Dünyanın kritik virajlarından birini
yaşıyor. Yazacağımız her satır, size ulaşana kadar gündem
değişebilir. İran’ın Irak’taki Amerikan üslerini vurması,
üstü yarın kapanabilir bir olay değil. Trump ve milliyetçi
Amerika böyle bir mağlubiyetin üzerine soğuk su içmez. Orta
Doğu, maalesef daha korkunç gelişmelere gebe olabilir.
Barışçı Atatürk’ün sözlerini
unutamayız: “Milletin hayatı bir tehlikeye maruz kalmadıkça,
savaş bir cinayettir.” Ama askerlerimizi “peyderpey”
cepheye çeken Libya teskeresini düşünüyorum da aklıma 1001
olası uzantısı geliyor!
“Şu ülke kendi içinde kavga
ediyor”, “Şu, şu anlaşmaya uymadı, öbürünü destekledi”
mantığıyla her gün savaşa girersiniz! Konu yalnız Suriye mi ya
da Libya mı? Yarın İran ve Amerika arasındaki durum fiili bir
uzun savaşa dönüşüp sizi kıskaca aldığında ne yapacaksınız?
Ya da Hafter’i destekleyen Ruslar ve Fransızlarla bir “kaza
ateşi ile” birbirinize girip dolaylı düşman durumuna düşerseniz
ne olacak? Putin ile İstanbul’da hoşsohbetler eşliğinde Türk
Akım vanasını açmak başka, mesela düşen Rus uçağı sonrası
4 yıl önce yaşanan kriz bam-başka! Senaryoların sonu yok!
İntikam saldırılarının parçası olmak da işten değil!
Özellikle ilişkinin neresinde durduğunu bilmediğiniz sözde
“stratejik ortağınızla”!
Orta Doğu, emperyalizmin özellikle
110 yıldır kendi emelleri için tepe tepe kullandığı bir
bataklık.
EMPERYALİZMİN KURNAZ TAKTİKLERİ
Siz, 70 yıldır “İngiltere
İskoçya’yı bombaladı; Avusturya, İtalyan uçağını düşürdü;
Fransa İsviçre’yi istila etti” denildiğini duydunuz mu? HAYIR
DUYMADINIZ. Çünkü, 2. Dünya Savaşı ile akıllandılar!
Tüm savaşlar, sözde gelişmekte
olan, özde bu nedenle “gelişememekte olan” ülkelere
kaydırıldı. Biraz Güney Amerika, biraz Afrika ve tabii Orta Doğu!
Kabilelerin, demokrasiden uzak yönetimlerin, ırk-din-mezhep
kavgalarının birleşip köpürtüldüğü yer! Bu sorunlar yarın
çözülemez. Çünkü:
1- Emperyalizmin çıkar emellerinden
vazgeçmesi, ABD’nin Kennedy çizgilerine dönmesi lazım. Bu
konuda bir işaret yok, dünyayı tam tersine adeta bir savaş
konsorsiyumu yönlendiriyor. İran Devrim Muhafızları Ordusu
Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Örgütünün Başkan
yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’i Irak’ta noktasal atışla
vurarak yine savaş fitili ateşleyen, işte o odak.
2- Orta Doğu halklarının ise
bilinçlenmesi, doğru bir eğitimle demokrasiyi hazmederek yaşama
geçirmeleri lazım. O noktadan da çok uzağız.
3- Orta Doğu ülkelerini şu anda
yöneten lider ve sözde siyasi partilerin, şu hatırlattığımız
olağan hedeflere yönelmek istemesi lazım. Onlar da tam tersine,
hangi güç onlara iktidar vaadi, silah ve destek veriyorsa, ona
yamanıp, din veya ırk çatışma bedellerini halklarına çektirmeye
alışkınlar!
Dolayısıyla
özellikle 2. Dünya Savaşı’nı hemen takip eden yıllardan
başlayarak dünyayı kasıp kavuran İsrail-Arap ülkeleri savaşı
daha durulmadan önce, İran-Irak savaşından başlayarak bütün
bölgeye sokulmuş tüm nifak tohumlarının askeri, iktisadi,
psikolojik ve ağır propaganda yöntemleriyle körüklenmesine
gidildi. Mesela kimse Türklere ve Kürtlere “Nedir alıp
veremediğiniz, barış içinde beraber yaşasanıza” demedi. O
kavga da büyütüldü, her ırk-din-mezhep ayrımı gibi! Çünkü
savaş endüstrisinin devamlı silah satması lazım; çünkü bu
silahların eskimesi, yenilerinin alınması lazım. Aynen akıllı
telefonlar veya bilgisayarlarınız gibi, bölge iktidarlarının her
gün sipariş ettiği lüks arabalar gibi! Böylece, bir taşla
sayısız kuş vuruyorlar. Bu ülkelerin kısıtlı maddi imkanları
savaşa kanalize oluyor, eğitimlerini alamıyorlar, demokrasi
gelişemiyor. Böylece, keşmekeşin süreceği ve o halkların
ezilerek, çocuklarının bile yalınayak bombalar altında kalacağı
da garanti altına alınıyor. Şimdi Kasım Süleymani krizi bir
hızlı tırmanışa geçerse, havuzlarında güneşlenen Silah
Baronları’nın nasıl keyiflerini tahmin edebiliyor musunuz?
AİLENİZİ SAVAŞA YOLLAYACAKSANIZ,
ÖNDEN BUYRUN!
Aslında dünyada tüm savaşları
toptan bitirecek formül, BM’nin alacağı tek bir karar:
Birbiriyle savaşan her ülkenin liderlerinin, bakanlarının tüm
çocukları, torunları ve yeğenleri bu savaşlara ön cepheden
asker olarak mecburen katılacaklar. Yarın bu karar çıksın, tek
kurşun atılırsa namerdim. Ama ne kadar kolay başkalarının
çocuklarını savaşa yollayarak kahramanlık yapmak! Allah korusun
Libya’ya da bu şekilde girilirse yarın yeni şehit hikayeleri
içimizi sızlatacak, içimiz kan ağlayacak. Yarın Türkiye’ye
veya Kıbrıs’a bir ağır saldırı olsa, hepimiz biliyoruz ki tüm
Türkiye bu meşru müdafaaya destek olur, cansiperane şekilde
savaşır. Ama Orta Doğu’nun bu dar anlayışlı kafalarla bitmesi
mümkün olmayan ve artık askeri çatışmaların her gün yayıldığı
kargaşasının içine, Türk ordusunu çekmek, ayrıca zayıf Türk
ekonomisini bu şekilde sarsmak, hangi düşünceye hizmettir?
EMPERYALİZM HEM GÖNÜLLÜ KANIYOR,
HEM KANDIRIYOR!
-Bu değişken, Orta Doğu yapıları
içerisinde dün Esad’la maç izlersiniz, ertesi gün “Esed”
diyerek Özgür Suriye Ordusu’nu desteklersiniz! Libya’da yarın
şunu veya öbür gün rakibini destekler duruma düşebilirsiniz.
Ama buralarda fikri takip bulamazsınız. Çünkü sizi kullanan
Emperyalizm de nerede durduğunu bilmiyor! Fırıldak gibi dönerek o
kavganın bitmemesi için elinden geleni, geçmişte hep yaptığı
gibi, gelecekte de yapacağının sinyalini veriyor. Bu şablonu
anlamadan Orta Doğu’ya bakamazsınız.
-ABD, Süleymani’yi öldürme
kararını verirken, buna karşılık verileceğini biliyordu. Ama iç
siyasette saldırıya uğramanın, çok önemli bir geçer akçe
olduğunu biliyoruz. Trump’ın bu fırsatı şimdi kullanarak
avantaj arayacağı kesin. Ama belki yanıtın bu kadar ağırını
beklemiyordu. Öngöremediği nokta, İran gibi bir ülkenin bir
yüksek komutanını yok etmek ile, bir terör örgütünün liderini
yok etmek çok farklı şeyler!
-Libya teskeresi geçti; ama Irak
teskeresini durdurmuştuk. Neler yaşandı Irak’ta? Sözde kitle
imha silahlarını bulmak ve imha etmek” için tüm çağrılara
rağmen Amerika bölgeye girdi ve milyon Iraklı’yı öldürüp
geri çıktı. 3-4 yıl sonra da dedi ki “Özür dileriz, yanlış
istihbarat almışız.” Uzun lafın kısası “kandırıldık”
dediler. Peki bu sefer bizi kim kandırıyor? Yarın yeni
pişmanlıklar kimlere hangi ağır maliyetle geri dönecek?
-Kanal İstanbul maliyeti, savaş
maliyetine eklendiğinde, bu sefer yine nerelere vergi yağdıracaklar?
Nefes alma vergisi mi koyacaklar?
Bu us dışı, eksantrik ve korkunç
maceraların yükü artarken, halkımız “pes” diyerek israfları
izliyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.