Elazığ
ve Malatya Bölgesi’ndeki depremin acıları sürerken, enkaz
altındakiler için mücadele verilirken, bu dram bin bir işbirliği,
kriz masası ve lojistik düzen gerektirirken, siyaset ve
bürokrasinin sabahtan akşama nefes almadan çalışması
gerekirken, hükümet kalkıp “deprem
fotoğraflarını sosyal medyada paylaşıp panik havası
oluşturanlar hakkında tahkikat başlatacağız”
diyebiliyor. Merak ediyorum, 2011’de Japonya’da yaşanan ve
18.000 kişinin öldüğü tsunami sırasındaki kurtarma çabaları
son hız devam ederken, Japon hükümeti felaketin fotoğraflarını
paylaşanların veya yorum yapanların peşine düştü mü? Burada
tabii ki kasıtlı olarak dezenformasyonla panik yaratmaya
çalışanlardan bahsetmiyorum. Ama bazı “tahkikat” vakalarına
baktığımda, sosyal medyada bu konuda teftişçiliğe soyunup cadı
avına çıkanların,
ülkenin
siyasal şizofreninin ötesinde uluslararası ortamda “raydan
çıkmış” olarak algılanmasına neden olabilecek haberleriyle
karşılaştım. Bunların bazılarının gerçek olduğuna
inanamıyorum ve hala mercilerin yalanlamasını bekliyorum: Oyuncu
Şevket Çoruh depremden sonra “geçmiş olsun #Elazığ” yazmış
ve hakkında tahkikat başlatılmış! Mesela bu haber yalanlandı
mı? Ne yazması lazımdı? Herhalde “sizin oralarda havalar nasıl
Elazığ?” diyecek hali yoktu! Ya ben Türkçeyi unutmuşum ya da
“geçmiş olsun” lafına başka anlamlar yüklenmiş! Meslektaşı
Berna Laçin ise, deprem sonrası vergilerini sorguladığı ironik
tweet’i nedeniyle soruşturmaya maruz kalmış! CHP
ve HDP'nin, deprem konusunda araştırma komisyonu kurulmasına
ilişkin grup önerileri AKP ve MHP tarafından reddedildi. Bunun
mantığı nedir? Deprem
vergilerinin ne kadar biriktiği ve nereye harcandığını
soruşturan CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, henüz sorusuna
resmi bir yanıt bulamamış, ancak bakanların dahi bu sorunun
yanıtını bilmediğini ortaya çıkarmış! “Hazine ve Maliye
Bakanı Albayrak’a yorumsuz olarak sormuştuk ‘1999’dan 2018
yılına kadar toplanan paranın ne kadarı depremlerin vereceği
zararları önlemek için, kimler tarafından, ne şekillerde
harcanmıştır?’ Onlar da ‘Biz bilmiyoruz İçişleri Bakanlığı
bilir’ dediler… Biz
daha sonra hem
soru önergesi, hem de CİMER
aracılığı ile İçişleri
Bakanlığı’na sorduk. Aylardır cevap veren yok. Deprem için
toplanan katrilyonlar
nasıl,
nereye harcandı,
şu anda bilen yok”.
Yani Türkiye’de dokunulmazlığınız
yoksa, ağzını açtığınız zaman iyi niyetle de olsa
dudaklarınızdan dökülen her kelime istisnasız aleyhinize delil
olarak kullanılabiliyor. Dünyanın başka hangi
ülkesinde burada bahsettiğim konular bir
soruşturma konusu olabilir, lütfen
söyleyin? Durum böyleyse bu da yasalara şöyle bağlansın
“Hükümete eleştirel bir doz içerdiği şüphesi taşıyan soru
sormak yasaktır”. TBMM, adı üstünde milletin meclisidir. Orada
çalışan ve maaş alanlar bunu millet adına yaparlar ve milletin
yetkilendirdiği isimlerdir. Asli görevleri millete hizmet etmek ve
ülkeyi daha güzel günlere taşımaktır. Böyle bir ortamda
kendisi için hizmet etme adına seçilmiş ve maaş alan
insanların yetkilerini nasıl
kullandıklarını öğrenmek isteyen ülkemizin fertleri, oy
veren vatandaşları, nasıl olur da ağızlarını her açtıklarında
“Halk arasında endişe korku ve panik oluşturmak ve Türk
milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, TBMM’yi, hükümetin
ve devletin yargı organlarını alenen aşağılama” gibi
suçlamalarla karşı karşıya kalabilirler? Gerçekten
hükümet sosyal medyaya karşı bir
savaş mı açtı, yoksa bazı işgüzarlar kraldan fazla kralcılık
yapıp olayı bu noktalara mı taşıyorlar? Unutmayın ki, dünya
basınına yansıyan bu olur olmaz baskılar ve hukuki tehditler,
Türkiye’nin imajını ve demokratik kredibilitesini dünya kamuoyu
önünde zor duruma düşürmekten başka bir işe yaramıyor!
Şimdi bize bu alanlarda patinaj
yaptırıp zaman kaybettiren bu konuların ardından, deprem
konusunun bizde uyandırdığı gerçek tehlike çanlarını dönelim.
Mesela İstanbul’da hangi ilçelerde
hangi yapıların yıkılma riskini doğrudan taşıyıp
taşımadığıyla ilgili bir rapor, neden Valilikte veya AFAD’da
bulunamıyor?
Bu raporlar somut olarak
hazırlanmadığından, binalara gereken güçlendirme çalışmaları
ve büyük çaplı gerçek kentsel dönüşümlerin aksadığı
ortada değil mi?
Herkesin açık olarak deklare ettiği
şekilde, rant arayışlarına kurban edilen “deprem sonrası
toplanma alanları” faturasının kime çıkarılması lazım?
Bunlar ilk kertede akla gelen en basit
SORULAR; bunun gibi onlarcasını jeoloji eksperleri her gün önümüze
koyuyor. Ne zaman cadı avını bırakıp konsantrasyon, zaman ve
paramızı, Kanal İstanbul gibi bu coğrafyayı daha da büyük
tehlikelere taşıyan hayali ve ayakları yere basmayan projeler
yerine bu hayati öncelikleri gündeme alacağız?
KRAL FEDERER YİNE İMKANSIZI
BAŞARDI
Avustralya Açık turnuvası son
hızıyla devam ediyor. Bu sene sanki geçen senelere oranla daha da
fazla büyük çarpışmalarla 5 set ve 4-5 saat süren inanılmaz
maçlar yaşanıyor. Şu anda 38 buçuk yaşında olan İsviçreli
efsanevi şampiyon Roger Federer, iki kere yok olmanın eşiğinden
döndü. İlkinde 3. turda Avustralyalı tenisçi Millman’a karşı
5. ve son setin 10 puanlık tie-break’inde 8-4 gerideyken inanılmaz
bir geri dönüşle rakibini kendi seyircisinin büyük desteğine
rağmen yenmeyi başardı! İkincisinde ise, Amerikalı tenisçi
Tennys Sandgren’e karşı, rakibi setlerde 2-1 ilerdeyken 4. sette
önce 5-4’de 3 maç topunu çelik sinirleriyle kurtarmayı bildi.
Ardından o set tie-break’e uzayınca 6-3 geri düştü ve rakibi
bu sefer üst üste üç maç topu kazandı. O anda herhalde o
tribünlerde eşi ve antrenöründen başka kimse Kral’ın bu
kazılmış mezardan sağ çıkabileceğine ihtimal vermiyordu. Ama
kral “her ne pahasına olursa olsun gösteri devam edecek” dedi
ve inanılmazı başardı, her birini kurtarıp, 5. sette maçı
cebine koydu!
LOULOU DEDOLA BUGÜN PİRAMİD
SANAT’TA
Bu sütunlarda 14 Kasım 2019’da uzun
uzun söz ettiğim Fransız Kemalist yazar ve rock müzisyen Loulou
Dedola, bugün 18.30-21.00 arasında Taksim’de Piramid Sanat’ta
benimle bir söyleşi yapacak. İstanbul’da iseniz kaçırmamanızı
öneririm. Bizim vazgeçilmez önderimizin bir Fransız’ın gözünde
hangi gerekçelerle 21. yüzyılın evrensel, tartışılmaz,
ideolojik önderi haline dönüştüğünü lütfen gelin ve bizzat
izleyin. Özellikle “Kemalizm diye bir ‘izm’ yoktur” diye
tutturan mürekkep yalamış görünen kesimin uğrayıp bilgilenmesi
iyi olur!