Amerika açık finalini pazartesi sabahı, Türkiye saatiyle 02.00-05.30 arası kaç kişi ülkemizde veya Avrupa'da canlı izleyebildi, bilemiyorum. Ama bildiğim tek şey, o uykusuz gecenin her zerresinin bu külfete değdiğidir.
Bir yanda yaşında, dünya 1 numarasına yerleşmiş, bu sene önceki 4 Slam turnuasının ikisini kazanmış, birinde final oynamış Sırp raket Djokovic, diğer tarafta 34 yaşında, "artık zirveye oynayamaz" lafları yayıldıktan sonra 5. vitese geçip kariyerinin yeni baharını yaşayan, her gün sürpriz şekillerde agresif oyununu geliştiren, puanları artık daha hızlı bitiren kortların ekselansı Roger Federer... Dün sabaha karşı oynanan maçın verdiği tatmin düzeyi, kolay kolay anlatılmaz.
Maçın ilk oyunu iki tenisçi arasında defalarca gelip gittikten uzun 7 dakika sonra, Federer servisini korumayı başardı. Daha sonra 2-2'ye gelene kadar birer kere birbirlerinin servisini kıran iki tenisçiden Djokovic, 3-3'de tekrar Federer'i kırdı ve rakibinin özelikle forehand'de yaptığı basit hataların da yardımıyla seti 6/4 aldı. İkinci sette kararlılığını ortaya koyarak kendi limitlerini zorlayan, sık sık fileye çıkan bir Federer vardı. Seyircinin abartılı ve inanılmaz desteğini arkasına alan Federer, 2. sette winner sayısını arttırmayı başarınca, rakibinin servisini 6-5'de kırarak işi tie break'e bırakmadan setleri 1-1'e eşitlemeyi başardı. 3. setle beraber Federer, fileye daha da sık çıkarak rakibi üzerindeki baskısını arttırma yoluna gitti. Bu arada bu turnuada sık sık gündeme gelen bir nokta, Federer'in rakiplerinin servisini, kimi zaman servis çizgisi üstünde beklemesinin ve hemen akabinde dömi-vole bir vuruşla fileye çıkmasının aldığı eleştirilerdi. Özellikle Boris Becker'in bunu bir saygısızlık olarak görmesi, "bizim dönemimizde kimse buna izin vermezdi" demesini çok yadırgadım. İsteyen istediği taktikle oynar! Bu mantıkla o zaman kısa vuruş yaparak rakibini "aldatan" tenisçiyi de mi kınamamız lazım? Sonuçta Federer, yıllar önce bizlerin de Türkiye'de maçlarda uyguladığı bu taktiği arada sürekli kullandı ve başarılı olamadığı anlarda bile rakibinin ezberini bozdu. Bu kritik sette Djokovic 2-1 öne geçti ama Federer hemen onun servisini geri kırarak ve ardından 3 ace atarak 3/2 öne geçti. Bir sonraki servis oyununu da nefis servislerle sıfıra karşı kazanan Federer, 4-3 öndeyken Djokovic'in servisini kırma şansını elde etti. Hem de 0-40'tan geri gelmeyi başararak! Birinci şansta Federer hata yaptı, ikincide ise, uzun ralliyi risk alan Djokovic, nefis bir çapraz forehand'le bitirdi ve 4-4'le eşitliği sağladı. Ardından Federer, 40-15'ten kendini servisini kırdırıp bir de arkasından 15-40'tan Djokovic'in servisini kırmayı başaramayınca Djokovic seti 6-4 kapadı. Bu, gerçekten dayanıklılığın, tüm ömrünü dünyanın bir numaralı atleti olmaya adamış bir sporcunun direncinin inanılmaz performansıydı. Karşısında tenisi bir sanat haline dönüştürüp, yaratıcılıkla gücü birleştiren bir efsane olmasına rağmen Djokovic artık bu kritik oyunları hanesine yazdıktan sonra maçın tüm psikolojik kontrolünü eline geçirmişti. 4. set bu veriler üzerine başladıktan sonra, Federer'i tekrar kırarak 3-2 öne geçen Djokovic, o servis oyununda pes etmek istemeyen İsviçreli ustanın bir servis kırma topunu savuşturup ardından rakibinin bir kere daha, bu sefer rahatlıkla servisini kırıp 5-2 öne geçti. İşte buraya kadar muhteşem bir maç seyrediyor olmanın yanısıra, her şey beklendiği gibi gidiyordu. Djokovic tam elini kupaya uzatmışken Federer ancak Holywood filmlerimde görülen bir dirilişle önce rakibinin servisini kırdı, ardından müthiş servisler ve üst üste drive volelerle kendi servisini aldı ve bir de üstüne rakibinin servisinde yine mükemmel backhand winnerlarla 15-40 öne geçti. İnanılmaz uzun ve nefes kesici ralliler seyircilerin nefesini keserken, tenisin kitabındaki tüm vuruşlar ve ötesi devreye giriyordu. Tribünler delirmiş ve resmen tezahürattan kopmuş durumdaydı. Oyun inanılmaz şekilde 2-5 den 5-5'e gelmek üzereydi. Ancak kortların Sırp efendisi, halkın sevgilisi rolünü de üstlenmiş kralın bu son nefesteki çabalarını kararlılığıyla ve akıl almaz ayak çabukluğuyla söndürüp, 15-40'tan mükemmel servislerle kurtulup, ilk kullandığı maç topunda rakibinin dışarı çıkan forehand'inden sonra zafere ulaştı.
Böylece aralarındaki müsabakalarda 21-21 eşitliğe ulaşan tenisçilerden Djokovic, 3.3 milyon dolarlık çeki hanesine yazarken, mikrofon kendisine uzatıldığında ekibine teşekkür etmek dışında yalnız rakibini överek, tevazu dersi verdi, nasıl bir numara olunacağı ve kalınacağı konusunda herkese örnek olmayı sürdürdü. Hayal kırıklığı her halinden belli olan Federer ise, centilmenliği elden bırakmadı ve her şeye rağmen geçirdiği sezondan son derece mutlu olduğunu vurguladı. Bir US Open da böyle kapanırken, bu büyük şampiyonların ışığında tenis sporu büyümeye devam etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.