YOBAZLARA VE BÖLÜCÜLERE NE
ŞAŞIRIYORSUNUZ? NE EKTİYSENİZ ONU BİÇİYORSUNUZ!
IŞİD VE TÜM YOBAZLARI ECEVİT VE SOL
LİDERLER GETİRDİ. FARKINDA MIYDINIZ?
NİYE ŞAŞIRIYORSUNUZ? HALA ALIŞAMADINIZ
MI? NE BEKLİYORDUNUZ? VB..
Bedri Baykam
09.02.2016
Düşünüyorum da, herhalde halkımız, yeniliksever
gençliğimiz, yeni ve eski kuşak siyasetçilerimiz, hepsi çok mutlu olmalılar! Sürekli
değişen siyasal rejimimizden, her gün artan farklı terör olaylarından, her an
gerildikçe gerilen ve düzeyi yerlerde sürünen siyasal ortamımızdan, dört
yanımız savaş kan ve barut kokan bir ortamda yaşamaya alıştırılmış olmamızdan,
birbiriyle yaşayamaz hale getirilen toplum katmanlarından gerçekten şikayet
ediliyor mu bu ülkede? Vallahi gerçekten inanmıyorum!
Kim şikayet edecek söyler misiniz? 1970’lerde
Milli Selamet Partisi’ne bir çok bakanlığı teslim eden ve 1980’den sonra “solun iki yakasını bir araya getirmeyeceğine
yemin etmiş” bir Ecevit ve ona tapmaya devam eden, hatta onun solu
bölmesine seyirci kalmanın ötesinde tekrar iktidara taşıyan, sözlerini emir
kabul eden milyonlar bu ülkeden çıkmadı mı? 1960 Kurucu Meclis Üyesi olmasını
unutup, 27 Mayıs düşmanı kesilmesini onaylayan ve hatta tarikatlarla içli-dışlı
ilişkilere giren o değil miydi? Solun içini demokratik-sol, sosyal-demokrat,
ulusal-sol vs olarak bölen ve herkesi ayrıştırarak birbirine düşman etmenin
önünü açan o değil miydi? Keşke iş bu
kadarla kalsaydı... 1988’de Ankara’daki makamında kendisine bizi tehdit
eden dinciliği ikaz ettiğimde bana “Bedriciğim
seni bu şeriatçılık paranoyasından kurtarmamız lazım” diyen SHP Genel
Sekreteri Baykal’ın ta kendisi değil miydi? Aynı dönemde akraba evinde üç saat
boyunca 163. maddeyi Türk Ceza Kanunu’ndan kaldırmanın ne gibi korkunç sonuçlar
doğuracağını anlattığımda “Vallahi Bedri Bey, yapacak bir şey yok, demokrasi
var. Bu yüzden onu kötüye kullanıp kaldırmak isteseler bile buna mani olamayız,
hakkımız yok” gibi özetleyeceğim cevabı veren SHP Genel Başkanı Erdal İnönü
değil miydi? Arkasından da, Muammer Aksoy’un ikazlarını da dinlemeyip, TBMM’de
Özal’la beraber 141-142-163. maddelerin kaldırılması için oy veren ve verdiren
yine Erdal Bey değil miydi? Keşke işler
bu kadarla kalsaydı! 1990’lar boyunca reyting almak uğruna her akşam Atatürk
düşmanlarını, bölücüleri, yobaz sahte entellektüelleri televizyonlara çıkartıp,
sabahlara kadar şeriat ve türban propagandası, ordu düşmanlığı, “resmi tarih”
yapı-sökücülüğü (!), laiklik sorgulaması yapan, bugün ağlayan bu medya değil
miydi? Aynı şekilde Atatürkçü köşe yazarlarına önce yeni köşe açmayan, ardından
da sırayla hepsini gazetelerden atan, dışlayan aynı medya patronları değil
miydi? Gazete yönetmenleri, ilginç ve “in” görünebilmek için her Pazar
ilavelerini, köşelerini ve röportajlarını 2. Cumhuriyetçi ve anti-Kemalist propagandaya
ayırmadılar mı? “Siz hala annenizin rejiminin borazanlığını mı yapıyorsunuz?” diye
soranlara ne yanıt verebilirlerdi aksi takdirde? Aynı medya köşebaşlarını
ellerinde tutanlar, ulusal her gurur günümüzü önce satır aralarında, ardından
ekranlarda yüksek sesle aşağılayanları “büyük
çağdaş yeni filozoflarımız” statüsüne çıkarmadılar mı? Sol ve sosyal
demokrat Türk halkının düşünce yörüngelerini etkileyenler, ısrarla Necla Arat’ı,
Yekta Güngör Özden’i, Vural Savaş’ı, Oktay Ekşi’yi veya benim gibi Atatürkçüleri
durmadan usanmadan “fazla laik, fazla
ulusalcı, fazla devletçi, fazla Atatürkçü” gibi komik sözde saldırılarla gözden
düşürmeye çalışmadılar mı? Sosyal demokrat ve sol partilere, 1993’te çağrı
yapıp “bakın, AKP geliyor, belediyeleri kazanacaklar, oradan güçlenip
Parlamento seçimlerini kazanacaklar, oradan da güçlenip tüm rejimi şeriatçılığa
kaydıracaklar, bu nedenle acil olarak birleşin ya da ortak adaylar çıkarın ya
da bölge paylaşımı yapın, her biriniz farklı kentlerde aday olun” dediğimizde,
bize en sert red cevabını verenler veya “ne sempatik ve sanatçı ruhlu enteller”
gözüyle bakanlar, 1994’te net bir şekilde seviyesiz ve cahil ısrarlarıyla bizi
dinlemedikleri ve birleşemedikleri için RTE
ve Gökçek efsanelerini yüzde 0,2’lik oy farklarıyla başlatmadılar mı? Cumhuriyet’in,
AKP öncesi tüm 80 yıllık sürecini “resmi tarih şöyle yalan söyledi, böyle yok
etti” diye aşağılayan, “ceberrut devlet aşağı, tek tip insancı devlet
yukarı” diye her an hırpalayıp sövenler şimdi memnuniyetten uçuşa
geçmediler mi? Bir çıkış yolu arayan Atatürk’ün partisinin üye ve seçmenleri, “din sever ama hırsızlığı olmayan”
Cumhurbaşkanlığı adayıyla karşı karşıya bırakılıp yine de gidip “tıpış tıpış” oy vermediler mi? “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesini faşizm
ve ırkçılık olarak okumayı başaran aklı evvellerin, bir terör örgütünün
elebaşını adım adım Nelson Mandela seviyesine çıkarmaya uğraşmalarını bu toplum
seyrederek uzun vadede oyuna gelmedi mi? CHP’de, yani Atatürk’ün partisinde ve
adını koyduğu Cumhuriyet Gazetesi’nde, en ödünsüz Atatürkçü kişiler, bir bir
çıkarılıyor veya pasifize edilmiyor mu? Her Allah’ın günü, ortamın ve rüzgarın
yönüne göre müttefik ve görüş değiştiren bir iktidara ve her gün caddeleri
kazıp bombalar yerleştiren terör örgütüne ve şakşakçılarına toplam %60’a kadar
oy veren bu toplumun değerli üyeleri değil miydi?
Bakın
bu dertler bitti artık! Kimse sabaha kadar yobazlık ve bölücülük propagandası
görmek zorunda değil! Her şey netleşti. Sabaha kadar kendilerini anlatma
ihtiyacı hissedip “ötekileştirilenler” artık Kemalistler. Ama korkmayın, sizi
bekleyen uykusuz geceler filan yok, çünkü Kemalistlere 1-2 malum kanal dışında
söz veren yok.
Hani
ne diyorduk, o “ceberrut devletten”,
“resmi tarihten”, “tek tip basmakalıp insan profilinden” , “faşist Ordudan” şikayet
edenler vardı ya? İşte onlara müjdeler olsun! Artık tüm bu saydığım zorlu
mücadeleler sonucunda emellerine kavuştular! Ordu artık AKP’nin kurmaya
çalıştığı rejimin adı neyse, onun bekçisi. Allaha şükür artık o sıkıcı
dayatmacı zorla devrim yapan Atatürk Cumhuriyeti’nin sıkıcı basmakalıp
tipolojisinden de kurtulduk! Mesela artık
doğduğundan beri, 163. maddenin yokluğunda şeriatçı ölme-öldürme propagandaları
ile büyüyenler, bugün canlı bomba olup kendilerini patlatıp, tavuk gibi insan
keser hale geldilerse, bunda şaşıracak hiç bir şey yok! Onlar “özgürce” (!) bu
günler için yetiştirildiler! Artık ender olarak görülebilen şu satırların
yazarı ve benzer inatçı arkadaşları dışında ortalık çeşni kaynıyor, cıvıl
cıvıl, renk renk, boy boy! Sevgili Bülent Bey ve tüm takipçilerinin %40 Türk
siyasetini sağa ve aşırı sağa kaydırma operasyonunu başarmalarının ardından, tüm
siyasi dingilimiz kırıldı! PKK’lılar, PKEKE’liler, IŞİD, DAEŞ, FETO, FETÖ,
Hizbullah, İslami Hareket, El Kaide, Müslüman Kardeşler, İBDA-C, Devrimci
Karargah, DHKP-C, 2. Cumhuriyetçiler, Yetmez ama Evetçiler, TİKKO’cular,
yandaşlar, paydaşlar, kılı olanlar, kıl olanlar, YPG’ciler ve daha neler neler!
Umarım her akşam haberlerinizi vahşi
batı filmlerini aratmaz seviyelere taşıyan bu yeni Türkiye ortamı, sizi de her
gün daha çok mest ediyordur! İşte size kimlere borçlu olduğumuzu hatırlatmakta
benim görevim oldu! Teşekküre gerek yok, bu başarı çoook geniş bir güruha ait! Onlar
kendilerini iyi bilirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.