MEKSİKA DEVLETİ ÖPÜŞMELERİ VE MÜZELERİ
SEVİYOR!
Los Angeles’dan Mexico City’ye uçarken, Aero
Mexico’nun hazırladığı güvenlik filmine dikkatimi çekti eşim Sibel: Önlerine
düşecek olan oksijen maskesi ana konu olurken, çiftimiz maske öncesi ve sonrası
öpüşerek birbirlerini “nefessiz” bırakıp, oksijene muhtaç kalabiliyorlar!
Meksika devletinin seviyesine gelip, bir milli havayolu güvenlik filminde genç
çiftin doyasıya ve kıyasıya öpüşme sahnesini koyma olgunluğuna “resmi” Türkiye
Cumhuriyeti devleti ne zaman yükselebilir, işte onu pek bilemiyorum! Bu mizahi
ve muziplik dolu göndermeleri rahatlıkla yapan “Birleşik Meksika Devletleri”,
aynı zamanda birçok büyük müzeyi
bünyesinde barındıran, eski ve yaşayan sanatçılarına sahip çıkmaya çalışan bir
kültür devleti. Örneğin insan Antropoloji Müzesini gezerken hem milyonlarca
veya onbinlerce yıl geriye dönerek başının döndüğünü hissediyor, hem de büyük
bir saygı duyuyor. Dünyanın en büyük antropoloji müzelerinden birini saatlerce
gezmeyi bitirebilirseniz, sizleri mesela ünlü sanatçı Rufino Tamayo veya Modern
Sanat Müzesi bekliyor. İnsanlar kültüre doyamıyor! Diyeceksiniz ki, “Havayolu
güvenlik filminde öpüşen çiftlerle, bu müzelerin ne ilgisi var?”. İnanın var...
Hem de öyle bir var ki, feleğinizi şaşırırsınız! İnsan vücudundan, aşktan ve
arzudan korkmayan ülkeler, sanattan da korkmazlar, sanatı ve sanatçıyı en üst mertebeye koyarlar. Sıkıştıklarında
sanatçılar üzerinden muhalefete yüklenmezler, “artizlik yapma lan” gibi kalıplar
kullanmazlar!. İnsanı vücudu, duyguları, yaratıcılığı ve tutkuları ile bir
bütün olarak kabullenmek, ciddi bir bağımsız insan duruşu gerektirir. Verdiğim
örneği ilişkilendiremeyenlere bir hatırlatma: Bizim filmlerde müşteri veya
hostesler öpüşmezler, devletin çağdaş sanat müze adedi de sıfırdır!
LEONARDO’NUN TEK RAKİBİ GRAFFOMAN!
10 gündür California ve Meksika’dayım.
Uluslararası Sanat dernekleri (IAA) Dünya Başkanı ve Dünya Sanat Günü
etkinliklerinin onur konuğu olarak, Los Angeles kentinin merkez galerilerinin
kutlamalarına ve Meksika Sanatçı derneği ARTAC’ın ve benim de bir işimi
sergileyen Jose Luis Cuevas Müzesi’nin kutlamalarına katıldım. Önce Los Angeles’a
geldim ve Los Angeles merkezli Türk-Amerikan sanatçı köprüsü (Turkish American
Artist Bridge) TAAB, 10 Nisan Pazar günü University of California in Los
Angeles (UCLA) Hukuk Fakültesi’nde Dünya Sanat Günü için bir etkinlik
düzenleyerek beni onur konuğu olarak davet etti. UCLA Hukuk Fakültesi Başkanı Aslı
Bali, UCLA Uluslararası İlişkiler Bölümü Dekan Yardımcısı Cindy Fan, TAAB Başkanı
Sena Denktaş ve benim konuşmalarımın ardından Piramid Sanat tarafından
hazırlanan Dünya Sanat Günü ve benim hakkımdaki 38 dakikalık film ‘Days to Remember’
(Hatırlanacak Günler) gösterildi.
“Dünya Sanat Günü” düşüncesini 2011’de
Türkiye’de UPSD Yönetim Kurulu olarak biz ortaya çıkardık. Guadalajara’daki
Genel Kurul’da oybirliğiyle benim sunduğum teklif kabul edilince, bu kavram
doğmuş oldu. Aslında benim için zor bir dönemdi. İki hafta sonra Türkiye’de
“insanlık anıtı” konusunda yaptığımız bir basın toplanısı ardından bildiğiniz
gibi bıçaklanıp olağanüstü bir doktorun, Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu’nun yaptığı ameliyatla
kurtulmuştum. Bu da yıllar üstünden laiklik ve sanat adına yaptığım tüm
girişimlerin hediyesiydi herhalde!
Bildiğiniz gibi Dünya Sanat Günü olarak,
Leonardo da Vinci’nin doğum gününü seçmiştik. Leonardo, disiplinlerarası bir
deha olarak sürekli taze ve güncel kalmayı bilen ölümsüz bir insan. Hem
sanatçı, hem filozof, hem mucit hem de... efsane! Tek rakibi oldu Leonardo’nun:
İlk mağara resimlerini yapan on binlerce yıl önce yaşamış ilk insan! Ama ne var
ki, onlar hakkında öne çıkarabileceğimiz bir tarih bulunamadı. Bu nedenle
Leonardo rakipsiz kaldı. Yoksa aslında ilk leke veya çizgiyi bir duvara
bilinçli bir şekilde bırakan insanoğlu, “sanat” kavramını yaratarak eşsiz bir
sayfa açan “ilk sanatçı” olmuştu. Hep onlardan çoğul şeklinde söz ederiz ama, aslında
o ilk lekeyi koyan da tek bir insandı! Etli, kanlı, canlı, paha biçilmez bir
dehaydı o... Elimizde resmi veya fotoğrafı olmasa da o aslında en büyük sanatçı.
Ben ona “graffoman” adını verdim, nedenini yakında öğrenirsiniz; İşte onun
bilgilerinin olmadığı yerde, Leonardo tartışılmaz bir isim olarak öne çıktı.
TÜRKİYE’NİN ÖDÜLLENDİRİLMESİ
Dünya Sanat Günü dünyaya her yıl yayılmaya
devam ederken bu sene Los Angeles Downtown Art Walk’un Dünya Sanat Günü
kutlamaları, 13 Nisan’da yapılan gala gecesiyle başladı. Size bir itirafta
bulunmam lazım: Onur konuğu olarak davet edildiğim bu etkinlikler vesilesiyle
Los Angeles sanat ortamının önemli bir bölümünün o hafta Türk sanat ortamını ve
ülkemizden çıkan “World Art Day” fikrini duymaları, buna saygı göstermeleri,
sahip çıkmaları, peşinde koşmaları, bana büyük keyif verdi. Belki ilk defa Dünya
Sanat Günü sayesinde Türk çağdaş sanat ortamını duyan Los Angeles sanat çevresinin
birçok üyesi, ayrıca bir Türk’ün Dünya Başkanı olduğunu öğrenerek bu durumdan
daha da etkilendiler. Aynı ortamda gala gecesinde Downtown Art Walk direktörü
Qathryn Brehm, Dünya Sanat Günü’nü 2011 yılında IAA Dünya Genel Kurulu’nda
önererek kabul ettirdiğim ve böyle bir günün yaratılmasını sağladığım için bana
Los Angeles kentinin ve California Eyalet Meclisi’nin onur şiltini takdim etti.
Bunun yarattığı etkinin de, binlerce insanın gözünde Türk ve Çağdaş Türk Sanatı
imajını değiştirmiş olmasının getirilerinin hemen orada yaşam bulabilmesi,
değerli bir gelişmeydi. Ardından ertesi gün yapılan onca etkinlikte gerek duvar
ve sokak resimleri, gerek sergi açılışlarında, bundan 5 yıl önce Taksim’de bir
masa başındaki hararetli tartışmanın nerelere ulaşabildiğini görmenin keyfini yaşadım.
Her sene olduğu gibi bu sene de 600’ün üstünde
etkinlikle Dünya Sanat Günü kutlamalarında birinciliği hiçbir ülkeye kaptırmayan
Meksika, yine birçok kentte sayısız sergi, konser ve dans gösterilerine ev
sahipliği yaptı. Dünyada genellikle WAD için 15 Nisan günü merkez kabul edilir
ve bunun 3-4 gün öncesi ve sonrasında etkinlikler olur. Meksikalılar ise,
kutlamav e eğlence meraklısı olduklarından, etkinlikleri bir aya kadar
yayabiliyorlar! Tabii öte yandan unutmayalım ki, World Art Day, her şeyden
önce, sanatçıların bir araya gelerek savaşa karşı barışı, ilgisizliğe karşı
dayanışmayı, en güzel ve eşzamanlı bir şekilde kutlamaları için var.
BABASI TÜRK, ANNESİ MEKSİKALI!
Evet, tekrar Meksika’ya dönecek olursak,
insanların sıcaklılığının Türkler’e benzediği bu büyük köklere sahip ülkede, Jose
Luis Cuevas Müzesi’nin Dünya Sanat Günü için açtığı sergiye sanatçı ve onur
konuğu olarak katıldım. Basın toplantısı ve açılış konuşmasında Guadalajara/Meksika’da
temelleri atılan Dünya Sanat Günü’nün Türkiye’nin teklifi ile Meksika’da doğmuş
olmasına işaret ettim ve “Dünya Sanat
Günü, Türk bir babadan, Meksika’da doğdu. Yani Türkiye ve Meksika annesi ve
babası olarak bu etkinliğe en çok sahip çıkan ülkeler oluyorlar” dedim ve
özellikle bu iki ülkenin çalışmaları sayesinde bu uluslararası etkinliğin adım
adım dünya çapında büyüdüğüne işaret ettim.
Jose Luis Cuevas Müzesi’ndeki görkemli
açılışın ertesi gününde, Türkiye Meksika Büyük Elçiliği’nin Dünya Sanat Günü ve
IAA Dünya Başkanlığı için verdiği resepsiyona benden önceki Meksikalı Dünya
Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco, yabancı misyonlar ve Meksika sanat çevresi
katıldı. Büyükelçimiz Sayın Oğuz
Demiralp’in İspanyolca’ya çevirerek salona aktardığı, Atatürk’ün 1930 yılında söylediği "Efendiler, hepiniz
milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, dahası Cumhurbaşkanı olabilirsiniz;
ama sanatçı olamazsınız" sözleri salondan büyük alkış aldı. Ardından Meksika sanat çevrelerine ve Büyükelçiye yaptığım teşekkür konuşmasında “Dünyayı iyiye doğru değiştirebilme inancını ve
kararlılığını Atatürk’ten aldığımı” hatırlatarak bu alkışın yinelenmesini sağladım. Dünya Sanat Gününü görmüş olmalarını isteyeceğim iki
kişiden biridir kendisi tabii ki... İkincisi ise sevgili babam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.