FENERBAHÇE’NİN
1959 ÖNCESİ ŞAMPİYONLUKLARINI 20 YIL ÖNCE NASIL GÜNDEME
TAŞIDIĞIMIZIN HİKAYESİDİR!
İLK
PERDE:
Vallahi kabahat benim değil, veya kabahat yalnız benim! Aziz
Yıldırım’ın bu hafta adaylığını açıklarken gündeme
getirdiği ve futbol dünyamızda deprem yaratan Fenerbahçe’nin
1959 öncesi şampiyonlukları, Türkiye gündemine ilk taşıyan
1998 yılında ben oldum. Fenerbahçe 1907 Derneği’nde yapılan
“Fener Dünyayı Yener” sergim için hazırlanan kataloğun
sonunda, eski şampiyonluklar ve puan çizelgesinin olduğu bölümde
şu cümleleri kaleme almıştım: “Türkiye
birinciliklerinde Fenerbahçe açık ara önde. Son yıllarda
ülkemizde görülen genel bir hatta Türkiye’de bugüne kadar
toplanan kupaların muhasebesini yaparken başlangıç yılı olarak
1959’u almaktır. Halbuki futbol ülkemizde 20. yüzyılın
başından beri oynanmakta (Hatta 19. Yüzyıl sonları) ve
cumhuriyet kurulduğundan beri Türkiye birincilikleri
düzenlenmektedir. Futbolumuzun muhasebesinin milat tarihi olarak
1959’u almamak Cihatların, Zeki Rızaların, Küçük Fikretlerin
ve değerli binlerce futbolcumuzun boşuna top koşturduğu anlamına
gelir. Bu nedenle futbolumuzun miladi cumhuriyettir ve Fenerbahçe
açık farkla şampiyonluklarda öndedir.”
Bundan 20 yıl öncesinden söz ediyorum... O kataloğu ellerine alan
Fenerbahçelilerin aklına bu düşünce o günlerden itibaren düştü.
O dönem Fenerbahçe 1907’nin Başkanı, şimdilerde 13 yıldır
Fenerbahçe televizyonunda her salı beraber program yaptım Ferruh
Tanay’dı. O güzel sergiyi ve kataloğu gerçekleştirme imkanını
bana sağlayan en başta Ferruh’tu. O kitaptan da onun sempatik
fanatik aklında en çok kalan şey, o 1959 öncesi
şampiyonluklarımızdı.
İKİNCİ
PERDE:
Aradan geçen süreçte, Ferruh sürekli şekilde, aralıklarla da
olsa, konuyu bizim gerçek şampiyonluk sayılarına getirdi ve bu
katalogda yer alan bulguları artık resmi olarak kağıda dökmemiz
ve Federasyona müracaat etmemiz gerektiğinde ısrarcı oldu.
Nihayet bundan 4 sene önce, 7 Ocak 2014 günü, Ferruh’la beraber,
Türkiye Futbol Federasyonu’na giderek, resmi müracaatımızı
Federasyon üyesi, Emre Alkin’e belge karşılığı (aynı tarih,
484 nolu alındı belgesi) teslim ettik. Şimdi tarihe duyduğum
saygıdan, sizleri, laf aramızda gerçekten iyi hazırlanmış bir
başvuru dosyası oluşturan o metinle baş başa bırakarak, tekrar
öne sürdüğümüz mantığı kelimesi kelimesine hatırlatmak
istiyorum:
“Sayın
Türkiye Futbol Federasyonu Yetkilileri,
Bu başvuruyu sizlere birer taraftar veya futbol program yapımcısı-yorumcusu olarak yapmıyoruz. Gerçekten objektif verilere dayanarak, tutkun birer sporsever ve futbol aşığı olarak yapıyoruz.
Bu başvuruyu sizlere birer taraftar veya futbol program yapımcısı-yorumcusu olarak yapmıyoruz. Gerçekten objektif verilere dayanarak, tutkun birer sporsever ve futbol aşığı olarak yapıyoruz.
Bildiğiniz gibi Türkiye'de futbolda Lig şampiyonlukları hesap edilirken, 1959 (Beşiktaş’ın başvurusundan sonra 1957) milat yılı olarak kabul ediliyor. Bu hesaplara göre Galatasaray'ın 19, Fenerbahçe'nin 18, Beşiktaş'ın 11, Trabzonspor'un 6 ve Bursaspor'un 1 şampiyonlukları var.
Halbuki işin gerçeğine dönecek olursak, futbol ülkemizde 19. yüzyılın sonlarından beri, "Papazın Çayırı"ndan başlayarak oynanmaya başladı ve 20. yüzyılın ilk 7 yılında sırayla Türk spor ve futboluna renk veren "üç büyükler" kuruldu. Türkiye’de Cumhuriyet 1923'te büyük Atatürk tarafından ilan edildikten sonra, o tarihten itibaren değerli Milli Takımımız da maçlar yapmaya başladı ve ilk maçında Romanya ile 2-2 berabere kalarak yola çıktı. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), 1922’de önce “Futbol Encümeni” adı ile kurulmuş ve hemen faaliyetlere başlamıştır ve hatta FIFA’nın 26. üyesi olmuştur.
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın birbirleriyle yaptıkları maçlar ne zaman futbol tarihimizde gündeme gelse, hep 1900’lerin başından beri birbirleriyle oynadıkları tüm müsabakaların muhasebesi kamuoyunun önüne serilir ve bu büyük "ezeli rekabet" en güzel şekilde Türk futboluna renk katarak sürer gider.
Türkiye çapında oynanan futbol şampiyonluklarına gelince de, bu müsabakalar 1924’ten itibaren yapılmış ve önce 1924-1951 arasında "Türkiye Futbol Birinciliği" adı altında oynanmıştır. Bu şampiyonaya paralel olarak oynanan bir diğer Türkiye çapında organizasyon, "Milli Küme" adı altında düzenlenmiş ve 1937 tarihinden itibaren oynanmıştır. TFF 1922’den beri son derece başarılı ve aktif olmasına rağmen, akıl almaz şekilde sanki 1959’dan önce hiçbir şey yaşanmamış gibi bir hava oluşturulmuştur. Bu en başta Yusuf Ziya Öniş, Muvaffak Menemencioğlu, Hamdi Emin Çap, Ulvi Ziya Yenal, Orhan Şeref Apak, Hasan Polat gibi tarihi öncü görevler üstlenmiş geçmiş Futbol Federasyonu başkanlarımıza ve yönetim kurullarına karşı yapılmış büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır.
Bugün,
hesabı değişik isim ve statülerle oynanmasına rağmen 1959’dan
itibaren tutulan şampiyonluk adedi ve "yıldız hesapları"nda
1956’dan önce oynanan şampiyonalar değerlendirilmeye
alınmamıştır (1956-1958 arasında oynanan 2 Federasyon Kupası
organizasyonu da, 2000’li yıllarda Beşiktaş’ın başvurusu
kabul edilerek hesaba katılmıştır). Türkiye Ligi ve bugünkü
adıyla Spor Toto Süper Ligi'nden önce oynanan sözünü ettiğimiz
bu diğer Türkiye çapında yapılmış futbol şampiyonalarının
şampiyonluk dökümlerini de bu yazımıza ek olarak altta
dikkatinize sunuyoruz (İstanbul ve Ankara mahalli ligleri, bu
istatistiklere tabii ki dahil edilmemiştir). Öte yandan dikkati
çeken önemli bir husus da TFF’nin kendi resmi sitesinde dahi ilk
şampiyonun 1924’te “Harbiye” olduğunun kabulüdür.
Burada hak, hukuk, dürüstlük ve futbol geçmişimize, tarihimize, köklerimize saygı açısından dikkat edilmesini son derece elzem olarak gördüğümüz iki ayrı nokta vardır.
Burada hak, hukuk, dürüstlük ve futbol geçmişimize, tarihimize, köklerimize saygı açısından dikkat edilmesini son derece elzem olarak gördüğümüz iki ayrı nokta vardır.
Bunların
birincisi, adı geçen Türkiye çapında organizasyonlarda, bugün
ligde mücadele eden ve Şampiyon olmuş olan 5 takım dışında,
büyük başarıları zor şartlarda elde ederek güçlü rakiplere
karşı şampiyonluk kazanmış diğer birçok kulübümüzün
varlığıdır. Bunlar sırasıyla HARBİYE (1924-1942-1945),
MUHAFIZGÜCÜ (1927), ISTANBULSPOR (1932), GÜNEŞ (1938),
ESKİŞEHİR DEMİRSPOR (1940), GENÇLERBİRLİĞİ (1941-1946),
ANKARA DEMİRSPOR (1947), ANKARAGÜCÜ (1949), GÖZTEPE (1950)
kulüpleridir. Halbuki sanki Türkiye çapında futbol şampiyonaları
yalnız 1959’dan beri yapılıyor gibi davranıldığı için, bu
kulüplerimizin tarihte yer alan başarıları yok sayılmakta,
açıkça hakları yenmektedir. Bunun da ötesinde, bu hatalı
muhasebeyle futbol Türkiye'de yalnız 4 kulübün tekelinde kalmış
görünmektedir. Bu hatalı tavrın düzeltilip, kayıtların
1924’ten itibaren tutulması en başta bu haksızlığı
düzeltecektir.
İkinci önemli gerekçe, 1903-1959 (Beşiktaş’ın başvurusundan sonra 1957) arası bu ülkede çok zor şartlar altında yarım asrı aşkın bir süre futbol oynayan, Türkiye'de futbolun yayılması ve sevilmesini sağlayan binlerce sporcunun, yüzlerce yıldız futbolcunun bu kayıtlara girmemesi, resmen yok sayılmasıdır. Bu kimsenin kabul edemeyeceği büyük bir haksızlıktır. Bu hata nedeniyle Türk futbolunda ve Milli Takım’da büyük izler bırakmış olan değerli futbolcularımızın başarıları tamamen mantıksız bir şekilde yok sayılmaktadır.
Bu oyuncular arasından bazılarını hatırlayacak olursak:
FENERBAHÇE'den:
Zeki Rıza Sporel, Alaettin Baydar, Cihat Arman, Bombacı Bekir
(Refet), Ahmet Erol, Fikret Arıcan, Fikret Kırcan, Halid Deringör,
Burhan Sargun, Suphi Ural, Mehmet Ali Has, Lefter Küçükandonyadis
ve diğerleri.
GALATASARAY'dan: Ali Sami Yen, Nihat Bekdik, Leblebi Mehmet, Coşkun Özarı, Bülent Eken, Reha Eken, Gündüz Kılıç, Eşfak Aykaç, İsfendiyar Açıksöz, Suat Mamat, Turgay Şeren ve diğerleri.
BEŞİKTAŞ'tan: Hakkı Yeten, Şükrü Gülesin, Şeref Görkey, Süleyman Saba, Recep Adanır, Fahrettin, Coşkun, Dr Vedii, Ali İhsan, Nazmi ve diğerleri.
GENÇLERBİRLİĞİ'nden: Hasan Polat, Muzaffer Beşe, Ali Polat, Zündap Hüseyin, Burhan Doğançay, Hamdi Ülger, Halim Çorbalı, Refet, Küçük Mustafa Kökçam, Sait Ozan ve diğerleri.
ANKARAGÜCÜ'nden: Kenan Çolak, Fikret Bilal, Mehmet Kandemir, Salim Kandemir, Saksağan Mehmet (Yavuz) ve diğerleri.
GALATASARAY'dan: Ali Sami Yen, Nihat Bekdik, Leblebi Mehmet, Coşkun Özarı, Bülent Eken, Reha Eken, Gündüz Kılıç, Eşfak Aykaç, İsfendiyar Açıksöz, Suat Mamat, Turgay Şeren ve diğerleri.
BEŞİKTAŞ'tan: Hakkı Yeten, Şükrü Gülesin, Şeref Görkey, Süleyman Saba, Recep Adanır, Fahrettin, Coşkun, Dr Vedii, Ali İhsan, Nazmi ve diğerleri.
GENÇLERBİRLİĞİ'nden: Hasan Polat, Muzaffer Beşe, Ali Polat, Zündap Hüseyin, Burhan Doğançay, Hamdi Ülger, Halim Çorbalı, Refet, Küçük Mustafa Kökçam, Sait Ozan ve diğerleri.
ANKARAGÜCÜ'nden: Kenan Çolak, Fikret Bilal, Mehmet Kandemir, Salim Kandemir, Saksağan Mehmet (Yavuz) ve diğerleri.
DİĞER ÜLKELERİN BU KONUDA YAPTIKLARI ORTADA!
Futbol beşiği sayılan diğer Avrupa ülkelerinin bu konuda yaptıkları ise ortada. İşte tam tersine futbol geçmişlerinin eski ve derin kökleriyle övünen diğer Avrupa ülkelerinden örnekler:
İNGİLTERE:
İngiltere'de ülke çapında futbol 1888’de ilk başladı. İlk takımlar Aston Villa, Everton, Stoke City, West Bronwich Albion, Newcastle United, Manchester United, Manchester City. Hepsi İngiltere liginde 19. asırdan beri yer alıyorlar. Tüm tarihçe üzerinden yapılan değerlendirmelerde Everton 110 sezon Birinci Lig’de oynayarak bir rekor sahibi. Ardından 102 sezonla Aston Villa, 98 sezonla Liverpool, 96 sezonla Arsenal, 88 sezonla Manchester United geliyor. Her biri eskilikleriyle gurur duyuyorlar. Tabii ki Premier Lig'in de adı ve statüsü defalarca değişti. 1888’de "Football League First Division" adı ile başlayan bu karşılaşmalar yıllar geçtikçe farklı statülerde ve farklı takım adedi ile oynandı. Ama değişmeyen tek şey, tarihine olan saygısıydı. İngiltere futbol istatistikleri hep 1888’den itibaren topluca verilir.
İSPANYA:
İspanya Ligi de ülke çapında müsabakalara, Türkiye'den 5 sene sonra, 1929’da başladı. İlk ligin adı da tabii ki La Liga değildi ve o tarihte ilk lig "Primera Division" adıyla Barcelona, Real Madrid, Athletic Bilbao, Real Sociedad, Arenas Club de Getxo ve Real Union arasında oynandı. Kral kupasını kazandıkları için seçilen bu takımlar dışında, aynı kupanın finalisti olarak da Atletico Madrid, Espanyol ve Europa bu şampiyonaya davet edildiler. Real Madrid, Barcelona ve Athletico Bilbao bu ligden bugüne kadar hiç düşmediler ve 81 rakamına ulaştılar. Her biri gururla 1929’dan beri biriken şampiyonluklarını biriktiriyorlar. Bugün yeni adıyla La Liga, tarihçesini tabii ki 1929’dan itibaren veriyor.
İTALYA:
İtalya Futbol Federasyonu, 1898’de kuruldu. 1901’den 1922’ye kadar bölgesel ligler yapıldı. 1929’dan itibaren ise geniş anlamda deplasmanlı İtalya ligine, yani Serie maçlarında A'ya geçildi. Buna rağmen İtalya liginde şampiyonluklar sayısında bu bölgesel ligler de sayılıyor. Bu şekilde ilk şampiyon 1901 de Milan olmuş. Juventus 29 şampiyonlukla birinci, Milan ve Inter 18 şampiyonlukla 2. sıradalar. Ligi kazanan takımlar arasında 1913’ten Casale ve 1908-1922 arasında 7 şampiyonlukla Pro Vercelli var. İnternazionale, 81 sezonla birinci durumda, Juventus ve Roma 80 sezon, Milan 79 sezon, Fiorentina 79 sezon ve Lazio 70 sezondur İtalya liginde oynuyorlar.
FRANSA:
Fransa'da ülke çapında resmi şampiyonalar 1894’ten beri yapılıyor. İlk şampiyon o tarihte AC Standard Paris. Ülke futbolunda şampiyonlar o tarihten başlayarak bugüne kadar geliyor. 1932’den beri yapılan Ligue 1 de 63 sezon oynamış olan Marseille dışında, 60 yıldır oynayan Girondins Bordeaux ve Saint-Etienne var. Yani yıllar üstünden Fransa Ligi’nin adı, katılımcı sayısı, sponsorları değişti ama geçmişine olan saygısı değişmedi ve kayıtlarda 19. yüzyılın sonundan bugüne kadar sayılan şampiyonlar geçidi vardır.
SONUÇ:
Türkiye'de İstanbul'da 1890'larda başlayan ve 20. yüzyılın en başından itibaren büyük ilgi görerek yayılan futbolumuzun milat tarihi olarak 1959 görülmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Gerek kendi futbol tarihimize, gerek arada şampiyon olmuş diğer takımlara, gerek o 60-70 yıllık süreçte futbol oynamış tüm sporcularımızın anısına yapılan büyük bir haksızlıktır bu. Ancak temsili olarak bazı isimlerini saydığımız geçmiş yılların 1959 öncesi yıldızları da bu mantıksız durum nedeniyle yok sayılmaktadırlar. Bu ilettiğimiz talebin, tekrar ediyoruz tuttuğumuz takımla ilgisi yoktur. Hiç bir takım, bu kararın kendisine yarar mı zarar mı getireceğini düşünmeden bu konuya tarihsel boyutta gerçekçilik adına destek vermelidir. Artık Türk futbolunu hiç hak etmediği bu "yeni çocuk" durumundan kurtarmak, hepimizin görevidir. Bu geçmiş yıllarda Türk futbolunu şerefle taşıyan ve Milli takımımızı Dünya Kupası finallerine bile taşımış binlerce sporcumuz "gazozuna" oynamamışlardır! Sonuçta bu uygulama Türk sporuna hakkaniyet ve kök kazandıracak, renk getirecek bir gelişme olacaktır. Bu gerekçelerle Sayın Futbol Federasyonu yetkililerinden ivedi olarak bu yanlışı düzeltmelerini ve Türk futbol tarihinin ülke çapında şampiyonluk dökümlerini 1924’ten itibaren değerlendirmelerini saygılarımızla rica ederiz.
1924’ten
bu yana Türkiye Futbol Şampiyonları:
1924: Harbiye
1927:
Muhafızgücü
1932:İstanbulspor
1933:
Fenerbahçe
1934:
Beşiktaş
1935:
Fenerbahçe
1940:
Esk. Demirspor
1941:
Gençlerbirliği
1942:
Harbokulu
1944:
Fenerbahçe
1945:
Harbokulu
1946:
Gençlerbirliği
1947:
Ank. Demirspor
1950:
Göztepe
1951:
Beşiktaş
Milli
Küme
1937:
Fenerbahçe
1938:
Güneş
1939:
Galatasaray
1940:
Fenerbahçe
1941:
Beşiktaş
1943:
Fenerbahçe
1944:
Beşiktaş
1945:
Fenerbahçe
1946:
Fenerbahçe
1947:
Beşiktaş
1950:
Fenerbahçe
Federasyon
Kupası
1956-57:
Beşiktaş
1957-58:
Beşiktaş
1959'dan
(Beşiktaş’ın başvurusundan sonra 1957) itibaren Türkiye Ligi
de dahil edilince toplam şampiyonlukların dağılımı:
FENERBAHÇE: 27 Şampiyonluk
GALATASARAY: 20 Şampiyonluk
BEŞİKTAŞ: 18 Şampiyonluk
TRABZONSPOR: 7 Şampiyonluk
HARBOKULU: 3 Şampiyonluk
GENÇLERBİRLİĞİ: 2 Şampiyonluk
MUHAFIZGÜCÜ: 1 Şampiyonluk
İSTANBULSPOR: 1 Şampiyonluk
GÜNEŞ: 1 Şampiyonluk
ESKİŞEHİR DEMİRSPOR: 1 Şampiyonluk
ANKARA DEMİRSPOR: 1 Şampiyonluk
ANKARAGÜCÜ: 1 Şampiyonluk
GÖZTEPE:
1
Şampiyonluk
BURSASPOR: 1 Şampiyonluk
BURSASPOR: 1 Şampiyonluk
Bedri
Baykam//
Ferruh
Tanay”
[Bizim
başvuru tarihimizden sonra bugüne kadar geçen süreyi hesaba
katınca yukarıdaki Şampiyonluk rakamları değişti. Fenerbahçe
1, Galatasaray 1, Beşiktaş 2 Şampiyonluk daha kazandı.Yani
Fenerbahçe 28 (5 yıldız +3 Şampiyonluk), Galatasaray 21,(4
yıldız +1 Şampiyonluk), Beşiktaş 20 (4 yıldız) statüsüne
geçti]
Bu
başvurunun ardından, Ferruh Tanay’la beraber Piramid Sanat’ta
bir basın toplantısı yaparak, konuyu kamuoyunun dikkatine taşıdık
ve ayrıca kendi programımızda da derinlemesine işledik. Ayrıca
bu buluşmada hatırlattığımız bir başka gerçek de vardı:
Avrupa
Şampiyonlar liginin zaten ancak 1955’te başlamış olması ve
“daha
önceki yıllarda Avrupa temsiliyeti yoktu”
savının hiçbir geçerliliği olmaması. (Diğer Avrupa ülkeleri,
1950’lere kadar yapılan lig şampiyonluklarını da aynen saymaya
devam ediyorlar.)
Basın
toplantımıza Fenerbahçe Kulübünün değerli arşivcisi,
arkadaşımız Alp Bacıoğlu da katıldı ve birçok belgeyi de
basınla paylaştık.
Ardından
uzun bir bekleme süreci başladı. Federasyona başvuru tarih ve
numaramızı hatırlatarak ısrarlı şekilde hatırlatmalarımızı
yaptık. Nihayet 10-08-2015. tarihinde Türkiye Futbol
Federasyonu’ndan Kadir Kardaş 16324 Sayı Nolu yazısıyla bize
bir yanıt vererek, “Türkiye
Futbol Federasyonunun faaliyetlerinin yönetimine ilişkin talepte
bulunmaya hakkı olan bir Futbol Ailesi Mensubu olmamanız sebebiyle
talebinizin değerlendirilmeye alınmadığını bilgilerinize
sunarız”
şeklinde gerçekten affedilemez ve baştan savma bir yanıt verdi!
Bu, gerçekten işe bulaşmamanın en ucuz yöntemiydi. Avukat Emin
Özkurt aracılığıyla Federasyon’a yollanması için kaleme
aldığımız ağır yanıtta, bu “ailenin mensubu olmadığımız”
savının, futbol seyircisine (ve spor medyasına!) karşı büyük
bir haksızlık olduğunu vurguladık: “Yoksa
size göre taraftar yalnız Pasolig ile fişleyip, kombine ile parası
çekilip, ardından da suç unsurlarını aramak için kameralar
altına yatırılan, sağılacak ve fişlenecek basit bir denekten mi
ibarettir?”...
Aynı
yanıtımızın devamında şu önemli noktayı vurguladık:
İkincisi, konunun özüne girmekten neden kaçtığınızı
anlayamıyoruz. Burada özellikle yanıtınızla ilgili bir düzeltme
daha yapmak istiyoruz. Bizim talebimizin Fenerbahçe ile hiç bir
direkt ilgisi yoktur. Bizi burada ilgilendiren tek konu, Türkiye’de
gerçek anlamda üst düzey futbolun 1923-1959 arasında 36 yıl
boyunca hiç oynanmadığını varsayan ve bu şekilde binlerce
futbolcunun kariyerlerini göz ardı eden kabul edilemez yaklaşımın
sona erdirilmesidir. Türkiye Futbol Federasyonu’nun gerçeklerle
hiçbir ilişkisi olmayan şekilde bu uygulamaya gitmesi, Türk
futbolunda ve milli takımda efsane olmuş Cihat
Arman, Ali Sami Yen, Gündüz Kılıç, Recep Adanır, Hakkı Yeten,
Eşfak Aykaç, Samim Var, Zeki Rıza Sporel, İsfendiyar Açıksöz,
Hasan Kamil Sporel, Reha Eken, Bombacı Bekir (Refet), Mehmet Ali
Has, Basri Dirimlili, Şükrü Gülesin, Halim Çorbalı, Büyük
Fikret, Hasan Polat, Salim Kandemir, Coşkun Özarı, Şeref Görkey,
Selahattin Torkal, Süleyman Seba
gibi
sayısız futbolcunun seve seve yaşamlarını vakfettikleri, ömre
yayılan kariyerlerini yok saymış oluyorsunuz. Anlaşılan bu
hatalı yaklaşıma onları da affedilemez şekilde sizin “futbol
ailesi” diye
tanımladığınız gruba kabul etmeyerek, bize gösterdiğiniz
dışlamayı onlara da uygulamış oluyorsunuz. Bunu kabul ederek,
Türkiye çapındaki şampiyonalarda (Türkiye Futbol Birinciliği,
Milli Küme) yıllarca ter dökmüş, emek vermiş ve çoğu artık
ebediyete intikal etmiş bu ağabeylerimize karşı böyle bir
–kusura bakmayın- saygısızlık yapmış olmak istemezsiniz
herhalde...”..... “Bu
hatanın ivedi olarak düzeltilmesi, Türk futbolunun namusudur. Hiç
kimsenin “bunu
uygularsak kim sevinir, kim üzülür, kim kazanır, kim kaybeder”
gibi günlük sorularla, bu vicdani hak konusunu kirletme ve küçük
çıkar tartışmalarına çekme hakkı yoktur”.
BUGÜNE
DÖNECEK OLURSAK...
Başkan
Aziz Yıldırım’ın ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün nihayet bu
konuya resmi olarak el atmaları gecikmiş de olsa, son derece
yerinde ve bu iş sonuna kadar peşini bırakmamaları gereken dev
bir konu... Ve en önemlisi, Federasyon artık “ Futbol ailesi
mensubuydu- değildi” tartışması üzerinden bu taş gibi dosyayı
keyfi şekilde kapatamayacak!
KONU
FENERBAHÇE’NİN ÇIKARLARI DEĞİL...
Şimdi
birçok kişi bu konuyu Aziz Yıldırım’ın bir seçim yatırımı
konusu yaptığını düşünebilir veya bu konunun yalnız
Fenerbahçe’nin çıkarlarını savunmak üzere ortaya atıldığını
savunabilir. Halbuki bu girişim, her şeyden önce en ciddi şekilde
Türk futbolunu her Avrupa ülkesinin diğer önemli fertleri gibi,
20. yüzyılın en başından itibaren dünya futbol tarihi
haritasına ve kronolojisine yerleştirmiş olacak. Ayrıca başta
Beşiktaş olmak üzere, birçok başka kulübümüz de (bugün faal
olan veya olmayan) bu girişim başarıya ulaşırsa, bu dürüst
yaklaşımdan faydalanabilecekler.
Federasyon,
artık bizim girişimimizi taca atmak için kullanmaya çalıştığı
“aile dışı” bahanesini kullanamayacak.
Aslında,
en önemli gerekçe çok basit ve önemli: Tarihe ve geçmişimize
karşı dürüst olmak. Diğer ülkelerin yüzde yüz benzerlik
gösteren tarihleri zaten ortada... İnanmayacaksınız belki ama,
belki Galatasaraylı olsaydım bile, belki kalkıp bu girişimi aynen
yapmazdım ama tarihe duyduğum saygı nedeniyle, bu girişim önüme
gelse, “adamlar haklı” der susardım, veya onaylardım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.