9 Aralık 2017 Cumartesi

KUDÜS GÜNDEMİ, ZARRABZEDE VE MAN-ZEDE AKP’YE OKSİJEN Mİ? | Bedri Baykam | 07.12.2017


Dünya bu sefer Amerikan Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesiyle çalkalanıyor. AKP iktidarı da, aynen CHP ve birçok başka ülke ile beraber, bu habere karşı büyük tepkiler verdi. Öte yandan da AKP iktidarı, belki birkaç haftadır kendisini bu kadar sıkıştıran ulusal ve uluslararası gündemde rahatlamış oluyor. Yanlış anlamayın, kimseye “AKP bu olaya sevindi” filan demiyorum, alakası yok! Ama insan iki şeyi de ekliyor kaçınılmaz şekilde: Birincisi, gündem işte böyle bir şey. İster siyasi, ister magazinel bir skandal, bir oksijen darlığı, adı ne olursa olsun, fark etmez. Bir iktidarı veya kişiyi ablukaya almışken, bir anda yeni bir vaka geliyor, ve o ağır gündemi süpürüveriyor! İkincisi, biraz daha dizi film tadında: Hani AKP hep kandırılıyor ya, işte o bitmez tükenmez seride, son kandıran yine İsrail ve ABD. İsrail ile daha geçtiğimiz aylarda yoğun çiçek açmış bir bahar yaşamıştık, ABD ile ise, güya “hiç olmadığı kadar” yakındık. Ama işte ne var ki yine “kandırılmış taraf” oluyor AKP’liler...
Aynen Zarrab konusunda ve daha sayısız vakada olduğu gibi...

ASLINDA SENARYO HEP AYNI
Aslında AKP’yi haftalardır sıkıştıran gündem konusunda hep aynı şeyi konuşuyoruz. Kılıçdaroğlu’nun sunduğu belgelerde de, Wikileaks’ten sızanlarda da, New York’ta hortlayan 17/25 Aralık iddialarında da dört bir yandan aynı bilgiler akıyor. AKP’li siyasetçiler ve aile efratları -en azından bir kısmı- akıl almaz bir düzeyde para trafiği içine boğulmuş durumdalar! Bu ne dünya, ne de Türkiye tarihinde pek görülmüş bir olay değil. Maalesef o para kah 1 sterlinlik şirketlerin hesabına, kah ayakkabı kutularına, kah para sıfırlamak üzere alınan koca koca dairelere, kah saatlere, kah Man adası dekontlarına gidiyor-geliyor. Yani Amerika’da da, İstanbul’da, Ankara’da da yıllardır hep aynı şeyi konuşuyoruz. Bazen bir gemicik oluveriyor, filo oluveriyor, bazen yurtdışında başka birinin oğlu-kızı başka gemiler alıyor, şirketler açıyor-kapıyor! Sonra “herkes ticaret yapar, n’olacak! Ticaret yasak mı?” gibi sözler duyuyoruz. Evet, bir bakanın, başkanın çocukları kırtasiye veya bir spor salonu açabilir. Ama dünyanın hiçbir yerinde devleti yöneten başkanların, bakanların, başbakanların çocukları bu şekilde ülkeler arası, üst düzey, siyasetin atar damarlarını yararak geçen uluslararası petrol, enerji, ağır taşımacılık, devlet ihaleleri, kaynağı ve ne yaptığı belirsiz işlerle uğraşamaz. Demokratik bir hukuk devletinde, bir başkanın damadının enerji işinde suyun başını tutması akla bile getirilemez. Bunu bir başkan denese, o ülkenin demokratik hukuk kuruluşları buna bir gün izin vermez. Buna biri yeltense, iki gün iktidarda kalamaz! AKP hükümeti, ayrıca belki dünyanın gelmiş geçmiş en çok para harcayan, en lüks içinde yüzen iktidar partisi. Ve ilginç bir şekilde hiçbir şey, bu servet arayışına son vermiyor...”Nedir bu dinmeyen açlık?” sorusu, ister istemez akla geliyor!
 
AKP PANİK YAPTI...
Kılıçdaroğlu’nun sunduğu belgelere karşı, AKP’liler ne diyeceklerini şaşırdılar. O kadar kısa zamanda organize de olamadılar. Biri çıktı “hepsi sahte” dedi. Diğeri çıktı, “bunlar Türkiye’den gelen para değil, tersine Türkiye’ye giren paralar” dedi. Sonra Erdoğan çıktı, “n’olacak ya, bunlar ticaret belgesi, ticaret yapma yasağı mı var sanki” dedi. Herkesin  takip ettiği gibi, her biri ayrı telden çaldılar. Senkronize, birbirini tutan mantıklı yanıtlar gelemedi. Organize olamadılar. Bir de beklendiği gibi hemen “Bu belgeler nereden geldi, kim verdi size bunları?” dediler: Belgeler sahteyse, zaten soru yanlış. Buna inanıyorlarsa, onları CHP’nin imal ettiğini düşünmeleri lazım. Belgeler doğruysa, o sorunun önemi ikincil hale gelmiyor mu? Sonuçta CHP’nin dediği şu oluyor: “Sen benden kanıt istemedin mi? Ne bekliyordun? Yoksa Bilal ya da geçici Başbakan Yıldırım mı verecekti kanıtı? Niye gocunuyorsun? Kendinden emin şekilde bunlar uydurma diyerek bize yükleniyorsun ya? Hani savcıları göreve davet etmiştin? Neden parlamentoda soruşturma komisyonu oluşturma teklifimizi reddettiniz? Nedir bu paniğiniz? İnsan bu kadar kendinden emin olsa, o sahte dediğiniz belgeleri suratımıza vurmak için bile olsa, o komisyonu kurdurmaz mı?

Aslında FETÖ’yü tüm sorumlu noktalara AKP’nin, her ikazla alay ederek yerleştirdiğini bilmeyen yok! Ne kadar hatırlatsak azdır, “ne istediler de vermedik” sözlerini.. Bunları bu halkın unutmasını istiyorlar ama bu bir türlü olamıyor dijital çağda! 17/25’te ortaklık bozulduktan sonra anti-FETÖcü olarak kendini aklayabileceğine inanan AKP’liler, devletin tüm kademelerine Fethullah’ın adamlarını yerleştirdiklerini belleklerinden çıkarmışa benziyorlar. Sonra da gördüğümüz şu: “Efendim Ali Bey, Bank Asya’da hesap açmış, Veli Bey, şu FETÖ okulunda öğretmenmiş, onlarla uğraşıp, hıncımızı onlardan çıkaralım!” Sen git o Bank Asya’yı aç, herkese methet, FETÖ’yü tüm ekibinle başımızın üstüne çıkar, sonra da sana inanıp bu gruba katılan kandırılmış garibanları suçlu ilan et!

AKP FETÖ’YE ÇOK ŞAŞIRMIŞTI (!)
17/25 Aralık tarihlerinde FETÖ yolsuzluk kanıtları ile AKP’ye saldırdığında, iktidar partisi çok şaşırdı. Gören zanneder ki karşılarında bir “çete” olduğunu ilk defa duydular. Yahu MGK siz iktidara geldikten iki yıl sonra, bunların devletin her kademesine sızmış, planlı programlı, karanlık hedefli bir yobaz çete olduğunu elinize raporla vermedi mi? Her gün düşman gözüyle baktığınız ve nasıl sustururuz diye uğraştığınız o dürüst gazeteciler, her Allah’ın günü size FETÖcülerin rezilliklerini, kirli çamaşırlarını tüm çıplaklığıyla anlatmadılar mı?
CHP yönetimi Parlamento’da sizi sayısız defa ikaz etmedi mi? Atatürkçü veya solcu yazarlar, onca kitabı kimin hakkında yazdılar? Sağır sultan bile anladı da bir onlar anlayamadılar!
FETÖ, terör örgütü çıktı. Çete çıktı. Bir tek onlar şaşırdı. Biz biliyorduk... MGK, halk, gazeteciler, muhalefet Partileri, herkes biliyordu. Bülent Arınç şimdi kalkmış diyor ki, “Efendim FETÖ’nün kandıramadığı 80 kişi vardı” Bülent Bey de anlaşılan kendi kendini bayağ kandıranlardan! İktidarın tüm aklama çabalarına rağmen, halkımızın en az yarısı, bu FETÖ çetesinin durumlarının vahametinin fazlasıyla farkındaydı.
İnternet ortamında bu konuda biraz gezinen herkes, yıllar boyu, Erdoğan’dan Gül’e, Arınç’tan büyük karşıtı Gökçek’e, Bekir Bozdağ’dan Binali Yıldırım’a, tüm AKP’lilerin nasıl FETO’yu övmek için acımasızca birbirleriyle yarıştıklarını bilir. İnsan şimdi 15 Temmuz alçaklığından sonra, bu yüzlerce dakika süren yağcılık yarışına kızsın mı, gülsün mü, ağlasın mı, bilemiyor...

KANDIRILMA VAGONLARI PEŞPEŞE!
Atatürkçü değerlere, kurumlara, gazetecilere, yazarlara FETÖ planlı şekilde saldırırken, Türk Ordusu’nun erinden generaline her kademesini paramparça etmek için, o çete ile AKP yönetimi göz yaşartıcı bir uyum içinde çalışırken, tam bir işbirliği yaparken, her türlü kumpas, yalan dolan ve sahtekarca üretilmiş delil ile, genel kurmay başkanı dahil TSK’nın her değerli mensubu FETÖcü savcılar, yargıçlar ve polislerin işbirliğiyle Silivri’de süründürülürken, Başbakan, bugün kırmızı bültenle tüm dünyada aradığı Zekeriya Öz’lerin eş-savcısı ilan ediyordu kendisini. Herhalde o günlerde kandırma treninin içinde sıra Zekeriya’nın vagonundaydı. O konuda her düşündüğümüzde, o trenin bayağ uzun olduğunu ve “her vagonun” çok önemli sahipleri olduğunu görüyoruz! Zekeriyalar, Ruslar, Amerikalılar, İsrail, Kürtler, PKK, IŞİD... İşte şizofreniye varan bu “her gün aldatılma” hallerinden dolayı, bir yandan Türk Ordusu oluk oluk kan kaybederken, diğer yandan ülkenin en değerli askerleri ve yazarları, yıllarca bu çetenin işbirliği ile zindanlarda tutuldu. Taaa ki 17/25 Aralık sonrası -aslında bildiğiniz gibi- sırf bu sefer AKP’ye diş gösterdiler diye gerçekler kabak gibi ortaya çıkınca... AKP’yi herkes kandırdı. En son da Zarrab kandırdı. Sonuçta herhalde bu konuda,  Nasrettin Hoca’nınkilerden çok daha fazla fıkraya konu olacaklar! Şimdiden ortaya bir Zarrab’la başlayan tuluat çıktı sosyal medyada.
Daha düne kadar Rıza Zarrab, tüm devlet erkanının baş adamı idi. Protokolde İran Dışişleri Bakanı gibi Türk bakanların yanı başından ayrılmıyordu. 17/25’ten sonra rüşvetçi kaçakçı Zarrab’ın el konulmuş tüm paralarının yalnız iadesi sağlanmadı, bir de rüşvetçinin el konulmuş parasına faiz ödenmesi sağlandı! Yeminle söylüyorum, bu kadarı Kemal Sunal komedi filmlerinde bile görülemez! Ne oldu şimdi diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor insan. Daha düne kadar sevgili vatandaşları olarak gördükleri Rıza Zarrab’ın halini vaktini tespit etmek için, panik içinde Amerika’ya notalar veriyorlardı. Hem de övüne gerine “Bir değil iki nota verdik Amerika’ya” diyerek... “Vatandaşımızı iade edin” diye her kapıyı çalarak...

BÜYÜK MUHALİF BAHÇELİ MEĞER GELECEĞİ TOPTAN OKUMUŞ!!
Sizi de güldüreyim biraz hadi: Umarım sosyal medyada o kısa videoya rastlamışsınızdır! Sayın Bahçeli var ya? 14 Haziran 2016’da, kendisi, başımıza bela olan Zarrab hikayesinin geçeceği çetrefilli yolların her birini size ikaz etmiş! Ve bir de üstüne demiş ki, “Dost nasihati veriyorum, ne olur ne olmaz, gelin şu sıralar ABD’ye gitmeyin. Sık sık giderseniz sonra karşımıza neyin çıkacağını, kimin ne yapacağı belli olmaz! Başınıza neyin geleceği belli olmaz, alimallah bu İranlı kaçakçı alayınızı Amerika’da ele verirse, okyanus ötesinde yandaş hakim ve savcı da bulamazsınız! Büyük bir skandalın faili olmaktan da kurtulamazsınız. Şansınızı fazla zorlamayın!” Vallahi helal olsun demekten başka şansımız var mı Devlet Bey’e? Kendisi sizinle takımınızın başına gelecek her felaketi önceden bilmiş detaylarıyla ama aksine bakın ki, bir kendi başına neler gelip, nasıl 180 derece dönüş yapmayı başaracağını bilememiş! Allah iyiliğinizi versin Devlet Bey, iyi güldürdünüz bizi! Merak ediyorum bu videonuza sosyal medyada rastladınız mı hiç?
Biliyor musunuz aslında Devlet Bahçeli’nin U dönüş rekorlarından çok daha dramatiği, MHP grubu! Bahçeli yakın geçmişte Tayyip’e ve “İranlı Kaçakçı”ya saydırıyor, alkışlıyorlar; sonra Zarrab’ı koruyup Kılıçdaroğlu’na saydırıyor, onu da alkışlıyorlar. Şimdi Zarrab ve Kılıçdaroğlu’na saydırıyor, yine alkış, alkış, alkış! Lütfen söyler misiniz bana, bu takım elbiseli insan görünümlü alkışçıların içinde aslında otomatiğe kurgulanmış robotlar mı var? Bu beyefendilerin hiç kendilerine ait, özgün inandıkları fikir var mı? Şaka yapmıyorum, merak ediyorum.

17/25’i HORTLATAN ZARRAB!
Amaaa! Bir konu var ki, devamlı  kaçtığınız ve tehditlerinizle medyada da seslendirilmesini engellediğiniz. İşte o fellik fellik kaçtığınız konuyu dillendirme vakti geldi. İsteseniz de istemeseniz de! Bakın hani o sesler, kayıtlar, kutucuklar, sıfırlamalar var ya!
Nedir şu anda Amerika’da yaşanan biliyor musunuz? Hani apar topar örtbas edip herşeyin inkar edildiği 17/25 olayları var ya! İşte o iddiaların üzeri apar topar Türkiye’de örtülebilir. Ama gurbet ellerde burada olduğu gibi arzu edilen kararları verecek hakim ve savcılar tabii ki kolay kolay bulunamaz!! Yani sayın Bahçeli A’dan Z’ye haklıymış! Bizi dinlemediniz, bari onu dinleseydiniz!
Bütün o yolsuzlukların nasıl yapıldığını bizlere, tüm dünyaya aktaranın, iktidarın eski ortağı FETÖ çetesi olması, AKP’lileri tüm o iddialar karşısında aklıyor sanıldı. Ama ne var ki eski ortaklarının iddialarını, Zarrab tekrar taaa Amerikanya’da bir kere daha kirli çamaşır olarak döküverdi ortaya! Bu gerçeği değiştiremez kimse artık! O iddialar, bu sefer Halk Bankası avukatı tarafından teyid edilerek tam hortladı!

VE DEĞİŞEN GÜNDEM!
AKP’lilerin o her gün savunarak 17/25 olaylarından sonra zorla özgürlüğüne kavuşturduğu Zarrab, şimdi iktidarı, o yok saymaya çalıştığın bataklığın ta dibine çekiyorDU. Mızrak çuvala sığmaMIŞTI. Bakın burada üstü örtüldü sanılan mızrak, okyanusu delip, ABD’den hortlayıp çıktMIŞTI! İsteyen Zarrab’ı “casusluk ve devlet sırlarını satmak”la suçlayabilirDİ. Ama CHP’nin “Peki o zaman aranızdan kim niye verdi bu devlet sırlarını şu rüşvetçiye?” (ya da Bahçeli’nin deyimiyle şu kaçakçıya!) sorusuna yanıt bulamazDI...

ERDOĞAN ARTIK KENDİNİ İSLAM ALEMİNİN SÖZCÜSÜ İLAN EDECEK
Neden bu paragrafta geçmiş zaman kullandığıma gelince:
Sonuçta, tekrar ediyorum: Hiçbir şekilde buna sevinmemesine, ve hatta üzülmesine karşın, şimdi AKP ve Erdoğan’ın elinde bir koz var: Erdoğan artık kendisini bu Kudüs davasının doğal lideri ilan edecek ve bunu kesinlikle kendisi böyle görüp, dünyanın da bu algıyı kabul etmesini sağlamak isteyecek. Zaten Papa ve diğer herkesle görüşmek için şimdiden sıraya girdi. Bu durum, Kılıçdaroğlu’nun gündeme taşıdığı iddiaların biraz 2. plana düşmesini kaçınılmaz kılacak. Erdoğan “Dünya İslam Ülkeleri Sözcüsü” sıfatını resmen almış gibi... Uluslararası planda, bu yeni büyük gündemle beraber durumun yarattığı kahraman olarak yola çıkacak. Din ve siyaset tarihinin birbirine dolaştığı Ortadoğu’nun o asırlardır süren kurumaz savaş ve polemik bataklığı, artık maalesef dünyanın her yerinde yeni terör eylemleri, yeni büyük tehditler yaratarak varlığını sürdürmeye devam edecek. Hamas Trump cehennemin kapılarını açtı derken, maalesef yeni karanlık eylemlerin doğrudan habercisi oluyor. İntihar bombacılarını devreye sokmak için bahane bekleyen yalnız IŞİD değil, her terör örgütü ellerini ovuşturuyor.
New York mahkemelerinde süren Zarrab davasında ise hakimin ve jürinin bu yeni gündemden ne kadar etkilenip etkilenmeyecekleri, hepimiz için bir soru işareti olarak kalmaya devam ediyor.

TRUMP DA ERDOĞAN KADAR “İÇ NEFES” ARIYOR
ABD başkanı Trump’ın da, en az Erdoğan kadar kendi ülkesi içinde yaşadığı bir huzursuzluk ve destek kaybı var. Başta New York Times olmak üzere, Amerikan kamuoyuna yön veren medya organlarının Yahudi lobileri ve sermayesinin elinde olması, bu “muhalif” gazetelerin her gün Trump’ı fena halde hırpalamasına karşı, Trump bu karşı hamleyi yaptı. Ama bu kararla ülkesi içinde de ne kadar ciddi bir destek bulacağı tartışılır. Bu hamle kimi Yahudilere şirin gözükse de, aslında terör ve huzursuzluk dalgalarına yaptığı açık çağrıyla, aslında bir intihar kararı olarak da görülebilecek. Böyle bir Trump-Filistin inatlaşmasının bedeli, salt Amerikan halkının değil, tüm dünya halklarının önüne konmuş saatli bir bomba... Sonuçta o nefes ve destek arayışının ters tepeceği kesin denebilir. Çünkü bu ağır provokasyonla, Trump ülkesinin güvenliğini ateşe attı.
Siyaset Türkiye’de kendi içindeki baş döndürücü hızının dışında, artık dünya konjonktüründen de bir o kadar etkilenen bir dönme dolap...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.