22 Kasım 2018 Perşembe

ADD BAŞKANI’NA YAKIŞMAYAN TAVIR | Bedri Baykam | 22.11.2018



Hayatta yazdığım zor metinlerden biri bu. Şanssız bir şekilde karşı karşıya gelen ADD ve Fenerbahçe’nin üyesiyim, hatta gönül bağıyla bu kurumlara sonsuza dek bağlıyım. Sessiz kalmamı gerektirecek başka nedenler de var. Olayın tetiğini çeken ADD Başkanı Süheyl Batum, yakın dostum. Değerli bir hukuk insanı, siyasi olarak aynı bölgede yer aldığım bir insan. Ancak rahmetli Muammer Aksoy ile ADD’nin kuruluş çalışmalarından beri sürdürdüğüm dostluğumuz ve bu projeye bağlılığım, sessiz kalmamı imkansız kılıyor. Aksoy, ADD’yi, toplumu Atatürkçü düşünce etrafında birleştirmek için kurdu. Ayrıştırmak için değil. Fenerbahçe’nin kendisine ve yönetimine alçak kumpaslarla saldıran FETÖ ile neler yaşadıklarını tarih tüm detaylarıyla yazmışken, o satılmış hakim ve savcılar alçak senaryolarıyla Aziz Yıldırım’ı bir yıl hapiste tutmuş ve Fenerbahçe’ye kan kusturabilmek için her şeyi yapmışken, Fenerbahçe tartışmasız şekilde yıllardır Atatürk’e, Anıtkabir’e ve Cumhuriyet’e en yakın mesajları vermiş olan kurumken, bir de bunun üstüne defalarca en zarif şekilde, “Önemli olan Atatürk’ün hangi takımı tuttuğu değil, hangi takımın onun izinden gittiğidir” diyerek duruşunu belli etmişken... Süheyl Batum’un saldırgan tweeti ortalığı ateşe verdi! Batum’un sarı lacivertlilere reva gördüğü sataşma, ne yazık ki gerçeklerden fersah fersah uzak. Normalde Batum’un Fenerbahçe’ye liyakat madalyası takıp doğal müttefiki ilan etmesi ve her takımı bu çizgide ilerlemeye davet etmesi lazım. Ergenekon ve Balyoz davalarından içeride yatan koyu Galatasaraylılar bile, Silivri davaları boyunca Fenerbahçe camiasının sağlam duruşu karşısında Fenerbahçe forması ile fotoğraf çektirip sürekli bu formalarla dolaşmışlardı.
Batum’un kabullenemediği hatası şu: Kendisi ADD Başkanı olmasına rağmen, “Galatasaray’a haksızlık yapıldı, Terim veya Şaş veya futbolcular ceza almamalıydı” diyebilir. “Fenerbahçe boş yere olay çıkardı” diyebilir. Bu tavrı Galatasaray Lisesi’nden oluşuna verip, sayfayı çeviririm. Hatta kendisine ve belki çoğu Galatasaraylıya göre haklı da olabilir. Ama Batum, konuyu futbol ve disiplin bölgesinde bırakmayarak, Fenerbahçe’ye siyaset ve FETÖ kiri üzerinden bindirmeye kalktığında neler yaşanacağını, toplumu nasıl affedilmez şekilde böleceğini hiç göremedi.
Şimdi ADD ve Fenerbahçe arasında yaşanan kavga, aslında toplumumuzda görülen yıkıcı bir ayrışma sendromunun hortlamasından başka bir şey değil. Ne yazık ki Türkiye’de sol ve Atatürkçü kişi veya kurumlar, birbirlerine tuzak kurma, dayanışma ruhundan uzaklaşma ve düşmanlara keyif verme konusunda birbirleriyle yarışmaya bayılırlar.
Burada Fenerbahçe’ye haksızlık yapmak istemem. Aslında yaşanan sorun, Fenerbahçe ve ADD arasında değil, Süheyl Batum ve Fenerbahçe arasında. Ne yazık ki, ADD’nin Yönetim Kurulu, bu konuda işleri sakinleştirip Batum’u özür dilemeye ve olayın etkisini azaltmaya teşvik edeceklerine, hangi mantıkla yazıldığı belli açıklamalarla yarayı derinleştirme yoluna gittiler. Daha kötü bir seçim olamazdı. Gerçi yönetimden dört üye (Tansel Çölaşan listesinden) sağ olsunlar gerçekleri açıkça ifade ettiler; ancak bu, ADD içi hesaplaşma havası verdiğinden, toplum içindeki tepkiyi dindiremedi.
ADD’ye kuruluşundan itibaren üye olup katkı verdim. Yurdun her yerinde konuşmalar yaptım, sayısız il ve ilçede... Rahmetli kurucusu Muammer Aksoy’la o kuruluş yıllarında, 1988-1989’da, sürekli görüştük, “tehlikenin” son zerresine kadar farkındaydık. Batum’un Fenerbahçe’ye yaptığı ağır sataşma ancak konuları hiç bilmeyen fanatik bir taraftarın söyleyebileceği sözler, bunları Aksoy’un ADD’sinin Başkanı sarf edemez. Ayrıca olayın ardından hatada ısrar, daha da inanılmaz! ADD bu durumu zamana bırakıp geçiştirmeyi aklına bile getirmesin. Bu açık yara kolayca kendiliğinden kapanmayacak. Sevgili Batum, eminim bu ülkeye daha çok hizmetler yapacak, ama devirdiği çamların farkına vardıktan sonra. Şu dönemde kendini dinlenmeye almasının ADD açısından daha hayırlı olacağını düşünüyorum.

İDO’YU KİM ÖLDÜRDÜ?
Ülkemin her tarafı denizlerle kaplı. İstanbul, her yönüyle, boğazıyla, adalarıyla denizin içine ve ortasına kurulmuş. Şehir Hatları Vapurları ile beraber, İDO, İstanbullulara yıllardır çok büyük ve değerli bir hizmet veriyordu. Şimdi, tersine her geçen gün gelişmesi gereken deniz ulaşımı ve bu kadar kabul görmüş bir hizmet hattı, neden birden karaya oturtulur, tüketici bunu anlamaz, kabul etmez. Gerek dedikodu çarkından, gerek basından birçok şey duyuyoruz, öğreniyoruz. Osmangazi Köprüsü ile ilgili duyumlar, Pazar günü Hürriyet’te Jale Özgentürk’ün haberinde söz edilen Bursa Belediyesi’nin BUDO’su, Ambarlı Liman arsası, Sirkeci-Harem hattı ve Kabataş hakkındaki olumsuzluklar, bunların her biri ayrı ayrı etki etmiş olabilir. Ama tek şey kesin: Bu halk haklı olarak bunlara gerekçe değil, bahane diyecek ve olayın arkasında rantı başka yerlere kaydırma arzusunu bularak suçlayacak. Herkesin aklını başına alarak toplumu daha fazla mağdur etmeden bu hatadan dönecek formülleri bulması lazım. Bunu başaramayan herkes halkın gözünde kaybeder!

GEZİ FOBİSİ HİÇ BİTMEYECEK Mİ?
Bizler “Osman Kavala’nın suçu ne?” sorusuna yanıt ararken, geçen hafta bir sabah vakti öğrendik ki, yine birçok öğretim görevlisi göz altına alınmış!
Kör şafakta ansızın yapılan baskınlarla birilerini göz altına almak, literatürümüze Van Üniversitesi rektörü Yücel Aşkın’a 2004’de reva görülenlerle başladı. (Kendisi buyıl ancak beraat etti o davadan!) O günden sonra Ergenekon-Balyoz derken sayısız defada, sayısız masum insanın FETÖ kumpaslarıyla toplanıp götürüldüklerini gördük. FETÖcüler’e geçmişte onların açtıkları davaların “savcılığını üstlenebilecek kadar” yakın duranlar, bugün onların her kuruma sızmış kalıntılarını sistemimizden temizleyebilmek için akla karayı seçiyorlar. Ancak görüyoruz ki, 15 Temmuz’dan önce FETÖ hainlerinin yıllardır ifşa ettiğimiz rezil kumpaslarını öngörememiş olanlar, şimdi de gülünç bir FETÖ taktiğiyle masum insanlara içeriksiz gerekçelerle, Gezi bahaneleriyle baskınlar yapabiliyorlar!
Bu toplum artık gerginlikten de, sürekli kavgadan da, yalan senaryolarla halka “korku ve dehşet” yaşatanlardan da, tehditlerden de bıktı. İktidar artık yalnız Türkiye içinde değil, dışında da buna benzer ilkel saldırılarla ülkeyi yıpratmaktan vazgeçmeli. FETÖ taktik ve saldırı alışkanlıklarının hala kullanılabiliyor olması bile, başlı başına bir acizlik ve hayal kırıklığı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.