Sözcü davasının gerekçeli kararı,
kamuoyunun tüylerini diken diken eden şaşırtıcı bir içerikle
öne sürüldü. Artık mantık, delil, şahit aranmıyor. Yalnız
“Ben bu manşeti böyle okudum, böyle anladım” şeklinde
bir yorum, yıllardır Atatürkçülük, laiklik ve demokrasinin
kalesi olarak bilinen bir gazeteyi “FETÖCÜ” ilan etmek için
yetebiliyor. Bizler de gücümüzün yettiği oranda, bu “deli
saçması” olarak dayatılan hukuksuzluklara karşı bir savaş
veriyoruz. Bugün size yine bu kabul edilemez iddialardan, geçmişe
yönelik yapılan akıldışı yorumlardan bahsetmeyeceğim. Bu sefer
geleceğimizi hedef alan, altımızı oyarak hazırlanan bir tuzağa
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Cumhuriyetimizin varlığına yönelen
bu iğrenç saldırının adı ASRİKA, İslam Devletler Birliği.
Bu, açık suç unsurlarıyla dolup taşan yüz kızartıcı girişim,
Riyad veya Tahran’da fanatik bir mollanın hezeyanıyla toplansa,
güler geçersiniz. “Anca gidersiniz” diyerek o sayfayı
kapatırsınız. Ama ne yazık ki bunu yapamayacaksınız. Projenin
mimarı, daha düne kadar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın
“Güvenlik Başdanışmanı”, “Güvenlik ve Dış Politikalar
Kurul Üyesi” bir zat. Birkaç hafta önce İstanbul’da toplanan
“ASSAM” kongresinde (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar
Merkezi Derneği), laik-demokratik bir hukuk devleti olan (olmasını
istediğimiz) Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak ve şeri
yasalara bağlı, Asya’dan Afrika’ya uzanan bir İslam Devletleri
Birliği’nin bir parçası yapmak isteyen bir girişimin sahipleri,
bütün cerahatlerini ortalığa kustular. Bu densizler, başkentimizi
İstanbul’a alırken, dilimizi de “Arapça” olarak
değiştirerek, her zerresi ve kazanımıyla Atatürk ve silah
arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma planı
için düğmeye basıyorlar! Umarım tuzağın boyutlarını
anlatabildim.
Öncelikle birkaç soru sormak
istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, Adnan Tanrıverdi gibi birini,
yanı başınızda bu büyük göreve getirirken dayanağınız
neydi? Hadi güvenlik soruşturması demeyelim de, hiç mi
istihbaratın tornasından geçirmediniz? Ağzına din-İslam-Allah
adını alan her şebeke, sizi bu şekilde kandırabiliyor mu? Yok
ben abartıyorsam, Tanrıverdi’nin işlediği bir suç yoksa, o
zaman her önüne gelen sizin Başkanı olduğunuz Cumhuriyet
yapısını dağıtmak, yok etmek için en büyük kentimizde açık
toplantı yapabilir mi? Mesela yarın Kürtler “İstanbul’da
Kürdi Devletler Birliği kuruyoruz, başkenti İstanbul, dili
Kürtçe, bayrağı şu şekilde, sınırları da şuradan şuraya
uzanıyor” diye bangır bangır bir açık toplantı
yapabilirler mi? Bunu da görmezden mi gelirsiniz? Yoksa o toplantı
derhal basılır, katılanlar gözaltına alınır ve peş peşe
davalar mı açılır? Evet, aynen öyle olur Sayın Cumhurbaşkanı.
Peki bir etnik temele dayalı başkaldırı, meydan okuma ve
küstahlığa bu tepkiyi vereceğinizi biliyoruz da, “ASRİKA”
rezaleti hakkında neden hala sesinizi ve hükümetinizin, içişleri
bakanınızın tepkilerini duyamadık? Konu din olunca, akan suların
durması ve gözlerin görmemeye başlamasının bedelini bu ülke,
en ağır şekilde daha yeni ödedi. Çok daha beter bir felaket bizi
15 Temmuz’da ele geçirmiş olabilirdi. Peki 3,5 yıl önce yaşanan
o kaostan siz ve ekibiniz hiç mi ders çıkarmadınız? Öyle sinsi
ve terör örgütü gibi planlar hazırlamış bir insan türünü
nasıl yapınızın kalbine yerleştirdiniz ve bu durumu nasıl hala
içinize sindiriyorsunuz? Tanrıverdi isimli, “Mehdi gelecek”
gibi evlere şenlik çıkışlarla ortada dolaşan bir zat,
makamınızda hangi tarihler arasında “görevde bulundu”?
Görevi, Mehdi’nin ne zaman geleceğini saptamak mıydı?
Bir diğer sorum ana muhalefet Partisi
CHP’ye: Durumun ciddiyetinin farkında mısınız? Topluca ayağa
kalkıp bu alçakça girişimin üzerine yürümek için ne
bekliyorsunuz? Lütfen Meclisi birbirine katın ve Atatürk’ün
partisi olduğunuzu hatırlayarak gereken en sert tepkiyi verin. Bu
olayın gündemin ilk maddesini işgal eden Kanal İstanbul’u bile
felaket senaryolarında solda sıfır bırakacak bir tuzak olduğunun
bilincine varın.
Bir sorum, hala yetkileri ve etkileri
olduğuna inanıyorlarsa, Hükümet’e, AKP grubuna ve başta
İçişleri Bakanı olmak üzere tüm kabineye: THY, ASELSAN,
HAVELSAN, MKEK, TAİ gibi kuruluşlar ve başta Bursa Büyükşehir
Belediyesi olmak üzere birçok belediyenin desteği ile yapılan bu
suç buluşmasını “normal” mi karşılıyorsunuz? Bu girişimin,
içinde sizin de yer aldığınız binayı kökten devirmek için
oraya getirilmiş, tam teçhizatlı bir yıkım ekibi olduğunun
farkında değil misiniz? Milletvekili yemininizi ederken bir
ayağınız havada mıydı?
Bir sorum da Cumhuriyet
Başsavcıları’na: Bu olayın farkında mısınız? Ne zaman
müdahale edeceksiniz? Yoksa Anayasa ve Türk Ceza Kanunu değişti
de ben mi ıskaladım? Bu konunun üzerine çökmediğiniz her gün,
yarın tarihte aleyhinize bir kanıt olarak yazılacak.
Nihayet bir sorum da televizyonlarda
ASRİKA’yı hafife alarak, “demokratik” algı formülleri
yaratan, bunu sivil toplumun bazı şeyleri önerme hakkına
bağlamaya çalışan komedyenler sürüsüne: Yine aynen Fetö
döneminde olduğu gibi kullanıldığınızın
farkında mısınız? Yarın öbür gün bu
abartılı ebadlarda suçlar
ortaya çıkıp da dosyalar savcılar
aracılığıyla önünüze düşmeye başladığında sakın
üzülmeyin, hiç de şaşırmayın.
PEKİ KENDİ ARKA BAHÇEMİZ?
İYİ Parti
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ü kutluyorum. Gereken tepkiyi
en doğru sorularla Parlamento’ya taşımış! Her
milletvekilimizden de bu tavrı bekliyorum. Biliyorum, halkımız,
aydınlarımız yıllarca uyuşturuldu, reflekslerini kaybettiler.
Sonra son 12-13 yılda yılda biraz uyandılar, ama hala
Cumhuriyet’in sloganıyla “Tehlikenin farkında mısınız?”
sorusuna, rahat ve yüksek sesli bir yanıt veremiyorlar. Örneğin
bu makalemi hala abartılı, şovcu, paranoyak bulan kendi
çevremizden insanlar var mıdır? Kesin HALA vardır! Zaten bu yazı
en başta onlara! Hatırlayın bundan 30 yıl önce de “Paranoyak
Bedri Baykam”, TCK’dan 163. Madde’nin çıkarılmaması için
yapılan kampanyaların Muammer Aksoy, Türkan Saylan, Oktay Ekşi,
Necla Arat ve Yekta Güngör Özden ile başını çekiyordu. O
zamanlar da bu fikirler “eksantrik” bulunuyordu. Yani son 30
yılda rejim değilikliği de dahil onca bedel ödedik ama tepki
reflekslerimiz bu bedeller oranında gelişemedi.
AYAĞA KALKIN, HUKUKÇULAR, SANATÇILAR,
SİYASİ ÖRGÜTLER! BU İHANETLERİ CİDDİYE ALIN, KONTROL DIŞI
BÜYÜMESİNİ BEKLEMEYİN. YAŞADIĞINIZ ONCA SİYASİ DÜŞÜŞÜ
HATIRLAYIN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.