9 Aralık 2014 Salı

CENNET, CEHENNEM VE YAVUZ BİNGÖL | BEDRİ BAYKAM | 9 Aralık 2014 tarihli makalesi..


           Cennet ve Cehennem... Yüzyıllardır resimlerin, fıkraların, filmlerin konusu oldu, insanların hem aklını hem hayalini, hem de umut ve korkularını besledi. Mesela Albert Brooks'un,
"Defending Your Life" veya Jerry Zucker'in "Hayalet" filmleri.. Ya da Alexandre Cabanel'in "Adem ile Havva'nın Cennetten Kovuluşları" resmi veya Rodin'in "Cehennem Kapısı"...
          Tabii mitolojilerle başlayıp Ortaçağ ile devam eden süreçte, bazen düşünen insanları cayır cayır yakarak diğer dünyaya havale eden bir terör mekanizması bile devreye girebiliyor. Bu saydıklarımın hepsi artık tarih, din tarihi veya kültür sanat konuları...
          Türkiye mi? Türkiye'de de Cennet-Cehennem'in sanat izdüşümleri tabii ki var... Ama bizim ülkemiz daha özel:
Bizde, Cennet-Cehennem artık doğrudan siyasetin konusu! Büyük AKP iktidarı, 6 yaşında çocukların din dersine başlamasını ve bir an önce işin özüne inerek Cennet-Cehennem kavramlarını öğrenmelerini istiyor! İnsan dizayn etmede ustalaştığına inanan İmparatorun arzuları doğrultusunda, 20 yıl sonrasının vatandaşları kontrol altına alınıyor! Artık onlar namazında niyazında, sanat-felsefe-eğlence gibi dejenere ve tehlikeli konulara girmeyen, hacca giden, Cuma’yı kaçırmayan ve İmparatorun tarif ettiği gibi yaşayacak uslu insanlar olacak! Cehennem korkuları da her daim Cennet beklentilerinden büyük olacak!
          Bir ülke düşünün ki, Milli Eğitim Şurası, bu
"Zihni Sinir Proceleri"ni tartışmaya kilitlenmiş. Masalların bile dini ve milli olması gerekiyormuş! Goodbye Andersen! Au revoir La Fontaine!
           Tabii sırf gelecek kuşağın hizaya getirilmesi yetmez. Bir de işin şimdisi var: Vatandaşları da İmparatorun sözlerini anlayanlar ve anlamayanlar olarak ikiye ayırmış durumdalar! Anlayanlar, bu dünyayı Cennete çevirecek yolları bulmak için uslu uslu çağrıldıkları yolun gereğini yapıyorlar. Mesela Pazar günü Haluk Koç'un açıkladığı ayrıcalıklı iktidar Türkleri, sınavsız istedikleri yere atanmayı bu dünyada başarıyorlar! Terk-i Alem yaparken de aynı şekilde
"Hamili kart yakınımdır” torpili arayacaklarına eminim! Veya alçakça Atatürk devrimlerine açık hakaret ederek provokasyon yapmayı alışkanlık edinmiş kimi rezil zibidiler, sergiledikleri bu "cesur" tavır sayesinde, kepazeliğin güncelliğinin bittiği bir gelecekte, Cennetlik atamalarını bekliyor hale geliyorlar! Aynen Cennet'te bile yapılaşma ve ihale kovalayan beton kafalı mütahhitler gibi! Bir de Cennetliklerin zirvesi var tabii. O da Atatürk Orman Çiftliği'nin ortasına Kaçak Saray’ını kondurarak Cennet mekanlıklarını bu dünyanın şehirlerinde görmeye soyunmuş İmparatordur! 1150 odasıyla gurur duyar... İnsanın aklına gelen ilk soru şu: Osmanlı ecdadımızı sonsuz övenler, şayet Harem arayışında değillerse, bu kadar odayı ne için kullanacaklar?
            Bir de tabii madalyonun diğer yüzü var! Mesela yine Koç'un hatırlattığı
"KPSS sınavını kazanıp bir türlü atanmadığı için" intihar eden 20 genç, bu dünyada cehennem ortamına terk edilen "Yeni Türkiye”nin dışladığı, İmparator'un dilinden anlamayan bahtsızlar... Yerin bin kat dibinde madenlerde üç kuruş maaşa karşılık Cehenneme salınmış işçiler... Ya da İmparatorun polisinin cennetlik başarılarla destan yazmasına talihsiz şekilde vesile olan ve bu dünyada gaz cop fişekle “Cehenneme yollanan”, her dayatmaya karşı çıkan öğrenciler! Kaçak Saraylarla, gökdelenle, AVM’lerle kaplanmak istenen parkların bekçisi olan, öbür dünyanın da şimdiden fişli "cehennemlik" müşterileri olan o akılsızlar... Yavuz Bingöl gibi uyanık abilerinden fırsatçılık dersi alamamış bilumum vatandaşlar!
              Bingöl, eminim yaşananlara çok şaşırmıştır. Bu düzenden cennetlik nasibini almak istemesi, bunun için gerekli
yağcılık-beceriksiz avukatlık bulamaçlarına dalıvermesi, kimi niye rahatsız eder ki? Aslında Bingöl vakasında en ağır nokta, olaydan sonra, tekrar RTE'ye gidip, icazet arayışına girebilmesidir. Cennet'i diğer akillerle beraber mübarek olsun! Hayırlı konserler dileriz! (“Baba, öyle diyorsun ama, ya milletvekili olursam?”)
               İşte böyle, Cennet-Cehennem artık bu ülkede eğitimsel, siyasal, "cepsel" (!) ve idari bir ana başlık...
İyi de, ya Cennet-Cehennem essahtan varsa? O zaman kimler kaçacak delik arayacak, döküm alabilir miyim sizden? Ben, size bugün ana kapıdan Cennete girecekleri kesin söyleyebilirim. Sevgili Talat Halman ve Rasih Nuri İleri... Birer yaşam filozofu, kültür abidesi, dürüstlük ve dik duruş simgesi olarak yaşadılar ve asırlar boyu öyle hatırlanacaklar. Birilerinin kulağına küpe olur mu dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.