16 Aralık 2014 Salı
DEMOKRASİ (!) OPERASYONLARININ HEDEF TAHTASI TÜRKİYE! | Bedri Baykam | 16 Aralık 2014 tarihli makalesi..
Fuat Avni her kimse, yine haklı çıktı. Onun neden olduğu birkaç günlük rötarla "Cemaate operasyon" yapıldı. Bu sefer de merkez medyaya yapılacak olanı "müjdelemeye" başladı. Hani o uslu görünmek için kendi evlatlarını sokağa atan merkez medya var ya? Onlara işte!
Haklı çıkmaktan bıktım. Tam 28 yıldır Türkiye'nin başına örülen çorapları tüm mantık ve öngörülerle yazdım, anlattım... "Bu paranoyak yine ne anlatıyor?" dediler. "Yanılıyorsunuz, demokrasiyle tüm ilişkileri, ona düşman olmalarıdır" dedim, "Siz Jakobensiniz, onlar bizi Avrupa standartlarında demokrasiye taşıyorlar" dediler, "tüm çağdaş yaşam tarzlarına düşmanlar" dedim, "TV'den bağırıp saçmalama, türban konusunda ne kadar özgürlükçü olduklarını onlar kanıtlıyor, yasakçı sizsiniz" dediler, "Bu referandum, bağımsız yargının sonudur" diyenlerle beraber hareket ettim, "hayır bunlar çok demokrat, 12 Eylül'le hesaplaşmak için bu yetkileri istiyorlar" dediler. "Allah akıl fikir versin" dedim! Şimdi bu aklı evvellerin her biri mahçup. Geçen gün aralarından bir "Parti Başkanı" (!) gördüm sokakta. Zevcesi ile yürüyordu tıpış tıpış. Gözlerini kaçırdı, gitti. Televizyonda Hasan Cemal'i gördüm. O hiç olmazsa AKP'nin yanlış yolda olduğunu bağırıyordu. Ama tabii onun da ağır bir özeleştiri yaptığına henüz şahit olamadım. "Kandırılmışım, kendimi sizden zeki sanıp haksız yere ukalalık taslamışım, yetmez ama evetçi olmuşum" sözlerini henüz duyamadık...
Cemaat medyasına yapılan operasyonlara tabii ki kızgınım, zaten gerekçeyi biliyoruz! "Düşmanlarına" hukuksuz operasyon yapıldığı için sevinen solcuları, emin olun anlayamıyorum. Bu kadar ilkel bir "oh olsun" olabilir mi? Ortada yakın geçmişin başka bir demokrasi düşmanına yönelik saldırının yaşandığı kesin. Tabii ki Zaman ve diğer medya organlarının önünde "özgür basın susturulamaz" diye tempo tuttuklarında acı acı gülümsüyorum. Çünkü biliyoruz ki benzer durumlarda tam tersine, Kemalist gazetecilerin en yüksek cezaları almaları için çok uğraşmışlar ve başardıklarında da bunu dünyaya "demokrasi zaferi" olarak tanıtmışlardı. Şimdi attıkları o geçmiş sevinç naraları boğazlarına düğüm oldu. Silivri'de veya Gezi'de atılırken alay ettikleri sloganlarımız, artık tek umutları... Bildiğim şey, hayatımın hiçbir gününde şükür ki benzer bir çelişki yaşayıp, kitaplarımı, TV panel ve konferanslarımı yerlerde gezdirmedim, geçmişimden tek bir satır saklamaya gerek duymadım.
Aslında Cemaat medyasının, kumpaslar sonucu hapise attırdığı onca mert ve dürüst gazeteci ve asker konusunda -salt oportünizmden olsa bile- acilen ağır bir özeleştiri yapması lazım. "Biz ettik, siz etmeyin, biz meğer ayağımıza kurşun sıkmışız” demeleri lazım! Ama henüz yalnız Zaman ABD muhabiri Ali H. Aslan'ın yarım ağızla özür dilediği kısa tweet var elimizde! Kolay değil bu kadar büyük suçların itirafı, bu kadar derin ve abartılı çelişkilerin hazmı. Ama buna rağmen anlayamıyorum operasyona sevinenleri! Ertesi gün, sıranın kendilerine geleceğini düşünmekten bu kadar aciz olabilirler mi? Ortada ana hedefi "hukuki dürüstlük arayışı" olan bir hamle filan var sanıyorlarsa, acilen bir psikologa görünsünler. Konu tabii ki 17-25 Aralık haftası kimilerinin üstüne karabasan gibi çökmeden, onların kontratağa geçip, en iyi müdafaa taaruzdur taktiğinden gitmeleri! Nasıl olsa ellerinde şaka gibi bir joker kart rezilliği var: "Makul şüphe" komedyası. "Komedyası"dedik ya, ne de olsa olaya artık dizi yönetmelerinin, senaristlerin, hatta stajyerlerin bile şüpheli olarak göz altına alınabildiğini öğrendik! Yani şüpheli tanımında bir sonraki etap, herhalde ilkokul talebeleri olacak! Bu arada "makul şüphe" mi dediniz? Aranızda Anayasa Mahkemesi’nin net kararına göre, bu ülkenin rejimini doğrudan değiştirmeye soyunmuş, Cumhuriyet’in her zerresine doğrudan saldıran bir "makul şüpheli" hatırlayan var mı?
CHP'nin tavrı doğrudur. Cemaat medyasının geçmiş büyük suçları ne olursa olsun, bu bugün onlara reva görülen anti-demokrat uygulamaları haklı çıkarmaz. Sosyal demokratlar, politikalarını kin ve kan üstüne kurmazlar. "Kurmazlar" dedim ama maalesef bir de geçen hafta yaşadığımız Süheyl Batum krizi var. Zamanvari çelişkilerle gelen ihraç kararı, tamamen partinin günlerdir verdiği demokrat mesajlara, hatta iktidara son krizde getirdiği eleştirilere aykırı. Partinin bu yüz kızartıcı karardan vazgeçmesi lazım. Çünkü doğal akışta, Batum'un dönüş kararı yargıdan geldiği zaman, bu CHP adına şık olmayacak...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.