Yorumdan
önce, 49 rehinemizin kurtarılmış olmasıyla ilgili sevincimizin
sonsuzluğunu vurgulayalım. Kana susamış, kafa kesmekten haz alan,
insan öldürmenin canlı "pornografik" dijital
gösterişiyle nam salan, sözde İslam adına devlet kurma peşinde
olan yobaz sürüsünün elinden değerli diplomatlarımızın
kurtulmuş olmaları bizlere koca bir sevinç yaşatmıştır.
Peki bu sonuç nasıl elde edildi? İşte orada işler karışmaya başlıyor. RTE'ye sorarsanız, "Bir operasyon yapıldı ve rehineler kurtarıldı". Çünkü devletin zirvesi, kahramanlık yapma peşindedir. Böyle bir fırsat da kaçmaz. Taze Başbakan Davutoğlu ise, tercihi olan "temas" ve diyalogla işin çözüldüğünü, kendine uygun bulduğu üslupla anlatmıştır. MİT müsteşarı Hakan Fidan ise, sabır detaylı çalışma, zeka ve metanetten söz etmiştir çözümde. Yani o da istihbaratçılara uygun dili kullanmayı seçmiştir. Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'a göre ise, rehinelerin serbest bırakılması, bir "CIA hamlesi”dir! Metanet, detaylı çalışma niree, operasyon niree, mutabakat niree, CIA nireee! Keşke aralarında basit bir telefon trafiği yapıp, kullanacakları dili önceden saptasalardı da devleti bu durumlara düşürmeselerdi. Aslında hata tabii Cumhurbaşkanı'nda olamayacağına göre (!), tüm diğerlerinde! Siz niye konuşuyorsunuz ki? "Operasyon" diyorsa, “elbet bi bildiği vardır" deyin susun!
Ortada somut iki veri daha var: Türkiye en başından beri, hatta teröristlerin diplomatlarımızı kaçırmasından önce de, IŞİD'e terör odağı olarak bakmıyordu ve onları diline bu şekilde almıyordu. Yani konu "ellerinde diplomatlarımız var" gerekçesinden çok öncesinde de zaten böyle başlamıştı. Çünkü herhalde birileri, IŞİD’i terörün kalbine yerleştirseler de, referansı "İslam" olan bir örgüte laf söylemeye cesaret edemiyordu. Kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan bir ortamda, Ortadoğu'nun dünya politikalarıyla iç içe geçmiş, arapsaçı olmuş çelişkiler, çıkar kavgaları, kaçınılmaz olarak bizi de işin mantıksız bağırsak düğümlerine doğru hortumlayacaktı. Patırtı orada da Kerry ve New York Times üzerinden patlak verince, zaten ortamdan dumanlar çıkmaya başladı. Önce New York Times'ın yaptığı "adilik, edepsizlik ve alçaklık" olarak tanımlandı, hemen ardından da gazetenin "haberimizin arkasındayız" yanıtı gülle gibi geldi. Hem de desteği Kerry'den alarak: Amerikan Dış İşleri Bakanı, "IŞİD'e petrol sevkiyatının Türkiye üzerinden gerçekleştiğini" resmen açıklamaktan kaçınmayarak ateşe körükle gitmekten çekinmedi. RTE'nin alçaklık olarak nitelediği veriler ise, her gün Türk basınının yandaş veya paydaş olmayan kısmında ve dünya basınında çıktığı için bu rahatsız edici konu buzdolabına kaldırıldı. Tabii IŞİD’le mücadele koalisyonuna imza vermeyip, "stratejik ortaklık"tan "güçlü müttefik"liğe düştükten sonra!
RTE, elinden gelse herhalde Obama'dan Amerikan basınına da IŞİD’cilere ülkemizden yapılan 1.sınıf hizmetlerin dökümü konusunda yayın yasağı koymasını veya New York Times'ı kapatmasını isteyecek! Şu birbiri üstüne yığılan sıfatlar dizisine bir de "Dünya İmparatoru"nu ekleyebilsek, zaten sorun kalmayacak! Nasıl TÜSİAD toplantısında Koçlar'ın ve Boynerler'in gözünün içine baka baka Gezi konusunu konuşmasına taşıyıp "Gezi olaylarına lojistik sağlayanları da, Türkiye'ye algı operasyonu yapanları kimlerin fonladığını da tek tek biliyoruz. Hepsi mahcup oldu. Olmaya da devam edecek. 70 milyon kazanırken kaybeden onlar olacak" diyebiliyorsa, Ulaştırma Bakanı’ndan "RTE Havalimanı" sözlerini dillendirmeye başlamasını isteyebiliyorsa, bir Cumhurbaşkanı olarak Bank Asya hakkında görülmemiş bir dille saldırılar yapabiliyorsa, yurt dışına da böyle dayatmalar yapabilse sorun kalmayacak. Mesela Times örneğini sürdürürsek, Davutoğlu aracılığıyla yorumlar yollatacağına AİHM'e doğrudan çatarak "din dersleri hakkında böyle kararlar alırsanız sizi de kapatırım!" diyebilse, Fitch ve Moodys'e "bu şekilde raporlar hazırlarsanız bu sizin için hayırlı olmaz" ihtarını çekebilse, hatta NATO'ya dönüp "ne yaptı bu çocuklar size, bırakın bu IŞİD din kardeşlerimin peşini artık!" diye zılgıt çekebilse, bayağ yük ve stres kalkacak üzerimizden!
Neyse, bu gidişle "daha neler göreceğiz" kervanına her gün yeni maddeler eklenirken bizler de CHP'nin bahar yorgunluğunu kış uykusu bastırmadan önce üzerinden atıp, adı değiştirilen "Atatürk Orman Çiftliği", yok edilmek istenen "Atatürk Hava limanı" gibi "küçük" yerel işlerimiz konusunda biraz cesaretlenip, ağır tepkilerini zahmet olmazsa ortaya koymasını bekliyoruz. Çok şey mi istiyoruz?
Peki bu sonuç nasıl elde edildi? İşte orada işler karışmaya başlıyor. RTE'ye sorarsanız, "Bir operasyon yapıldı ve rehineler kurtarıldı". Çünkü devletin zirvesi, kahramanlık yapma peşindedir. Böyle bir fırsat da kaçmaz. Taze Başbakan Davutoğlu ise, tercihi olan "temas" ve diyalogla işin çözüldüğünü, kendine uygun bulduğu üslupla anlatmıştır. MİT müsteşarı Hakan Fidan ise, sabır detaylı çalışma, zeka ve metanetten söz etmiştir çözümde. Yani o da istihbaratçılara uygun dili kullanmayı seçmiştir. Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'a göre ise, rehinelerin serbest bırakılması, bir "CIA hamlesi”dir! Metanet, detaylı çalışma niree, operasyon niree, mutabakat niree, CIA nireee! Keşke aralarında basit bir telefon trafiği yapıp, kullanacakları dili önceden saptasalardı da devleti bu durumlara düşürmeselerdi. Aslında hata tabii Cumhurbaşkanı'nda olamayacağına göre (!), tüm diğerlerinde! Siz niye konuşuyorsunuz ki? "Operasyon" diyorsa, “elbet bi bildiği vardır" deyin susun!
Ortada somut iki veri daha var: Türkiye en başından beri, hatta teröristlerin diplomatlarımızı kaçırmasından önce de, IŞİD'e terör odağı olarak bakmıyordu ve onları diline bu şekilde almıyordu. Yani konu "ellerinde diplomatlarımız var" gerekçesinden çok öncesinde de zaten böyle başlamıştı. Çünkü herhalde birileri, IŞİD’i terörün kalbine yerleştirseler de, referansı "İslam" olan bir örgüte laf söylemeye cesaret edemiyordu. Kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan bir ortamda, Ortadoğu'nun dünya politikalarıyla iç içe geçmiş, arapsaçı olmuş çelişkiler, çıkar kavgaları, kaçınılmaz olarak bizi de işin mantıksız bağırsak düğümlerine doğru hortumlayacaktı. Patırtı orada da Kerry ve New York Times üzerinden patlak verince, zaten ortamdan dumanlar çıkmaya başladı. Önce New York Times'ın yaptığı "adilik, edepsizlik ve alçaklık" olarak tanımlandı, hemen ardından da gazetenin "haberimizin arkasındayız" yanıtı gülle gibi geldi. Hem de desteği Kerry'den alarak: Amerikan Dış İşleri Bakanı, "IŞİD'e petrol sevkiyatının Türkiye üzerinden gerçekleştiğini" resmen açıklamaktan kaçınmayarak ateşe körükle gitmekten çekinmedi. RTE'nin alçaklık olarak nitelediği veriler ise, her gün Türk basınının yandaş veya paydaş olmayan kısmında ve dünya basınında çıktığı için bu rahatsız edici konu buzdolabına kaldırıldı. Tabii IŞİD’le mücadele koalisyonuna imza vermeyip, "stratejik ortaklık"tan "güçlü müttefik"liğe düştükten sonra!
RTE, elinden gelse herhalde Obama'dan Amerikan basınına da IŞİD’cilere ülkemizden yapılan 1.sınıf hizmetlerin dökümü konusunda yayın yasağı koymasını veya New York Times'ı kapatmasını isteyecek! Şu birbiri üstüne yığılan sıfatlar dizisine bir de "Dünya İmparatoru"nu ekleyebilsek, zaten sorun kalmayacak! Nasıl TÜSİAD toplantısında Koçlar'ın ve Boynerler'in gözünün içine baka baka Gezi konusunu konuşmasına taşıyıp "Gezi olaylarına lojistik sağlayanları da, Türkiye'ye algı operasyonu yapanları kimlerin fonladığını da tek tek biliyoruz. Hepsi mahcup oldu. Olmaya da devam edecek. 70 milyon kazanırken kaybeden onlar olacak" diyebiliyorsa, Ulaştırma Bakanı’ndan "RTE Havalimanı" sözlerini dillendirmeye başlamasını isteyebiliyorsa, bir Cumhurbaşkanı olarak Bank Asya hakkında görülmemiş bir dille saldırılar yapabiliyorsa, yurt dışına da böyle dayatmalar yapabilse sorun kalmayacak. Mesela Times örneğini sürdürürsek, Davutoğlu aracılığıyla yorumlar yollatacağına AİHM'e doğrudan çatarak "din dersleri hakkında böyle kararlar alırsanız sizi de kapatırım!" diyebilse, Fitch ve Moodys'e "bu şekilde raporlar hazırlarsanız bu sizin için hayırlı olmaz" ihtarını çekebilse, hatta NATO'ya dönüp "ne yaptı bu çocuklar size, bırakın bu IŞİD din kardeşlerimin peşini artık!" diye zılgıt çekebilse, bayağ yük ve stres kalkacak üzerimizden!
Neyse, bu gidişle "daha neler göreceğiz" kervanına her gün yeni maddeler eklenirken bizler de CHP'nin bahar yorgunluğunu kış uykusu bastırmadan önce üzerinden atıp, adı değiştirilen "Atatürk Orman Çiftliği", yok edilmek istenen "Atatürk Hava limanı" gibi "küçük" yerel işlerimiz konusunda biraz cesaretlenip, ağır tepkilerini zahmet olmazsa ortaya koymasını bekliyoruz. Çok şey mi istiyoruz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.