor: “Bütün
ailesinin kanını bardağa koyar içerim”. O polisler,
akşam evde ne diyeceklerdi ailelerine? “Bugün bizim
korumamız altında bir adamı acayip katlettiler ama olaya
bulaşmamayı başardık” mı diyecekler? Sorsanız size
dinden imandan söz açarlar, mangalda kül bırakmazlar! Demek
dinden, kul hakkından, merhametten de anladıkları bu kadar! Tabii
ki bu sözüm tüm polislere değil, bu meslekte yer almayı hak
etmeyen bunlar gibi bilinçsizlere...
Örnekler sonsuz... Öldürülen
kadınlarımız, yani kanayan en büyük yaramızdan sürekli söz
ediyoruz. Ne yazık ki gün geçmiyor ki yeni bir “sözde erkek”
eline tabanca ya da bıçak alıp bir kadın öldürmesin!
İŞİN KÖKENİ: SEVGİ VE EĞİTİM
YOKLUĞU!
Tabii ki her şey dönüp dolaşıyor
eğitime geliyor ve ailelerinden gördükleri veya görmedikleri
şefkate... Çocuklarına sarılmadan, onları öpüp koklayıp
kucaklamadan büyütmeyi büyük meziyet sanan anlayışın yurdun
birçok yerinde süren egemenliği... İlköğretim veya liseye ne
kadar gidip gitmedikleri ve orada alıp alamadıkları eğitim...
Öpüşmenin ve sevişmenin yasak olduğu ama her türlü adam
öldürmenin, bıçakla, tabancayla, bombayla, gırtlak sıkarak,
döverek, kafasını taşlarla ezerek insan öldürmenin olağan
görüntü sayıldığı televizyon ekranlarımız... Erkek egemen
toplumun bireylerinin kendi içlerinde “insan öldürme
yetkisi”ni kullanmayı doğal bir hak olarak görebildikleri
zavallı bir toplum olarak her gün tescil yiyoruz. Yasalar yetersiz,
polis görev ve salâhiyetleri kanunları ve uygulaması daha da
yetersiz! Toplumda, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, herhangi
bir konudan “erkek”lerin birbirine yönelik şiddeti her yerde
tetikte bekleyen bir canavar gibi. Buna tabii bir de “trafik
terörü” ve “siber zorbalık” konularını da eklememiz lazım.
Ama onları da ayrı olarak ele alacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.