Değerli
Genel Yayın Yönetmenim Utku Çakırözer’i uyarıyorum. Geçen
Cumartesi, Cumhuriyet’in Ethem Sarısülük’ü öldüren polis
hakkındaki manşeti, ağabeyinin sözlerinden yola çıkarak
“Madalya
da taksaydınız”
şeklindeydi. Aman dikkat!! Belki hatırlarsınız, bu yıl 28 Ekim
tarihli yazımın başlığı, “Bence
paraları faiziyle geri ödemeliler”
idi. Bakın ne yazmışım: “Mesela
neden 10 ay boyunca ‘merkez ticari misafir’ ve diğer
‘mağdurlar’ın ‘boş’ yere el konulan (!) paraları için
faiz işletilmesin ki? … böylece çeşitli bakan mahdumları ve
misafirleri, bu işten sıyrık almadan çıktıklarını görerek
rahatlamalılar, var mı itirazı olan?”
Demek
itirazı olan yokmuş!
Aradan
iki ay bile geçmedi ki, adamlar kalkıp geçen hafta 17-25 Aralık
paralarını beni ciddiye alıp gerçekten faizleriyle ödediler!
Şimdi de bu yeni manşetten yola çıkarak kalkıp Sarısülük’ü
öldüren polise “Devlet nişanı” takarlarsa artık şaşırmam,
suçu kendimizde ararım, adamlara meğer biz yol gösteriyormuşuz
diye!
Hani
“bari
Bilal başbakan olsun”
diyenler vardı ya… Hatta harika bir karikatürde, Bilal babasına
“Babacım,
o gazetecilere neden kızdın ki, benim Başbakanlığımı
önermişler!”
şeklinde tatlı bir serzenişte bulunuyordu! Siz oturup kalkıp dua
edin ki o hicvi ciddiye alma yoluna gitmediler, biz Davutoğlu ile
yetinmek durumunda kaldık! Durumun özeti: Biz artık hukuk ve
siyaset filan konuşmuyoruz. Biz grotesk bir bulvar tiyatrosu
yaşıyoruz. George Grosz veya Botero resimlerinde figürün uğradığı
biçim bozma, bizim mahkum edildiğimiz ortamdan çok daha normale
yakın kalıyor. Bakın daha düne kadar Cumhurbaşkanımız, yani
eski Başbakanımız, “Ergenekon’un
savcısıyım”
diyordu, bugün tüm o mahkeme ve dosyaları yürüten savcı ve
hakimleri “paralel
yapının hakimi” olarak
teşhis ediyor ve ellerinin yakalarından düşmeyeceğini
belirtiyor! Aynı Ergenekon’un başka birçok savcısı daha vardı:
2. Cumhuriyetçiler, “yetmez ama evetçiler”, tüm AKP, yandaş
ve cemaat medya kadroları! Şimdi öküz öldü, ortaklık bozuldu,
bütün bu büyük dayanışmanın kadroları çatırdadı ve
birbirine girdiler. Artık şu andan itibaren her iki eski ortağın
birbirinin gözünü deşmeye kalkışırken sarf ettikleri sözler
ciddiye alınabilir mi? Daha 15 ay öncesine kadar bu hükümetin
bakanları “F” tipinin devlet içinde çete kurduğu
suçlamalarına “gülünesi
iddialar”
demiyorlar mıydı? Bugün o eski demeçlerini arşivlerden
silebilmek için Silikon Vadisi’nden yeni teknoloji arayışlarına
girdiler. Grotesk
yetmez, absürd, bulvar ve traji-komediyi de kucaklayan, evlere
şenlik bir yeni dünya tiyatrosu bu!
Şimdi
hükümetin zirveye yakın gizli sözcüsü Mehmet Metiner, “İş
dünyasına da operasyon yapılacak”
diyerek, yargı ve yürütmenin artık birbirleriyle tartışılmaz
şekilde iç içe, kucak kucağa geçtiğini kanıtlıyor, hem de
hiçbir çekince duymadan! “Tarafsız”
Cumhurbaşkanımız
ise tutuklanan gazeteciler konusunda verilen ilanlara kızmış!
“Soruyorum, gazeteciler suç işleyemez mi sanki?” diye
tepkisini ortaya koyuyor. Mantık özünde doğru belki; gazeteciler
cinayet de işleyebilir, banka da soyabilir, tecavüz de edebilir,
yani insan olarak her suçu işleyebilirler. Ama burada onlara
atfedilen “suçlar” bambaşka. Biz de bu mantıktan yola çıkarak
Sn. Cumhurbaşkanı’na şu soruyu yöneltebiliriz: “Başbakanlar,
Cumhurbaşkanları, suç işlemezler mi? Dünya tarihi, ağır suçlar
işledikleri kanıtlanmış liderlerin, beş kıtaya yayılmış
tarihi değilse nedir? O zaman bu hukuk arayışına hükümet
tarafından duyulan tepki neden?”
Burada
hukuk ve demokrasi ilişkisinin temel alfabesi sorgulanmalı.
Bağımsız ve gerçek bir yargıya rücu etmeden, halkın veya
uluslararası kamuoyunun önünde kimse aklanamaz, kimse mahkum da
edilemez. Olsa olsa yargıdan kaçanlar ve kaçırılanlar, polis
devletinin copunu kullanarak kendilerini suçlayanları dövdürüp
hapse atıp suç birikimlerini arttırmaya devam ederler. 2015’te
mesela, bizi Ermeni iddiaları bekliyor. Türkiye’yi
yargılamadan mahkum etmeye meraklı, antidemokratik ve faşist bir
mantığın saldırıları ile uğraşacağız.
Herkesin hukuk önünde eşit şartlarla kendini savunma hakkını
hatırlatacağız. Sonuçta siyasi tarafgirlik peşinde, insan
haklarına saygısızca yapılan her saldırıya, yurt içinde de,
yurt dışında da karşı çıkacağız. Kimse
siyasi baskıyla ne aklanabilir, ne mahkum edilebilir!
Ah
sevgili okurlarım! Ben ki size daha neşeli bir yıl sonu yazısı
planlayarak yola çıkmıştım, yine Türkiye’nin artık hem
içimizi deşen, hem de dünya tarihine arka sayfalarından giriş
yapmış çetrefilli tıkanıklıklarına girip kaldık! Yine de
hepinize yeni yılda kucak dolusu mutluluklar ve sevgiler! Aydınlığın
yüzünün güldüğü yıl olsun 2015!