12 Eylül 2018 Çarşamba

SKANDAL FİNALDE, OSAKA, İSYANKAR SERENA’YI YOK ETTİ! | Bedri Baykam



Teniste, yılların Şampiyonu Serena, Amerika Açık’ta hiç tanınmamış bir Japon kıza karşı oynuyor dendiği zaman, büyük ihtimalle siz maçın skoru ile bile ilgilenmezsiniz! “Nasıl olsa yine ezer geçer” dersiniz...
Ama tenis öyle bir spordur ki, çoğu zaman favori kazansa da, hatırı sayılır oranda da evdeki hesap çarşıya uymaz. Mesela 16 yaşında bir Jelena Donkic, 1999 Wimbledon’un ilk turunda, zamanın büyük şampiyonu Martina Hingis’i eleyip geçebilmişti. Nadal, Wimbledon’da ilk turlarda rastalı müzisyene benzeyen ve güle oynaya sahaya çıkan Dustin Brown’a yenildi. Ya da uzağa gitmeyelim, bu turnuada Federer kimsenin tanımadığı Avustralyalı John Millman’e 3 sette yenilip gitti.
Dün Naomi Osaka, kimsenin kolay kolay anlayamayacağı şekilde dev rakibini yine iki sette 6/2, 6/4 gibi bir skorla paramparça ederek kupaya uzandı! Ama tabii alttaki detaylı yorumlardan öğreneceğiniz gibi, maçın skorunun içerdiği büyük sürpriz dışında, bu karşılaşmanın tarihe geçmesinin nedeni, Serena Williams’ın tüm dengelerini kaybederek hakemle girdiği ağız dalaşı ve unutulmaz büyük tartışmalara tenezzül edebilmiş olmasıydı. Tüm bu kavga ve tartışmaları buz gibi bir sükunetle izleyen Osaka ise, maçtan sonra gözyaşları ve yaptığı yorumlarla belki de insanlık tarihine geçti.
Bu yılın kadın finalinden önce, her ne kadar Serena bu yıl aralarında oynanan tek maçı kaybetmiş olsa da, buna rağmen herkes kendisini 20 yaşındaki deneyimsiz rakibine karşı açık ara favori görüyordu. Sonradan konuşuyor görünmek istemem; ben daha 10 gün kadar önce Artı Tv’de Asena Özkan’ın programında Serena Williams’ın turnuayı bu sefer alamayacağını ısrarla söylemiştim. Gerekçelerim arasında anneliğe geçişi, rekabetin artması ve “her an aşağıdan hiç tanınmamış yeni yıldız adaylarının artık kaçınılmaz şekilde geliyor olmasına” bağlamıştım. Bu nedenle ben, maçtan önce Serena’nın finale kadar nasıl hala yenilmediğine şaşıran kişiydim tam tersine! Dolayısıyla maçtan önce benim net tahmin ve temennim, Osaka’dan yanaydı. Hem Madeline Keys’e karşı yarı finalde rüştünü fazlasıyla ispat etmişti hem de gözümde artık devrini doldurmaya başlayan Williams’a karşı maçı kazanmaması için hiçbir gerekçe yoktu.
Naomi Osaka, bu turnuadan 5 ay önce, Miami’de Indian Wells turnuasında, çocukluk döneminin tartışmasız idolü Serena Williams’ı hem de ilk turda 6/3, 6/2 yenerek herkesi şaşırtmış ve büyük rakibi, basın toplantısına bile katılmadan “hezimet yerini” beş dakikada terkedip gitmişti. Ama dünya bunu nasıl olduysa pek ciddiye almamış, dünkü büyük finalde Serena’nın 24. büyük turnuasını kazanacağından emin olarak yorumlarını ortaya dökerek maçı izlemeye koyulmuştu.

MAÇIN AKIŞI
Maça kendi servisinde 0/30’la başlayan Williams, sert forehand ve ace servislerle bu durumu en şık şekilde kurtardı. 2. oyunda, ilginç bir şekilde aynı durum Osaka adına tekrarlandı ve genç tenisçi, sert servis ve güçlü forehandlerle kendisini 0/30’dan kurtarmayı bildi. 3. oyunda ilk kırılma anı yaşandı ve Serena bu sefer servisini kaybetti, hem de 30/40’ta yaptığı bir çift hatayla. Ardından servisine tutunan Osaka karşısında Serena riskler alması gerektiğini düşündü. Ancak güzel vuruşlarını basit hatalar ve yine bir çift hata gölgeledi ve skor birden 4/1’i buldu. Osaka’nın bir sonraki servis oyununda, Williams iki kere kırma sayısı elde etti. Ama Osaka birini ace’le kurtarırken, diğerinde Serena backhand’de bir basit hata yaptı. Böylece skor, Artur Ashe stadyumunu dolduran 24.000 izleyicinin kanını donduran bir şekilde 5/1’i buldu. Her ne kadar Serena kendi servisini koruduysa da, bir sonraki servis oyununda çelik sinirli Osaka, üst üste çaktığı üç zımba servisle ilk seti 6/2 ile kapamayı başardı.

2. SET VE OLAYLARIN DİZİ-FİLM OLARAK AKIŞI!
Serena maçın 2. setine servisine tutunarak başladı. “Belki şimdi her şey normale dönecek” diye düşündü taraftarları. O noktada olaylar patlak verdi. Osaka kendi servisinde 40/15 ilerideyken Serena’nın hocası Patrick Muratoglou, kendisine “ileri çık” anlamında açık hareketlerle oturduğu yerden işaretler yaptı. Tamamen yasak olan bu tavır karşısında hakem Carlos Ramos, Serena’ya bir ihtar verdi. Serena “ben hile yapmam, coaching almadım” şeklinde net ve gürültülü ilk itirazını yaptı. Bu tartışmaya rağmen sonraki servisini kazanan Serena, Osaka’nın geriden yaptığı basit hatalarla nihayet rakibinin servisini kırdı ve 3-1 öne geçti. Fakat hemen bir sonraki oyunda Serena 30/30’da üstüste iki çift hata yaparak inanılmaz şekilde servisini geri kırdırdı! Bir sonraki oyunda, acımasız Naomi, müthiş geri vuruşlardan sonra, bir de ace servis atarak skorda dengeyi buldu: 3/3. İşte o anda Serena raketini sinirden yerlerde parçalayınca hakim Ramos kendisine haklı olarak ikinci ihtarı verdi ve bir dahaki oyunun 0/15’ten başlayacağını bildirdi. Sonun başlangıcı bu noktada geldi. Serena buna da ağır itirazlarla ve sinir bozukluğunu açığa çıkararak tepki verdi. 30/40’da servis kırma topunda Osaka, Serena’yı harika bir paralel forehandle geçerek ihtiyacı olan puanı kaptı ve 4/3 öne geçti. Serena o noktada, tüm kariyerini gölgeleyebilecek şekilde tepkilere başladı: “Ben anneyim, benim bir kızım var, ben yalan söylemem, ben haklıyım, bana bir özür borçlusun” ve ardından ipleri koparan kelimeler geldi: “Sen bir yalancısın ve hırsızsın!” Oyuncular maça devam etmek için yerlerine geçerken, hakem Ramos, Williams’a hakeme sözlü saldırıdan dolayı 3. ceza puanını verdiğini ve böylece Osaka’nın servisinde puanlar oynanmadan oyunu Osaka’nın kazandığı ve artık skorun 5-3 olduğunu ve servisin yine Serena da olacağını bildirdi. Serena’nın buna tepkisi yine ağır karşılıklar, sataşmalar ve başhakemi sahaya çağırmak oldu. Hakem Ramos sakin bir şekilde başhekime olup biteni anlatırken Serena ağlayarak benzer sözleri tekrarlıyor ve “sana hırsız dedim diye bu cezayı veremezsin!” diyordu. Bir cümlesi daha dikkat çekti: “Sen bir daha hayatta hiçbir finali yönetemeyeceksin, sen bir yalancısın”. Başhakem Brian Earley ve yardımcısı, Serena’yı sakinleştirmeye çalıştıktan sonra sahadan çıktılar. 5/3 oyununda, Serena bir adrenalin patlamasıyla adeta hıncını tenis topundan çıkardı ve kendi servisini çok sert ve seri vuruşlarla sıfıra karşı kazandı. İşte o andan sonra nefesler tutuldu. Bakalım 20 yaşındaki genç Japon maç için servis atarken, her ne kadar dışından hiç belirti vermese de bu olaylardan etkilenmiş olacak mıydı? Osaka, işte o noktada tam büyük bir şampiyonun ruhuna büründü ve kendi servis oyunununda, Serena’nın güzel vuruşlarla iki puan almasına rağmen bir forehand ve üç muhteşem servisle maçı ve şampiyonluğu hanesine yazıp “İlk Japon Slam turnua şampiyonu” olarak tarihe geçti.

BİR ULUSLARARASI TENİS HAKEMİ OLARAK OLAYLARA BAKIŞIM
Şu andan itibaren yaptığım yorumları, yalnız eski bir yarı-profesyonel tenisçi olarak değil, yıllarca uluslararası turnualarda ve Davis Kupası’nda önemli maçlar ve finaller yönetmiş bir orta hakem olarak yapıyorum.
Günümüz tenisinde oyuncuların hocalarıyla ve yakınlarıyla konuşma hakkı olmaması kuralı eleştirilebilir, değiştirilmesi için kampanya yapılabilir, hatta belki bence de değiştirilmelidir; ama bütün bu dediklerim gerçeği değiştirmez: Şu anda bu kurallar vardır ve şampiyonalar bu kurallara göre oynanmaktadır. Hiç kimsenin Portekizli hakem Carlos Ramos’a bu konuda bir eleştiri getirme hakkı yoktur. Patrick Muratoglou, maçın hemen ardından televizyon kanallarına konuşmuş ve suçunu kabul etmiştir; zaten kameralar altında kayda alınmış görüntülerde bu çok açıkça bellidir. Serena’nın “ben böyle bir şey varsa bile görmedim” sözleri havada kalmaktadır, çünkü hakem bir de aynı anda Serena’ya bakıp görüp görmediği ile uğraşamaz ve o anda zaten ceza yalnız hocasına veriliyor olsa bile geçerlidir.
Dolayısıyla, Ramos’un Muratoglou nedeniyle verdiği birinci ceza, Serena raketini parçaladığı için verdiği ikinci ceza ve hakeme ağır ağıza alınmayacak sözler sarf ettiği için verdiği üçüncü cezaların her biri doğrudur ve geçerlidir. Aslında belki Ramos’a teknik olarak getirebileceğim tek eleştiri, Serena üçüncü cezadan sonra ağır çirkin tavırlarına ve sataşmalarına devam ederken, dördüncü cezayı vererek maçı Osaka lehine bitirmemiş olmasıdır. Fakat onda da kendisinin Osaka’yı da koruyan ve maçın “hükmen” mağlubiyetle bitmesi çirkinliğinden finali uzak tutmak için yaptığı bir hoşgörü olduğunu düşünebilirim ve kendisini mazur görebilirim.
Serena’ya gelince; ne yazık ki adının ve geçmiş başarılarının getirdiği havayla birçok insanı üzen bir şımarıklık ve küstahlık gösterisi yaptı. Sahada hakem maçın mutlak hakimidir ve bir hakeme böyle konuşamazsınız; konuşursanız bedelini ödersiniz! Adınız Serena da olsa, Federer de olsa fark etmez. Serena, “ben buraların kraliçesiyim, dokunulmazlığım var, sen bana hangi hakla bunları söylersin?” şeklinde gelişen bir vurdumduymazlık içindeydi ve doğal olarak bedelini ödedi. Tüm bunları ekleyebileceğim bir tek “ama” var: Bugünkü erkekler finali de dahil olmak üzere, tüm orta hakemler bu ciddi disiplin anlayışını her oyuncuya karşı uygulamalıdırlar. Oyunculara ihtar ve ceza puanı vermeyi ben de uyguladım çeşitli maçlarda. Ama bugüne kadar bir tenisçi aleyhine oyun cezası vermeye bu maçlarda hiç şahit olmadıysak, bunun nedeni hiçbir oyuncunun dünkü Serena kadar raydan çıkmamış olmasıdır.

OSAKA’nın TARİHİ DURUŞU:
Sırf Serena Williams’ın bu yüz kızartıcı tavırlarından söz ederek bu maç yorumunu kapamak, yeni şampiyon Naomi Osaka’ya büyük haksızlık olur. Japon oyuncu, muhteşem fizik ve ayak hızı gücü, harika geri oyunu, çelikten sinirleri, saha içinde inanılmaz olgun duruşu ve direnci ile şampiyonluğu zaten baştan sona hak etti. Şunu unutmayalım ki olaylar başladığı ana kadar Serena ve Osaka’nın oynadığı iki maça yayılan üç setin tamamını Osaka kazanmıştı. Serena’nın ve hocasının olaylardaki haksızlıklarının zaten tartışılır bir yönü yok. Serena’nın haklı çıkmaya çalışmak için anneliğini, kadınlığını ve genel kimlik mağduriyetini öne çıkarmaya çalışması ise gerçekten acınası tavırlardı. Serena’nın kendi geçmişine bu şekilde ihanet etmesi ve başarılarını gölgeleyecek şekilde bu konuları uzatması, aleyhine olacaktır.

HAKEME ŞİLT VERİLMEMESİ
Dünkü olaylar nedeniyle hiç kimsenin Serena’ya bir özür borçu yoktur. Olsa olsa kendi hocası, olayları başlatan şahıs olduğu için kendi oyuncusundan özür dileyebilir. Resmi özür gerektiren tek konu Amerikan Tenis Federasyonu ve Amerika Açık turnuasının, maçın orta hakemi Carlos Ramos’a bu finali yönetmiş olmanın anısı olarak şilt vermemiş olmasıdır. Bunun fiili gerekçesi, Serena’nın yaşadığı histeri krizlerini andıran tavırların ortasında bir provokasyon olarak o anda onları yan yana getirmemek ve öfkeli fanatik Amerikan seyircisine hakem Ramos’u yuhalatmama gayretidir. Dolayısıyla hakemi orada podyuma çıkarmamayı affedebilirim ama tek bir şartla: Pazartesi günü, Amerika Açık’ın özel bir törenle Ramos’a o şilti vermesi ve kendisinden özür dilemesi lazımdır. Hakem, hak ettiği şilti alamamak dışında, unutmayalım ki maçın 2. setini oyunculardan birinin ağır taciz ve sözlü saldırıları arasında sürdürmüş ve tam tersine sükunetini korumuştur. Dünyanın her yerinden uluslararası tenis hakemleri ve kimi ülkelerde bağlı oldukları derneklerin, dün Ramos’un yaşadığı tatsız olaylarla ilgili destek açıklamaları yapması şarttır. Yoksa tenis dünyası, ünlü oyuncuların hakemi kendilerine yem yapmaya çalışarak at koşturdukları çirkin bir alan haline gelir. Amerika Açık, derhal bunu yapmazsa, kendi varlığına ve bu spora ihanet etmiş olur.

SON SÖZ:
Bütün yazdıklarımı bir köşeye kaldırıp unutabilirsiniz. Lütfen maçtan sonra o taşkın ve azgın Amerikan seyircisinin yuhalamaları arasında gözyaşları ile sahneye çıkan yeni şampiyon Osaka’ya kafamızı çevirelim şimdi. “Hepinizden özür diliyorum, bugün maçı kazanarak sizleri üzdüm” derken büyük bir insanlığı, empatiyi ve Japon doğu kültürünün yüceliğini en mütevazi sözlerle samimi olarak yansıtmaktadır Naomi. Onu yalnız tenis değil, yalnız Japonya değil, insanlık tarihi hatırlayacak. Bravo Osaka... Amerikalılar beni şaşırtacak şekilde şoven fanatikliklerinde boğulsalar bile, dün gece Dünya seni bağrına bastı. Sen tüm saygı dolu tavrınla çocukluk idolünün önünde kazandıktan sonra boynunu eğerek bir selam verdin. Yaşadığın tüm haksızlıklara rağmen. Sen Atatürk’ün tarif ettiği bir dünya sporcususun: Zeki, çevik ve ahlaklı... Bravo Naomi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.