Wimbledon’da
dün oynanan maçlardan sonra, Hırvat Marin Cilic ve İsviçreli
Roger Federer, finale çıkmayı başardılar.
YARI
FİNALDE ŞU İSİMLERİ GÖRMEK İSTEERDİM
Esasında
4. tur veya hadi bilemediniz çeyrek final seviyesinde görmemiz
gereken maçlar, turnuada tüm favoriler elendiği için yarı
finalde karşımıza çıktı. Seyirciler, hep yıldız kapışmaları
görmek isterler. Ama ne yapalım ki bu sene Wimbledon’da yıldızlar
teker teker kayıp düştüler. Bunlar arasında en arzulu olan belki
Nadal’dı. Onun da İsviçreli Gilles Müller’le yaptığı maç,
şu ana kadar turnuanın en güzel maçı olma iddiasını
sürdürüyor. Nadal 5 sette kaybetti ama kötü oynadığından
değil, rakibinin inanılmaz performansı yüzünden oldu. Ben kendi
hesabıma bugünkü yarı finallerde Müller’i görmek isterdim,
renk katardı... Murray’in Sam Querrey’e yenildiği maç
ise, Britanyalının her zamanki gibi şikayetleri ve “ağlamaları”
ile geçti. Ben ömrümde Murray’nin sahada bu negatif tavırları
göstermediği hiçbir ciddi maçını hatırlamıyorum. Bu sefer
kalçasından sahiden sakat olduğu söyleniyorsa da, gözümde o
“yalancı çoban” durumuna düştü artık, kendini pek
kurtaramaz!
Bu
son karede olmadığına üzüldüğüm diğer tenisçi, Rus kökenli
Alman Alexander Zverev. Onu da Raonic 5 sette yendi. Aynen Berdych’e
5 sette yenilen yılın diğer sansasyonu Dominique Thiem gibi...
Evet, Muller, Zverev Ve Thiem yoktu yarı finalde, elimizdekilerle
yetinecektik, n’apalım?
DEV
SERVİSLERİN MAÇINDA HIRVAT CİLİC KAZANDI
Günün
ilk maçında, 7 numaralı seri başı Hırvat Cilic, ABD’li rakibi
Sam Querry’yi 4 sette mağlup etti. Aslında skora bakarsanız çok
çekilmeli geçen maçın seviyesi, istenilen düzeye pek ulaşmadı.
Her iki tenisçi de özellikle sert servisleriyle bir çok puanı
kazanırken, top neredeyse 3-4 kereden fazla gidip gelmedi. Maçın
ilk setinde 6/6’ya gelene kadar kimse rakibinin servisini kıramadı.
Tie-break’te Cilic 4-1 öne geçmesine rağmen, Querrey bu oyunu
8-6 aldı ve seti 7/6 kapamayı başardı. Maçın ikinci setinde her
iki tenisçi de servislerini kolay kazanırken, 2-2’de Cilic,
Querrey’in servisini bir kere kırdı ve bu da seti 6/4 kazanmasına
yetti.
3.
setin hemen başında Querrey, 15-40 ile servisini kaybetmek
üzereyken oyunu kurtardı. Bunun ardından Cilic bir dahaki fırsatta
Querrey’in servisini kırdı ve 2-1 öne geçti. Ancak hemen
ardından bu sefer Querrey rakibinin servisini kırdı. İtiraf etmek
gerekirse bu seviyedeki beklentileri karşılayamayan oyun yine
6-6’da kilitlendi ve tie-break’e gelindi. Hırvat tenisçi bu
sefer fazla zorlanmadan 7-3 ile bu son oyunu kazandı ve setlerde 2-1
öne geçti. 4. sette Querrey 3-1 öne geçti ama ardından
4-3’te Cilic de onun servisini kırınca, iki tenisçi 5-5’e
geldiler. Cilic 6-5 öndeyken ve maç yine tie break’e gidiyor
görünürken Cilic son oyunda Querrey’nin geri oyun zaaflarından
istifade ederek dördüncü seti maçı kazanmayı başardı.
Berdych’İN
EN İYİ OYUNU DA FEDERER’E DAYANAMADI
Günün
ikinci maçında, ekselansları Federer çek rakibi karşısında
oyunu en başından itibaren çok ciddi tuttu. Bütün favorilerin
kaybetmiş olması kendisinin üstüne baskı oluşturmuştu ama kral
bunlara da alışıktı! Wimbledon’un yarışta kalan büyük son
yıldızı, çok çekişmeli geçen ilk seti 1,96’lık Çek rakibi
karşısında 7/6 almayı başardı. 2-2’de rakibinin
servisini kırdıktan sonra, bu sefer Berdych Federer’in servisini
kırdı ve oyuna tekrar denge geldi. 6-6’ya kadar eşitlik sürünce
tie-break’e geçildi ve Federer yine vole ve forehandlerle seti
kapamayı başardı. Maçın 2. seti yine çok benzer bir senaryoyla
ilerledi. Her iki tenisçi de servislerini kaybetmeden bütün seti
götürdükten sonra, Federer tie-break oyununda 5-1 öne geçti ve
bu avantajını koruyarak 7-4’le kazandı. Böylece ikinci set de
aynı skorla 7-6 hanesine yazıldı. Üçüncü sette 3/3’e kadar
oyunlar yine çok çekişmeli geçti. O son noktada rakibinin
servisini tekrar kıran Federer, kendi servisini aldı ve durumu
5-3’e getirdi. Federer ardından yine kendi servisinde ikinci maç
topunda kazanırken sevinci yüzünden okunuyordu. Böylece Federer,
Londra’da bu en prestijli turnuada, 11. kez finale kalmayı
başardı.
ARALARINDAKİ
FARK NEYDİ
Maçın
geneline bakarsak iki oyuncuyu ayıran ana fark, Federer’in
özellikle geri oyunuyla kazandığı direkt puanların fazlalığıydı.
Bu 22’lik fark (53-31) en belirgin şekilde Federer’e büyük
ölçüde maçı kazandırdı. Federer ayrıca yüzdelerde net olarak
hem daha iyi servis karşıladı hem de ilk servisini daha büyük
bir yüzdeyle oyuna sokmayı başarıp, o puanların da %84’ünü
aldı. Bir de tabii İsviçreli yıldızın, başardığı keyfine
doyulmaz star vuruşları vardı. Onlar için ayrı bir yazı daha
yazılabilir. Maç keyfini geri getirdi santrkorta. Özellikle 3.
sette Berdych’in birçok sert ve öldürücü volesine vurduğu ve
tam geri çizgiye oturan forehand paralel passing shot’u
unutamıyorum. Daha önce Federer’i en son 2013’te yenen Berdych,
yine çok iyi bir maç çıkarmasına rağmen, ekselanslarını
durduramadı.
Maçtan
sonra Paris’i bu yıl oynamamasının bu turnuaya olan etkisini
sorduğum Federer, “Belki oynasam da aynı performansı gösterirdim
ama sakatlık ve yorgunluklar açısından benim burada bu noktaya
gelmemde etkili olmuş olabilir” dedi. Benim görüşüme göre
ise, bu etki çok büyük. Roland Garros’u oynamamış olması, 36
yaşındaki Federer’in çok zeki bir satranç hamlesiydi. Şimdi
herkes Federer’in sekizinci kez Wimbledon’u kazanıp, 19. Grand
Slam Turnuası’nı koleksiyonuna eklemesini bekliyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.