Takımın morali çıtanın en yükseğinde filan değil. Son haftalarda düşen bir form grafiği, veto edilen yasa değişikliği, açıklanan iddianame, belirsiz bir yıl sonu ve yaklaşan Galatasaray deplasmanı…
Ve buna rağmen yine o cefakar seyircilerin neredeyse hıncahınç doldurduğu stad ve bitmeyen inançları, sevgileri…
İşte böyle bir ortamda haftalardır usanmadan “Stoch nerede, o oynarsa Fenerbahçe kilitlendiği bir çok maçı çözer, bu adam bir çilingir” diye hatırlatıyoruz… Ve sonra Stoch nihayet Ankaragücü maçında sahaya sürülüyor ve sonuç ortada! Dar alanların yorulmaz savaşçısı, bu sefer sahaya Mohawk saç modeliyle çıktı ve renkdaşlarına acımadan darbelerini indirdi.
Tabii haftalardır başka şeyler de hatırlatıyoruz takıma. Mesela Bekir ve Selçuk’un tekniği ve takım ahenkleri’nin zayıflığı, mücadeleci ruhlarına rağmen onların sahada sırıtmasına neden oluyor. Özer bir başka alem. Kendini dev aynasında görmesi ve hep fazladan işler denemesi, takımı sabote ediyor. İlk Ankaragücü golü öncesi kaptırdığı topun neye mal olduğu malum. Selçuk ve Özer’le oynuyorsanız, bu risk hep var. Bilica, Emre ve Topuz’un Galatasaray karşısında ilk 11 de forma bulmaları daha yerinde bir karar olur.
Maçın en başından itibaren neredeyse her pozisyonda Stoch vardı. Otomatiğe bağlanmış alet gibi her fırsatta rakip kaleyi şutlarıyla ablukaya aldı. Fark arttı, artacak derken “Özer” den başlayan top misafiri beraberliğe taşıdı.
Ve buna rağmen yine o cefakar seyircilerin neredeyse hıncahınç doldurduğu stad ve bitmeyen inançları, sevgileri…
İşte böyle bir ortamda haftalardır usanmadan “Stoch nerede, o oynarsa Fenerbahçe kilitlendiği bir çok maçı çözer, bu adam bir çilingir” diye hatırlatıyoruz… Ve sonra Stoch nihayet Ankaragücü maçında sahaya sürülüyor ve sonuç ortada! Dar alanların yorulmaz savaşçısı, bu sefer sahaya Mohawk saç modeliyle çıktı ve renkdaşlarına acımadan darbelerini indirdi.
Tabii haftalardır başka şeyler de hatırlatıyoruz takıma. Mesela Bekir ve Selçuk’un tekniği ve takım ahenkleri’nin zayıflığı, mücadeleci ruhlarına rağmen onların sahada sırıtmasına neden oluyor. Özer bir başka alem. Kendini dev aynasında görmesi ve hep fazladan işler denemesi, takımı sabote ediyor. İlk Ankaragücü golü öncesi kaptırdığı topun neye mal olduğu malum. Selçuk ve Özer’le oynuyorsanız, bu risk hep var. Bilica, Emre ve Topuz’un Galatasaray karşısında ilk 11 de forma bulmaları daha yerinde bir karar olur.
Maçın en başından itibaren neredeyse her pozisyonda Stoch vardı. Otomatiğe bağlanmış alet gibi her fırsatta rakip kaleyi şutlarıyla ablukaya aldı. Fark arttı, artacak derken “Özer” den başlayan top misafiri beraberliğe taşıdı.
2.yarıya Fenerbahçe zor anlar yaşayarak başladı. 48 ve 49 da Ankaragücü iki kere öne geçme şansını teptikten sonra, önce Baroni, hemen ardından da Stoch uzaktan şık füzelerle skoru 3-1 e taşıdılar. Anlaşıldı ki, bu kısırlık döneminde bu yıl sarı lacivertlilerin en büyük silahı bu iki orta saha oyuncusunun uzaktan şutları olacak. Ama Ankaragücü bu “şok” gollere rağmen yine olumlu futbolunu bırakmadı ve hatta Yobo ve Ziegler’in gafletinden 2. Golü buldu. Ama formsuz Gökhan Gönül’ün belki taca çıkacak şutu Dia ya pas oldu ve maça susamış siyahi forvet skoru ilan etti.
Bu 4 gollü galibiyet tam ilaç gibi geldi takıma… Umarım Aykut Kocaman, G Saray maçında Stoch-Baroni yi beraber oynatmak dışında sahaya Bilica yı sürer ve top tekniği yüksek futbolcuları tercih eder..
Syoch 6 yabancı sınırına takılıyor..Bilicayı da bu yüzden oynatamıor... Yobo-Ziegler-Baroni-alex-Bienvenü-Stoch bu 6 lıdan kimi çokarursınız Bilicayı oynatmak için?????
YanıtlaSil