Teniste, yılların Şampiyonu Serena,
Amerika Açık’ta hiç tanınmamış bir Japon kıza karşı
oynuyor dendiği zaman, büyük ihtimalle siz maçın skoru ile bile
ilgilenmezsiniz! “Nasıl olsa yine ezer geçer” dersiniz...
Ama tenis öyle bir spordur ki, çoğu
zaman favori kazansa da, hatırı sayılır oranda da evdeki hesap
çarşıya uymaz. Mesela 16 yaşında bir Jelena Donkic, 1999
Wimbledon’un ilk turunda, zamanın büyük şampiyonu Martina
Hingis’i eleyip geçebilmişti. Nadal, Wimbledon’da ilk turlarda
rastalı müzisyene benzeyen ve güle oynaya sahaya çıkan Dustin
Brown’a yenildi. Ya da uzağa gitmeyelim, bu turnuada Federer
kimsenin tanımadığı Avustralyalı John Millman’e 3 sette
yenilip gitti.
Dün Naomi Osaka, kimsenin kolay kolay
anlayamayacağı şekilde dev rakibini yine iki sette 6/2, 6/4 gibi
bir skorla paramparça ederek kupaya uzandı! Ama tabii alttaki
detaylı yorumlardan öğreneceğiniz gibi, maçın skorunun içerdiği
büyük sürpriz dışında, bu karşılaşmanın tarihe geçmesinin
nedeni, Serena Williams’ın tüm dengelerini kaybederek hakemle
girdiği ağız dalaşı ve unutulmaz büyük tartışmalara tenezzül
edebilmiş olmasıydı. Tüm bu kavga ve tartışmaları buz gibi bir
sükunetle izleyen Osaka ise, maçtan sonra gözyaşları ve yaptığı
yorumlarla belki de insanlık tarihine geçti.
Bu yılın kadın finalinden önce, her
ne kadar Serena bu yıl aralarında oynanan tek maçı kaybetmiş
olsa da, buna rağmen herkes kendisini 20 yaşındaki deneyimsiz
rakibine karşı açık ara favori görüyordu. Sonradan konuşuyor
görünmek istemem; ben daha 10 gün kadar önce Artı Tv’de Asena
Özkan’ın programında Serena Williams’ın turnuayı bu sefer
alamayacağını ısrarla söylemiştim. Gerekçelerim arasında
anneliğe geçişi, rekabetin artması ve “her an aşağıdan hiç
tanınmamış yeni yıldız adaylarının artık kaçınılmaz
şekilde geliyor olmasına” bağlamıştım. Bu nedenle ben, maçtan
önce Serena’nın finale kadar nasıl hala yenilmediğine şaşıran
kişiydim tam tersine! Dolayısıyla maçtan önce benim net tahmin
ve temennim, Osaka’dan yanaydı. Hem Madeline Keys’e karşı yarı
finalde rüştünü fazlasıyla ispat etmişti hem de gözümde artık
devrini doldurmaya başlayan Williams’a karşı maçı kazanmaması
için hiçbir gerekçe yoktu.
Naomi Osaka, bu turnuadan 5 ay önce,
Miami’de Indian Wells turnuasında, çocukluk döneminin
tartışmasız idolü Serena Williams’ı hem de ilk turda 6/3, 6/2
yenerek herkesi şaşırtmış ve büyük rakibi, basın toplantısına
bile katılmadan “hezimet yerini” beş dakikada terkedip
gitmişti. Ama dünya bunu nasıl olduysa pek ciddiye almamış,
dünkü büyük finalde Serena’nın 24. büyük turnuasını
kazanacağından emin olarak yorumlarını ortaya dökerek maçı
izlemeye koyulmuştu.
MAÇIN AKIŞI
Maça kendi servisinde 0/30’la
başlayan Williams, sert forehand ve ace servislerle bu durumu en şık
şekilde kurtardı. 2. oyunda, ilginç bir şekilde aynı durum Osaka
adına tekrarlandı ve genç tenisçi, sert servis ve güçlü
forehandlerle kendisini 0/30’dan kurtarmayı bildi. 3. oyunda ilk
kırılma anı yaşandı ve Serena bu sefer servisini kaybetti, hem
de 30/40’ta yaptığı bir çift hatayla. Ardından servisine
tutunan Osaka karşısında Serena riskler alması gerektiğini
düşündü. Ancak güzel vuruşlarını basit hatalar ve yine bir
çift hata gölgeledi ve skor birden 4/1’i buldu. Osaka’nın bir
sonraki servis oyununda, Williams iki kere kırma sayısı elde etti.
Ama Osaka birini ace’le kurtarırken, diğerinde Serena backhand’de
bir basit hata yaptı. Böylece skor, Artur Ashe stadyumunu dolduran
24.000 izleyicinin kanını donduran bir şekilde 5/1’i buldu. Her
ne kadar Serena kendi servisini koruduysa da, bir sonraki servis
oyununda çelik sinirli Osaka, üst üste çaktığı üç zımba
servisle ilk seti 6/2 ile kapamayı başardı.
2. SET VE OLAYLARIN DİZİ-FİLM OLARAK
AKIŞI!
Serena maçın 2. setine servisine
tutunarak başladı. “Belki şimdi her şey normale dönecek”
diye düşündü taraftarları. O noktada olaylar patlak verdi. Osaka
kendi servisinde 40/15 ilerideyken Serena’nın hocası Patrick
Muratoglou, kendisine “ileri çık” anlamında açık
hareketlerle oturduğu yerden işaretler yaptı. Tamamen yasak olan
bu tavır karşısında hakem Carlos Ramos, Serena’ya bir ihtar
verdi. Serena “ben hile yapmam, coaching almadım” şeklinde net
ve gürültülü ilk itirazını yaptı. Bu tartışmaya rağmen
sonraki servisini kazanan Serena, Osaka’nın geriden yaptığı
basit hatalarla nihayet rakibinin servisini kırdı ve 3-1 öne
geçti. Fakat hemen bir sonraki oyunda Serena 30/30’da üstüste
iki çift hata yaparak inanılmaz şekilde servisini geri kırdırdı!
Bir sonraki oyunda, acımasız Naomi, müthiş geri vuruşlardan
sonra, bir de ace servis atarak skorda dengeyi buldu: 3/3. İşte o
anda Serena raketini sinirden yerlerde parçalayınca hakim Ramos
kendisine haklı olarak ikinci ihtarı verdi ve bir dahaki oyunun
0/15’ten başlayacağını bildirdi. Sonun başlangıcı bu noktada
geldi. Serena buna da ağır itirazlarla ve sinir bozukluğunu açığa
çıkararak tepki verdi. 30/40’da servis kırma topunda Osaka,
Serena’yı harika bir paralel forehandle geçerek ihtiyacı olan
puanı kaptı ve 4/3 öne geçti. Serena o noktada, tüm kariyerini
gölgeleyebilecek şekilde tepkilere başladı: “Ben anneyim, benim
bir kızım var, ben yalan söylemem, ben haklıyım, bana bir özür
borçlusun” ve ardından ipleri koparan kelimeler geldi: “Sen bir
yalancısın ve hırsızsın!” Oyuncular maça devam etmek için
yerlerine geçerken, hakem Ramos, Williams’a hakeme sözlü
saldırıdan dolayı 3. ceza puanını verdiğini ve böylece
Osaka’nın servisinde puanlar oynanmadan oyunu Osaka’nın
kazandığı ve artık skorun 5-3 olduğunu ve servisin yine Serena
da olacağını bildirdi. Serena’nın buna tepkisi yine ağır
karşılıklar, sataşmalar ve başhakemi sahaya çağırmak oldu.
Hakem Ramos sakin bir şekilde başhekime olup biteni anlatırken
Serena ağlayarak benzer sözleri tekrarlıyor ve “sana hırsız
dedim diye bu cezayı veremezsin!” diyordu. Bir cümlesi daha
dikkat çekti: “Sen bir daha hayatta hiçbir finali
yönetemeyeceksin, sen bir yalancısın”. Başhakem Brian Earley ve
yardımcısı, Serena’yı sakinleştirmeye çalıştıktan sonra
sahadan çıktılar. 5/3 oyununda, Serena bir adrenalin patlamasıyla
adeta hıncını tenis topundan çıkardı ve kendi servisini çok
sert ve seri vuruşlarla sıfıra karşı kazandı. İşte o andan
sonra nefesler tutuldu. Bakalım 20 yaşındaki genç Japon maç için
servis atarken, her ne kadar dışından hiç belirti vermese de bu
olaylardan etkilenmiş olacak mıydı? Osaka, işte o noktada tam
büyük bir şampiyonun ruhuna büründü ve kendi servis oyunununda,
Serena’nın güzel vuruşlarla iki puan almasına rağmen bir
forehand ve üç muhteşem servisle maçı ve şampiyonluğu hanesine
yazıp “İlk Japon Slam turnua şampiyonu” olarak tarihe geçti.
BİR ULUSLARARASI TENİS HAKEMİ OLARAK
OLAYLARA BAKIŞIM
Şu andan itibaren yaptığım
yorumları, yalnız eski bir yarı-profesyonel tenisçi olarak değil,
yıllarca uluslararası turnualarda ve Davis Kupası’nda önemli
maçlar ve finaller yönetmiş bir orta hakem olarak yapıyorum.
Günümüz tenisinde oyuncuların
hocalarıyla ve yakınlarıyla konuşma hakkı olmaması kuralı
eleştirilebilir, değiştirilmesi için kampanya yapılabilir, hatta
belki bence de değiştirilmelidir; ama bütün bu dediklerim gerçeği
değiştirmez: Şu anda bu kurallar vardır ve şampiyonalar bu
kurallara göre oynanmaktadır. Hiç kimsenin Portekizli hakem Carlos
Ramos’a bu konuda bir eleştiri getirme hakkı yoktur. Patrick
Muratoglou, maçın hemen ardından televizyon kanallarına konuşmuş
ve suçunu kabul etmiştir; zaten kameralar altında kayda alınmış
görüntülerde bu çok açıkça bellidir. Serena’nın “ben
böyle bir şey varsa bile görmedim” sözleri havada kalmaktadır,
çünkü hakem bir de aynı anda Serena’ya bakıp görüp görmediği
ile uğraşamaz ve o anda zaten ceza yalnız hocasına veriliyor olsa
bile geçerlidir.
Dolayısıyla, Ramos’un Muratoglou
nedeniyle verdiği birinci ceza, Serena raketini parçaladığı için
verdiği ikinci ceza ve hakeme ağır ağıza alınmayacak sözler
sarf ettiği için verdiği üçüncü cezaların her biri doğrudur
ve geçerlidir. Aslında belki Ramos’a teknik olarak
getirebileceğim tek eleştiri, Serena üçüncü cezadan sonra ağır
çirkin tavırlarına ve sataşmalarına devam ederken, dördüncü
cezayı vererek maçı Osaka lehine bitirmemiş olmasıdır. Fakat
onda da kendisinin Osaka’yı da koruyan ve maçın “hükmen”
mağlubiyetle bitmesi çirkinliğinden finali uzak tutmak için
yaptığı bir hoşgörü olduğunu düşünebilirim ve kendisini
mazur görebilirim.
Serena’ya gelince; ne yazık ki
adının ve geçmiş başarılarının getirdiği havayla birçok
insanı üzen bir şımarıklık ve küstahlık gösterisi yaptı.
Sahada hakem maçın mutlak hakimidir ve bir hakeme böyle
konuşamazsınız; konuşursanız bedelini ödersiniz! Adınız
Serena da olsa, Federer de olsa fark etmez. Serena, “ben buraların
kraliçesiyim, dokunulmazlığım var, sen bana hangi hakla bunları
söylersin?” şeklinde gelişen bir vurdumduymazlık içindeydi ve
doğal olarak bedelini ödedi. Tüm bunları ekleyebileceğim bir tek
“ama” var: Bugünkü erkekler finali de dahil olmak üzere, tüm
orta hakemler bu ciddi disiplin anlayışını her oyuncuya karşı
uygulamalıdırlar. Oyunculara ihtar ve ceza puanı vermeyi ben de
uyguladım çeşitli maçlarda. Ama bugüne kadar bir tenisçi
aleyhine oyun cezası vermeye bu maçlarda hiç şahit olmadıysak,
bunun nedeni hiçbir oyuncunun dünkü Serena kadar raydan çıkmamış
olmasıdır.
OSAKA’nın TARİHİ DURUŞU:
Sırf Serena Williams’ın bu yüz
kızartıcı tavırlarından söz ederek bu maç yorumunu kapamak,
yeni şampiyon Naomi Osaka’ya büyük haksızlık olur. Japon
oyuncu, muhteşem fizik ve ayak hızı gücü, harika geri oyunu,
çelikten sinirleri, saha içinde inanılmaz olgun duruşu ve direnci
ile şampiyonluğu zaten baştan sona hak etti. Şunu unutmayalım ki
olaylar başladığı ana kadar Serena ve Osaka’nın oynadığı
iki maça yayılan üç setin tamamını Osaka kazanmıştı.
Serena’nın ve hocasının olaylardaki haksızlıklarının zaten
tartışılır bir yönü yok. Serena’nın haklı çıkmaya
çalışmak için anneliğini, kadınlığını ve genel kimlik
mağduriyetini öne çıkarmaya çalışması ise gerçekten acınası
tavırlardı. Serena’nın kendi geçmişine bu şekilde ihanet
etmesi ve başarılarını gölgeleyecek şekilde bu konuları
uzatması, aleyhine olacaktır.
HAKEME ŞİLT VERİLMEMESİ
Dünkü olaylar nedeniyle hiç
kimsenin Serena’ya bir özür borçu yoktur. Olsa olsa kendi
hocası, olayları başlatan şahıs olduğu için kendi oyuncusundan
özür dileyebilir. Resmi özür gerektiren tek konu Amerikan Tenis
Federasyonu ve Amerika Açık turnuasının, maçın orta hakemi
Carlos Ramos’a bu finali yönetmiş olmanın anısı olarak şilt
vermemiş olmasıdır. Bunun fiili gerekçesi, Serena’nın yaşadığı
histeri krizlerini andıran tavırların ortasında bir provokasyon
olarak o anda onları yan yana getirmemek ve öfkeli fanatik Amerikan
seyircisine hakem Ramos’u yuhalatmama gayretidir. Dolayısıyla
hakemi orada podyuma çıkarmamayı affedebilirim ama tek bir şartla:
Pazartesi günü, Amerika Açık’ın özel bir törenle Ramos’a o
şilti vermesi ve kendisinden özür dilemesi lazımdır. Hakem, hak
ettiği şilti alamamak dışında, unutmayalım ki maçın 2. setini
oyunculardan birinin ağır taciz ve sözlü saldırıları arasında
sürdürmüş ve tam tersine sükunetini korumuştur. Dünyanın her
yerinden uluslararası tenis hakemleri ve kimi ülkelerde bağlı
oldukları derneklerin, dün Ramos’un yaşadığı tatsız
olaylarla ilgili destek açıklamaları yapması şarttır. Yoksa
tenis dünyası, ünlü oyuncuların hakemi kendilerine yem yapmaya
çalışarak at koşturdukları çirkin bir alan haline gelir.
Amerika Açık, derhal bunu yapmazsa, kendi varlığına ve bu spora
ihanet etmiş olur.
SON SÖZ:
Bütün
yazdıklarımı bir köşeye kaldırıp unutabilirsiniz. Lütfen
maçtan sonra o taşkın ve azgın Amerikan seyircisinin yuhalamaları
arasında gözyaşları ile sahneye çıkan yeni şampiyon Osaka’ya
kafamızı çevirelim şimdi. “Hepinizden özür diliyorum, bugün
maçı kazanarak sizleri üzdüm” derken büyük bir insanlığı,
empatiyi ve Japon doğu kültürünün yüceliğini en mütevazi
sözlerle samimi olarak yansıtmaktadır Naomi. Onu yalnız tenis
değil, yalnız Japonya değil, insanlık tarihi hatırlayacak. Bravo
Osaka... Amerikalılar beni şaşırtacak şekilde şoven
fanatikliklerinde boğulsalar bile, dün gece Dünya seni bağrına
bastı. Sen tüm saygı dolu tavrınla çocukluk idolünün önünde
kazandıktan sonra boynunu eğerek bir selam verdin. Yaşadığın
tüm haksızlıklara rağmen. Sen Atatürk’ün tarif ettiği bir
dünya sporcususun: Zeki, çevik ve ahlaklı... Bravo Naomi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.