23 Aralık 2014 Salı

DİZİNİN YENİ BÖLÜMLERİNE ETKİNİZ NASIL OLUR? | Bedri Baykam | 23 Aralık 2014 tarihli makalesi..


Geçenlerde konuştuğum bir Fransız diplomat, bu ülkede üç haftaya sığan olağandışı çıkışların ve polemiklerin, normal bir ülkede üç yılda bile görülemeyeceğini, artık her yeni haberin şaka gibi geldiğini söyledi. Biz Türkler ise, bu deli ritminde yaşamaya mecbur bırakılmış ve bu duruma artık alışmış bir garip insanlar topluluğuyuz. Hani futbolda her dakika gol olsa, sonunda artık fazla sevinemez hale gelirseniz ya, herhalde toplumumuzda görülen genel tepkisizlik ve yalnız yakınma durumunda patinaj yapmak, bunun sonucu olsa gerek!
Pazar günü “Fakirleri Koruma Derneği” için yaptığım bir konuşmada, daha önce sizlerle paylaştığım bir yaşam metaforundan söz ettim. Türkiye ve Dünya tarihi sonsuz bir film. Her birimizin bu filmde irili ufaklı rolleri var. Kimi başaktör, kimi yardımcı oyuncu, kimi figüran... Ve her birimiz filmin “sonunu” merak ediyoruz! Hani bir film seyrederken uyuyakalsanız, ertesi gün eşinize sorarsınız: “Sonra ne oldu? Film nasıl bitti? Soyguncular kurtulup Kolombiya’ya varabildiler mi? Hasta kız, ameliyat parası buldu mu, evlendiler mi?”. Sonra da cevapları alıp duruma göre üzülür ya da sevinirsiniz. Halbuki ülkelerin filminin başı sonu yoktur. Yani bizler bugün yaşanan kutuplaşma ve gerilimlerin nasıl biteceğini, nereye bağlanacağını merak eder dururuz. Ama ortada bir varış noktası olmadığı için, her sonuç geçicidir. Anlık bir durumdur. Yani bizler bugün sıkılıp filmin devamını bir an önce öğrenmek için kıvranırken bilmemiz gereken şudur: Seyrettiğimiz kaba bir komedi-gerilim dizisidir. Sezon finali bile pek yoktur. Sonu hiç yoktur. Bizlerin şanssızlığı, bu hukuk garabetleri, gülünesi entrikalar, “legallik süsü verilmiş soygunlar” , mafyavari tehditler ve Abdülhamit yasakları arasında süren dizinin bu karanlık bölümlerine mahkum olmamızdır. Neredeyse içimden geçen, arkaya dönüp makiniste “yahu ileri sar şu filmi, bıktık artık birbirinin kopyası gibi bölümleri izlemekten” diye isyan etmek!
Bu ülkede en azından yardımcı oyuncu olma iddiası taşıyan bir çok insan ise, dizinin bu ayki bölümünde isyanlarını yine makiniste değil de kendi toplumlarına bildiriyorlar. Geçen hafta sonu yine bu çıkışlardan bir kaçını izledik. İtiraf edeyim, halkımızın uyanma emareleri gösterdiği 1988-89 yıllarından itibaren bu tepkilerin hep göbeğinde bulundum. Bir çoğunu hazırlayan çekirdek kadronun ya ortasında oldum, ya da başı çektim. Her defasında aynı taze coşku ve inançla bu kartopunu büyütmek amacıyla dayanışmaya giren sevgili yurtsever arkadaşlarıma ömür üstünden teşekkür borçluyum. Ve onların-kendimizin çabalarını küçümseme arzusunda değilim amma...
Pazar günü Piramid Sanat’ta Birgül Ayman Güler ve Süheyl Batum’un çağrısıyla bir çok önemli aydın ve siyasi bir araya geldi. “Ülkemizin halkçı, milliyetçi ve devrimci birikimini bizlerle birlikte mücadele etmeye, Cumhuriyet’i yeniden kurmaya davet ediyoruz” diyor benim de imzamı taşıyan bildiri.
Yine aynı Pazar günü, Ankara ve İstanbul’da “Birleşik Haziran Hareketi” ülkede yaşananlar hakkında, “Gericiliğe ve faşizme karşı Haziran çağırıyor” başlığıyla bir bildiri yayınladı. Solun bir çok rengini bir araya toplayan bu hareket, belki teorik olarak geneline baktığımızda, söz ettiğim içinde çeşitli sağ kökenli isimler olan ilk harekete kıyasla daha solda isimlerden oluşuyor. Tabii bu görüşün de bir çok yanıtı var. “Ortada sanki sağ-sol mu kaldı? Gün Cumhuriyetçilerin bir araya gelme günü” görüşü, ağırlığı olan bir duruş bugün.
Zaten aynı hafta sonu, CHP’nin Tekin Bingöl Başkanlığında 10 bölgede yürüttüğü çalışmalardan çıkan sonuç da, “sağı ve solu birleştirecek adaylar bulunması” yönünde olmuş. Bu konuda CHP’ye yapılacak tek hatırlatma, doku uyuşmazlığı yaratacak Ekmelvari malum inatlardan yaşadığı hezimetleri hatırlayıp artık örgüt ve seçmeninin gerçek nabzını tutması.

Bir de kendisine “muhalif” diyen istisnasız herkese yapacağım tek kaçınılmaz tavsiye var: Artık lütfen o geleneksel “onlar milliyetçi, öbürleri ÖDP’ci, bu CHP’den bir şey çıkmaz” şeklinde refleks muhabbetlerinizi unutun. Yaşam birikimlerinizden ve malum “bölücü” hatalardan ders alın! Bu mantıkla Anadolu Partisi ve burada saydıklarım dahil her oluşumun beraberce CHP’yi doğru yörüngeye çekmeye çalışmasından başka bir ciddi seçemek ortada yok ve olmayacak. Hedef, kahraman enflasyonu yaratmak olamaz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.