Artık insanların ülkemizin her noktasında hak etmeden yaşadıkları rezilliklerden, tacizlerden bıktım, bıktık. Her geçen gün, gazeteler, ekranlar ve internet sayfaları bu ayırımcı, yüz kızartıcı haberlerle dolu.
Örneğin
yine uyanır uyanmaz gördüğüm haberlerden biri, iki Galatasaraylı
Drogba ve Eboué’nin içlerine Mandela ile ilgili giydikleri
tişörtün TFF tarafından uğradığı takibat ve bekleyen cezanın
dünya basınına konu olması... Şimdi kalkıp yedi cihana nasıl
anlatacaksınız ki, ülkede yaşanan yalakalık yarışı ve
Cumhuriyet'e saldırı çerçevesinde Fethiyespor'un "Yüce
Atatürk"
tişörtüne layık görülen o utanç verici cezanın üzerine TFF
"Biz bunu her siyasi slogana uyguluyoruz"
gibi bir bahaneyle
"Madiba"ya
kadar uzatmış? Tabii ki hiçbir yabancı anlamaz. Twitter
hesabımdan "TFF
istifa"
kampanyası başlattım! Dün Spor Bakanı Kılıç'ın bile
dayanamadığı bu bataktan çıkıp hatalarından döndüler mi,
henüz bu satırları yazarken bilmiyorum, ama şuna inanıyorum ki
hangi aklı evvel TFF'yi bu "ucube" (!) karara sevkettiyse,
en azından geri çark ederken o zavallı adamlar derhal özür
dileyerek görevi terk etmelidir. Yahu "Herkese
mal olmuş değerler"den
biri ise, o tişörtü giymek nasıl oluyor da
“tartışmaya açmak”
sayılabiliyor, önce ne dediğinizi bilin, söyleminize taktığınız
kulpa karar verin! Ey TFF, ya bu rezaleti kendi içinde bir-iki
kişinin istifasıyla özür dileyerek çöz, ya da toptan istifa et!
Anayasa
Mahkemesi'nin aldığı Mustafa Balbay kararının uygulanmasını
beklediğimiz kritik saatler yaşıyoruz. Yine bu satırları
yazarken Balbay'ın dün daha geç saatlerde serbest kalıp
kalmadığını henüz bilmiyorum. Ülkenin 12 Eylül 2010
referandumundan sonra kör-topal ilerlemeye çalışan hukuk
sisteminin zirvesinde olan AYM bile artık Silivri üstünden
yaşatılan insanlık dramına katlanamıyor. Balbay'ın değerli eşi
Gülşah Hanım ve sevgili çocukları Yağmur ile Deniz, artık
yaşamlarının en unutulmaz buluşma karesine hazırlanıyorlar.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin artık daha fazla direnç
göstermeye çalışmadan ve açık suç işlemeden Balbay'ı başta
ailesine ve ardından bizlere, Türk halkına iade etmesi lazım. Bu
48 saatlik son mantıklı uygulama süresi bugün doluyor, umarım
siz bu satırları okurken 1. sayfada Balbay’ın özgürlük
kareleri yer alacak!
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ise Ergenekon mağduru, örnek aydın, örnek hoca Fatih Hilmioğlu'nun sinsice ilerleyen hastalığının doğru tedavi edilebilmesi için yeni bir imza kampanyası açtı. Bu kampanyayı hemen imzalayarak tekrar kamuoyunun vicdan gündeminin en üst sırasına havale ediyoruz. Başta Sn Cumhurbaşkanı’na soruyorum: Türkiye bu konuda yapılan haksızlığa nihai tepkisini vererek durumu düzeltmek için iş işten geçsin diye mi bekliyor? Hilmioğlu'nun durumu en az Balbay'ınki kadar açık ve ivedi çözüm bekleyen bir insanlık dramı. Buna toplumun en üst mevkileri, yani başta Çankaya ve Anayasa Mahkemesi, derhal "dur" demelidir.
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ise Ergenekon mağduru, örnek aydın, örnek hoca Fatih Hilmioğlu'nun sinsice ilerleyen hastalığının doğru tedavi edilebilmesi için yeni bir imza kampanyası açtı. Bu kampanyayı hemen imzalayarak tekrar kamuoyunun vicdan gündeminin en üst sırasına havale ediyoruz. Başta Sn Cumhurbaşkanı’na soruyorum: Türkiye bu konuda yapılan haksızlığa nihai tepkisini vererek durumu düzeltmek için iş işten geçsin diye mi bekliyor? Hilmioğlu'nun durumu en az Balbay'ınki kadar açık ve ivedi çözüm bekleyen bir insanlık dramı. Buna toplumun en üst mevkileri, yani başta Çankaya ve Anayasa Mahkemesi, derhal "dur" demelidir.
Mehmet
Perinçek, Doğu Perinçek'in oğlu. Örnek, gurur duyulacak aydın
bir araştırmacı. O da maalesef Ergenekon davasından mağdur
oldu ve 2 yıl Silivri'de yattı. Yaptığı arşiv çalışmaları
ve yayınladığı kitaplar, Türkiye'ye nefes getiren son derece
kritik konulara önyargıları yerle bir ederek ışık tutuyor.
Türk-Sovyet ilişkileri ve Ermeni meselesi üzerine değerli birçok
araştırma kitabı var. 5 Ağustos 2013 tarihinde serbest
bırakıldıktan sonra 9 yıldır araştırma görevlisi olarak
çalıştığı İstanbul Üniversitesi'nde yaşadığı
haksız-hukuksuz uzaklaştırılmayı dile getiren bir durum
tespitini köşe yazarlarına yolladı. Şu çelişkilere bakar
mısınız lütfen: 2007
yılında T.C. Dışişleri, kendisini Ermeni meselesi konusunda
çalışmalar yapmak üzere Rusya’ya yolluyor. Bu arada doktora
prosedürünü donduruyor. Çalışmalarındaki bulgular, Türk resmi
makamlarınca soykırım iddialarına karşı çeşitli platformlarda
kullanılıyor. Ama şu garipliğe bakın ki, aynı M. Perinçek
Ergenekon davasından yargılanırken, iddianamede aynı konuyla
ilgili çalışmaları
“milli hassasiyetleri kullanmak suretiyle sözde Ergenekon Terör
Örgütü’nün propagandası” olarak
değerlendiriliyor ve Perinçek tutuklanıyor!
Ne
diyordu Şenay? "Dünyaya
geldik bir kere"...
Yeter artık bu yaşadıklarımız. Yeter insanlarımıza yaşatılan
bu mantık ve hukuk dışı tacizler, yetti artık karanlık günler!
Fazla birşey değil, insan olarak var olma hakkımızı geri
istiyoruz! Başaracağız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.