Ben
bu filmi daha önce gördüm, benzer filmleri defalarca deşifre
ettim. Bunlar sözde Türkiye’de yasak olan siyasal İslam’ın o
kadar kurnaz hamleleri ki, toplumun başka endişeler ve beklentiler
içinde olduğu zaaf anlarında hemen devreye sokuluyor ve “oldu da
bitti maşallah” taktiği ile iş bitiriliyor.
Hani
bu hükümet bizi Avrupa’ya götürecekti ya? Hani bu tren bizi
Lüksemburg’a, Brüksel’e, Strasburg’a, Paris’e götürecekti.
Halbuki ben daha bu hükümetin ilk yıllarından itibaren size
demiştim ki, “size
Avrupa bileti verip Tahran’a götürüyorlar”.
“AKP Ekspresi:
Avrupa Biletiyle Tahran’a”
idi kitabımın adı. O tarihin üstünden 13-14 yıl geçti ve
Tahran’a vardık, hatta hızımızı alamadık Arabistan
derinliklerine giriyoruz!
Bundan
herhalde belki 5-6 yıl öncesiydi. Herkesin tartışmasız hemfikir
olduğu “çocuk pornografisi” birden AKP hükümetinin hedefi
oldu. Buraya kadar her şey normaldi. Zaten bu herkes için böyleydi.
Her birimiz bu konuda zaten aynı şeyleri düşünüyorduk. Ama ben
AKP’nin bu konuyu gündeme taşımasının ana nedeninin
pornografiye genel bir savaş açmak olduğunu söylemiştim. Sonuç
aynen tahmin ettiğim gibi oldu.
“Çocuk pornografisiyle savaşıyoruz”
bahanesiyle, tüm yetişkin seks sitelerine saldırıldı ve hepsine
ülkemizden erişim yasaklandı. Konu, cinsel arzuların yeryüzü
canlılarında var olduğunu yadsıyarak, dünyanın namusunu
korumaktı (!).
CHP,
bu duruma müdahale edip “Siz
hangi hakla vatandaşlarımızın cinsel hayatına karışıyorsunuz,
fantezilerine sansür uygulamak hakkını kendinizde nasıl
görüyorsunuz?”
diyemedi tabii. CHP sürekli olarak “aman
alkolü savunmayalım sonra bizi alkolik zannederler, erotizmi veya
pornografiyi savunmayalım bizi sapık zannederler”
sendromunu aşamadı. Kendisine oy veren kitlelerin savunduğu yaşam
tarzlarının arkasında duramadı. Bu ülkenin yaşam
standartlarını, aşırı muhafazakarlar belirler oldu. Ana
muhalefet, bu taktiklerle ayağımızın altından hangi halıların
çekildiğini bir türlü okuyamadı, AKP’nin oluşturduğu
gündemler üzerinden, toplumsal nabza göre tepki vererek idare
ediyor!
YENİ
SALDIRI DALGASI: ÇOCUK TACİZİ ÜZERİNDEN ŞEKİLLENDİRİLMEK
İSTENEN GERİCİ PAKET PROGRAM...
Şimdi
bildiğiniz gibi, son yıllarda ve özellikle son aylarda, çocuklara
ve bebeklere yönelik cinsel taciz ve saldırılar büyük bir hız
kazanarak arttı. Her birimiz infial içinde son yıllarda hayatımızı
kabusa çeviren bu korkunç haberlere karşı kimsenin bir şey
yapamadığından yakınır hale geldik. Demek ki toplumun geneli,
sağcısı solcusu, tutucusu devrimcisi, herkes bu konuda acilen bir
şeyler yapılmasını istiyordu. Bizlerin hedefi çocukların
korunması ve bu saldırıları yapanların derhal yakalanıp en ağır
şekilde cezalandırılması idi. Peki birden ne yaşamaya başladık?
Hemen söyleyeyim size, “çocuk pornografisine savaş”
senaryosunda rota değiştirilip, çağdaş insanların erotik
fantezilerini nasıl saldırıldı ise, aynı taktik bu yeni konuda
birden uygulanmaya kondu.
Önce
“Çocuk tacizcileri ve tecavüzcüleri artık şiddetle
cezalandırılacak” diye toplumda haklı bir memnuniyet ve
rahatlama yaratan bir haber yayıldı, hemen ardından da bu
hepimizin yüreğine su serpen haberin, yaylım ateşi gibi sağlı
sollu devamları geldi.
İDAM
BİRDEN EN ZİRVEDEN GÜNDEME SOKULUYOR!
Neydi
bunlar hemen hatırlayalım: İlk “çıkış” idam göndermesiyle
geldi. Anında Twitter’dan şu tepkiyi verdim: “Demokrat
çevreler dikkat: İstismar suçlarına İDAM cezası için ANAYASA
DEĞİŞİKLİĞİ yapılırsa, bunun arkasından o değişikliğe
SİYASI İDAM da yarı yolda karışıverir. Bu tuzağa düşmeyin!
Daha zeki olun. Bu hamle bizi sonsuza dek Avrupa’dan koparır!”
Bu sade sözlerle özetlediğim birinci tuzak bu. Aynen çocuk
pornografisi örneğinde olduğu gibi
“harika bir şey yapıyoruz hepimiz hemfikiriz bütün bu
canavarlar en büyük cezayı almalı” mantığından
yola çıkarak, toplumun içinde birçok kesim -ki bunların arasında
demokrat geçinen insanlar da var- “hemen öldürün ya da hadım
edin bu ırz düşmanlarını” diye ortalığı inletiyorlar.
Anlaşılan iktidar da bu ortamı değerlendirmek için idam cezasını
tekrar anayasaya sokmak istiyor; çünkü kamuoyunun bir daha bu
kadar pişip, bu işlere hazır olacağı dönem zor bulunur. Şimdi
gelelim toplumun saflık derecesine: Bu değişecek yasayla yalnız
çocuk tecavüzcülerine mi idam getirilecek sandınız? Bir
bakacaksınız bir gece yarısı tekbirler ve ardından alkışlar
eşliğinde o idam cezası değişikliği kabul edilecek ve
maddelerin arasına “ırz
ve halk düşmanları, teröristler, vatan hainleri” gibi
farklı kulplar son anda yapılan tekliflerle eklenecek. Bu
kelimelerin de hem ağırlığını hem de kaypaklığını çok iyi
tahmin edersiniz; çünkü kim kime göre vatan haini veya terörist
veya satılmış, bunlar son derece göreceli laflardır. Ali’ye
göre biri satılmış vatan haini veya alçağın teki olabilir,
Veli’ye göre o kişi tarihin en büyük kahramanıdır. Yakın
dönemden bir örnekle, Ergenekon ve Balyoz davaları sürerken idam
cezası getirilseydi, şimdi FETÖ kumpası mağduru oldukları
kanıtlanmış değerli aydınlarımız ve askerlerimiz hakkında
belki idam cezası çıkacaktı. Sonra istedikleri kadar
“kandırıldık”
desinler! Bu kelimeler dünyanın her yerinde göreceli yargıları
beraberinde getirir. Türkiye gibi onca grubun birbirine düşman
kesildiği ve dış güçler tarafından da birbirine girmesine
çalıştığı bir ülkede, İftira atmak dahil herkes birbirini bu
kategorilere sokmaya çalışabilir. İdam cezasının en büyük
zaaf ve açıklarından yalnız birini hatırlatalım: Yapılan
hatadan dönemezsiniz. Dünya tarihi, yanlış yargılamalarla haksız
yere idam edilmiş insanlarla doludur. Dolayısıyla zaten idam
cezasının tekrar yasalarımıza sokulmasının çağdaş
dünyalardan bizi nasıl fersah fersah uzaklaştıracağı yargısı
bir yana, o andan itibaren bu idam cezasının “kime niyet kime
kısmet” şeklinde, kimleri hedef alacağı, birden yörüngesinden
çıkmış füze gibi hedef değiştirir! İdamın tekrar gündemimize
alınması, son iki yıldır vizesiz Avrupa hayalleri ile uyuşturulup
siniri alınan gariban halkımızın Avrupa Biletiyle nasıl Tahrana
taşındığını ve artık bundan dönüşün bu iktidarın aklına
bile gelmeyeceği anlamına gelmektedir. Çünkü idam cezasını
geri getirmiş bir ülke, bırakın AB’ye girmeyi, Avrupa’ya
vizesiz gitmeyi, bir daha müzakere masasına bile oturtulmaz. Tabii
şu yorumu da yapabiliriz: İktidar, İDAM konusunu her 8 ayda bir,
bazı gericilerden alkışlı yüksek tansiyon almak için kullanır.
Acaba bu sefer de aynı sendrom mu mevzubahis, yoksa gerçekten bu
sefer bu “durum” kullanılacak mı? Umarım konu buralara
varmaz..
“ZİNA”
ÖCÜSÜ ISITILIP BU VESİLEYLE TOPLUMA TEKRAR SOKUŞTURULUYOR!
“Çocuk
tacizcileri ve tecavüzcüleri ile savaş”
paket programı vesilesiyle idam dışında yobazlığın ve
ortaçağın bir diğer uzvu da hemen ısıtılmak üzere gündeme
alındı: Bu çocuk istismarı yasa tasarısının, esasında çağdaş
dünyadan uzaklaşmak için bir vesile olarak kullanılacağının
ikinci sinyali de zina hakkındaki ceza yasasının tekrar
Cumhurbaşkanı tarafından şu sözlerle gündeme taşınması ile
belli oldu: “Zina
konusunun da yeniden ele alınmasının çok çok isabetli olacağı
kanısındayım. Çünkü bu toplumun manevi değerler konusunda
farklı bir konumu var. Biz AB sürecinde, bu bir özeleştiridir,
onu söylemek zorundayım, bu konuda bir yanlışımız oldu ki zina
ile ilgili düzenlemeyi de yapmak suretiyle, tacizler, vesaireler,
bunları belki de aynı kapsam içerisinde değerlendirmemiz lazım”.
Anlaşılan, çocuk istismarı, ÇAĞDAŞ YASALARA saldırıp
Avrupa’dan uzaklaşmak için şahane bir bahane olarak
kullanılacaktı. Bu da aynen idam gibi, AKP’nin halkı nasıl
kandırdığını ve sözde AB sevdası adına muhalefetle anlaşarak,
1998’de kaldırılan zina suçunu 2004’te tekrar ısıtıp
uygulama kararından vazgeçtiği durumu bize hatırlatıyor. Bugün
alakasız bir fırsatçılıkla aynı konuyu, bu beyhude çabasından
14 yıl sonra “uysa
da kodum, uymasa da kodum”
şekliyle topluma tekrar dayatmaya kalkışılması, bir oldu-bitti
çabasının doğrudan tezahürü! Bu yasa yaşama geçecek olsa, pek
yakında yine “kocasını
otelde metresi ile bastı”,
“kocasını randevu
evinde fahişelerle bastı”
şeklinde haberler ve polisler eşliğinde yaka paça karakola
taşınan erkekler veya kadınlar göreceksiniz! Ne kadar güzel
değil mi? Böylece bütün cumhur koalisyonu “ne
kadar da namuslu bir toplumda yaşıyor olacağız”
diye sevinçten tezahürata başlayabilir! İlla “Çocuk istismarı”
konusuna alakasız şeyler eklemek istiyorlarsa, buyursunlar bu
vesileyle “yolsuzlukla savaş” yasaları oluştursunlar’!
Bence
idam ve zinadan başlayarak, hükümet, zavallı vizyonsuz ve biraz
da saf ötesi iş adamlarımıza hangi AB’ye ilgili çağdaşlık
ve denklik yasalarını, hangi hızda geri alacaklarını bunların
bir zamanlamasını ve listesi ile beraber sunsa, gayet iyi olur!
Böylece demokrat AKP’ye, Avrupacı AKP’ye heyecanla ve ısrarla
oy vermiş küçük, orta ve büyük boy işadamlarımız, topluca
hayal kırıklıklarını bir dengede tutup ona göre depresyon
ilaçları alabilirler.
ŞERİATA
GEÇİŞİN ARA NAMESİ OLARAK “KİMYASAL HADIM”!
Dün,
AKP hükümetinin üçüncü bindirmesi, çaktırmadan laf aralarında
sunduğu tecavüzcüleri kimyasal hadım uygulanacak iddiası idi. Bu
hızla yol alan “Yobaz
Ortaçağa Kayış Günü: 20 Şubat Salı”
tarihinde, ters devrimler furyasında bir de kimyagerleri
heyecanlandıran çıkış yaşandı: İyi de, kimyasal hadımdan söz
bile edilebilmesinin, bunun ardından her an hadım etmeyi gündeme
taşıyabileceği, bunun ardından işin ŞERİAT YASALARI’na ve EL
KESMEye doğru kayışının mental hazırlığının
bilinçaltlarında henüz kimsecikler göremedi. Benden söylemesi:
tuzaklara düşmeyelim!
Bugün
bir sayım yapsanız belki Türk kadınlarının %90’ı kimyasal
hadım veya idamdan yana oy kullanabileceğine inanır. Histeri
nöbeti geçirir gibi bir kamuoyu rüzgârına kapılmak işte böyle
bir şeydir! Halbuki bugünkü hukuk devletimiz ve hakimlerimizle,
kimlerin şehadeti sayesinde bu senaryolarda kimler yanacak, kimler
cehennemlik olacak emin olun insan çok merak eder! Özellikle bugüne
kadar yakalanan çocuk tecavüzcülerinin kimlik profillerine göz
attığınızda...
Her
ne kadar farklı bazı ülkelerde, kimyasal hadım kullanılsa da,
çağdaş hukuk açısından konuyu irdeleyenlerden Prof. Dr. Ersan
Şen’e kulak verin: “Anayasa
ve kanunlarda cevaz verilmeyen bu tedbirin temel hak ve hürriyetleri
sınırlayarak, AİHS’de güvence altına alınan işkence ve kötü
muamele yasağını ihlal etmesi kabul edilemeyecektir. Hükümlünün
vücut bütünlüğüne yönelik geri dönüşü olmayacak ağır
müdahalenin insanlık onuruyla bağdaşmadığı ve kısasa kısas
yöntemi ile faili cezalandırma amacı taşıdığı inkar
edilemeyecektir. Zina’nın yaptırımı ise sadece boşanma ve
tazminat olabilir”.
BUGÜNDEN
TEZİ YOK, DERNEKLERE, CHP’YE VE TÜM MUHALEFETE DÜŞEN...
Burada
hatırlattığım eski senaryolardaki gafları, gafletleri ve ölümcül
hataları umarım muhalefetin hiçbir kanadı tekrarlamayacak. Şayet
buradaki hatırlatmalara rağmen hala dernekler, aydınlar ve CHP
“çocuk istismarı” bahanesiyle atılmaya kalkışılan bu dev
geri adımların boyutunu zamanında anlayıp, bu yobaz taleplerle
siyasi arenada çarpışmazsa, Avrupa’dan “sonsuza kadar”
uzaklaşmanın yanı sıra, Türkiye’de en korkunç şekilde idam,
zina ve yarı-şeriat yasaları, adım adım hayatımıza girecektir.
Burada çağdaş derneklere ve başta CHP’ye büyük görevler
düşmektedir. Bunların en başında, bu sefer bu çocuk kandırma
denebilecek senaryolarında, lollipop ve dondurma ile uyuşturulma
geleneğine son vermeleri gelmektedir.
“Aman zinayı savunmayalım, bizleri şöyle veya böyle sapık ve
eşini aldatan insan zannederler”
gibisinden zavallı metodolojiler derhal terk edilmeli, CHP en kısa
zamanda gerek basın, gerek kamuoyunda, gerek parlamentoda somut net
tavrını ortaya koyup, toplumu ve kitleleri, bu son derece ürkütücü
planlar konusunda her uyarıyı yaparak hızla korumalıdır.
İKTİDARIN
20 ŞUBAT 2018 YAŞAM TARZI VE ÇAĞDAŞ HUKUK ANLAYIŞI “KÖKTEN
DEĞİŞTİRME” GİRİŞİMİ, AFRİN SAVAŞININ AĞIR BİLANÇOLARI
ARKASINDA BELKİ PEK DİKKAT ÇEKMEYEN, ANCAK MIZRAĞI ÇUVALI DELİP
GEÇEN, CUMHURİYET TARİHİNİN EN SESSİZCE DEVREYE SOKULAN, EN
SİVRİ GERİ KALKIŞMALARINDAN BİRİDİR! ZATEN HERKESİN BERABER
AYAĞA KALKTIĞI “ÇOCUK İSTİSMARCILARI” KONUSUNDAN YOLA
ÇIKARAK, YAŞAM TARZLARINA YÖNELİK BU SALDIRILAR KARŞISINDA,
TAASSUP VE MAHCUBİYETLE HAREKET EDEN HER BİREY, HER KURUM,
SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK ŞEY KAYBEDECEKTİR. KENDİ KARARLARINI ALAN
YETİŞKİNLERLE, KORUMASIZ ŞEKİLDE EZİLEN, İSTİSMAR EDİLEN
BEBEKLERİ, ÇOCUKLARI AYNI SEPETE ATMAK, BU YASA TARTIŞMALARINI
BERABER ÇALKALAMAK, AKIL ALMAZ VE BAĞDAŞMAZ BİR GAFLETTİR. EVET,
“ÇOCUK İSTİSMARI” KONUSU, BİR BAŞKA KONUYLA BERABER ELE
ALINMALIDIR. AMA O DA AYNI ŞEKİLDE BU SALDIRGANLARIN ELİNDEN
BENZER BEDELLER ÖDEYEN ZAVALLI HAYVANLARIMIZI KORUYACAK KAMUOYUNDA
YILLARDIR BEKLENEN YASA TASARISIDIR. BU İKİ FARKLI GÖRÜNEN KONU,
ÇOCUKLARA VE HAYVANLARA YÖNELİK SALDIRILAR, TERSİNE AŞIRI BENZER
NOKTALAR TAŞIMAKTADIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.