26 Kasım 2013 Salı

SAHİDEN NERELERDESİNİZ YAHU? / Bedri Baykam / 26 Kasım 2013 tarihli Cumhuriyet makalesi..



            Kimdiniz siz sahiden? Şu küstah hallerinizle bizlere küçümseyerek bakan sizlerden söz ediyorum; siz 2. Cumhuriyetçiler, siz
"yetmez ama evet"çiler, siz "Ulusalcılık-Atatürkçülük düşmanları", sizlerden, hepinizden söz ediyorum... Bugün "kızlı-erkekli" (!) tartışmaları Ortaçağ’dan çıkıp kabus gibi ortalara dökülmüşken nerelerdesiniz? Hangi masa altına saklanıp eski rezil yazılarınızı örtbas etmeye çalışıyorsunuz? Artık televizyonlarda o havalı ve sahte bilgiç edalarınızla atıp tuttuğunuz boş programlar da kalmadı. Çoğunuzun kullanım süresi doldu ve üzeriniz çizildi. Ortada bir kaç tane çürük elma kaldı. Sizin yerinize daha arsız, daha ukala, ağzı bozuk, bazısı elinde valizi, arada Cemaat/İktidar kavgasında birbirine de giren yeni bir “nesil” geliverdi... Kızlı erkekli çalışıyorlar, kimisi babasının oğlu, kimisi karı-koca... Dört koldan, ellerinden geleni artlarına koymayarak, Mustafa Kemal'e ve onun bugünkü savunucularına sürekli ağızlarından salyalar akarak saldırıyorlar! Herhalde onları seyrederken heyecandan gözleriniz yaşarıyordur, "Ne güzel yetiştirmişiz" diye, öyle değil mi? Şimdi bir süre de onlar kullanılacak sizler yerine, ta ki bir gün çember yobazlığa doğru biraz daha daralıp onların da topuz saçları, şuh ve makyajlı havaları ıskartaya çıkana kadar... Hadi onlar da heveslerini alsın biraz bakalım!
             1990'ların başlarında çıktınız ortaya... Birkaç "liberal" gazetede konuşlandınız başlarda. Önce Atatürk'ü ele aldınız, sinsi sinsi,
"Efendim onu da tabii ki eleştireceğiz" diye anlamsız, mantıksız, her türlü sözde zeka fışkırmasını ortalara vecd içinde dökerek... Bizlerin, yani Atatürkçüler'in bombalandığı, kurşunlandığı alçak yıllardı. O cenazelere bile gelmediniz, "Bu cinayetlerin kaynağı belli değil" diye hep ortalığı bulandırdınız. Acılarımıza göstermelik olarak bile ortak olmadınız. Büyük devrimcinin her adımında bir faul aradınız. Türkiye hakkında söylediğiniz her şey, yaptığınız her çözümleme, AB ile ilişkilerden AKP'nin kimliğine kadar, her şey yanlış çıktı! Tarih hakkında yaptığınız analizlerde, beş yaşında çocuğun yapmayacağı bir kabalıkta "anakronizm" denilen illetin çukuruna düştünüz. Bugünün siyasal verileri üzerinden 1920'leri 30'ları kötülemeye kalktınız. Acımasızca gencecik beyinleri zehirleyerek, ödünsüz laiklik olmayan yerde demokrasinin izi bile olamayacağını onlardan saklayarak... Yoksa sahiden bunu bilemeyecek kadar cahil veya donanımsız mıydınız?
           Türban tartışmalarında hep çok yamandınız... Türbanı savunanların demokrasi aşığı, mazlum, ilerici, gerçek anlamda devrimci(!), iyi niyetli ve özgürlük arzusuyla yanıp tutuşan insanlar olduğunu iddia ettiniz. Din propagandacılarının masumiyetlerini, çağdaşlıklarını, hatta ideolojik sağlamlıklarını ve etik duruşlarını öne çıkardınız! Bizler ise sizin jargonunuzda
"laikçi-statükocu-resmi ideolojici-militarist-kavgacı-demode" birer fazlalıktık! Anayasayı ve siyasi partiler yasalarını çiğneyerek dini siyasete sokmaktan çekinmeyen ve bunu tamamen çarpıtılmış bir demokrasi kılıfı ile örtmeye çalışanları her adımlarında mazur göstermek için ters taklalar attınız. Ne kelimeler yüklüyordunuz o saçma iddialarınıza; "Modern mahrem"den tutun da, "iflas eden paradigmalar"a kadar her türlü cilayı denediniz. Bu arada kontrol ettiğiniz yayınlarda, gazete sütunlarında açık demokratik tartışmalarda yenmeye gücünüzün yetmeyeceği Kemalist isimleri alçakca yok saydınız, yayınlarda üzerlerini çizdiniz, sansürlediniz. Çünkü gerçek demokrasi çapınız bu kadarcıktı!
           Tabii, yalnız gazeteci değildiniz. Şakıyan şarkıcıydınız, ödül avcısı yazarlardınız, balerindiniz,
"güncel" plastik sanatçıydınız, sözde yeni dönemin  büyük siyasetçi adayları veya her tarafından çıkar ilişkileri akan akademisyenlerdiniz! Hatta sol parti lideri bile oldunuz! Aranızdan Gezi'den sonra RTE'ye sitem edip "kaç kere söyledim bunları daha önce içeri almalıydın" diye debeleneniz bile oldu! Ne denir sizlere, bilmem ki? Hep arkadan dedikodu yaptınız, nice sergide, panelde, nice gazetede ahlaksızca sansürü devreye sokarak çamur attınız. Alman müzelerinde 68 Kuşağı sergimizi iptal ettirecek kadar bu konuda çalışkandınız! Sizleri tanımlamaya Türkçe yetmez...
             Nerelerdesiniz şimdi? Bekar kız veya erkeklere ev verilmeyeceği, o evlere giriş çıkışın yakında ahlak polisi kontrolünde gerçekleşeceği soytarı günler yaklaşırken, bazen traş olurken veya dudak boyarken hala aynaya bakabiliyor musunuz? Yoksa yüzsüzlük bunu  bile çoktan engelledi mi? Nerdesiniz, merak ettik sizi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.