27 Ağustos 2013 Salı

SEVGİLİ ÇAPULCU: LÜTFEN BİR DAKİKA BENİ DİNLER MİSİN? / Bedri Baykam / 27 Ağustos 2013 tarihli Cumhuriyet makalesi..



           Sevgili çapulcu kardeşim, lütfen bana beş dakikanı ayır.
           Yaşadığımız gerilimli 10 yılın üstüne son üç ayda ağır günler yaşadın. Arkadaşların öldürüldü, belki gözünü kaybettin. Dayak yedin veya genç bir kızsan tacize uğradın. Tomalar, coplar, akrepler seni kovaladı. Bir de üstüne hakarete maruz kaldın, aşağılandın, tehdit edildin. Gün oldu cenazeni kaldırmana, ağıt yakmana izin vermediler, savaşta bile uygulanmayacak tavırlarla sana yardım etmeye kalkan doktorları, avukatları düşman ilan ettiler.
           Bunlara rağmen, yine esprilerinden, barış arayışından, her türlü silahla arana mesafe koyuşundan ödün vermedin. Tuzaklara düşmedin, provokasyona gelmedin. Sana bu muameleleri reva görenler, kullandığın baret veya gaz maskesini bile "suç delili" ilan ettiler!
            Bunlar dışında siyasi alanda özgürlükle arana hangi timsahlı dereleri koyup demokrasi ve laikliği nasıl öldürmeye çalıştıklarına hiç girmeyelim. Doğal ve haklı olarak böyle bir ortamda Türkiye'deki siyasi partileri beğenmiyorsun, onları kendine yakıştıramıyorsun. Siyasette bedeller ödemiş bir kuşağın çocuğu olarak hem ailen, hem sen siyasete soğuk bakıyorsun. Senin ölçülerine göre siyaset topluma mantık, özgürlük, eşitlik, dürüstlük ve etik taşımalı. Bu nedenle parti içi faşizme, yolsuzluğa, hukuksuzluğa dayanamıyorsun..İsyan ediyorsun, adı üstünde, direniyorsun!
             Siyasette koyduğun hedeflere ben de ulaşmak istedim. Şu farkla ki, ben siyasetin partilerde yapılacağını bildiğimden, partimi, CHP'yi ideal bir konuma taşımaya çalıştım. Bu felsefeleri öne çıkararak başkanlık yarışına girdim, önüm eski zihniyetin anti demokratik kalıntılarıyla kesildi. Yeni tüzük hazırladık yılmadan, gençleri ve kadınları siyasete kazandırmak için. Genel başkan ve üst kadrosu o yapılanmada partinin en ağır çalışanları olmalı, tek seçicileri veya imtiyazlıları değil...
             Şimdi bu hak etmediğin dünyadan kurtulma yolunda bir fırsat var: Seçimler geliyor. "
Hiçbir parti bana göre değil" dersen, maalesef yeni korkunç kayıplar yaşayacağız. Çünkü oy vermemek veya oy oranı düşük partilere destek olmak, sana bir şey kazandırmayacak. Siyasete küsmen ise sadece faşizmi ve yobazlığı harmanlayıp ağır bir beton gibi kuşağının üstüne yıkılmasına neden olacak! Bu tavırların siyasette gram değeri yok! Bunu yapanlar ancak kendi bindikleri dalı kesmekten öteye gidemiyorlar. Önümüzdeki seçimlerde CHP'nin ve muhalif sol partilerin güçbirliği yapması, gençlerin, çapulcuların, kararsızların oylarını alarak Türkiye'ye oksijen dolu bir atmosfer hediye etmeleri, tek siyasi çıkış.
              Belki ilk veya ikinci kere oy vereceksin. Büyük ihtimalle bunu kerhen yapacaksın. Ama zaten kimse senin CHP 'li olmanı beklemiyor. Bu parti barajı düşürmeye söz verdiği için, karanlık kefeni yırtıp ışığa kavuşana kadar ödünç verdiğin bir oy bu. Belediye, Cumhurbaşkanlığı ve Millet Meclisi seçimlerinden sonra ister kendi partini kurarsın, ister inandığın partiye oy verirsin. Ama şu anda zalim iktidarı bu ilkel seçim yasalarıyla sandıkta yenebilecek tek somut seçenek CHP ise, ona tavır koyduğunda, kendine, arkadaşlarına ve ailene tavır koymuş oluyorsun! Yoksa CHP'yi ben de acımasızca eleştirebilirim, hem de haklı olduğumu içinden  bilerek! Ne yazık ki bunu yapsam yalnız kendi oğlumun değil, tüm çocukların geleceğini bencilce ateşe atmış olurum! O andan itibaren artık hiç kimseye iktidarı şikayet edemem, yurt dışından gelen gazeteciler bana "zırdeli" deyip giderler!
            Lütfen gözlerini kapa ve Gezi Parkı'nda paylaşılan o inanılmaz dostluğu, iki lokma ekmeği, dayanışmayı, zengin sohbetleri, beraberce kullanılan kütüphaneyi, söylenen şarkıları hatırla. Bunların üzerinden birileri grayderle geçerse mutlu mu olacaksın? O umut dolu hayaller ayaklarına taş bağlanıp suya atılırsa,
"ne güzel hınç aldım" mı diyeceksin?
            Biz bunları konuşurken, Tuncay ve Balbay, arkadaşlık ve direniş tarihine geçen en içten sözleri birbirlerine bırakıyorlar, ODTÜ'lü gençler ısrarla ağaçları korumaya gövdelerini siper ederek devam ediyorlar, Berkin Elvan hala ölümle pençeleşiyor.

Karar senin. Bu sefer kazanmak istiyorsan, kerhen değil, aşkla oy verip şimdiden sokaklara dayanışma adına çıkman lazım... Kendin için değil, çocukların, ülken ve henüz doğmamış milyarlarca vatandaş adına yap bunu. Kanıksanmış tavırlarla kendi önüne barikat dikme! Seçim matematiğinde "en az" rakiplerin kadar zeki ol ve aynı sepette oy toplamanın önemini artık sonsuza dek anla!
       
   Olayların aynı ritimde kalacağını hiç sanma. Her şey ya daha kötüye gidecek ya da muhteşem bir güneş bizi bekliyor olacak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.