24 Aralık 2013 Salı

NASREDDİN HOCA’YI AŞAN FIKRA DURUMLARI! / Bedri Baykam / 24 Aralık 2013 tarihli Cumhuriyet makalesi..


Arkadaşlar vallahi benim çocuğun ayağı 49 numara, bu hesaba göre köşeyi dönmem lazım! Ne desteler sığar o kutuya! İmam-Hatip için saklıyormuş! Şaka bir yana, geçen hafta hükümet-yargı-emniyet-hukuk ilişkilerinin Türkiye'de koca bir guguk olduğu yine tescillendi! Böyle yüzsüzlük görülmedi; utanıp istifa edeceklerine iddiaları yok etmeye çalışıyorlar! Yolsuzlukla mücadeleden anladıkları: Soruşturmayı yürütenleri görevden al, yerine adamını koy, medyayı tehditle sustur! Helal! İşte ileri demokrasi! Hükümetten biri çıkıp "soruşturma gittiği yere kadar gitsin" diyor, ama herkes tasfiye ediliyor! Törkiş majik! Arınç sakin konuştukça herkes hipnotize olacak sanıyor. Bir yandan göstermelik “Böyle yolsuzluklar varsa sonuna kadar araştırılsın” denirken bir yandan da gazetecilere Emniyet binası yasaklanıyor! "Yolsuzluk soruşturması, düşmanıma yapılırsa, adalet süreci işleyecektir, kutsaldır, bize yapılıyorsa savcılar görevden alınmalıdır" Ama zaten “Tek bira içen bile alkoliktir ama eğer AKP’ye oy veriyorsa alkolik sayılmaz” diyen, aynı zihniyet değil miydi?
Gezi’deki “kahraman polisimiz” şimdi “çete” oldu! Daha dün "Bağımsız yargı işliyor, napalım" diyenler, şimdi panik içinde "Çeteler temizlenecek" diyorlar! Her gün "yargıya saygı"dan dem vuran bir hükümet tanıyordum. Şimdi insan hakları ve masumiyet karinesi ağızlarından düşmüyor! Fesupanallah! Hem bir Atatürkçü, hem de bir Fenerbahçeli olarak çok duygulandım, özellikle Arınç "yürütülen psikolojik savaşla" yıpratıldıklarını vurgularken!
Bu hangi Muz Cumhuriyeti'nde olur, söyler misiniz? Soruşturulan hükümet, dosyanın polis müdürleri ve savcılarını kendi adamlarıyla değiştirecek! Öte yandan bir daha bunun yaşanmaması için artık “üstünü araştıran” mecburen haber verecek! Bu kadarını Nasrettin hoca bile düşünemememişti: “Amirim izninizle yarın hakkınızda bir takibat başlatacağım!”
İmam'a zorla "evet içtiler" dedirtmeye çalışanlar, hakim-savcı da değiştirir, yolsuzluğu da hokus pokusla örterler!
"Ben o parayı yerde buldum" bile bir açıklama gayreti (!) olabilirdi. Ama soruşturanı yok etmeye çalışanların özürleri kalmaz. İspanya'da polis, İktidar Partisi’ne baskın yapmış, yolsuzluk belgesi aramış. Sorun bakalım Başbakan savcıyı görevden almış mı? Bu iktidarın, artık uluslararası planda meşruiyeti kalmamıştır. Ama kaç kişi farkında? Bizim evde çalışan kıza annem sordu: “Gördün mü şu olup bitenleri? Yanıt: “Ne olmuş ki abla?” Tayyip Bey de bu konularda bizden daha çok şey biliyor ve bu iletişimsizliğe güveniyor! Dün "ben bu davanın savcısıyım" diye davul çalanlar, şimdi bir diğer davanın avukatı ve koruyucu meleği oluverdiler! Hergün"ahlak" nutukları atarak başımızı şişirenler, şimdi o kavramın göğüs çatalında olmadığını anladılar. Ne öğrendik? Doymadıklarını, yılların hırsını para açgözlüğüyle doldurmaya çalışan köpekbalıklarına benzeyip türevlerini yetiştirdiklerini...
Hükümet, konuyu sihirbazlık metodlarıyla Gezi'ye bağladı. Gezi'yi de Ergenekon'a bağlamışlardı, demek ki Cemaat de Ergenekoncuymuşşş!! Ergenekon'da götürülenlerin suçu Nutuk okumak, Cumhuriyet mitingi, muhalefet hakkı kullanmaktı. BUNLARIN SUÇU DÜNYAYI AYAKKABI KUTUSUNA HÜPLEMEK!
Muhteşem iktidarımız, ortada yerleşik bir "hizmet örgütü" olduğunu kendisi de ısırılınca 11 yıl sonra birden öğrenmiş! Düne kadar ortaklardı! Bonjour Tristesse! Çok merak ediyorum, THY'de Zaman gazetesini ne zaman yasaklayacaklar?!
Zaten medya durumları çok karışık! Bu kapışmada, safını belirleyemeyen kimi gazete müdürleri, yazarlar, bürokratlar, iş adamları, kimbilir ne zordadırlar! Nazlı Ilıcak'ın Sabah'tan atılması: İlahi ders mi, yanlış avukatlığın beklenen sonu mu? Medya tehdidi, taciz artık
"kendi içlerinde” yaşanıyor! AK GENÇLİK "Niye bizi kandırıp yolsuzluk yaptınız?" diye Parti Merkezi’ne yürüyeceğine, "Niye yolsuzluğu yazıyorsunuz?" diye Zaman'a yürümüş! Bizim liberallerde ise, sorgulamak caiz de, cesaret noksanlığı ve patronların avuç içine geçirilmiş halleri çok acıklı! Açık bir toplumda Ankara Emniyet Amiri cinayeti veya intiharı her yerde 8 sütun manşet olurdu; Tabii burada değil... Tüm basının neredeyse YOK saymasına anlam veremedim! Krizin ilk gününden itibaren yine sormak durumunda kaldık: “Alooo? Penguen medya? Buzlar çözüldü mü? Yoksa sıra "Timsah gözyaşları" belgeselinde mi?”

Süregelen iddialara aranızda "çok şaşırdım" diyen var mı? Eurovision'a "alternatif" üretmiş "Appabı kutucuları"... Böylece "ahlak"ları (!) korunmuş olacak, dekolteler açılmayacak! Yeni bir şarkı çıkmış, çok ilgi görüyormuş, harika bir nakaratı var, tavsiye ederim: "Beraber yürüüttüüük, biz bu yollaaaarda...” Vallahi kazanabilirdi yarışmayı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.