Yeni
yıla ailemle İzmir’in şirin ilçesi Eski Foça’da girdik. Tam
da “sakin bir balıkçı kasabası”nda yaşamak isteyen herkesin
kafasında tarif ettiği yer. Ne kadar tatlı ve sakin bir hayat var
burada, inanamazsınız! Küçük Deniz, bu inanılmaz yerin
merkezinde yer alan minnacık bir koy. Foça’nın kendi havuzu
desek daha doğru. Herkes güleryüzlü, herkes dost, her biri burada
geçirdiğim bir haftada beni ve ailemi evinde hissettirdi. İlk gün,
cuma akşamı, Uğur Dündar’ın “Halk Arenası” programının
burada yapılacağını bilmiyordum, herkes “Arena
için mi geldiniz?” diye
sorduğunda anladım konuyu. O gece de harika geçti zaten. Sağ
olsun, sevgili dost Uğur Dündar en önde yer ayırtmıştı eşime
ve bana. Onun bu programı, Türkiye’de muhalefetin gerçek atar
damarı... Ne kadar tebrik etsek azdır. O gecenin konukları, Selin
Sayek Böke, Aykut Erdoğdu ve İsmail Saymaz’dı. Her biri
gerçekten çok çarpıcı konuları gündeme getirdiler. Erdoğdu,
darbe gecesinin sıcak detaylarına girdi, parlamentoya düşen
bombaların ortasında yaşadıklarını anlattı. Selin Sayek Böke,
net ve herkesin anlayacağı bir üslupta “CHP’nin alternatif
bütçe programı”nı sundu. Yani AKP’yi eleştirmenin ötesinde,
CHP iktidarının derhal gündeme alacağı somut farkları dile
getirdi. Halk da büyük keyif aldı, izleyenler de...
FOÇA’NIN
KARATAŞ’I
Foça’da
şeytan tüyü var. Gelenler sanki buraya muhakkak geri dönüp
sonunda da taşınıyorlar... Sevgili Ataol Behramoğlu da bu kentin
“Karataş”ına bastığından, Foça virüsünü kapıp yılın
hatırı sayılır bir bölümünü burada geçirenlerden. Karataş
ne miymiş? Bugün nerede olduğu belli olmayan Foça’nın
Karataş’ına basanın Foça’yı kolay kolay terk edemeyeceği
veya zorunlu sebeplerle gitseler bile bir gün muhakkak geri geleceği
söyleniyor! (Adana’nın Karataş’ı ile karıştırmayın, orası
da ayrı bir güzelliktir) Ataol’un eşi Hülya ile burada
oluşturdukları harika evi, Sibel ile geçen yaz ziyaret etmiştik.
Tam bir sembolik aydın şaheseri... Mütevazı, rahat, tam bir
çalışma ortamı. İleride o evin müze olması gerektiğini
şimdiden Foçalılara hatırlatmak isterim. Ataol, beraber aynı
hedefler için omuz omuza mücadele etmekten gurur duyduğum,
günümüzün Nazım’ı... Ve çoğu üniversiteliden çok daha
genç!
Size
Foça’nın barış ve huzur dolu ortamını şöyle tarif edeyim:
Ne yaparsanız yapın, burada kediler ve köpekler alt alta, üst
üste, kucak kucağa uyuyorlar! Hatta birbirlerinin sırtını
kaşıyıp, birbirleriyle flört ediyorlar.
Gece, herkes uyuduktan sonra, Demokrasi Meydanı’ndaki, heykeltıraş
Müge Olçum ve seramik sanatçısı Özgür Bilgi’nin yaptıkları
Balıkçı heykelinin önünde beraber poker oynadıkları konusunda
bile rivayetler var, o kadarını göremedim! Burası emekliler,
yazarlar ve ressamlar için biçilmiş kaftan. Benim tanıdıklarım
arasında Cemile Bulut, Fevzi Yavuz,
Yücel Öztemur gibi değerli meslektaşlar var.
Değerli
şair ve yazar Hasan Öztoprak da, 10 yılı aşkın bir süredir
Foçalı. Ayrıca Bahattin Bilgin’in de ön ayak olup 6 yıl
önce açtığı FOÇART isimli oluşum da ayrı bir önem taşıyor.
Tüm bu aydınlar ayrı bir hava katıyor güzel Foça’ya. Herkes
ayrı ayrı samimi ve sıcak burada.. Onlara
imrenmemek mümkün değil!
O
harika Dibek kahvesini her gün keyifle yapan Mehmet Şen de,
özellikle sakızlı ve her çeşit harika dondurmayı yapan ve
dükkanının önünde yüzlerce metre kuyruk oluşan Nazım Usta da
Foça’nın o sade hayatı içerisinde marka olmuşlar. Müthiş
kahvehaneleri saymaya imkan yok. Palmiye’den Kavala Cafe’ye
kadar, hepsi ayrı güzel. Burada hava kirliliği, trafik, siyasi
sapkınlık, sokak magandaları gibi hayatı kurutan gölgeler yok.
Ramiz lokantasını işleten Özlem Temizel, son CHP kongresinde
yeniden yönetime seçilmiş. El ele çok güzel bir projeye el
atmışlar: “Foça
Sokakta”
isimli bir oluşum kurmuşlar. “Hayır
Grubu”nu
bir araya getiren bir hareket başlatmışlar. Demokrasi Meydanı’nda,
ayda bir akşam üstleri belirlenen bir konuda halka açık bir forum
yapıyorlar. Geçmiş dönem ilçe Başkanı Günal Biçer’in
başlattığı bu buluşmalara CHP’li Belediye Başkanı Gökhan
Demirağ da destek veriyor. Foça Forum, Foça Barış Kadınları,
sivil toplum örgütleri, değişik siyasi partiler, ADD Foça, bu
oluşumda yer alan hareketler. Bunlar Türkiye’nin her yerinde
görmek istediğimiz sahneler... İYİ Parti’nin de katılabileceği
buna benzer dayanışmaların tüm Anadolu’ya yayılmasını
diliyorum. Hem de 2019 seçiminde yumurta kapıya dayanmadan...
GÜNEYİN
İNCİSİNDE YENİ ADANA GAZETESİ’NİN 100. YIL KUTLAMASI
Geçen
hafta güneydeydim. 24 Aralık Pazar akşamı, Yeni Adana
Gazetesi’nin 100. Kuruluş Yıldönümü için baba topraklarına,
ailemizin kökenini oluşturan sevgili Adana’ya gelmiştim.
Kuruluşu, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal’in efsanevi serüveni
ile iç içe geçmiş olan Yeni Adana Gazetesi, 100. yılını
kutlarken, bir anlamda 1923’te 100. yılını coşkuyla idrak
edeceğimiz Cumhuriyet’in ön kutlaması da yapılmış oldu! Büyük
Atatürkçü, büyük Cumhuriyetçi, değerli insan, rahmetli Ahmet
Remzi Yüreğir’in, bin bir zorluğa, tehdide ve caydırma eylemine
göğüs gererek canı pahasına güneyin ve ülkenin demokratik
yaşamına yerleştirdiği bu büyük girişim, oturduğu sağlam
ideolojik, insani ve sosyo-politik temeller üzerinden, koca bir
yüzyılı kucaklayabildi ve Türkiye’ye damga vurmuş oldu. Bu
vesileyle hazırlanan ilk kitapçık yayınında, Avni Doğan Bey’in
dayanışmacı dostluğunun, o zor yıllarda Ahmet Remzi Bey’e ne
kadar büyük bir güç taşıdığının çok güzel ve net birkaç
sayfayla aktarılmış olması, bu son derece değerli bilginin
içeriği dışında başka bir konuya açıklık getiriyor: Ahmet
Remzi Yüreğir ne kadar arkadaş canlısı, dost ve dayanışmacı
bir kişilikse, onun çocukları Çetin Remzi Yüreğir ve Yalçın
Remzi Yüreğir de bu geçmiş yıllarda hangi bedellerin ödendiğini
çok iyi bilen kadirşinas insanlar olarak, Avni Doğan Bey’i
yüceltmişler. Bu vefalı davranış, Yeni Adana Gazetesi’nin
ruhuna hakim olan paylaşımcı, dost, dayanışmacı ve dürüst
tavrın ne kadar güvenilir olduğunu bir kere daha gösterirken, bu
tavrın tersini yapmak için her gün 1001 takla atan sayısız
şaklabana da ders vermiş oluyor. İnsan beraber yol aldığı, emek
harcadığı insanları yok saymak yerine, onları da yüceltirse,
olsa olsa kendisi büyümüş olur. Bu başarılara başkaları da
destek vermiş diye küçülmez. Ne yazık ki Türkiye, zamana
yayılan farklı emekleri yok etmek isteyen egoist bir girdabın
içinde sürüklenmeye alışmış. Her alanda örnekleri
sıralayabiliriz. Allah’tan böyle güzel örnekler de var.
Türkiye’de,
özellikle yeni ifadeyle “medya” alanında, rüzgara göre eğilip
bükülen ne kadar oportünist olduğunu, havuz medyasında tatlı su
balıklarının gezdiğini, 2. Cumhuriyetçilerden ılımlı
İslamcılara, Yetmez ama Evetçilerden, fırıldak topaçlara kadar
her yerin, toplumun yüz karalarıyla örtülü olduğunu, bilmem
anlatmaya gerek var mı? Böyle bir ortamda, Yeni Adana’nın sağlam
ve ödünsüz duruşu, Türkiye’nin yüz akıdır!
Ülkenin,
Atatürk Cumhuriyeti’nin aslında 100 yıl gibi uzun değil, kısa
bir ilk adımını tamamlamak üzere olduğu şu son yıllarda, Yeni
Adana gibi felsefesinden, duruşundan ve köklerinden taviz vermeyen
bir yayın, her şeyden önce güneyin incisi Adana’nın değil,
tüm ülkenin gururudur. O gece, Yeni Adana’ya destek vermek için
sayısız değerli insan çıkıp gelmişti Seyhan Oteli’nin balo
salonuna: Duayen demokrasi savaşçıları Oktay Ekşi ve Orhan
Karaveli’den, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’ya,
CHP’li yol arkadaşlarım Mustafa Gazalcı’dan Kemal Anadol’a,
Mehmet Tomanbay’a kadar, burada saymayı bitiremeyeceğim sayısız
değerli insan...
İNÖNÜ
VE DR. SUPHİ BAYKAM DÖNEMİNDEN BERİ YAYINLANAN SAYILAR
Rahmetli
babam Dr. Suphi Baykam, her zaman Adanalılığı ve Karşıyaka’ya
uzanan kökleriyle gurur duydu. Türkiye Cumhuriyeti’nin
1950’lerdeki Demokrat Parti dönemi ile gelen ilk savrulmalarında,
büyük önder İsmet İnönü’nün Adana Milletvekili sağ kolu
olarak, 1957’den itibaren demokrasiyi korumak üzere “Paşa”
ile beraber yollara düşmüştü.
Yeni
Adana’nın, 70 yıllık Baykam arşivinde, gerek babam, gerek daha
sonra 80’lerin başından beri benim faaliyetlerimiz konusunda ne
kadar önemli, dürüst ve tutarlı bir yer tuttuğunu çok iyi
biliyorum. Daima Atatürk devrimlerini ve ilkelerini savunmuş,
hiçbir tehdit ve zorluğa pabuç bırakmamış, prensiplerine ve
çizgisine sadık, güvenilir bir yayının Türkiye’de ne kadar
bulunmaz bir değer olduğunu, Dr. Suphi Baykam’dan daha iyi
bilecek bir insan yoktu. Onun hayatını yakından tanıyanlar ne
demek istediğimi bilirler. Bu nedenlerle, Yeni Adana’nın bizlerin
gözündeki yeri, ödünsüz Cumhuriyetçi tavrı ve güvenilir
sağlam yüreği ile paha biçilmez bir noktadır! Adana’ya her
geldiğinde, Yeni Adana ile ilişkilerini sürdüren babamı bu 100.
Yıl kutlamalarında görmek için neler vermezdim. Bu 100. Yıl
buluşmasına Adana’daki aile büyüğümüz, büyük kuzenim Zeki
Baykam’la gittik. Ona babamın orada olması için neler
verebileceğimi anlatırken beni ne kadar derin anladığını görmek
beni rahatlattı.
Bu
ülkeyi 80-90 yıldır delirerek uğraşmalarına rağmen batıramayan
onca bahtsız bölücü, yobaz ve hırsız, tüm bu süreçte cirit
atarken Yeni Adana bir gurur abidesi, bu sağlam karşı koyuşun en
önemli kalelerinden biri olarak, sonsuza dek sevgili güneyimizin
“yüreği(rin)de parlamaya devam edecek.
Saçını
süpürge ederek bu yolculuğu sürdürenlere içten sevgi ve
saygılarımı, izninizle babam Dr. Suphi Baykam ve aynı yolda devam
eden 3. kuşak, oğlum Suphi Baykam adına da sunuyorum.
Eski
Foça nire, Adana nire? Birbirinden bu kadar uzak iki farklı
yöremizi birleştiren ana hat, güzel insanlarımızın ortak
Cumhuriyet değerleri, dayanışmaları, zengin gönülleri... İki
ayrı hafta sonunda birbirinden güzel insanlarla tanışıp bu
ülkeye neden güvendiğimi yeniden iliklerimde hissettim. Yeni bir
yıla girerken, tüm kalbimle size söylemek istiyorum ki, 2019
seçimlerinde umutlu olmak için her nedenimiz var. Yeter ki kim
olduğumuzu hatırlayalım, bu topraklarda yaşayan milyonlarca güzel
insanın varlığını hissedip özgüvenimizi hak ettiği yere
çıkaralım. Hepinize mutlu yıllar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.