Bırakın artık kendi mahallenizden
gelen negatif baskılardan etkilenmeyi! Bırakın her köşede, aile
toplantısında, kahvede sizin seçimlere yönelik umutlarınızı
söndürmeyi kendi zeka gösterileri haline dönüştüren çevre
baskısını! Felaket tellallarını susturun! Size her gün “Bu
muhalefetten bir şey olmaz!” diye yayın yapan, iyi
niyetinden şüphe etmediğim arkadaşlarınızı, komşularınızı,
hatta gerekirse kardeşinizi, amcanızı susturun! Gün, o gün
değil! Bu satırları yazan arkadaşınız, daha iyi bir ana
muhalefet partisi şekillenebilsin diye ezelden beri en çok eleştiri
getiren kişi! Bunları o söylüyor size! Gideceğiniz her sandıkta
ana muhalefet partisine veya millet ittifakına damgayı basın!
Negatif enerjiyle sizi kuşatmaya çalışan, maalesef yıkıcı
propagandalara farkında olmadan beyni esir düşmüş yakın
çevrenizi tam tersine siz sarsın, “Kendine gel” deyin!
BU YAŞADIKLARIMIZ UNUTULUR MU?
Onlara hak etmediğiniz nasıl bir
yıkıcı ortamla karşı karşıya kaldığınızı hatırlatın.
Tamamen illegal bir şekilde, devlet imkanlarının nasıl bir
partinin çıkarları için devreye sokulduğunu, kimi sözde
valilerin, din adamları veya üniversite rektörlerinin AKP
propagandasına nasıl alet edildiklerini gözü körelmişlere
yüksek sesle hatırlatın! Devletin zirvesinin seçim vaatlerini
yalnız iktidar partisi lehine yapmaya nasıl cüret edebildiğini
sorun! Utanmadan her muhalif aday veya seçmeni “terörist” diye
adlandırmaktan çekinmeyenlerin propagandalarını kursaklarına
tıkayarak her demokrat adayın arkasında durun! Kendileri
saraylarda kuş sütü ile beslenirken, bilmem kaçıncı yüz milyon
dolarlık uçaklarını her gece özel cilalarla korurken, sayısını
kimsenin bilemediği korumalar ordusu ile sokağa adım atarken,
halkın ucuz domates peşinde kuyruklarda kendini heba ettiği bir
ülkede yaşadığımızı göremeyenlere karşı gerçekleri
haykırın! “Beka sorunu” diye diye halkın gözünde seçimlerin
yasallığını sorgulatan ve sanki düşmana karşı bir savaşa
gidiliyormuş havasını estirerek halkı tedirgin, muhalefeti de
tehdit ederek her yerde panik havası estirenlere, artık yüksek
sesle sandıkta DUR demeye mecburuz! Milleti mahkemelerde
süründürmeye çalışarak aba altından sopa göstermeyi bir
alışkanlık haline getirenlere karşı, bu halkın, demokratik
kitlelerin korkutulamayacağını herkesin ayağa kalkarak en cesur
şekilde dillendirmesi lazım! Muhalif her milletvekili veya
öğrencinin, sosyal medyada yer alan en basit cümlesinden yola
çıkarak hakkında soruşturma açanların, ana muhalefet partisi
liderini idam etmekten veya muhalifleri direklerde sallandırmaktan
söz edenlere karşı kılını kıpırdatmadığı utanç verici bir
düzende yaşadığımızı, kimse unutmasın, unutturmasın!
Koskoca gururumuz olan Atatürk
Havalimanı’nı, kim ne derse desin, aldığı tüm
uluslararası ödüllere rağmen yalnız adı nedeniyle ölüme
mahkum etme yolunu seçenlere elbet bu halkın vereceği demokratik
bir yanıt olacak değil mi? Yakında, inat çıkarları üzerine
inşa edilmiş yeni havalimanında her türlü aksaklık ve kaos
üstümüze düşmeye başlayınca, insanlar nasıl tehlikeli bir
gidişatla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayacaklar!
BİLİYORUM YORGUNSUNUZ AMA...
Biliyorum, yorgunsunuz, yorgunuz. Bu
baharın yorgunluğu değil. Biraz abartılı şekilde uzun süren
bir kabusun getirdiği yorgunluk. Bıkkınlık. Sıkıntı...
Kaç seçimde umutla sabah güne
başlayıp, büyük bir heyecanla sandıklara yürüdük... Her
defasında ya bir sandık açılırken gidip başında durup tek tek
oyları saydık ya da her ihbarı dikkatle değerlendirerek,
ipuçlarının peşinde koştuk.
Kaç kere “Bu sefer oldu!”
dedik, hatta 2015 seçimlerinde gerçekten muhalefet olarak keyiften
havalara uçarak ve kazandığımıza inanarak, kitapta yazan veya
yazmayan her kutlamaya giriştik. Ne kadar mutluyduk o Haziran
akşamı, hatırlıyor musunuz?! O ilk gece Devlet Bahçeli,
hiçbirimiz işin nerelere varacağını pek anlamadan “yeniden
seçim-hodri meydan” gibisinden yorumlarla üzerimize
geldiğinde, ülkemizde demokrasi kavramının sanki fişini
çekiyordu. O seçimden sonra ülkemiz bir ay boyunca 17 yıldır ilk
defa ne kadar rahat nefes almıştı, hatırlıyor musunuz?
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden
önce, Muharrem İnce’nin yarattığı umutlar da tavan yapmış,
demokratik beklentilerle yanıp tutuşan geniş kitleler, tam olası
bir zafere kilitlenmişken, çok yüksekten düşmüşlerdi. İşte
biraz da “o gece”nin negatif etkisiyle “politikadan
soğudum”, “artık oy vermeyeceğim”,
“hep boş yere umutlanıyoruz”, yorumlarını
yapmak, toplumda “in” sayılır hale geldi! Bunları
uygulayanlar, çok zeki-pratik-akıllanmış-gerçekçi sayılır
hale dönüştürüldü halkın gözünde!
İŞTE BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE
DAHİ...
İşte tüm bu çok iyi bildiğimiz
olumsuzluklara rağmen artık kapris yapmadan çevremizdeki rotasını
ve hedefini saptayamamış iktidarın istediği gibi düşünceleri
göçük altında kalmış dostlarımızı ve çevremizi sizin bizzat
ayağa kaldırmanız lazım! “Boşver ya, ne uğraşacağım,
zaten bir şeyin değiştiği yok” yaklaşımının kimleri çok
mutlu edeceğini bilmiyor musunuz?
Gün Atatürk’ün Gençliğe
Hitabesi’ni yüreğimizde ve her hücremizde hissetme ve ülkemize,
Atatürk devrimlerine, demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkma
günüdür! Geçmişin sandık mağlubiyetleri, sizin ateşinizi
söndürmeye değil, tam tersine sizi üç misli daha ayağa kalkmaya
teşvik etmelidir! Son 3-4 gününüzü, çevrenizdeki
kararsızları uyandırıp ayağa kaldırmak için harcayın!
Gerekirse başlarından aşağı bir kova soğuk su dökün!
Çocuklarının geleceğini yok edercesine gözleri kararmış
arkadaşlarınızı sandığa yollayın! HAYDİ TÜRKİYE!
Sandığına sahip çık! Geleceğin için oy ver! ATATÜRK’ÜN
GÖZÜNDE, GÖREVİNİ YAPMAMIŞ OLMAKTAN BAŞKA KORKACAĞIN HİÇBİR
ŞEY YOK!