Hani
şu 1 Kasım seçimlerinde korumaya çalıştığımız kolu kanadı
kırık demokrasimizden kalıntılar var ya! Hani şu her gün sinsi
hamlelerle yok edilmeye çalışılan demokrasimiz? İşte o
demokrasimizin tüm köklerini, bu Cumhuriyet’e ve büyük
kurucusuna borçlu olduğumuzu biliyoruz.
Ama
bir isim daha var... O, demokrasinin tüm gelenekleriyle yerleşmesi
için kitapta ne yazıyorsa uygulamış, Atatürk’ün 15 yıla
yakın bir süre fiilen Başvekilliğini yapmış olan “ahiret”
kardeşi İsmet İnönü. Seçimlere bir ay kala, bayram günlerinin
yarattığı göreceli boşluktan istifade ederek, onun hikayesini
özetle sizlerle paylaşmak istedim. Siyasi hayatımızda seviyesiz
şekilde yerleştirilmeye çalışılan bir yaklaşım var. O da
Atatürk’e diş geçiremedikleri her yerde, oklarını İnönü’ye
çevirmeleridir. Bu
tavırları bölücü, yobaz veya 2. Cumhuriyetçi kadrolardan
görmemiz normal ama kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayıp
hatta CHP kadrolarında yeri olan kimi insanların da bu rüzgarlardan
beslenmeleri, CHP tarih ve kültürünü tanımamaktan başka bir şey
olamaz. Bu
nedenle, özellikle Lozan veya İnönü’nün yıldönümü gündemde
olmadan bu hatırlatmaları yapmak istedim.
SAVAŞ
KAHRAMANLIĞINDAN DİPLOMASİ DEHASINA
İnönü,
Bitlis kökenli, Malatyalı Reşit Bey ve Razgradlı Cevriye Hanımın
oğludur. Çocuk yaşında asker olmaya karar vermiş, tüm eğitim
dönemi olağandışı başarılarla geçmiştir. Harp Akademisi’nde
Mustafa Kemal’le başlayan dostluk onları İttihat ve Terakki
Cemiyeti içinde yakın ilişkilere, oradan Kurtuluş Savaşı
çerçevesinde büyük bir kader birliğine yönlendirmiştir.
İnönü,
meydan muharebelerinde tüm teorik disiplin ve dehasını pratiğe
döken bu savaş kahramanı, diplomatik bir kurt olarak tarihe
geçeceği Lozan konferanslarında parlıyor, sahada elde edilen
“sürpriz” zaferin, uluslararası çerçevede anlaşmalar
üstünden kabulünü sağlıyor. Hem de Türkiye’yi aşağılamak
üzere kurulmuş psikolojik ortama rağmen...
Başkaldırılar
dönemine gelince, kimsenin aklına şu basit soru gelmiyor: O savaş
kaosu ve yok olma tehlikelerinin ortasından bu Cumhuriyet ve
yerleştireceği demokratik altyapı nasıl kurulacaktı? Kanlı
isyanlara kırmızı halı sererek mi olabilecekti bu? Anakronik
eleştiriler dönemimizin zaafı! Yaşanan tüm ırkçı ve dinci
isyanlar bastırılması konusunda -Başvekil o dönemde olsa da,
olmasa da- fatura hep İnönü’ye çıkarılmış. Örneğin,
Dersim olaylarında ipler Bayar’ın elinde olsa da...
Atatürk’ün
vefatının ardından devletin başına geçen İnönü, yine kıvrak
“jonglör” zekasını konuşturarak Roosevelt’in, Churchill’in,
Sovyet Bloku’nun ve Almanya’nın şaşkın bakışları arasında,
Türkiye’yi bu korkunç savaşın dışında tutmayı başararak en
azından yüzbinlerce şehit vermemizi engelliyor. II.
Dünya Savaşı’nın yoklukları nedeniyle yaşanan ünlü bir
anekdot var: Bir yurt gezisinde İnönü’nün önüne sürülen
bir küçük çocuk, Cumhurbaşkanı’na “sen
bizi ekmeksiz bıraktın”
diyor. İnönü’nün yanıtı ise net: “seni
buraya yollayanlara söyle: seni belki ekmeksiz bıraktım ama
babasız bırakmadım”
.
ANA
MUHALEFET PARTİSİ’NİN YILMAZ SAVAŞÇISI
Savaşın
hemen ardından çok partili rejime geçişi sağlayan İnönü,
1950’de Bayar ve Menderes hiç beklenilmeyen bir şekilde seçimi
kazanınca, kimi askerlerin “farklı tekliflerine rağmen”
tereddütsüz iktidarı Demokrat Parti’ye bıraktı. Kaybetmesinin
hemen ardından Churchill kendisine hayranlık dolu bir tarihi saygı
ve teessür mektubu yolladı. Mektup şöyle bitiyordu: “Dostça
ve zevkli olan mülakatımızı daima hatırlarım ve politika
sahnesinden şimdi ki çekilişinizde size en iyi dileklerimi
yollarım”.
Halbuki Churchill çok yanılıyordu. Tarihe en güzel sözlerle
yerleştirdiği 64 yaşını aşmış insan, mütevazi şekilde “Ana
Muhalefet Partisi” sıfatından başlayarak daha neredeyse çeyrek
asır en çetin yollardan siyasete devam edecek, ardından 1960’larda
tekrar Başbakanlık yapacaktı!
1950’lerle
birlikte -yine dönemimizde pek rastlanılmayan şekilde- yaşlanan
partisini yeni dönemle buluşturmak için CHP Gençlik Kolları’nın
kurulmasına olanak sağladı. Dr. Suphi Baykam'ın kurucu
başkanlığıyla gelen kadro, yönetime Bülent Ecevit, Altan Öymen,
Yekta Güngör Özden, Şevki Aysan, İlhami Soysal ve sonraki
dönemde Hikmet Çetin gibi yepyeni isimleri taşıdı, partinin önü
açıldı. İnönü 1957 seçimlerinden itibaren en yakın çevresine
ve sorumluluk noktalarına bu gençleri yerleştirmekten çekinmedi.
Bu olgu, CHP'de yıllarca görülmeyecek bir "gençlere güven"
dönemini getiriyordu.
DP
dönemini burada bir paragrafta özetlemek gerekirse: Menderes ve
Bayar, kendilerini iktidara taşıyan demokrasinin, kendileri
iktidardan düşürebileceğini düşünmek bile istemiyorlardı.
Adım adım yalnız CHP’yi değil, muhalif basını, yazarları,
üniversiteleri hedef alarak kendilerini korumaya çalıştılar,
gerginlikleri zirveye taşıdılar.
İnönü, onları hatalarından kurtarmak için her ikna ve diyalog
yolunu denedi. En son “Tahkikat Komisyonu”nun illegal şekilde
kuruluşunun ardından ünlü “bu
yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam”
sözlerini sarf etti. Gerçekten de 27 Mayıs Devrimi’nin ardından,
son saniyeye kadar idam kararlarını engellemek için her hamleyi
yaptı, başaramadı.
YAŞLI
KURTUN SON DEMOKRASİ DERSLERİ
1961
Anayasası ve seçimlerle beraber AP ile kurulan koalisyonda Başbakan
oldu, gerilimi düşürdü. Amerika ile 1964’te yaşanan krizde
Johnson’a rest çekerek “yeni
bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır”
sözlerin tarihe geçirdi. CHP’yi “Ortanın Solu”nda bir parti
olarak tanımlayarak sol ve sosyal demokrasinin önünü somut olarak
açtı.
Hiç
bir zaman seçim gezilerinde din istismarı yapmadı, “lütfen
nutuklarınızda Allah’ın adını ağzınıza alın”
diyenleri tatmin için konuşmasını bitirirken “Allaha
ısmarladık”
demekle yetindi. Günümüzde görülen camii-ibadet şovlarıyla oy
avcılığından her zaman uzak durdu. 1972’de, Ecevit’in kendisi
aleyhine aylardır hazırladığı kurultay çıkışı öncesindeki
günlerde, koltuğunu korumaya çalışmak yerine, vaktini Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemeye ayırdı.
İdamların ertesi günü, CHP Kurultayı'nda Ecevit’in Parti
Meclisi listesi kazanınca, hiç vakit kaybetmeden Genel
Başkanlık’tan istifa etti, o dönemde de parti içi demokrasi
dersi verdi.
İşte
şimdilerde haksız yere birçoklarının günah keçisi haline
getirmeye çalıştığı demokrasi kahramanının yaşam öyküsünden
örnekleyici bir kesit...
Bugün
savunmaya çalışıp siper olmak istediğimiz ülkenin demokratik
temelleri, böylesine yüce insanların sabrı, metaneti ve ileri
görüşlülüğü sayesinde oluşturulabildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.