ORTAÇAĞ GÜNDEMİMİZİN
AĞIR ZİNCİRLERİ...
İçine itildiğimiz gündem belli: alçak PKK saldırıları,
şehitlerimiz, bunlara kılıflar uydurmaya çalışan beyni karışık ve kiralık entel
karanlıklar, ırkçılığı “demokrasi mücadelesi”, hain katilleri “gerilla” diye
pazarlamaya çalışan sözde ileri ülkeler, gazeteciler, FETÖ darbesini bastırmaya
çalıştıklarını iddia ederken her türlü gülünçlüğe alet olan AKP kodamanları, hala
dini ve yeni tarikatları bu iktidar sisteminin içine çekmeye çalışan ve 15
Temmuz’dan bile ders almayan aynı yapının milletvekilleri, onlara destek olma
rekoru kıran bir MHP, Ağustos 2004’te Gülen yapısının tehlikeli varlığını
deşifre eden MGK belgesini imzaladığını unutan ve miladı “17/25 Aralık” olarak
saptadığını ısrarla açıklayan bir Cumhurbaşkanı, sonucun ne olacağı kestirilmeden
birer rehine gibi Türkiye ve Avrupa arasında kavga ve baskı konusu olarak
ortaya sürülen Suriyeli kardeşlerimizin dramı ve benden daha iyi bildiğiniz
1001 iç karartıcı durum...
Tüm bunlara rağmen, inatla ve ısrarla insan olduğumuzu, bu
ortaçağ gündemlerine karşı dünyada sanatla kalıcı izler bırakma arzumuzun,
yaşamaya ve yaşamdan haz almaya, evrensel dostluklar geliştirmeye kararlı
olduğumuzu, bu dünyanın vasat altı politikacıların bir tutsağı haline gelmesini
reddettiğimizi haykırmaya mecburuz...
KAYA ÖZSEZGİN’İN SADE
VATANDAŞ OLARAK ÖLÜMÜ...
Ünlü eleştirmen Kaya Özsezgin’i, bu yıl 17 Ağustos’ta geçirdiği
bir beyin kanaması sonucu kaybettik. Kaya Bey’in mütevaziliğine,
beyefendiliğine, güler yüzüne, candanlığına atfen sade vatandaş olduğunu
söylüyorum. Yoksa 1938 Diyarbakır doğumlu Kaya Özsezgin, ömrüne sayısız makale,
kitap, konferans sığdırmış bir sanat düşünürü. Tek hedefi sanatı yüceltmek,
yeni kuşaklara dünün ve bugünün sanatını, derin keyif alarak hissettirmek olan
Özsezgin, o kaza sonucu yaşamını kaybetmese, senelere meydan okuyarak daha bir
çok projede sanatçılar, halk ve sanat eserleri arasındaki köprü görevini
üstlenmeye devam edecekti.
“Eleştirmen” denince akla hemen biraz “gıcıklık” ve
eleştirilecek bir şeyler arayan sinirli uyumsuz biri gelebilir. Her ne kadar
bazen bu havayı taşıyan isimler tanımış olsak da, bu önyargıdan kurtulmak
lazım. Eleştirmenler ve çoğu zaman onlarla beraber ve paralel anılan sanat
tarihçiler, aslında sanatı daha değerli, aranır ve anlaşılır kılmak isteyen
toplumsal iletkenler. “Eleştiri” kelimesi hep negatif bir imaj yüklemesiyle
gelir. Halbuki “eleştiri” çok olumlu da olabilir. Bir eleştirmenin yazısı, bir
sanatçıyı dünyanın zirvesine de taşıyabilir. Sanat eleştirmeni, sanatı gündeme
taşıyıp kendisi sübjektif bir kişilik olsa da o sanatçıyı objektif olarak
değerlendirmeye çalışan kişidir.
Bugün Kaya Özsezgin’i Piramid Sanat’ta anmak için bir araya
geleceğiz. Kızı Elvan Özsezgin, Ankaralı sanat tarihçi Kıymet Giray, sanatçı
Barış Sarıbaş, kültür yayıncısı Zafer Bilgin ve ben 18:00-20:30 arasında Kaya
Özsezgin’i kişiliği, anekdotları ve yapıtları ile ele alacağız ve ona içten bir
selam yollayacağız. Sizi de bekliyoruz. Bu satırları okuduğunuzda, bugün hemen
Taksim’e doğru yola çıkın, Feridiye Cad. No:25’deki Piramid Sanat’e gelin ve bu
ortamı şahsen izleme fırsatı bulun. Bir kültür insanının izlerine bakın, kulak
verin. Taksim’in, Tarlabaşı’na yakın limitinde ve Talimhane’nin bir sokak
altındaki bu sanat merkezini keşfetmek sizi ayrıca da besleyebilir. Bağımsız,
siyaset, eleştiri hakkı ve erotizmden korkmayan çağdaş bir ortamda bundan sonra
yapılacak benzer tartışma ve buluşmalara da katılma imkanı elde edersiniz.
ELGİZ VE EVLİYAGİL
MÜZELERİ’NİN BAŞARILARI
Kaya Özsezgin şayet vefat etmeseydi, büyük ihtimalle geçen
hafta sonu Türkiye’de çağdaş sanat koleksiyonculuğunu Eczacıbaşı ile beraber
ilk başlatanlardan olan Sevda ve Can Elgiz’in kurduğu Elgiz Müzesi’nin Midilli adasında
belediyenin desteğiyle Mytilene Belediye Sanat Galerisi/Halim Bey Konağı’nda gerçekleştirdiği
daimi koleksiyon sergisi Geçiş Çizgileri (in medias res)’nin gururunu yaşayacak;
gerek Türk, gerek yabancı sanatçıların bir arada sunulduğu bu ortamın Türk
koleksiyonculuğunun imajına nasıl bir katkı sağladığını görerek içi mutluluk
dolacaktı. Yine Kaya Bey, önümüzdeki Cumartesi akşamını da evinde
geçiremeyecek, bu sefer eski sevgilisi Ankara’ya gelip, büyük bir keyifle Müze Evliyagil’in
açılışına katılıp orada Sarp Evliyagil’in çağdaş sanat koleksiyonunu gezecekti.
Özgür, çağdaş sanatın devlet tarafından zerre kadar destek görmediği ülkemizde,
genç bir işadamının nasıl kendi imkanlarını kullanarak bir müze oluşturduğunu
şarabını keyifle yudumlayarak görüp, kendisini hararetle tebrik edecekti.
Evliyagil ailesinin Ankara ticaret hayatı ve Cumhuriyet tarihine paralel giden yayıncılık
serüveninin, 21. yüzyıl yeni boyutu olarak ortaya çıkışını kutlayacaktı. Çünkü
Özsezgin, bu ülkede sanatın Atatürk ve İnönü dönemlerinden sonra “devlete
rağmen” yapıldığını en iyi bilen insanlar arasındaydı. O nedenle Türkiye
Cumhuriyeti’nin Atatürk’ün vefatından sonra tek bir modern ve çağdaş müze
yapmadığını bilen bir sanat insanı olarak, bu bakir alanda işadamlarına düşen büyük
sorumluluğunun bilincindeydi. Sonuçta ister Eczacıbaşı veya Koç aileleri, ister
Demsa, Borusan veya Yapı Kredi’nin, İş Bankası’nın, Portakal Çiçeği sanat
kolonisinin çabalarının ne kadar değerli olduğunu bilirdi. Devletin kendilerine
hiç bir ilgi göstermediği yoz bir ortamda Elgiz’in her kuşaktan ünlü
sanatçıların yanı sıra koleksiyonuna kattığı, Pınar Yolaçan, Burak Delier,
Özlem Günyol, İhsan Oturmak gibi gençlerin bundan nasıl bir adrenalin
kazandıklarını çok iyi bilir, onlarla görüşüp sohbetlere dalardı. Keza aynı
şekilde Evliyagil’in sanat tarihine mal olmuş isimler dışında Esin Turan, Necla
Rüzgar, Mehmet Ali Uysal, Burcu Perçin, Ali Şentürk, Hüseyin Arıcı gibi genç
isimleri de koleksiyonuna dahil etmesini alkışlar, bu gençleri dinleyerek
onların önerilerini kendi terazisinde tartma ve izlemeye almaya girişirdi...
Şimdi
Bu yazıyı 5 Ekim 2016, saat 18.00’den sonra okuyan ve bu buluşmaya
katılamayanlara gelince, sorun değil. Bu sevgili Kaya Bey’in aziz hatırası
üzerinden size yolladığımız bir zarftı. Gerek Özsezgin’in kitaplarını okuyarak,
gerek bundan sonra bu sanat faaliyetlerine hem aşkla, hem de “inadına”
katılarak yobaz gündeme karşı sanatla direnmenin onuruna dahil olursunuz... Bu
yaşam tek, ve şimdi! Sizin için, geleceğinizi ele almanız için, sanatla ve hak
ettiğiniz güzelliklerle yaşamanız için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.